İhracatta rekabetçi fiyatlar için kurların enflasyon oranında artması gerektiğine işaret eden TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yeni ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele ve finansmana erişim koşullarına odaklanmasının önemli olduğunu söylüyor.
25 Haziran - 08 Temmuz 2023 tarihli sayıdan
Türkiye geçen yıl hem mal hem de hizmet ihracatında en yüksek yıllık değerlere ulaşarak, ihracatı 254,2 milyar dolara taşımıştı. Fakat 2023 yılının ilk beş aylık süreci ihracatta durağan geçti. Artan girdi maliyetleriyle Türkiye ihracatta rakiplerine karşı zorlu bir mücadele veriyor.
İhracatta hedefin önceki yılla başa baş bir performans olduğunu aktaran Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, ihracatta bu yıl en fazla 260-265 milyar dolara ulaşmanın mümkün olacağını söylüyor.
İhracatın artması ve gereken rekabetçi fiyatlar için ise kurların enflasyon oranında artması gerektiğine işaret eden Gültepe, yeni ekonomi yönetiminin öncelikli olarak enflasyonla mücadele ve finansmana erişim koşullarına odaklanmasını beklediğini aktarıyor.
Üretim ve yatırım konusunda yeni imkanların oluşması gerektiğini aktaran Mustafa Gültepe, ihracatta artış trendini yakalamak için beklenti ve önerilerini Ekonomist'e anlattı.
İhracatta yıl sonu hedefinde değişikliğe gidildi mi? Bu yıl kapanış nasıl olacak?
İlk beş aylık süreçte yüzde 0,2'lik artış var. Tabii istenen bu değil. Fakat yıl sonu hedeflerimizi de revize etmedik, tahminen bu yıl 260 milyar dolar seviyesinde kalacağız. Otomotiv 35 milyar dolar, tekstil ve hazır giyim 20 milyar doları bulabilir. Fakat çelik sektöründe ve demir, demir dışı alanda biraz sıkıntılar söz konusu.
Aslında Türkiye ihracatı pandemi süreci ve sonrasında çok büyük bir ivme kazandı ve 2021 yılında yüzde 31 büyümeyle iyi bir ihracat rekoru geldi. Bu yükseliş Türkiye'deki girişimci iş insanının her şeye rağmen taleplere karşı cevap verebilme esnekliğinde olduğunu gösteren bir durum oldu. Tabii dünyadaki tedarik zinciri otomatik olarak değişti.
Bu değişim Türkiye'yi nasıl etkiledi?
Bu süreçteki değişim, Avrupa ülkelerine en yakın coğrafya olarak Türkiye'nin yıldızını parlattı. Lojistik problemlerden dolayı Türkiye bir anda üretim üssü haline geldi. Bu yükseliş dönemi 2022'nin ilk altı ayına kadar devam etti. Fakat ikinci yarıda dünyadaki talep daralmasının da etkisiyle zorlu sürece girildi.
2023'te resesyon etkileri, Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesi, Avrupa üzerine yansımaları, içeride de kur üzerine baskıcı politika izlenmesinin sonuçları yaşanır oldu. Yaşanan fiyat artışlarıyla birlikte gelen maliyet artışları ve ücretlerdeki yükselme rekabetçiliğimizi azalttı. Türkiye orada avantajını kaybetti ve alıcılar eski geldikleri noktalara kademe kademe dönmeye başladılar.
Peki talep hangi pazarlara kaydı?
Her sektörün farklı farklı ülkelerden alıcıları var. Tabii alıcı gruplar Türkiye'yi yakından takip ediyor. Kurlardaki hareket, ücretlere yapılan zamlar, enflasyonu takip ediyorlar. Devamlı şekilde projeksiyon yapıyorlar ve alternatif pazarlara kaydılar.
İhracatta daralmaya en fazla maruz kalan sektör bu dönemde hazır giyim, demir-demir dışı ve çelik sekörü oldu. Yaşanan bu gerilemede global talep daralmasının payı yüzde 20 iken, fiyat kaynaklı bu geriye gidiş ise yüzde 80 paya sahiptir. Şu an rekabetçi bir durumumuz yok.
Kurlarda seçimin ardından bir yükseliş söz konusu. Şu anki kur seviyesi ihracatçının istediği düzeyde mi? Rekabetçi kur ne olmalıdır?
Türkiye'de 2022'de yapılan fiyat artışları yüzde 100'ü geçerken, kurun artışı ise yüzde 35 civarında oldu. Kurdaki artış konusunda olması gereken enflasyon oranıdır. Kur da bu şekilde artmalıdır.
254 milyar dolardan daha fazla ihracat yapmak istiyorsak enflasyonu kontrol altına almamız gerekiyor. Şunu da net söylemek lazım, ihracatçı kur artışı istemiyor. Girdi maliyetleri ne kadar artarsa kur da o kadar artsın talebinde bulunuyoruz.
Eğ er bu mümkün olmazsa öngörünüz nedir?
Rakip ülkelerle büyük bir mücadele içindeyiz. Bu mücadelede üretim maliyetlerimizi ne kadar düşü rebilirsek, elimiz o kadar güçlenecek. Yılbaşından bu yana art arda yapılan indirimlere rağmen sanayicilerimiz için enerji hâlâ önemli bir maliyet kalemi oluşturuyor.
Rekabetçiliğimizin düştüğünü anlatınca enerji fiyatlarında belli oranda düşüş sağlandı. Sanayicilerimiz elektriği Asya ülkelerine kıyasla neredeyse iki kat pahalıya mal ediyor. Dolayısıyla ihracatçılarımızın yeni indirimlere ihtiyacı var. Enerjide fiyat indirim leri önümüzdeki dönemde de devam etmeli. Rakip ülkelerin seviyelerine gelmelidir ki rekabet edebilelim.
Aksi takdirde rekabette nasıl bir sonuç olur?
Aksi takdirde rekabetçi olamayız ve ihracatı büyütemeyiz. Fiyat tutturma sorunu olur ve satamazsanız sektörler küçülmek durumunda kalır. Üretim azalırsa cari açık daha da büyür. Cari açığı kapatmanın yolu üretimi artırmaktır. Üretimi de dış taleple artırmak önemlidir.
Mesela haziran ayında sona erecek asgari ücret desteği uygulamasının miktarı artırılarak devamını bekliyoruz. İhracatımız yükseldikçe finansman ihtiyacımız da artıyor. Yükselen talep, büyük yatırımları, büyük yatırımlar, yeni finansal ihtiyaçları beraberinde getiriyor. Finansmana erişim ve reeskont kredi limitlerinin yükseltilmesi konusu da önemli.
Asgari ücret konusunda görüşünüz nedir?
Liralaşmayı çok konuştuğumuz bir dönemde dolara endeksli bir asgari ücret ifadeleri doğru değil. Her şey TL bazlı gitmeli. Milli bir para birimimiz var. Ne olursa olsun vererek bir yere varamayız. Piyasa fiyatlarına yansıtıyor. Önemli olan kontrollü fiyat istikrarıdır.
Yeni ekonomi yönetiminden ne bekliyorsunuz?
Yeni ekonomi yönetiminin de daha önceki formülü uygulaması zaten sorunu çözer. Ben TİM Başkanı olarak faiz yükselsin demem ama piyasanın bir dengesi var. Yatırım olacaksa ve krediye ulaşabileceksek, en iyi koşullar gerekir. Enflasyonu düşüreceksek de faiz bir miktar artmalı. Makro düzeyde ilk adım Türkiye'nin rekabetçiliği konusunda atılması gereken adımlardır. İhracatta şu ana kadar haziranı katarsak eksiyle gidiyor.
Eylülden sonra yukarı doğru çıkış olabilir. Geçmiş dönemde başarılı olan süreçteki politikaları tekrar hayata geçirebiliriz. Öncelikle rekabetçi bir kur olmalıdır. Enflasyonla mücadele, finansmana erişim kanalları normalleşmelidir. Üretim ve yatırım konusunda yeni imkanlar ortaya çıkmalıdır. İş insanlarının yatırım motivasyonu tekrar hayat bulmalıdır. İnsanlara moral ve motivasyon gerekiyor. Bakanımıza da bu görüşlerimizi ilettik.