Piyasalarda dikkatler, bugünkü Para Politikası Kurulu’ndan (PPK) çıkacak karara çevrilmiş durumda. TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun yönetimindeki bu üçüncü toplantıya ilişkin ekonomistler; faizlerin 15 Nisan ve 6 Mayıs toplantılarında olduğu gibi sabit bırakılacağı odağında birleşiyor. Faiz indirimleri için henüz uygun şartların ve ortamın oluşmadığı, TCMB’nin para politikasını içsel-dışsal riskler ve enflasyona ilave katkı yapabilecek faktörlerden dolayı sıkı tutması gerektiği kaydediliyor. Uzmanlar; ilk faiz indiriminin üçüncü çeyrek sonu ve/veya son çeyrek başlarında gelebileceğini değerlendiriyor.
Piyasalar için kritik haftalardan birindeyiz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bugünkü Para Politikası Kurulu’nda (PPK) 2021 Haziran ayının faiz kararını açıklayacak. Şahap Kavcıoğlu yönetimindeki üçüncü toplantıya ilişkin genel beklentiler, 15 Nisan’daki ve 6 Mayıs’taki toplantılarda olduğu gibi herhangi bir faiz değişikliği gelmeyeceği yönünde. Bu noktada ekonomistler; özellikle enflasyona dair yüksek risklerin söz konusu olduğu bu süreçte, faiz indirimleri için henüz erken olduğunun altını çiziyor. Ayrıca erken faiz düşüşleri, küresel finansal koşulların oluşturacağı para hareketleri açısından da riskli görülüyor.
PPK, 6 Mayıs’taki toplantısında politika faizi olan bir hafta vadeli repo faizini beklentiler dâhilinde yüzde 19 seviyesinde sabit tuttu. Kurul kararının gerekçesinde; iktisadi faaliyetteki toparlanma, iç talepteki ivme kaybı, artan küresel enflasyonist risklere dikkat çekildi. Yurtiçi enflasyon görünümündeki iyileşmenin, para politikası duruşundaki değişikliğin ön koşulu olduğu tekrar vurgulandı.
Emtia fiyatları ve yurtdışı piyasa gelişmelerinin enflasyon beklentilerini yükselttiği ifade edilirken, küresel toparlanma eğilimlerinin güçlü olduğu ve aşılama çalışmalarının etkinliğinin de pozitif havaya katkı sağladığı kaydedildi. Sıkı duruş sonucu hem iç talep hem de kredilerde yavaşlama sinyalleri geldiği belirtildi. Ayrıca Kurul, para politikası duruşunun enflasyon hedefli olduğu ve enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar politika faizinin enflasyonun üzerinde belirleneceğini de tekrarladı.
Nisandaki politika metnine paralel bir metin olmakla birlikte, mayıs ayına ait rapora bazı makroekonomik değişkenlerin seyrine ilişkin açıklamalar da eklendi. Böylece karar notunda sınırlı değişiklikler oldu. Tacirler Yatırım Başekonomisti Özlem Bayraktar Gökşen; özellikle enflasyon gelişmelerinin yorumlandığı paragraftaki değişikliklerin dikkate değer olduğu görüşünde. Bayraktar Gökşen; bir önceki karar notunda parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin gelecek dönemde görülme beklentisinin, artık bu etkilerin görülmeye başlandığı yolunda değiştiğini söylüyor. Ancak enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyelerin dikkate alındığını kaydeden Özlem Bayraktar Gökşen, enflasyonda belirgin bir düşüş sağlanana kadar mevcut duruşun korunacağının belirtildiğini aktarıyor. Bayraktar Gökşen, “‘Belirgin düşüş’ söylemi muğlak bir ifade olurken, hangi orandaki bir geri çekilmenin ‘belirgin’ olarak ifade edilebileceği tartışma konusu olabilir” diye de ekliyor.
İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen ve İş Yatırım Ekonomisti Dağlar Özkan ise açıklanan metinde 2021 Nisan ayı toplantısında eleştirdikleri üç temel alanda iyileşme gördüklerini söylüyor. Gürleyen ve Özkan, şu analizi yapıyor: “Elimizde görece daha çok bilgi veren bir metin var. Para politikası tepki fonksiyonunu anlamamıza yarayacak detaylar yeniden metne konmuş ve mevcut duruşun tahmin patikasında belirgin düşüş sağlanana kadar sürdürüleceği gibi mahcup şahin bir ifade eklenmiş. Bu değişiklikleri doğru yönde atılmış adımlar görüyoruz. Ancak metinde enflasyonla ilgili risklerin vurgulanmaması ve ‘para politikasında sıkı duruş’ sözünün kullanılmamasının gerekçesini anlamakta zorlanıyoruz. Enflasyonla mücadele etmekte kararlı bir merkez bankası riskleri vurgulamalı ve gereğini yapacağının güvencesini vermeli. Açıklanan metin yaz aylarında faiz indirimine gidilmesi ihtimalini azaltıyor. Enflasyonda belirgin düşüşün görüleceği kasım-aralık aylarına kadar mevcut duruşun korunması ihtimali artıyor. Erken bir faiz indirimi ise yeni bir kur şoku ile 2022 enflasyon hedefinin tutturulması şansını ortadan kaldırır.”
TCMB’nin kararları açısından takip edilecek en temel veri, enflasyon olmaya devam edecek. Yayımlanan verilere göre; 2021 Mayıs’ta TÜFE bir önceki aya göre yüzde 0,89 artarken, yıllık enflasyon yüzde 17i14’ten yüzde 16,59’a geriledi. Piyasa beklentisi enflasyonun aylık yüzde 1,5 ve yıllık yüzde 17,41 artış yaşayacağı yönündeydi.
Şeker Yatırım Ekonomisti Abdülkadir Doğan; kurlarda yaşanan oynaklığın enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında yukarı yönlü riskleri arttırdığını söylüyor. Para politikasındaki sıkı duruşun devam etmesinin bu riskleri hafifleteceği kanaatindeki Doğan; emtia fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketlerin TL’nin değer kazanımı ile desteklenirse enflasyonist baskının azalacağına da dikkat çekiyor.
”Enflasyona ilişkin en temel risk, faiz oranlarındaki indirimin hangi hızda ve vadede yapılacağı” diyen Abdülkadir Doğan’a göre; TCMB, enflasyon oranındaki kalıcı düşüşü gösterge kabul eder ve sıkı duruşunu devam ettirirse, küresel fiyatlardaki yataya yakın hareketlerin de katkısıyla haziran itibarıyla enflasyonda düşüş başlayabilir. Ancak bu noktada Doğan, “Reel ve finansal piyasalarda yaşanacak yeni gelişmeler tahminlerimizde güncelleme yaratacak olmakla birlikte, yüzde 14,5 olan yılsonu enflasyon tahminimizi koruyoruz” notunu da düşüyor.
Mayıs enflasyon verisinin piyasadaki beklentilerin altında kalması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı bir canlı yayında faiz indirimi konusunda yaptığı açıklamalar olası indirime yönelik beklentileri bir miktar canlandırdı. Ancak ekonomistler; normalleşme adımlarının etkisiyle haziran ayında enflasyonun görece yüksek gerçekleşme olasılığının da üzerinde duruyor. TCMB’nin henüz faiz indirimi zamanlamasını planlama aşamasına geçmesinde yeterli dayanak olmadığı kaydediliyor. Ayrıca bankanın; enflasyonun ve küresel para hareketlerinin oluşturacağı risk dengesi itibarıyla parasal sıkılığın yeterlilik derecesini değerlendirmesi gerekebileceği vurgulanıyor. Faiz indirimi şartının temmuz ve ağustos aylarında bile tam anlamıyla sağlanamayabileceği de belirtilen bir diğer nokta.
Bu nedenle TCMB’den 17 Haziran’daki toplantısında faiz değişikliği yönünde bir karar beklenmiyor. Ayrıca olası bir faiz indiriminin riskleri ve piyasa ile dövizdeki oynaklığı daha da artıracağının altını çizilirken dolarizasyon etkisini kırmak için finansal koşulları yeterince sıkı tutmanın gerekli olduğu da vurgulanıyor.
Biz de her toplantı öncesinde yaptığımız gibi önemli ekonomistlerden 17 Haziran’daki toplantıya ilişkin öngörülerini ve analizlerini aldık. Uzman isimlerin, Ekonomist.com.tr’ye özel açıklamaları şöyle:
Enver Erkan/Tera Yatırım Ekonomisti:
DEĞİŞİKLİK BEKLEMİYORUZ: TCMB’nin para politikasını, içsel ve dışsal riskleri değerlendirme durumunda olması ve enflasyona ilave katkı yapabilecek faktörlerden dolayı sıkı tutması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle, yarın gerçekleşecek olan PPK’dan herhangi bir faiz değişikliği beklemiyoruz. Mayıs ayında gerilemiş olan enflasyonun, kapanmaya bağlı geçici faktörleri içerdiğini değerlendiriyoruz ve TCMB’nin faiz indirimine dair net bir takvim ortaya koyabilmesi için enflasyonu daha normal koşullarda değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Erken gerçekleştirilecek faiz indirimlerini, enflasyon temel metriği ve küresel finansal koşulların oluşturacağı para hareketleri açısından riskli görüyoruz.
ENFLASYONA DAİR İLAVE RİSKLER VAR: TCMB’nin henüz faiz indirimi zamanlamasını planlama aşamasına geçmesi konusunda yeterli dayanak olmamakla birlikte, enflasyonun ve küresel para hareketlerinin oluşturacağı risk dengesi itibarıyla parasal sıkılığın yeterlilik derecesini değerlendirmesi gerekebilir. 2021 Haziran PPK’sının faiz indirimi şartı sağlamadığı açık. Bu şartlar, temmuz ve ağustos aylarında bile tam anlamıyla sağlanmış olmayacak. Enflasyona dair ilave riskler söz konusu; akaryakıt vergisine tekrar zam yapılması ve TL’nin zayıflaması fiyat artışlarını daha da hızlandırabilir. Yani enflasyon konusunda, bazı marjinal etkilerde bulunacak ilave faktörler var. Güncel risklerin ise enflasyona yansıması tam manasıyla geçişkenlik sağlamadı ve kademeli bir etkiyi de oradan göreceğiz. Küresel emtia rallisinin, döviz kurlarının ve nakliye, navlun maliyetlerinin ara malı ve nihai mal üzerinde etkisiyle beraber çift kanallı bir şekilde ÜFE ve TÜFE artışı etkileniyor. ÜFE’ye yansıyan katsayı daha yüksek olmakla birlikte, talep ve piyasa koşulları yerleştikçe maliyetler TÜFE’nin içine giriyor.
“TAPERİNG” FURYASI BAŞLAYABİLİR: FED’in parasal koşulları sıkılaştırmayı değerlendirmesi aşamasına ilerleyen aylarda gelme ihtimali var. Küresel ekonomiler enflasyon baskısıyla karşı karşıya ve bunu kontrol altına alma amaçlı olarak gelişmiş ülkelerde bir “tapering” furyası başlayabilir. Bu da gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) sıcak para akımlarını olumsuz etkileyebilir. Bu, talep edilen getiri oranının artmasına neden olacak. Dolayısıyla GOÜ’ler böyle bir konjonktürde faizleri artırarak finansal istikrarı korumak isteyecek. Dolarizasyon etkisini kırmak için de finansal koşulları yeterince sıkı tutmak gerekli. Buna karşılık TL mevduat oranlarını yeterli görmeyen yerli birikim sahibinin dolarizasyon eğilimini tersine çevirmediği görülüyor. Yani, yetersiz faiz; daha fazla döviz talebi demek, daha yüksek kur demek, o da daha yüksek enflasyon demek.
ÜÇÜNCÜ ÇEYREK SONU: TCMB; enflasyon düşüne dair işaret edilen 2021’in üçüncü çeyreğinin sonu varsayımı itibarıyla faiz indirimi yapmak için fırsat arayacak gibi görünüyor. Biz, TCMB kararına faiz aksiyonundan çok politika açıklaması üzerinden bakacağız. Parasal sıkılığın derecesine ilişkin ifadeler önemli olacak. TCMB; halihazırda ‘enflasyon üzerinde faiz’ şeklinde para politikasını tanımlıyor. Ancak ilave parasal sıkılaşma olasılığına dair bir referans verdiğini güncel toplantı ve açıklamalarda görmedik. Buna karşılık; içeride enflasyona dair görünüm, dışarıda ise küresel finansal koşullara ilişkin yansımaların halen para politikasına gevşeme yönünde alan sağlamadığı açık. TCMB’nin faiz indirimine zemin oluşturacak faktörler olgunlaşmadan para politikası gevşemesine gitmesini finansal istikrar ve fiyat istikrarı açısından riskli görüyor, enflasyonun sağlayacağı hareket alanı kadar bir bölgeyi kullanmasını daha doğru buluyoruz.”
Erol Gürcan/Yatırım Finansman Ekonomisti:
POLİTİKA DURUŞUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR ÖNEMLİ: TCMB’nin 17 Haziran’daki PPK toplantısında politika faizini sabit tutmasını bekliyoruz. Toplantı sonrasında yayınlanacak özet basın açıklamasında; hem enflasyon görünümüne hem de para politikası duruşuna ilişkin kullanılacak tonlamanın, özellikle olası faiz indirimine yönelik bir sinyal alabilmek adına piyasanın yakın takibinde olacağını değerlendiriyoruz.
İNDİRİM BEKLENTİLERİ VAR ANCAK… : Mayıs enflasyon verisinin piyasadaki beklentilerin oldukça altında kalması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın dönemde katıldığı bir canlı yayında faiz indirimi konusunda yaptığı açıklamalar olası indirime yönelik beklentileri bir miktar canlandırdı. Ancak büyük ölçüde kapanma kaynaklı etkilerle mayıs ayında beklentilerden düşük gelen enflasyonun normalleşme adımlarının etkisiyle haziran ayında görece yüksek gerçekleşme olasılığı var. Ek olarak TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun aybaşında ekonomistlerle yapılan toplantıda erken gevşeme beklentilerinin dayanağı olmadığını ifade etmesi nedeniyle bu ayki toplantıda faiz indirim olasılığını zayıf buluyoruz.
2021 ENFLASYON TAHMİNİMİZ YÜZDE 14,9: Başta hâlen fiyatlara yansıtılamayan güçlü birikimli maliyet etkileri olmak üzere enflasyon görünümünde süregelen zorluklar ile enflasyon beklentilerinde gözlenen bozulmaları da hatırlatmakta fayda bulunuyor. Yıllık TÜFE’nin ekim ayına kadar yaklaşık yüzde 16,5-17,0 civarlarında seyretmesini ve kasım-aralık aylarında baz etkisi kaynaklı olarak belirgin bir düşüş gözlenmesini bekliyoruz. Yılsonu enflasyon tahminimiz yüzde 14,9 seviyesinde. Olası faiz indiriminin zamanlaması açısından enflasyon görünümüne ek olarak turizm gelirleri ile TL’nin oynaklığı tarafındaki gelişmelerin de belirleyici olabileceğini düşünüyoruz. İlk faiz indiriminin üçüncü çeyrek sonu ve/veya son çeyrek başlarında gelebileceğini değerlendiriyoruz.”
6 MAYIS’TA NE OLMUŞTU?
PPK, 6 Mayıs’taki toplantısında politika faizi olan bir hafta vadeli repo faizini beklentiler dâhilinde yüzde 19 seviyesinde sabit tuttu. Kurul kararının gerekçesinde; iktisadi faaliyetteki toparlanma, iç talepteki ivme kaybı, artan küresel enflasyonist risklere dikkat çekildi. Yurtiçi enflasyon görünümündeki iyileşmenin, para politikası duruşundaki değişikliğin ön koşulu olduğu tekrar vurgulandı.
Emtia fiyatları ve yurtdışı piyasa gelişmelerinin enflasyon beklentilerini yükselttiği ifade edilirken, küresel toparlanma eğilimlerinin güçlü olduğu ve aşılama çalışmalarının etkinliğinin de pozitif havaya katkı sağladığı kaydedildi. Sıkı duruş sonucu hem iç talep hem de kredilerde yavaşlama sinyalleri geldiği belirtildi. Ayrıca Kurul, para politikası duruşunun enflasyon hedefli olduğu ve enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar politika faizinin enflasyonun üzerinde belirleneceğini de tekrarladı.
KARAR NOTUNDA SINIRLI DEĞİŞİKLİKLER
Nisandaki politika metnine paralel bir metin olmakla birlikte, mayıs ayına ait rapora bazı makroekonomik değişkenlerin seyrine ilişkin açıklamalar da eklendi. Böylece karar notunda sınırlı değişiklikler oldu. Tacirler Yatırım Başekonomisti Özlem Bayraktar Gökşen; özellikle enflasyon gelişmelerinin yorumlandığı paragraftaki değişikliklerin dikkate değer olduğu görüşünde. Bayraktar Gökşen; bir önceki karar notunda parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin gelecek dönemde görülme beklentisinin, artık bu etkilerin görülmeye başlandığı yolunda değiştiğini söylüyor. Ancak enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyelerin dikkate alındığını kaydeden Özlem Bayraktar Gökşen, enflasyonda belirgin bir düşüş sağlanana kadar mevcut duruşun korunacağının belirtildiğini aktarıyor. Bayraktar Gökşen, “‘Belirgin düşüş’ söylemi muğlak bir ifade olurken, hangi orandaki bir geri çekilmenin ‘belirgin’ olarak ifade edilebileceği tartışma konusu olabilir” diye de ekliyor.
İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen ve İş Yatırım Ekonomisti Dağlar Özkan ise açıklanan metinde 2021 Nisan ayı toplantısında eleştirdikleri üç temel alanda iyileşme gördüklerini söylüyor. Gürleyen ve Özkan, şu analizi yapıyor: “Elimizde görece daha çok bilgi veren bir metin var. Para politikası tepki fonksiyonunu anlamamıza yarayacak detaylar yeniden metne konmuş ve mevcut duruşun tahmin patikasında belirgin düşüş sağlanana kadar sürdürüleceği gibi mahcup şahin bir ifade eklenmiş. Bu değişiklikleri doğru yönde atılmış adımlar görüyoruz. Ancak metinde enflasyonla ilgili risklerin vurgulanmaması ve ‘para politikasında sıkı duruş’ sözünün kullanılmamasının gerekçesini anlamakta zorlanıyoruz. Enflasyonla mücadele etmekte kararlı bir merkez bankası riskleri vurgulamalı ve gereğini yapacağının güvencesini vermeli. Açıklanan metin yaz aylarında faiz indirimine gidilmesi ihtimalini azaltıyor. Enflasyonda belirgin düşüşün görüleceği kasım-aralık aylarına kadar mevcut duruşun korunması ihtimali artıyor. Erken bir faiz indirimi ise yeni bir kur şoku ile 2022 enflasyon hedefinin tutturulması şansını ortadan kaldırır.”
ENFLASYONDA SON GÖRÜNÜM
TCMB’nin kararları açısından takip edilecek en temel veri, enflasyon olmaya devam edecek. Yayımlanan verilere göre; 2021 Mayıs’ta TÜFE bir önceki aya göre yüzde 0,89 artarken, yıllık enflasyon yüzde 17i14’ten yüzde 16,59’a geriledi. Piyasa beklentisi enflasyonun aylık yüzde 1,5 ve yıllık yüzde 17,41 artış yaşayacağı yönündeydi.
Şeker Yatırım Ekonomisti Abdülkadir Doğan; kurlarda yaşanan oynaklığın enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında yukarı yönlü riskleri arttırdığını söylüyor. Para politikasındaki sıkı duruşun devam etmesinin bu riskleri hafifleteceği kanaatindeki Doğan; emtia fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketlerin TL’nin değer kazanımı ile desteklenirse enflasyonist baskının azalacağına da dikkat çekiyor.
”Enflasyona ilişkin en temel risk, faiz oranlarındaki indirimin hangi hızda ve vadede yapılacağı” diyen Abdülkadir Doğan’a göre; TCMB, enflasyon oranındaki kalıcı düşüşü gösterge kabul eder ve sıkı duruşunu devam ettirirse, küresel fiyatlardaki yataya yakın hareketlerin de katkısıyla haziran itibarıyla enflasyonda düşüş başlayabilir. Ancak bu noktada Doğan, “Reel ve finansal piyasalarda yaşanacak yeni gelişmeler tahminlerimizde güncelleme yaratacak olmakla birlikte, yüzde 14,5 olan yılsonu enflasyon tahminimizi koruyoruz” notunu da düşüyor.
FİNANSAL KOŞULLAR SIKI TUTULMALI
Mayıs enflasyon verisinin piyasadaki beklentilerin altında kalması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı bir canlı yayında faiz indirimi konusunda yaptığı açıklamalar olası indirime yönelik beklentileri bir miktar canlandırdı. Ancak ekonomistler; normalleşme adımlarının etkisiyle haziran ayında enflasyonun görece yüksek gerçekleşme olasılığının da üzerinde duruyor. TCMB’nin henüz faiz indirimi zamanlamasını planlama aşamasına geçmesinde yeterli dayanak olmadığı kaydediliyor. Ayrıca bankanın; enflasyonun ve küresel para hareketlerinin oluşturacağı risk dengesi itibarıyla parasal sıkılığın yeterlilik derecesini değerlendirmesi gerekebileceği vurgulanıyor. Faiz indirimi şartının temmuz ve ağustos aylarında bile tam anlamıyla sağlanamayabileceği de belirtilen bir diğer nokta.
Bu nedenle TCMB’den 17 Haziran’daki toplantısında faiz değişikliği yönünde bir karar beklenmiyor. Ayrıca olası bir faiz indiriminin riskleri ve piyasa ile dövizdeki oynaklığı daha da artıracağının altını çizilirken dolarizasyon etkisini kırmak için finansal koşulları yeterince sıkı tutmanın gerekli olduğu da vurgulanıyor.
Biz de her toplantı öncesinde yaptığımız gibi önemli ekonomistlerden 17 Haziran’daki toplantıya ilişkin öngörülerini ve analizlerini aldık. Uzman isimlerin, Ekonomist.com.tr’ye özel açıklamaları şöyle:
“TCMB kararına faiz aksiyonundan çok politika açıklaması üzerinden bakacağız”
Enver Erkan/Tera Yatırım Ekonomisti:
DEĞİŞİKLİK BEKLEMİYORUZ: TCMB’nin para politikasını, içsel ve dışsal riskleri değerlendirme durumunda olması ve enflasyona ilave katkı yapabilecek faktörlerden dolayı sıkı tutması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle, yarın gerçekleşecek olan PPK’dan herhangi bir faiz değişikliği beklemiyoruz. Mayıs ayında gerilemiş olan enflasyonun, kapanmaya bağlı geçici faktörleri içerdiğini değerlendiriyoruz ve TCMB’nin faiz indirimine dair net bir takvim ortaya koyabilmesi için enflasyonu daha normal koşullarda değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Erken gerçekleştirilecek faiz indirimlerini, enflasyon temel metriği ve küresel finansal koşulların oluşturacağı para hareketleri açısından riskli görüyoruz.
ENFLASYONA DAİR İLAVE RİSKLER VAR: TCMB’nin henüz faiz indirimi zamanlamasını planlama aşamasına geçmesi konusunda yeterli dayanak olmamakla birlikte, enflasyonun ve küresel para hareketlerinin oluşturacağı risk dengesi itibarıyla parasal sıkılığın yeterlilik derecesini değerlendirmesi gerekebilir. 2021 Haziran PPK’sının faiz indirimi şartı sağlamadığı açık. Bu şartlar, temmuz ve ağustos aylarında bile tam anlamıyla sağlanmış olmayacak. Enflasyona dair ilave riskler söz konusu; akaryakıt vergisine tekrar zam yapılması ve TL’nin zayıflaması fiyat artışlarını daha da hızlandırabilir. Yani enflasyon konusunda, bazı marjinal etkilerde bulunacak ilave faktörler var. Güncel risklerin ise enflasyona yansıması tam manasıyla geçişkenlik sağlamadı ve kademeli bir etkiyi de oradan göreceğiz. Küresel emtia rallisinin, döviz kurlarının ve nakliye, navlun maliyetlerinin ara malı ve nihai mal üzerinde etkisiyle beraber çift kanallı bir şekilde ÜFE ve TÜFE artışı etkileniyor. ÜFE’ye yansıyan katsayı daha yüksek olmakla birlikte, talep ve piyasa koşulları yerleştikçe maliyetler TÜFE’nin içine giriyor.
“TAPERİNG” FURYASI BAŞLAYABİLİR: FED’in parasal koşulları sıkılaştırmayı değerlendirmesi aşamasına ilerleyen aylarda gelme ihtimali var. Küresel ekonomiler enflasyon baskısıyla karşı karşıya ve bunu kontrol altına alma amaçlı olarak gelişmiş ülkelerde bir “tapering” furyası başlayabilir. Bu da gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) sıcak para akımlarını olumsuz etkileyebilir. Bu, talep edilen getiri oranının artmasına neden olacak. Dolayısıyla GOÜ’ler böyle bir konjonktürde faizleri artırarak finansal istikrarı korumak isteyecek. Dolarizasyon etkisini kırmak için de finansal koşulları yeterince sıkı tutmak gerekli. Buna karşılık TL mevduat oranlarını yeterli görmeyen yerli birikim sahibinin dolarizasyon eğilimini tersine çevirmediği görülüyor. Yani, yetersiz faiz; daha fazla döviz talebi demek, daha yüksek kur demek, o da daha yüksek enflasyon demek.
ÜÇÜNCÜ ÇEYREK SONU: TCMB; enflasyon düşüne dair işaret edilen 2021’in üçüncü çeyreğinin sonu varsayımı itibarıyla faiz indirimi yapmak için fırsat arayacak gibi görünüyor. Biz, TCMB kararına faiz aksiyonundan çok politika açıklaması üzerinden bakacağız. Parasal sıkılığın derecesine ilişkin ifadeler önemli olacak. TCMB; halihazırda ‘enflasyon üzerinde faiz’ şeklinde para politikasını tanımlıyor. Ancak ilave parasal sıkılaşma olasılığına dair bir referans verdiğini güncel toplantı ve açıklamalarda görmedik. Buna karşılık; içeride enflasyona dair görünüm, dışarıda ise küresel finansal koşullara ilişkin yansımaların halen para politikasına gevşeme yönünde alan sağlamadığı açık. TCMB’nin faiz indirimine zemin oluşturacak faktörler olgunlaşmadan para politikası gevşemesine gitmesini finansal istikrar ve fiyat istikrarı açısından riskli görüyor, enflasyonun sağlayacağı hareket alanı kadar bir bölgeyi kullanmasını daha doğru buluyoruz.”
“Faiz indirim olasılığını zayıf buluyoruz”
Erol Gürcan/Yatırım Finansman Ekonomisti:
POLİTİKA DURUŞUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR ÖNEMLİ: TCMB’nin 17 Haziran’daki PPK toplantısında politika faizini sabit tutmasını bekliyoruz. Toplantı sonrasında yayınlanacak özet basın açıklamasında; hem enflasyon görünümüne hem de para politikası duruşuna ilişkin kullanılacak tonlamanın, özellikle olası faiz indirimine yönelik bir sinyal alabilmek adına piyasanın yakın takibinde olacağını değerlendiriyoruz.
İNDİRİM BEKLENTİLERİ VAR ANCAK… : Mayıs enflasyon verisinin piyasadaki beklentilerin oldukça altında kalması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın dönemde katıldığı bir canlı yayında faiz indirimi konusunda yaptığı açıklamalar olası indirime yönelik beklentileri bir miktar canlandırdı. Ancak büyük ölçüde kapanma kaynaklı etkilerle mayıs ayında beklentilerden düşük gelen enflasyonun normalleşme adımlarının etkisiyle haziran ayında görece yüksek gerçekleşme olasılığı var. Ek olarak TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun aybaşında ekonomistlerle yapılan toplantıda erken gevşeme beklentilerinin dayanağı olmadığını ifade etmesi nedeniyle bu ayki toplantıda faiz indirim olasılığını zayıf buluyoruz.
2021 ENFLASYON TAHMİNİMİZ YÜZDE 14,9: Başta hâlen fiyatlara yansıtılamayan güçlü birikimli maliyet etkileri olmak üzere enflasyon görünümünde süregelen zorluklar ile enflasyon beklentilerinde gözlenen bozulmaları da hatırlatmakta fayda bulunuyor. Yıllık TÜFE’nin ekim ayına kadar yaklaşık yüzde 16,5-17,0 civarlarında seyretmesini ve kasım-aralık aylarında baz etkisi kaynaklı olarak belirgin bir düşüş gözlenmesini bekliyoruz. Yılsonu enflasyon tahminimiz yüzde 14,9 seviyesinde. Olası faiz indiriminin zamanlaması açısından enflasyon görünümüne ek olarak turizm gelirleri ile TL’nin oynaklığı tarafındaki gelişmelerin de belirleyici olabileceğini düşünüyoruz. İlk faiz indiriminin üçüncü çeyrek sonu ve/veya son çeyrek başlarında gelebileceğini değerlendiriyoruz.”