DOLAR
34,29
0,05%
DOLAR
EURO
37,13
0,02%
EURO
GRAM ALTIN
3064,11
0,22%
GRAM ALTIN
BIST 100
8945,80
0,00%
BIST 100
USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

Enflasyon

Enflasyon

Bu maddede 'enflasyon nedir, enflasyon nedenleri ve sonuçları nelerdir? sorularına yanıt veriyoruz. Enflasyon mal ve hizmet fiyatlarının genel seviyesinde yaşanan sürekli artış olarak tanımlanır. Enflasyon, sadece bir veya birkaç mal ve hizmetin değil, ortalama bir tüketicinin yıl içinde kullandığı tüm mal ve hizmetlerde meydana gelen fiyat değişikliğini kapsar. Enflasyon, mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasıdır ancak mal ve hizmetlerin fiyatları zaman içinde artabilir veya azalabilir. Enflasyon sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması değil, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artış göstermesidir. Diğer bir deyişle, sadece bazı malların fiyatlarının sürekli artması ya da tüm malların fiyatlarının bir sefer artması enflasyon değildir

ENFLASYON NEDİR? ENFLASYON TANIMI

Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan, enflasyon ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Erkan, enflasyon nedir? sorusunu şöyle yanıtlıyor: Enflasyon; tanım olarak mal ve hizmetlerin fiyatlarının genel seviyesinde hissedilir ve sürekli artış durumudur. Söz konusu olan mal ve hizmetler grubu; harcama gruplarının tercihlerine ve alışkanlıklarına göre oluşturulan ve ağırlıklandırılan bir sepetten oluşur. Bu nedenle; tek tek ürün veya hizmet grubuna ilişkin veya tek seferlik artışlar değil, fiyatlar genel seviyesindeki değişimler enflasyon olarak adlandırılır. Uzun vadede problem haline gelirse para birimine güveni azalttığı gibi, satın alma gücünde de düşüşe neden olur. Dolayısıyla, enflasyon gelirinizle ne kadar mal veya hizmet talep edebildiğinizle de ilgilidir. İstikrarlı ekonomilere sahip olmayan ülkelerde ise, fiyat ve üretim gibi faktörlerde istikrar sağlanamadığından enflasyon yüksektir. Enflasyon; döngüsel fiyat artışları dışındaki hareketler söz konusu olursa yüksek enflasyon, hiperenflasyon, dezenflasyon, deflasyon, reflasyon gibi formlara bürünebilir. Kavramsal olarak bu formları inceleyecek olursak:

YÜKSEK ENFLASYON NEDİR?

Yüksek enflasyon; gelirler ile fiyatlar arasındaki makasın açıldığı, buna bağlı olarak da satın alma gücü düştüğü için ekonomiye güveni olumsuz etkileyen ve toplam talebe zarar veren bir enflasyon türüdür. Bu enflasyon ölçütünde ulusal paranın da değeri kaybolacağından, değer saklama işlevi zarar görebilir ve ekonomi paydaşlarının dövize olan eğilimi artabilir.

HİPERENFLASYON NEDİR?

Hiperenflasyon; yüksek enflasyonun yapısal olarak ekonomiye daha büyük hasar verdiği, aşırı yüksek bir enflasyon türüdür. Ekstrem koşullarda gerçekleşen ve bir kriz ölçütü olarak değerlendirilebilecek bir enflasyon türüdür. Ulusal paranın değer saklama işlevi, dolarizasyonu iyice ağırlıklandaracak aynı zamanda da finansal sisteme güveni azaltacak bir şekilde gerçekleşebilir.

DEZENFLASYON NEDİR?

Dezenflasyon; fiyat artış oranlarında görülen yavaşlamayı ifade eder. Bu süreçte, yüksek enflasyonun daha düşük enflasyona doğru evrildiğini görürüz. Deflasyondan farklı; fiyatların düşmesi değil fiyatların artış hızının azalmasıdır.

DEFLASYON NEDİR?

Deflasyon; fiyatlar genel seviyesinde belli bir dönem veya sürekli görülen düşüşü ifade eder. Maliyetlerdeki veya fiyatlardaki düşüş kaynaklı olabileceği, talepteki durgunluk kaynaklı olarak da gerçekleşebilir. Bu nedenle çıktığı açığı veya istihdam eğilimleri ile de ilişkilendirilebileceği için ve piyasadaki para hareketinin azalmasından kaynaklı talep şoklarıyla da iç içe geçebileceğinden her zaman bir ekonomik iyileşme belirtisi olarak okunmayabilir.

REFLASYON NEDİR?

Reflasyon; kavramsal olarak enflasyonun yeniden yükseltilmesi gibi bir anlama denk gelebiliyor olsa da genellikle stagflasyon tehdidi yaşayan ekonomilerde canlanma yaratmak amacıyla belli bir politika dahilinde uygulanan, genelde nicel gevşemeci para politikasıyla ve mali politikayla yönetilen ve para arzını artırarak dengeli ve istikrarlı fiyatlar yaratma olgusudur. 

 

ENFLASYON NASIL HESAPLANIR? NASIL ÖLÇÜLÜR?

Peki, enflasyon nasıl hesaplanır? Enver Erkan bu soruyu da şöyle yanıtlıyor: Enflasyon ölçümlemesi fiyat endeksleri üzerinden yapılır. Bu ölçümlemeler aylık, yıllık, kümülatif şekilde yapılabilir ve endeks değerleri üzerindeki değilim ilgili dönemin enflasyon oranını verir. Enflasyon ölçütü açısından kullanılan fiyat endekslerinin başlıca olanları; Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) olarak bilinir. Özel kapsamlı enflasyon göstergelerinden Çekirdek TÜFE, fiyat değişimini hesaplarken çok fazla etkilenen (gıda ve enerji gibi) malları hariç tutar. Söz konusu endekslerin içindeki mal ve hizmet grupları; ekonomide ilgili kapsama giren ve üretime, tüketime konu olan genel bir sepete konu olur. Bu ağırlıklar belirlenirken; üretim ve harcama içindeki ölçülebilirlik ve izlenebilirlik dikkate alınır. Üretici ve tüketici sepeti; girdi sepetindeki farklılık, farklı mal gruplarına olan talep farklılığı (dayanıklı mal, dayanıksız mal ayrımı), teknolojik gelişim ile beraber girdi çeşitliliği, ikamesi ve elastikiyet ile ekonomideki büyüme, talep koşullarına göre farklılık gösterdiğinden birebir aynı oranlarda gerçekleşmez. Ayrıca, ÜFE ile TÜFE ile yakınsamanın gecikmeli etkileri hızlı büyüme ve düşük büyüme dönemlerinde farklılık gösterebilmekte, ÜFE’deki birikim hızlı büyümede daha erken, yavaş büyümede daha geç dönemde tüketici fiyatlarına yansıyabilmektedir. En basit tabirle; maliyet unsurları üretici enflasyonuna erken aşamada yansırken, bunun nihai tüketici fiyatlarına yansımasında kar ve sermaye sürdürülebilirliği, piyasa koşulları, ekonomik büyüme faktörleri gibi unsurlar etkili olabilmektedir.

ENFLASYON NEDENLERİ NELERDİR?

Enver Erkan, enflasyon nedenlerini ise şöyle anlatıyor: Enflasyon; talep, maliyet ve yapısallık kaynaklı olduğu gibi kronikleşen enflasyon sorunlarında devir etkisi veya enflasyon beklentilerindeki bozulma kaynaklı olarak da yüksek şekilde oluşabilmektedir. Enflasyona neden oluşturacak faktörler gruplarını kısaca açıklayacak olursak; 

  • Talep enflasyonu; toplam talep ve toplam arz arasındaki dengenin bozulmasıyla ortaya çıkar. Ekonomide talebe yetişemeyen yetersiz arz döngüsünde fiyatların artış eğilimi hızlanır. Basit tabirle; piyasadaki talep artışının üretim hızının üzerine geçmesiyle oluşur. Talep olgusu, faiz oranlarıyla direkt olarak kontrol edilebilecek bir alan içindedir.
  • Maliyet enflasyonu; yoğun şekilde dışsal fiyat etkilerini de içeren, üretim maliyetlerini ve doğal olarak fiyatları yukarı çeken bir kaynaktır. Piyasadaki toplam arzı etkileyen dışsal ve kontrol dışı faktörlerden kaynaklanabileceği gibi (kuraklık, ekstrem hava veya üretim koşulları, doğal afet, grev vs.), petrol, emtia, hammadde fiyatları, döviz kurlarından kaynaklı maliyet etkileri veya işgücü maliyetleri ekseninde de gerçekleşebilir. Özellikle döviz kurundaki değişimler ithal ağırlıklı ekonomilerde, girdi veya nihai mal kapsamında, yüksek fiyat artışlarını tetikleyebilir. Bu nedenle cari hesap dengesinde açık veren ülkeler, ithal fiyatları kaynaklı olarak döviz kuru geçişkenliğine daya duyarlıdır. Maliyeti etkileyebilecek diğer unsurlar arasında; aynı zamanda yönetilen ve yönlendirilen fiyatlarda hükümetin mali uygulamaları kaynaklı değişimler de bulunabilir. Merkezi hükümetin ücretlendirme, vergilendirme kapsamındaki uygulamaları piyasadaki fiyatları ve fiyatlama eğilimlerini etkileyebilir.
  • Enflasyonda yapısallığa veya yapışkanlığa neden olabilecek, beklentilerdeki bozulma kaynaklı enflasyon ise; devir etkisiyle enflasyonun ilerleyen dönemin enflasyonunu da yaratmasına neden olur. Piyasada bozulan fiyatlama davranışları, belirsizliği de artırdığından geleceğe dair fiyat oluşturmayı zorlaştırır. Dolayısıyla, maliyet koşulları hafiflese bile böyle yapısal sorun veya belirsizlik durumlarında enflasyon düşmeyebilir. Enflasyon beklentileri; yeniden değerleme, maaş ve ücret artışları, kira artışları, fiyat ve değer tespiti, vadeli ticari satış sözleşmelerinde baz alınacak değer veya kurlar gibi faktörleri etkiler. Enflasyon beklentileri, piyasa faizleri üzerinde belirleyicidir. Yapısal enflasyon sorunu yaşayan ülkelerin; fiyat istikrarını destekleyici uygun politikalarla güven unsurunu yükseltmeleri gerekir.

ENFLASYON SONUÇLARI NELERDİR?

Erkan, enflasyon sonuçlarını ise şöyle sıralıyor: 

  • Enflasyon ekonomik güvene ve piyasaya zarar veren bir olgudur.
  • Uzun vadede bir problem haline gelirse; ekonomideki dalgalanmaları artırır ve güveni zedeleyen, dolayısıyla para hareketlerini ve ticari faaliyeti yavaşlatan bir etkiye neden olur.
  • Enflasyon ortamında dolarizasyon olgusunun artmamasını sağlamak, yerel paranın işlevini korumasını sağlamak, finansal sistemde yerli para cinsinden birikim tutma ve kaynak optimizasyonu yapabilmek için faiz oranlarını yükseltmek gerekir. Bu, aynı zamanda fiyat istikrarını oluşturarak dezenflasyon sürecine destek verebilmek adına da olması gereken bir politikadır.
  • Faizlerin yüksek tutulması, firmaların yatırım ve istihdam üzerindeki finansman maliyetlerini artıracağından bu dönemde ekonomik büyüme göstergeleri yavaşlayabilir. Dolayısıyla, sıkılaştırıcı politikalar enflasyonun zararlı etkilerinden kaçınmak amaçlı belli dönem uygulanmalıdır. Sıkılaştırıcı politikaların fiyat istikrarı üzerindeki olumlu sonuçları görüldükten sonra finansal koşullar gevşetilebilir, kredi döngüsü rahatlatılarak firmalara ucuz maliyetli kaynak finansal sistem üzerinden sağlanabilir.
  • Enflasyonun en önemli yarattığı sorun, yerel paradaki aşınma etkisidir. Sürekli ve kontrol dışı şekilde aşınan yerel para, ekonomideki döviz veya döviz cinsinden varlıklara olan talebi artırır, yerel paradaki değer kaybı ve belirsizlik de paranın satın alma gücünü düşürür.
  • Ücretler ve fiyatlar arasındaki makasın açılması, otonom tüketim için gerekli mal ve hizmet talep edebilme yetisine zarar verir.
  • Bireyseller gelirleriyle daha az mal ve hizmet talep edebildikleri için ekonomideki talep yavaşlar.
  • Piyasadaki talebin yavaşlaması firma ticari faaliyetlerini yavaşlatır ve iç piyasaya mal ve hizmet sağlayan firmalar azalan ciro ile daha düşük kapasite ile üretim yaparlar.
  • Üretimdeki, ticari faaliyetteki ve firma gelirlerindeki azalış istihdam eğilimlerine zarar verir ve işsizliği artırır. Dolayısıyla gelir dağılımına ilişkin adaletsizlik derinleşir.
  • Toplumun zengin kesimlerinin refahtan aldığı pay artarken, vergi yükünü çeken çalışan ve üreten kesimin ekonomik durumu bozulur.

BU İÇERİKLER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR