Beşinci yıl itibariyle bakarsak, beş seçimi geride bıraktık. Ortalama her yıl bir kez sandık başına gittik.
TALAT YEŞİLOĞLU
[email protected]
İyi de her sandığa gidiş, ülkemizin demokratik değerlerinin bir üst basamağa çıkmasına katkı yaptı mı? Bu soruya maalesef gönül rahatlığıyla "Evet" diyemiyoruz.
Türkiye, hukuk devleti ilkesi ve demokratik değerler açısından geriliyor. Birbirine son derece bağımlı olan bu ikilideki algı bozulması, yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye'ye olan güvenini zedeliyor.
Yatırım ortamını iyileştirsek bile, bu süreçte Türkiye'nin yaşadığı yetenek kaybının kolay kolay giderilemeyeceği görüşündeyim.
Zaten yetenekleri yönetme konusunda zayıf bir ülkeyiz, önümüzdeki dönemde bu sıkıntıları daha somut olarak yaşayacağımızı düşünüyorum. Umarım gelişmeler beni yanıltır. İnanın bunu herkesten fazla istiyorum.
Son yıllarda seçim sonucunu gece yarısı olmadan ilan eden bir ülkeden, seçimlerin üzerinden iki hafta geçtiği halde oyları hala sayamayan bir ülkeye terfi ettik!
Üstelik, hukuk devleti ilkesinin zedelendiği çok sayıda karara da imza atıldı. Yani, zaten yaralı olan 'güven' kavramı bir miktar daha zedelendi. Nitekim bunun sonuçlarını görüyoruz. Sıralayayım…
Geçen yıl temmuz ve ağustos aylarında yaşanan dövizdeki sert dalgalanmanın hemen ardından gerek kişi gerekse şirketlerin döviz alımları devam ediyor.
Kesintisiz 29 haftadır. Türkçesi, eline TL geçiren gidip döviz alıyor. Döviz tevdiat hesaplarının gelişimi ortada.
İkincisi, TL ve döviz mevduatlarının vade ortalamasına bakalım. TL mevduatlarında vade ortalaması 45 günü aşamıyor. Neden mi? Çünkü 'güven' problemi var. Sık değişen koşullar nedeniyle yatırımcılar "Aman ayazda kalmayalım" havasındalar.
Üçüncüsü, "Birkaç puan yükselse bir şey olmaz, büyüyelim" havasının, dövizdeki yükselişle birlikte enflasyonu nereye getirdiği ortada.
İçinde yer aldığımız 'Gelişmekte Olan Ülkeler' grubunda ortalama enflasyon yüzde 4'lerde iken bizim enflasyonumuz yüzde 20'de… Bu yılı bırakalım, önümüzdeki yılın sonuna kadar yüzde 15'li seviyelere getirebilirsek sevinecek durumdayız.
Bu tablo en çok hangi sektörü etkiliyor? Doğal olarak konut üreticilerini, ofis yatırımcılarını. Aslında demografik yapı, yıllık 700 bin civarında yeni konutluk bir potansiyeli işaret ediyor.
Fakat, gelirlerdeki azalma, faizlerdeki yükseliş, moralitedeki düşüş gibi faktörler, bu piyasayı bir hayli hırpalamış durumda. Bir bankacı dostumuzun söylediği gibi, aslında bir hareketlenme var ama dövizdeki yükseliş korkusu bu hareketlenmeyi engelliyor.
Üstelik fiyatlar konusunda ciddi bir seviye yakalandığı halde. Yabancıların nakit paralarla çok ciddi indirimler aldığı bir dönemde yerliler ne yapacak? Levent, stoklarını eritme peşindeki 20 şirketin farklı illerdeki 40 projesiyle ilgili kampanyalarını araştırdı.
Psikolojik rahatlığın yaşandığı bir hafta diliyorum.