Capital, Ekonomist ve StartUp dergileri tarafından 2012 yılından bu yana düzenlenen Türkiye’nin ve Avrasya Bölgesi’nin en önemli iş ve ekonomi dünyası etkinliklerinden Uludağ Ekonomi Zirvesi, hibrit (fiziksel ve online) olarak gerçekleşiyor.
Coca-Cola Türkiye sponsorluğunda gerçekleşen “Sürdürülebilirlik” oturumunda çevre, toplum ve ekonomide sürdürülebilirlik konusu Türkiye’de farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin üst düzey yöneticileri tarafından ele alındı.
Capital, Ekonomist, Start Up Dergileri Yayın Direktörü Sedef Seçkin Büyük’ün moderatörlüğünde gerçekleşen panele, Coca-Cola Türkiye Genel Müdürü Başak Karaca, Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı ve İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran katıldı.
Panelde ilk söz alan Coca-Cola Türkiye Genel Müdürü Başak Karaca, paydaşlarla birlikte hareket etmenin önemine dikkat çekerek yaptıkları işi ne kadar yaygınlaştırabilirlerse projelerinin o kadar sürdürülebilir olduğunu belirtti.
Kadının güçlenmesi, atıksız bir dünya, suyun geri kazanımı ve toplumsal katkının, Coca-Cola olarak en önem verdikleri konular olduğunu belirten Karaca, plastik şişelerin aslında çok değerli bir ham madde ve çöp olamayacak kadar da katma değerinin bulunduğunu ifade etti.
Karaca, şunları kaydetti:
“Bütün ambalajlarımızın geri dönüştürülebilir olması lazım. Biz bunu 2020 yılında sağladık. Yani Coca Cola Türkiye olarak ben şunu diyebilirim ki şu an bizim bütün ambalajlarımız geri dönüştürülebilir. Siz de bana sorarsınız ki ‘geri dönüştürülebilir de dönüştürebiliyor musunuz?’ İşte orada çok açık ve yüreklilikle söylememiz gerekir ki bunların düzgün bir şekilde toplanması, ekonomiye sağlanması, bunlar da bir paydaş ekosistem işi. 2020’nin başından beri geri dönüşümle ilgili bir ücretlendirme başladı ve biz Çevre Ajansı ve diğer firmalarla, rakibimiz olan firmalarla birlikte bir platform kurduk. Bununla birlikte de geri dönüşüm çalışmaları bakanlıkla birlikte 2022 yılında başlayacak. 2030 yılına kadar yüzde 50 olarak üretimimizin geri dönüştürülmüş malzemelerden olmasını çok önemsiyoruz. Buna 2022’de Türkiye'de paydaşlarla başlıyor olmak çok heyecan verici.”
Karaca, üretimde kullandıkları sudan daha fazlasını ülkeye kazandırdıklarını vurgulayarak, bunu sürdürülebilir tarım ile gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Konya ve Harran'da iki proje yürüttüklerini anlatan Karaca, “Konya'daki projemizle ağaçlardan rüzgar perdeleri yaparak Harran'da değişik sulama ve gece sulaması kullanarak aslında su kaybını engelliyoruz. Bunu da oradaki çiftçilerimizle, oradaki yerel yönetimle yapıyoruz. Bunu ne kadar büyütürsek o kadar daha fazla suyun yok olmasına engel olacağız.” diye konuştu.
Kız Kardeşim projesine değinen Karaca, onların ekonomide yer almalarını çok önemsediklerini kaydetti.
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı da her işe başlamadan önce sürdürülebilir olarak işin doğru olup olmadığına baktıklarını belirtti.
Faralyalı, 2030 yılına kadar grup olarak karbon nötr olmayı hedeflediklerini aktararak, “Kullandığımız suyun yüzde 100’ünü doğaya geri kazandırmayı hedefliyoruz. 2025 yılına kadar cinsiyet eşitliğine çok önem veriyoruz. Biliyorsunuz dört kadın olarak Doğan ailesinde, kadın eşitliği, cinsiyet eşitliği, kız çocukları bizim için çok önemli konular. Bütün şirketlerimizin yönetim kurulunun yüzde 30’unun kadın olmasını ve yönetimde de yüzde 40 olmasını hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Doğan Holding olarak halka açık bir şirket olduklarını anımsatan Faralyalı, “Halka açık hisselerimizin yüzde 10’unu ESG fonları alsın’ dedik. Bunun için çalışıyoruz. ESG fonlarıyla yakın çalışmak hem bizi denetleme hem de bizim onlardan bakış açısı, yeni olayları öğrenip kendimizi dönüştürmemize sebep olur diye inandığımız için böyle de bir hedef koyduk.” şeklinde konuştu.
Faralyalı, teknolojinin gelişmesiyle birlikte küresel ısınmanın belli bir seviyede tutulabileceğine inandığını anlatarak, şirketlerin karbon nötr olmayı yeni bir fırsat penceresi olarak görmesi halinde burada gerçekten yaratılabilecek yeni fırsatlar olduğunu söyledi.
Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyumun şirketlerde hayata geçirilirse bir fark yaratılabileceğini belirten Faralyalı, “Salgın Türkiye’ye başka bir görev tanıdı. Türkiye, Çin’den kayacak üretim merkezi olabilir. İş dünyamız gerçekten çok çevik. Türkiye fırsatlar yaratabilir.” dedi.
Şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili dönüşümü sağlayabilmesi için hem birbirleriyle hem de sivil toplum ve hükümetlerle iş birliği içerisinde çalışması gerektiğine işaret eden Faralyalı, "Önümüzdeki kritik süreçte iş dünyası olarak birlikte çalışıp birbirimizden öğreneceğiz ve birlikte başaracağız. Harekete geçmediğimiz her gün, gelecek kuşakların hayallerinden çaldığımız bir gündür. Bunu hiç unutmayalım.” diye konuştu.
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Sürdürülebilirlik Politikası’nı yayınladıkları günden beri BIST’in Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer aldıklarını aktararak şunları kaydetti:
“Bu endekste yer almak demek şu anlama geliyor. Çevresel, sosyal, yönetişim kalitesini gösteren notumuz her yıl hesaplanıyor. Önümüzdeki yıldan itibaren de her çeyrek hesaplanacak. Yaklaşık 10 kategoride 450’den fazla alanda puanlanıyorsunuz. Böyle bir puanda A plus notuyla değerlendirilip bu endeksin içinde kalabiliyor olmak zaten bu konudaki performansınızı gösteriyor. 6 yıldır bunun başarılmış olması ve bu kategoride en üstte yer alıyor olmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Taahhütkarlık anlamında Birleşmiş Milletler'in sorumlu bankacılık prensiplerini imzalamış durumdayız. Dolayısıyla bu prensiplere uygun hareket ediyoruz. Kadının güçlenmesi prensipleri inisiyatifinin katılımcısıyız. Karbon saydamlık projesinde iklim raporlamasında gene liderlik kategorisinde yer alıyoruz. Karbon nötr olma hedefi veren kurumlar arasındayız. Benim gönlümden geçen Genel Müdürlük dönemim içerisinde İş Bankası'nı karbon nötr bir kurum haline getirebilmektir. Umarım başarırız.”
Aran, yenilenebilir enerjilerin finansmanının portföylerindeki payını yüzde 50’nin üzerine çıkarmış durumda olduklarını söyledi.
Finanse edilmeyecek sektörler listelerinin bulunduğuna işaret eden Aran, bu konuda özellikle kömürü girdi olarak kullanan termik santrallerin finansmanında yer almayacaklarını belirtmiş durumda olduklarını, bu listeyi de güncellediklerini dile getirdi.
Hakan Aran, Türkiye’de gelir dağılımında ilk yüzde 20’nin milli gelirden aldığı payın yüzde 47,5’e ulaştığını, en alttaki yüzde 20’nin ise milli gelirden yüzde 8,5 pay aldığını belirterek, “Bu her yıl ileri mi gidiyor, yoksa bozuluyor mu? Konusuna bakıldığında son 2-3 yıldır bozularak gidiyor. Gelir dağılımı adaletsizliğinin azaltılmasında bankalara önemli roller düşüyor. Bu konuda adına sorumlu bankacılık, sürdürülebilir bankacılık diyelim ama bu konuda farkındalığın artırılmasının yanında özellikle finansmanın nasıl sağlandığı ve dönüşüm gerçekleştirilirken bu kaynakların hangi şartlarda kullanıldığının önemli olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.
Büyüme modelinin değiştirilmesinden bahsedildiğine işaret eden Aran, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüketime dayalı büyümeden, üretime ve ihracata dayalı bir büyüme modeline geçişin sancılarını hep beraber yaşıyoruz. Burada da Avrupa Birliği'nin koyduğu o sınırda karbon vergisi ihracat yapmak isteyen kurumlarımızın çok hızlı dönüşmesini gerektiriyor. Bize tanınan süreler içerisinde o dönüşümü yapamazsak bu kadar acıyı çekip ihracatta düşündüğümüz satışları da yapamama riski içindeyiz. Madem bugün bunlara katlanıyoruz. İhracatta da sürdürülebilirliğin ve o büyümenin devamı için mutlaka bu dönüşümün yapılması gerekiyor. İhracat kredilerimizi bugünün işlerini daha fazlalaştırmak için değil, bu dönüşüm için de kullanmamız gerekiyor ki biz bağlantıları yapıyoruz.”
Aran, sürdürülebilirlik konusunda çelişki içerisinde olunduğuna dikkati çekerek, “Araç kullanmayalım’ diyoruz ama aynı zamanda gün içerisinde bir köşeye giderek yapabileceğimiz market alışverişini de günde on defa getirile götürüle, o sepetle, bu sepetle yapıp o motorlu kuryelerin bilmem kaç kilometre öteden gelmesiyle birlikte sürdürülebilirliği de yaşıyor olabiliyoruz. Ben bu tarz çelişkilerin farkına vararak her alanda kendi kendimizle de çelişmeyen bir sürdürülebilirlik savunucusu olmamızın önemli olduğunu düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
BU HABERLER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Coca-Cola Türkiye sponsorluğunda gerçekleşen “Sürdürülebilirlik” oturumunda çevre, toplum ve ekonomide sürdürülebilirlik konusu Türkiye’de farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin üst düzey yöneticileri tarafından ele alındı.
Capital, Ekonomist, Start Up Dergileri Yayın Direktörü Sedef Seçkin Büyük’ün moderatörlüğünde gerçekleşen panele, Coca-Cola Türkiye Genel Müdürü Başak Karaca, Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı ve İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran katıldı.
Karaca: Paydaşlarımızla birlikte hareket ediyoruz
Panelde ilk söz alan Coca-Cola Türkiye Genel Müdürü Başak Karaca, paydaşlarla birlikte hareket etmenin önemine dikkat çekerek yaptıkları işi ne kadar yaygınlaştırabilirlerse projelerinin o kadar sürdürülebilir olduğunu belirtti.
Kadının güçlenmesi, atıksız bir dünya, suyun geri kazanımı ve toplumsal katkının, Coca-Cola olarak en önem verdikleri konular olduğunu belirten Karaca, plastik şişelerin aslında çok değerli bir ham madde ve çöp olamayacak kadar da katma değerinin bulunduğunu ifade etti.
Karaca, şunları kaydetti:
“Bütün ambalajlarımızın geri dönüştürülebilir olması lazım. Biz bunu 2020 yılında sağladık. Yani Coca Cola Türkiye olarak ben şunu diyebilirim ki şu an bizim bütün ambalajlarımız geri dönüştürülebilir. Siz de bana sorarsınız ki ‘geri dönüştürülebilir de dönüştürebiliyor musunuz?’ İşte orada çok açık ve yüreklilikle söylememiz gerekir ki bunların düzgün bir şekilde toplanması, ekonomiye sağlanması, bunlar da bir paydaş ekosistem işi. 2020’nin başından beri geri dönüşümle ilgili bir ücretlendirme başladı ve biz Çevre Ajansı ve diğer firmalarla, rakibimiz olan firmalarla birlikte bir platform kurduk. Bununla birlikte de geri dönüşüm çalışmaları bakanlıkla birlikte 2022 yılında başlayacak. 2030 yılına kadar yüzde 50 olarak üretimimizin geri dönüştürülmüş malzemelerden olmasını çok önemsiyoruz. Buna 2022’de Türkiye'de paydaşlarla başlıyor olmak çok heyecan verici.”
Karaca, üretimde kullandıkları sudan daha fazlasını ülkeye kazandırdıklarını vurgulayarak, bunu sürdürülebilir tarım ile gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Konya ve Harran'da iki proje yürüttüklerini anlatan Karaca, “Konya'daki projemizle ağaçlardan rüzgar perdeleri yaparak Harran'da değişik sulama ve gece sulaması kullanarak aslında su kaybını engelliyoruz. Bunu da oradaki çiftçilerimizle, oradaki yerel yönetimle yapıyoruz. Bunu ne kadar büyütürsek o kadar daha fazla suyun yok olmasına engel olacağız.” diye konuştu.
Kız Kardeşim projesine değinen Karaca, onların ekonomide yer almalarını çok önemsediklerini kaydetti.
Begümhan Doğan Faralyalı: "Türkiye, Çin’den kayacak üretim merkezi olabilir
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı da her işe başlamadan önce sürdürülebilir olarak işin doğru olup olmadığına baktıklarını belirtti.
Faralyalı, 2030 yılına kadar grup olarak karbon nötr olmayı hedeflediklerini aktararak, “Kullandığımız suyun yüzde 100’ünü doğaya geri kazandırmayı hedefliyoruz. 2025 yılına kadar cinsiyet eşitliğine çok önem veriyoruz. Biliyorsunuz dört kadın olarak Doğan ailesinde, kadın eşitliği, cinsiyet eşitliği, kız çocukları bizim için çok önemli konular. Bütün şirketlerimizin yönetim kurulunun yüzde 30’unun kadın olmasını ve yönetimde de yüzde 40 olmasını hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Doğan Holding olarak halka açık bir şirket olduklarını anımsatan Faralyalı, “Halka açık hisselerimizin yüzde 10’unu ESG fonları alsın’ dedik. Bunun için çalışıyoruz. ESG fonlarıyla yakın çalışmak hem bizi denetleme hem de bizim onlardan bakış açısı, yeni olayları öğrenip kendimizi dönüştürmemize sebep olur diye inandığımız için böyle de bir hedef koyduk.” şeklinde konuştu.
Faralyalı, teknolojinin gelişmesiyle birlikte küresel ısınmanın belli bir seviyede tutulabileceğine inandığını anlatarak, şirketlerin karbon nötr olmayı yeni bir fırsat penceresi olarak görmesi halinde burada gerçekten yaratılabilecek yeni fırsatlar olduğunu söyledi.
Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyumun şirketlerde hayata geçirilirse bir fark yaratılabileceğini belirten Faralyalı, “Salgın Türkiye’ye başka bir görev tanıdı. Türkiye, Çin’den kayacak üretim merkezi olabilir. İş dünyamız gerçekten çok çevik. Türkiye fırsatlar yaratabilir.” dedi.
Şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili dönüşümü sağlayabilmesi için hem birbirleriyle hem de sivil toplum ve hükümetlerle iş birliği içerisinde çalışması gerektiğine işaret eden Faralyalı, "Önümüzdeki kritik süreçte iş dünyası olarak birlikte çalışıp birbirimizden öğreneceğiz ve birlikte başaracağız. Harekete geçmediğimiz her gün, gelecek kuşakların hayallerinden çaldığımız bir gündür. Bunu hiç unutmayalım.” diye konuştu.
Aran: Gelir dağılımı adaletsizliğinin azaltılmasında bankalara önemli roller düşüyor
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Sürdürülebilirlik Politikası’nı yayınladıkları günden beri BIST’in Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer aldıklarını aktararak şunları kaydetti:
“Bu endekste yer almak demek şu anlama geliyor. Çevresel, sosyal, yönetişim kalitesini gösteren notumuz her yıl hesaplanıyor. Önümüzdeki yıldan itibaren de her çeyrek hesaplanacak. Yaklaşık 10 kategoride 450’den fazla alanda puanlanıyorsunuz. Böyle bir puanda A plus notuyla değerlendirilip bu endeksin içinde kalabiliyor olmak zaten bu konudaki performansınızı gösteriyor. 6 yıldır bunun başarılmış olması ve bu kategoride en üstte yer alıyor olmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Taahhütkarlık anlamında Birleşmiş Milletler'in sorumlu bankacılık prensiplerini imzalamış durumdayız. Dolayısıyla bu prensiplere uygun hareket ediyoruz. Kadının güçlenmesi prensipleri inisiyatifinin katılımcısıyız. Karbon saydamlık projesinde iklim raporlamasında gene liderlik kategorisinde yer alıyoruz. Karbon nötr olma hedefi veren kurumlar arasındayız. Benim gönlümden geçen Genel Müdürlük dönemim içerisinde İş Bankası'nı karbon nötr bir kurum haline getirebilmektir. Umarım başarırız.”
Aran, yenilenebilir enerjilerin finansmanının portföylerindeki payını yüzde 50’nin üzerine çıkarmış durumda olduklarını söyledi.
Finanse edilmeyecek sektörler listelerinin bulunduğuna işaret eden Aran, bu konuda özellikle kömürü girdi olarak kullanan termik santrallerin finansmanında yer almayacaklarını belirtmiş durumda olduklarını, bu listeyi de güncellediklerini dile getirdi.
Hakan Aran, Türkiye’de gelir dağılımında ilk yüzde 20’nin milli gelirden aldığı payın yüzde 47,5’e ulaştığını, en alttaki yüzde 20’nin ise milli gelirden yüzde 8,5 pay aldığını belirterek, “Bu her yıl ileri mi gidiyor, yoksa bozuluyor mu? Konusuna bakıldığında son 2-3 yıldır bozularak gidiyor. Gelir dağılımı adaletsizliğinin azaltılmasında bankalara önemli roller düşüyor. Bu konuda adına sorumlu bankacılık, sürdürülebilir bankacılık diyelim ama bu konuda farkındalığın artırılmasının yanında özellikle finansmanın nasıl sağlandığı ve dönüşüm gerçekleştirilirken bu kaynakların hangi şartlarda kullanıldığının önemli olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.
Büyüme modelinin değiştirilmesinden bahsedildiğine işaret eden Aran, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüketime dayalı büyümeden, üretime ve ihracata dayalı bir büyüme modeline geçişin sancılarını hep beraber yaşıyoruz. Burada da Avrupa Birliği'nin koyduğu o sınırda karbon vergisi ihracat yapmak isteyen kurumlarımızın çok hızlı dönüşmesini gerektiriyor. Bize tanınan süreler içerisinde o dönüşümü yapamazsak bu kadar acıyı çekip ihracatta düşündüğümüz satışları da yapamama riski içindeyiz. Madem bugün bunlara katlanıyoruz. İhracatta da sürdürülebilirliğin ve o büyümenin devamı için mutlaka bu dönüşümün yapılması gerekiyor. İhracat kredilerimizi bugünün işlerini daha fazlalaştırmak için değil, bu dönüşüm için de kullanmamız gerekiyor ki biz bağlantıları yapıyoruz.”
Aran, sürdürülebilirlik konusunda çelişki içerisinde olunduğuna dikkati çekerek, “Araç kullanmayalım’ diyoruz ama aynı zamanda gün içerisinde bir köşeye giderek yapabileceğimiz market alışverişini de günde on defa getirile götürüle, o sepetle, bu sepetle yapıp o motorlu kuryelerin bilmem kaç kilometre öteden gelmesiyle birlikte sürdürülebilirliği de yaşıyor olabiliyoruz. Ben bu tarz çelişkilerin farkına vararak her alanda kendi kendimizle de çelişmeyen bir sürdürülebilirlik savunucusu olmamızın önemli olduğunu düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
BU HABERLER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR:
- CEO’lar ‘2022 Hedef ve Stratejileri’ni anlattı
- Bakan Muş: 2021 yılı OVP büyüme hedefini aşacağımıza inanıyorum
- Vodafone CEO’su Aksoy: Dünya hızla yeşil ve dijital dönüşüme hazırlanıyor