Sadece güzellik şirketi olmaktansa güzelliği odağına koyan bir teknoloji şirketine dönüşme hedefiyle yola çıkan L'Oréal Grup, Türkiye'yi bir start up merkezi olarak konumlandırmayı hedefliyor. L'Oréal Türkiye CDO'su Merve Atuk Toker, "Ülkemizde başarı hikayesi yaratmak ve ihraç etmek, bizim için en önemli konulardan biri" diyor.
KOBİ Girişim Ekim 2021 tarihli sayıdan
Güzellik sektörünün önemli oyuncularından L'Oréal Grup, dijital transformasyon yolculuğuna 2010 yılında başladı. Sadece güzellik şirketi olmaktansa güzelliği odağına koyan bir teknoloji şirketine dönüşme hedefiyle yola çıkan grup, 2018'de artırılmış gerçeklik ve yapay zeka şirketi ModiFace satın aldı.
L'Oréal Türkiye CDO'su Merve Atuk Toker, “Hedefimiz, Türkiye'yi bir start up merkezi olarak konumlandırmak. Ülkemizde başarı hikayesi yaratmak ve ihraç etmek, bizim için en önemli konulardan biri” diye konuşuyor. Merve Atuk Toker, L'Oréal'in yeni vizyonunu anlattı.
L’Oréal Grup’un teknoloji ve inovasyona olan bakış açısını paylaşabilir misiniz?
İnovasyonu başarı kılan şey, kullanıcıların ‘bu benim gerçekten de hayatımı kolaylaştırıyor' dediği şeyleri bulmaktan geçiyor. L'Oréal Grup'ta dijital transformasyon yolculuğuna 2010 yılında başladık. 2006 yılından 2021' kadar L'Oréal Grup'ta CEO'luk görevinde bulunan Jean-Paul Agon, bir röportajında şöyle diyor: ‘2010 yılını dijital transformasyon yılı ilan ettiğimde, bunun ne anlama geldiğini ben dahil kimse bilmiyordu.'
Bu biraz L'Oréal Grup ruhunu da yansıtıyor. Belli ki bir tsunami, büyük bir dijital transformasyon geliyor. Ya onun içinde boğulacaksınız ya da sörf yapacaksınız. Sörf yapabilmek için de girişimci olmak, cesur olmak gerekiyor.
L'Oréal Grup'un 150 ülkede 80 binden fazla çalışanı bulunuyor ve böylesine büyük bir grup, her şeyden
önce kendini dijital şirket olarak nitelendiriyor. L'Oréal Grup'ta dijital dönüşüm kartopu gibi büyüyerek gelişiyor. 2018 yılında grup olarak artık ikinci evreye geçtik. Bu ikinci evre, tekno-güzellik vizyonumuzun ortaya konduğu evre oluyor.
Peki, dijitalleşmenin ikinci evresi olarak nitelediğiniz Tekno-Güzellik evresinde neler yaptınız?
Tekno-Güzellik, dijitalleşmeyle hayata geçirdiğimiz hızlı dönüşümün bir sonraki evresi. Bizim için aslında L'Oréal Grup'un sadece güzellik şirketi olmaktan güzelliği odağına koyan, güzelliğe odaklanan bir teknoloji şirketine dönüşümünü simgeliyor. 2018 yılında Tekno-Güzellik vizyonu açıklandıktan hemen sonra artırılmış gerçeklik ve yapay zeka şirketi ModiFace satın alındı.
Tekno-güzellik derken aslında geleceğin limitsiz kişiselleştirilmiş kavramlarından bahsediyoruz. Artık hepimiz daha talepkarız. Kendimize özel ürünler istiyoruz. L'Oréal Grup, ‘Geleceğin limitsiz ve sonsuz kişiselleştirilmiş güzellik deneyimini yaratmak adına, teknolojinin tüm fırsatlarından yararlanacağım ve sizlere geleceğin güzellik deneyimini sunacağım' diyor.
Bunu yaparken, yapay zeka ile beslenen uygulamaları geliştiriyor. Bu alanda hayata geçirdiğimiz uygulamalardan da bahsetmek isterim. Kişiselleştirilmiş kozmetik ve evde cilt bakımı alanında önemli bir inovasyon olarak öne çıkan L'Oréal Perso, akıllı yapay zeka sistemi ile anında cilt analizi, hava kalitesi, kirlilik verisi ve trend analizi yapabiliyor.
L'Oréal Perso ile kullanıcıların evlerinde kendilerine özel kişiselleştirilmiş fondöten, bakım kremi ve ruj üretmesini sağlıyoruz. Covid-19 döneminde hayata geçirdiğimiz sanal makyaj uygulamaları önemli projelerden. L'Oréal
Grup olarak teknoloji şirketimiz ModiFace tarafından oluşturulan artırılmış gerçeklik destekli makyaj denemelerini Instagram alışverişlerine taşıyan yeni teknoloji platformumuzu duyurduk.
Bazı şirketler yeni ürünler geliştirmek için start up’larla çalışıyor. L’Oréal Grup’ta böyle bir durum var mı?
Evet, globalde var. Water Saver'ı hayata geçiren Gjosa isimli start up ile iş birliği yaptık hatta ona yatırımımız da oldu. Çevre teknolojileri alanında faaliyet gösteren start up'a kendi girişim sermayesi fonumuz olan BOLD (Business Opportunities for L'Oréal Development) aracılığıyla yatırım yaptık.
L’Oréal Türkiye özelinde inovasyon çalışmalarınızı biraz daha açabilir misiniz? Bugüne kadar neler yaptınız?
Dünyada yedi lokasyonda açık inovasyon inisiyatifi bulunuyor. Bu lokasyonları New York, ModiFace'in de merkezinin yer aldığı Toronto, Londra, Fransa, Tel Aviv, Şangay ve İstanbul olarak sıralıyoruz. İstanbul'un da bu lokasyonlar içinde yer alması, bizi özellikle güçlü kılıyor.
Çeşitli kuluçkalandırma ve hızlandırma iş birlikleri ile kendimize çok net bir inovasyon çerçevesi çizerek, bu alanda faaliyet gösteren start up'larla bir araya gelmeye başladık. Bugüne kadar 200'e yakın start up'la bir araya geldik. En gurur duyduğumuz şeylerin başında, görüştüğümüz start up'ların 13'ü ile ticari anlaşma yapmamız oldu. Çok önem verdiğimiz bir dijital beceri geliştirme ajandamız var.
Ekiplerin dijital becerilerini sürekli geliştirmeleri için CDO Akademi'yi organize ettik. Beceri geliştirmenin bir sonu yok, bu sene L'Oréal Grup içerisinde dünya ikincisi olduk. Bu başarıyı çalışanlarımızın etkileşimlerini daha da artırarak sürdürebilmek adına, Dijital Beceri Geliştirme platformumuza yine bir start up iş birliği ile ‘gamification' yani oyunlaştırma ekledik.
13 tane anlaşma yaptığınızı söylediniz. Sadece L’Oréal Türkiye’de mi yoksa globale de açılmış oluyorlar mı?
Şu anda sadece Türkiye için bunu yapıyoruz ama hedefimiz, Türkiye'yi bir start up merkezi olarak konumlandırmak. Ülkemizde başarı hikayesi yaratmak ve ithal etmek, bizim için en önemli konulardan biri. Türk ekonomisine ve start up'larına da bu anlamda destek vermek istiyoruz.
Yeni start up’lar gelecek mi? Projelerden bahsedebilir misiniz?
Şirketin tekno-güzellik vizyonu doğrultusunda ana öncelikleri olan e-ticaret, çok yönlü müşteri memnuniyeti ve deneyimini artıran; optimizasyon, artırılmış gerçeklik, yapay zeka, ses teknolojileri alanında tüketici etkileşimlerini artırabilecek servis ve deneyimler sunan start up'larla ilerliyoruz. Bu doğrultuda faaliyet gösteren start up'larla bir araya gelerek, onları kendi iş önceliklerimize dahil ederek çalışıyoruz.
START UP'LAR NASIL BAŞVURU YAPABİLİYOR?
Ağırlıklı olarak stratejik partnerimiz olan kuluçka ve hızlandırma merkezlerine bu bilgileri geçiyoruz ve onların portföyünde olan start-up’larla bir araya geliyoruz. Bunun yanında Linkedin’den veya sektörel yayınlardan takip ettiğimiz, BigBang gibi organizasyonlarda gözlemlediğimiz start-up’lara kendimiz ulaşıyoruz. İçeride bir start-up komitemiz var.
Fabrikadan, İK’dan, finans bölümünden çalışanların yer aldığı bir komite oluşturduk. Çevik hareket etmek istiyorsanız, start- up’ların ruhuna göre hareket etmeniz gerekiyor. Biz bu anlamda çok ciddi bir mesafe kat ettik. 11 tane anlaşma yapan, dev bir uluslararası şirket konumuna geldik.
Yine içeride partnerlerimizin desteği ile ‘mentorship’ eğitimleri veriyoruz. Start-up’lara nasıl yaklaşmalıyız, onlara nasıl mentorluk vermemiz gerekir gibi konuları ele alan eğitimlerle kendimizi geliştirmeyi hedefliyoruz.