Erdal İpekeşen
Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) tarafından, 14. Uluslararası Resort Turizm Kongresi Antalya’da yapıldı. Bu yılın teması ise “Kolektif Zanaat, Yeni Çağ Turizmi" olarak belirlendi. Kongrenin açılışına Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, AKTOB Başkanı Kaan Kavaloğlu, Antalya Valisi Hulusi Şahin, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Erkan Yağcı gibi isimler başta olmak üzere dünyaca ünlü yabancı ve yerli turizm yöneticileri sektör temsilcileri katıldı.
Kongrede yapılan konuşmalar da ise önemli tarihi gerçekler ve ilginç konular dile getirilirdi. Bu arada kongrede atanmışlarla seçilmişlerin karşı karşıya geldiği konuşmalarda vardı. Belediye başkanları, birlik yöneticileri bazı sorunları seslendirirken, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, konuşanları “bahane üretmekle” suçlamaktan geri kalmadı. Örnek mi? AKTOB toplantısından önce Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Hacısüleyman’ı ziyaret ettiğimizde gündeme gelen iki yıldır alınan konaklama vergisine dair şikâyetleriydi. Aynı şikâyeti Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek de kongrede seslendirdi: “Ciro üzerinden yüzde 2 konaklama vergisi ödeniyor. 100 milyon lira cirosu olan otel, 2 milyon lirasını devlete ödüyor. Oysa bunun bir bölümü yerel yönetimlere verilmeli, hizmetin daha kaliteli hale getirilmesi için kullanılmalı.”
BAKAN TURİZMCİLERİ ELEŞTİRDİ
Böcek, bakandan şu istekte bulundu: “Siz, Turizm Geliştirme Ajansı’nı kurdunuz ve konaklama vergisiyle hiçbir sektörün yapamadığı kaynağı yarattınız. Milyar doların üzerinde toplanan kaynağa en büyük katkıyı Antalya’mız yapmaktadır. 28 milyona hizmet ederken genel bütçeden sadece yerleşik nüfus olan 2 milyon 696 bin kişiye göre pay almaktayız. Belediyemizin turizme daha fazla hizmet etmesi için bu kaynaktan pay alması gerekmekte. Bu konuda destek bekliyoruz.”
Böcek’in sözleri bakanın hoşuna gitmemiş olacak ki, “Bahane değil çözüm üretin. Başkanlığınızın ikinci döneminde sizden daha çözüm odaklı olmanızı bekliyor şehir. Bakın, biz durmadan çalışıyoruz” dedi.
SON ÇEYREKTE REKOR GELDİ
Bakan Ersoy, açılışta yaptığı konuşmada, bu yıl kongrenin teması olan “Cumhuriyetimizin Yeni Yüzyılında Turizm” ve “Kolektif Zanaat, Yeni Turizm Çağı” mottosunun sektöre dair güçlü bir vizyon ortaya koyduğunu vurguladı. Türkiye’nin uluslararası alandaki imajını güçlendiren ve kültürel zenginliklerimizi dünyaya tanıtan bir köprü görevi görmesiyle önemli rekorlara imza attığını söyledi.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında turizm sektörünün karşısında çok daha geniş bir vizyon ve derin bir sorumluluk bulunduğunu ifade eden Ersoy, “Artık yalnızca ekonomik kazanımları değil, çevresel sürdürülebilirliği, kültürel değerlerin korunmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını odağımıza alarak, daha ‘kapsayıcı’ ve ‘yenilikçi’ bir turizm anlayışını hayata geçirmek zorundayız. Yeni yüzyıl, aynı zamanda dijitalleşme ve teknolojinin rehberliğinde, turistlerin beklenti ve ihtiyaçlarına daha hızlı, daha kişiselleştirilmiş çözümler sunmayı gerektiriyor” dedi.
Turizmde yılın ilk 9 ayında ülkemiz 49 milyon 181 bin turisti ağırladığını, turizm gelirlerinin bu yılın üçüncü çeyreğinde 46.9 milyar dolara ulaştığını hatırlatan Mehmet Nuri Ersoy, üçüncü çeyrekte elde edilen 23.2 milyar dolarlık gelirin ‘bir çeyrekte elde edilen en yüksek turizm geliri’ olarak tarihe geçtiğini vurguladı.
TURİZMDE YAPAY ZEKA ÖNCÜ OLACAK
Dünyanın şu anda ‘yapay zekâ’yı tartıştığının altını çizen Ersoy, şöyle konuştu: “Bizler de bunu yakinen takip ediyoruz. ‘Yapay zekanın gücünü turizm sektörüne entegre edebilir miyiz?’ sorusu bizim önümüzdeki en önemli ve en teknolojik meydan okumaların başında geliyor. Türkiye olarak, bu dönüşümde öncü bir rol üstlenmekte kararlıyız. Hayata geçireceğimiz projelerle yapay zekayı turizm sektörüne entegre ederek, ülkemizi daha erişilebilir, daha akıllı ve daha sürdürülebilir bir destinasyon haline getirmek istiyoruz. Bunların yanı sıra, müzelerimizde ve kültürel alanlarımızda yapay zekâ tabanlı rehberlik sistemleriyle ziyaretçilere daha interaktif ve zengin deneyimler sunmayı planlıyoruz."
ÜLKEMİZİN İLK TURİZM İHTİSAS ŞUBESİ
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran da konuşmasında, turizm sektörünün ülkemiz için özellikle dış ticaret açığının finansmanı açısından kritik bir sektör olduğunun altını çizerek, 2024 ve 2025 yılları için turizm sektörüne ilave 1 milyar dolar kaynak ayırdıklarını, yatırım, sürdürülebilirlik ve renovasyon alanında bu kaynağın 612 milyon dolarlık bölümünü kullandırdıklarını, kapanan kredilerle birlikte kredi bakiyesinde de 1,5 milyar doları aştıklarını söyledi.
Hakan Aran, konuşmasında şu görüşleri dile getirdi:
“İş Bankası'nın turizm sektörüne desteğini rakamlarla göstermek arzusundayız. Şu anda 46 bin turistik otel ve işletmede turizm kartımız kullanılır durumda. Ülkemizde ilk defa bir banka, bir şubesini turizm alanına özgülemiş durumda. İlk turizm ihtisas şubemizin açılışını dün Antalya'da yaptık. Turizm İhtisas Şubesini diğer şubelerden ayıran en temel özellik; turizmi bilen, turizmin sorunlarını bilen, turizm ajandasına hâkim ve bu konuda İş Bankası'nın tüm ayak izlerini bilen bankacıların olması… Dolayısıyla bu şubeyi, sadece bir finansman ihtiyacının giderildiği yer olarak görmüyoruz. Bunun, turizm sektörünü hangi sorunlar bekliyorsa, hangi projeler bekliyorsa o sorunların çözümünde, o projelerin yapılmasında beraber bir yol arkadaşlığı anlamına geldiğine inanıyorum.”
Bankanın ikinci yüzyılına doğru ilerlerken ihtisas şubeleri aracılığıyla turizm sektörünü güçlendirecek, ekosistemin ihtiyaçlarına dokunan daha fazla projeye katkı sağlayacaklarını belirten Aran, önümüzdeki dönemde İstanbul, İzmir ve Muğla’da da Turizm İhtisas Şubesi açmayı planladıklarını ifade etti.
İŞ BANKASI'NIN EKONOMİYE İLİŞKİN ÖNGÖRÜSÜ
İş Bankası ile turizm sektörünün bazı alanlarda birlikte hareket edebileceğini vurgulayan Aran, bunlardan birinin sürdürülebilirlik olduğunu, bu konuda tüm turizmcilerin ajandasında olan, önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde yapmayı düşündüğü dönüşüm konularında bankanın o dönüşüm projelerinin sadece finansörü değil, o projeleri beraber tasarlayabileceği bir paydaş olabileceğini ifade etti.
Diğer bir alanın da teknoloji olduğunun altını çizen Aran, Silikon Vadisi'ndeki inovasyon merkezi aracılığıyla dünyada turizmde teknoloji ve yapay zekâ alanında ne yapıldıysa o değişimi, dönüşümü sektöre aktarabileceklerini belirtti. Türkiye’de önümüzdeki 2 yıl boyunca yapılacak turizm yatırımlarında 2,6 milyar dolarlık finansman ihtiyacı bulunduğuna dikkat çeken Aran, “İş Bankası tek başına tümünü finans edebilecek güçte ve yeterliliktedir” dedi.
Konuşmasında ekonomiye ilişkin bazı öngörülerini de paylaşan Aran, yılsonunda Türkiye'de yüzde 44’lük bir enflasyon beklendiğini belirterek, şunları söyledi:
“Tüm ülke olarak enflasyonu tekrar kontrol altına almak için üzerimize nasıl bir fatura düşüyorsa bunu ödemeye çalışıyoruz. Bunun sonucunda bu çizginin devam edeceğini ve bizim enflasyonla mücadelede başarılı olacağımızı, yılsonuna geldiğimizde yüzde 50 olan politika faizinin önümüzdeki yılsonunda yüzde 25’i görebileceğini, yüzde 44 olan enflasyon rakamının da aynı şekilde yarı yarıya azalıp yüzde 22'lik bir seviyeye inebileceğini; dolayısıyla bir yıl sonra sorunlarımızın en az iki kat hafifleyebileceğini düşünüyorum. 2026'nın sonuna gelindiğinde tekrar yüzde 10'lu bir enflasyon rakamını görebileceğimiz kanaatindeyim. Dengelerin o zaman tesis edileceğini, ondan sonrasında pek çok problemi çözmenin de kolaylaşacağını düşünüyorum.”
CUMHURİYET VE ATATÜRK
AKTOB’un, turizmine yön veren Uluslararası Resort Turizm Kongresi öncesi verilen açılış kokteylinin teması ise “Cumhuriyet ve Atatürk” oldu. Etkinliğin konuğu “Atatürk” filminin yönetmeni Mehmet Ada Öztekin, filmin çekim sürecindeki duygularını anlattı.
Devlet Opera Bale sanatçılarının Atatürk’ün sevdiği şarkıları seslendirdi. AKTOB Başkanı Kaan Kavaloğlu, “Bugün turizm yapabiliyorsak Cumhuriyet ve Atatürk sayesindedir. Yaşasın Cumhuriyet” dedi.
KARADENİZ VAPURU İLE İLK TANITIM
AKTOB’un, Türkiye’de turizm ve tanıtım çalışmalarının tarihçesi ile ilgili yaptığı araştırma ve başkan Kaan Kavaloğlu'nun anlatımı ise bilinmeyen bir tarihi olayın ortaya çıkmasını sağladı.
Cumhuriyetin ilanıyla siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik alanda gerçekleşen devrimlerin dünyaya tanıtılması gerekiyordu. Bunun için eşsiz bir proje planlandı: Karadeniz Seyr-i Türkiye... Proje, Türkiye’nin yükselişini ve değişimini dünyaya göstermeyi amaçlayan bir girişim örneği olarak dünyanın çeşitli liman kentlerini gezerek, devrimleri duyurmayı hedefliyordu. İşte geminin hikâyesi…
"1926 yılının 5 Eylül’ünde vapur yurda döndüğünde 86 gün boyunca 12 farklı ülkeyi ve 16 şehri ziyaret etmişti. Bu muazzam yolculuk sırasında gemi, 44 deneyimli yabancı rehberi ağırladı ve yolculuk boyunca toplamda yaklaşık 65 bin ziyaretçi gemiye uğradı. Gemide yolculuk boyunca 16 muhteşem balo yapıldı ve ziyafet düzenlendi. Geminin içinde Avrupalı misafirlerin ilgisini çekecek tütün ürünleri, Hereke halıları, nadide taşlar, Kütahya çinileri ve antika eşyalar gibi özel ürünlerin satıldığı bir satış dairesi bulunuyordu. Bu, gemiye ayrı bir zenginlik katıyordu.
Karadeniz Vapurunda Türkiye’nin Aydınlık Yüzleri de yer alıyordu. Cumhuriyet’in belki de övündüğü konuların başında kadın/erkek her yurttaşın eşit eğitim ve kariyer olanaklarına sahip olması geliyordu. Türkiye’deki kadın erkek eşitliğini Batılı ülkelere göstermesi açısından bazı önemli görevlerde bulunan kadın ve erkeklerin bu vapurda yolculuk yaptı.
Gezi için düşünülen detaylara baktığımızda nasıl bir üst akıl eseri olduğu rahatlıkla görülebiliyordu. Sergi için özel bir logo yapılmasından, uğranılan limanlarda dağıtılmak üzere dokuz dilde hazırlatılan broşüre, çeşitli dillerdeki yemek mönülerinden hatıra pullarına kadar, hiçbir şey unutulmamıştı. Genova, Napoli gibi birçok Avrupa limanlara uğrayarak davetler veriliyor. Uğradığı tüm ülkelerin sinema ve basınında reklamlar yayınlanıyor. Yeni savaştan çıkan Türkiye Cumhuriyeti bu gezinin bütçesini oluşturmak için fikir aşamasından tam 1 yıl sonra yolculuğuna çıkabiliyor. Seçme ve seçilme hakkını kullanan kadın milletvekilimiz ve dil bilen kadın rehberler uğradıkları liman ülkelerinde büyük ses getiriyorlar. Uğradıkları limanlardan Hamburg’da her yer kırmızı-beyaz donatılıyor. Stockholm’de Karadeniz’i karşılayan tekneler Türk bayrakları çekiyor. Polonya’ya gelişte deniz uçakları refakatinde karşılanıyor. Ve o kadar ses getiriyor ki Helsinki’den geminin uğraması yönünde davet geliyor."