Türkiye, pandemi sonrasındaki son bir yıldır dünyadaki yaygın tavrın aksine, büyüme için enflasyon canavarını hortlatan bir faiz politikası uyguluyor.
Başta Amerikan Merkez Bankası Fed ve Avrupa Merkez Bankası ECB olmak üzere, Brezilya'dan Endonzeya'ya, İsviçre'den İngiltere'ye yaklaşık 100 ülke enflasyona karşı faiz artırımı silahını kullandı, kullanmaya devam ediyor.
Türkiye'de ise ekonomi yönetimi iktisat biliminin sınırlarını zorlayan bir söylemle, Eylül 2021'den bu yana faiz indirimi sürecini kararlılıkla uyguluyor.
Eylül 2021'de yüzde 19'dan yüzde 18'e çekilen politika faizi, Eylül 2022 itibarıyla yüzde 12'ye kadara indirildi.
Hükümetten gelen açıklamalar faiz indirimlerinin devam edeceği yönünde. Bu arada yılbaşında yüzde 48'lerde olan TÜFE ise yüzde 80'i aştı.
Üretici enflasyonu tarafında ise yüzde 150'ler kapıda. Önümüzdeki aylarda baz etkisiyle enflasyonda gerçekleşecek gerileme ile birlikte, faiz indirimlerinin de devam edeceğini öngörmek mümkün.
Bu arada dolar kurunun da son indirim ile birlikte 18,50 seviyeleriyle yeni rekorlar kırdığını da not edelim.
İNDİRİM SÜRECEK Mİ?
Gelelim Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun (PPK) ağustosun ardından eylül toplantısında da faiz indirimine devam etmesine ilişkin yapılan açıklamalara.
Öncü göstergelerin zayıflayan dış talebin etkisiyle büyümede bir yavaşlamaya işaret ettiğini ve sanayi üretimi ile istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi için finansal koşulların destekleyici olması gerektiği gerekçesiyle 100 baz puanlık indirim yaptığını metinde vurgulayan Merkez Bankası'ndan ekim toplantısında 100 baz puanlık bir indirim bekleniyor.
Metnin başından sonuna büyüme, istihdam, dış talep, turizm gibi ekonomik verilere dik-kat çeken Merkez Bankası'nın enflasyona ve fiyat istikrarına daha az vurgu yapması ağustos PPK sonrası olduğu gibi yine Merkez Bankası'nın enflasyonu ikinci plana attığına dair görüşümüzü güçlendirmiş oldu.
Ancak unutmayalım ki, yüksek enflasyon, güçlenen dolar ve Rusya-Batı geriliminde dozun giderek artması ile birlikte, Merkez Bankası'nın faiz politikasının yüksek rezerv kaybı, yüksek cari açık ve TL'de daha fazla zayıflama gibi sonuçlara neden olacak.
PPK METNİ NE DİYOR?
Merkez Bankası PPK karar metnine daha ayrıntılı baktığımızda, bir önceki metne göre büyük bir değişiklik göze çarpmıyor. Jeopolitik risklere işaret ederek küresel büyüme tahminlerinin aşağı güncellenmeye devam edildiği belirtilen PPK metninde, resesyonun kaçınılmaz bir risk olmaya devam ettiği ifade ediliyor.
Ağustos metninde olduğu gibi Türkiye'nin tahıl sevkiyatındaki rolüne işaret eden metinde, uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artış eğiliminin sürdüğü kaydediliyor.
Eylül toplantısında da büyümeye dikkat çeken Merkez Bankası istihdamın daha olumlu seyretmesine karşın, enerji fiyatlarındaki yüksek seyir ve ana ihracat pazarlarında resesyon ihtimalinin cari denge üzerindeki riskleri canlı tuttuğuna işaret edildi.
Merkez Bankası ayrıca, kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edildiğini açıkladı.
Metinde, "Ayrıca, son dönemde belirgin şekilde açılan politika-kredi faizi makasının ilan edilen makroihtiyati tedbirlerin katkısı ile geldiği denge yakından takip edilmektedir.
Kurul, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını güçlendirmeye devam edecektir" denildi.