DOLAR
37,95
-0,11%
DOLAR
EURO
41,07
-0,14%
EURO
GRAM ALTIN
3803,54
0,93%
GRAM ALTIN
BIST 100
9659,48
0,49%
BIST 100
USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

“Sendikal örgütlenmenin önündeki engel kalkmalı”

Türkiye’de sigortalı işçiler içerisindeki sendikalaşma oranı yüzde 14 seviyelerinde. Türkİş Genel Başkanı Ergün Atalay, “Sendikal örgütlenme anayasal bir haktır. Kaynağını uluslararası sözleşmelerden alır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kalkmalı” diyor.

14 Ocak 2025 | 14:56
“Sendikal örgütlenmenin önündeki engel kalkmalı”

Türkiye’de her geçen gün güvencesiz çalışma koşulları artıyor. Sendikal örgütlülüğün sınırlı, işsizliğin yaygın, iş güvencesinin tartışmalı ve yeni iş imkanının sağlanamadığı bir yapıda asgari ücretin bu kadar yaygın olması çalışan kesimi olumsuz etkiliyor. Sigortalı çalışan işçilerin yarısına yakınının asgari ücret alması, asgari ücrete yönelik düzenlemelerin önemini artırıyor.

Ekonomist Dergisi 22 Aralık-4 Ocak tarihli sayıdan

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ile Türkiye’de çalışma hayatını ve asgari ücret politikalarını konuştuk.

Türkiye’de son yıllarda giderek daha fazla tartışılan asgari ücretin bu kadar yaygın bir ücret haline gelmesi, çalışan kesimi nasıl etkiliyor?
Ülkemizde de her geçen gün güvencesiz çalışma koşulları artıyor. Sigortalı çalışan işçilerin yarısına yakını asgari  ücret alıyor. Asgari ücretten fazla ücretle çalışmasına rağmen sigorta primi asgari ücret alıyormuş gibi gösterilen işçiler olduğu gibi banka hesabına yatırılan asgari ücretin belli bir kısmını elden işverene geri vermeye zorlanan işçiler de var. Asgari Ücret Yönetmeliği’nde, asgari ücret işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret olarak tanımlanıyor. Bugün işçilerin asgari ücret ile temel ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılaması imkânsız. Ülkemizde kadın istihdamın çok düşük olduğundan milyonlarca aile geçimini asgari ücretle sağlamaya çalışıyor. Asgari ücret belirlenirken işçinin ailesinin değil sadece kendi ihtiyaçları dikkate alınıyor. Araştırmalarla asgari ücret tutarı arasındaki dengesizlik buradan kaynaklanıyor. Aile fertlerinin ve ihtiyaçlarının dikkate alınmaması, uluslararası normlarda ele alındığında önemli bir eksiklik. Asgari ücret sadece asgari ücretle çalışan işçileri değil, bütün toplumu ilgilendiriyor.

Asgari ücretin 2025’te beklenen enflasyon üzerinden hesaplanması yönetimini nasıl buluyorsunuz?
IMF, Dünya Bankası, yabancı bankalar, yabancı fonlar, bir bölüm iş insanı yapılacak ücret artışlarının 2025’te beklenen enflasyondan fazla olmaması gerektiğini öne sürüyor. Bunu savunanlar, asgari ücrete geçmiş enflasyona göre artış yapılması halinde eline fazla ücret geçen işçinin bu farkı talebe dönüştüreceğini ve bu talep artışının enflasyonu yeniden yükselteceğini iddia ediyorlar. Ancak bir yıldır asgari ücrete zam gelmemesine rağmen tepeden tırnağa her şeyin fiyatı neredeyse iki katına çıktı. Aralık ayında kira artış oranı yüzde 60,45’ti. Yani önümüzdeki bir yıl için kira artışı geçen bir yılın enflasyonu kadar oldu. Kamu kesiminin 2025’te beklediği enflasyon oranı yüzde 25 olarak tespit edildiği için bu düşüncede olanlar asgari ücretin bu oranda artırılmasını talep ediyorlar. Ama bir ay önce yaptıkları enflasyon tahmini bir sonraki ay yükseltiliyor. Bu görüşün kabul görmesi halinde asgari ücretin satın alma gücü 2024 başındaki asgari ücretin satın alma gücünün çok gerisine düşecek. Hükümetin mevcut bir ekonomi politikası olduğunu görüyoruz ama sosyal politikası da olmalı. Asgari ücret enflasyona sebep değil. Asgari ücrete bir yıldır zam yapılmadığı halde enflasyondaki artışı hepimiz görüyoruz.

Türkiye, çalışma hayatında sendikalaşma oranı açısından neden bu kadar yetersiz kalıyor?
Sendikalar emeğin temsilcileridir. İşçilerin örgütlenerek birlikte hareket etmesi, hak ve özgürlüklerin kazanılması, korunması ve iyileştirilmesi için gerekli şarttır. Son kırk beş yılda sendikasızlaştırma, işsizlik tehdidi, düşük ücret, işçi sağlığı ve iş güvenliğinden yoksun çalışma koşulları dünyanın dört bir yanına yayıldı. Sendikal örgütlenmenin önündeki en önemli engel işverenlerin işyerinde örgütlenmeyi kabul etmemeleridir. Sendikal örgütlenme anayasal bir haktır. Kaynağını uluslararası sözleşmelerden alır. Sendikal örgütlülüğe saygı duyan, uzun yıllardır toplu iş sözleşmesi uygulaması olan işyerleri var. Ancak maalesef bu işyerleri azınlıkta. Birçok işyerinde örgütlenme çalışmalarını başlattığımızda işverenin işçileri işten çıkartmaya başlayarak gözdağı veriyor, işçilerin e-devlet şifresini alıp sendikadan zorla istifa ettirdiği işçiler var. Hatta hizmet sektöründe faaliyette olan işletmenin sırf sendikal örgütlülükten kaçmak için maden işkolunda gösterildiğini biliyoruz. Sendikal örgütlenmenin önündeki bir diğer önemli engel yargılama sürelerinin uzun sürmesi. Ülkemizde yetki tespiti davaları ortalama üç yıl sürerken yedi yıl devam eden de var. Bu süreçte çoğu zaman işçiler baskı karşısında sendikadan istifa etmek zorunda kalıyor, dava sonuçlandığında sendikanın hiçbir üyesi kalmıyor. Yargılama sürecinde yaşanan bu tıkanıklık sendikal örgütlenmenin önündeki önemli engel olarak yeni bir düzenlemeyi zorunlu kılıyor. Oysa ki yazılı bir kural olmasa dahi gelişmiş ülkelerde hukuk, emeği ve kadını korur.

Dijital teknolojiler ve yapay zeka, işçi hakları ve iş barışı konusunda nasıl bir değişim yaratıyor?
Günümüzde teknolojik gelişmelere bağlı olarak dünyanın hızla değişiyor. Bu değişim esas olarak çalışma yaşamını derinden etkileyecektir. Teknolojideki ilerlemeye bağlı olarak, üretimde insanların bulunmadığı süreçler kimi sektörlerde yaygınlaştı. 20 yıl önce 100 işçi ile yapılan bir üretim bugün 10 işçi ile yapılabiliyor. Kol emeğiyle yapılan işlerin büyük bir bölümü bugün tam otomasyonla makinalara devrediliyor. Yani teknolojik gelişmeler, geleneksel biçimdeki istihdam imkânlarını azaltıyor. Diğer yandan, söz konusu bu teknolojik gelişmelerle yeni istihdam alanları da doğuyor. Ülke olarak günümüzdeki teknolojik değişimi bu sefer kaçırma şansımız yok. Gelişmiş ülkelerde yapay zeka üretim sürecine hızla entegre olurken bizim eski teknoloji kullanarak bu ülkelerle rekabet etme şansımız ve yeni istihdam alanları oluşturmamız çok zor. Bu sebeple teknolojinin gelişimini yakından takip etmemiz ve hatta teknolojiyi üretmemiz gerek. Yeni teknolojiyi çalışma hayatına entegre edip bu teknoloji ile çalışabilecek nesiller yetiştirmeliyiz. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2030’a kadar yeşil dönüşüm sayesinde 24 milyon yeni işin yaratılabileceğini öngörüyor.

“Asgari ücret gösterge ücret olarak görülmeli”
“İşverenlerin çalışanlara sağladığı yemek, yol, ikramiye gibi yan hakların değerleri genellikle asgari ücrete endekslidir. Asgari ücretteki artış, bu hakların da yeniden düzenlenmesini gerektiriyor. SGK prime esas kazanç taban ve tavan tutarlarını, işsizlik ödeneğini, genel sağlık sigortası primini, SGK hizmet borçlanması bedellerini vb. farklı kalemlerin miktarının da artması demek. Kısaca asgari ücretin tespiti bütün bir toplumu etkiliyor. Asgari ücret esasen bir gösterge ücret olarak görülmeli. OECD üyesi ülkelerin çoğunda asgari ücretle çalışanların toplam ücretli çalışanlara oranı yüzde 3-5. Ülkemizde asgari ücrete komşu gelir de dikkate alındığında neredeyse çalışanların üçte ikisidir. Sendikal örgütlülüğün sınırlı, işsizliğin yaygın, iş güvencesinin tartışmalı, yeni iş imkanının sağlanamadığı bir yapıda asgari ücretin bu kadar yaygın olması çalışan kesimi olumsuz etkiliyor.”

0


  • ALTIN GRAM - TL 3803,54 0,93%
  • ALTIN ONS 3117,73 1,05%
  • BIST 100 9659,48 0,49%
  • DOLAR/JAPON YENI 149,237 -0,324%
  • DOLAR/KANADA DOLARI 1,43559 0,09343%
  • DOLAR/RUS RUBLESI 84,86 -0,5831%
  • DOLAR/TURK LIRASI 37,9464 -0,1143%
  • EURO/DOLAR 1,0824 -0,0222%
  • EURO/TURK LIRASI 41,0738 -0,1381%
  • STERLIN/DOLAR 1,29405 0,05722%
EKONOMİST YENİ SAYI
Ekonomist Dergisini takip etmek için abone olun.
ABONE OL