Geçtiğimiz hafta Ankara, ExxonMobil ile milyarlarca dolarlık bir LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) alımı için anlaşması imzaladı. İmzalanan anlaşma ile Türkiye’nin, 10 yıl süreyle her yıl yaklaşık 2,5 milyon tona kadar LNG tedarik etmesi planlanıyor. Rusya ile sözleşmeleri 2025’te, İran’la ise gelecek yıl sonlanacak olan Türkiye’nin, tedarik güvenliği için bu anlaşmaya başvurduğu biliniyor. Yani doğalgaz ihtiyacını neredeyse tamamını ithal eden Türkiye, yeni bir tedarik portföyü inşa etmek istiyor.
ABD ile LNG anlaşmasının gerçekleşmesinin Türkiye için çok önemli bir gelişme olduğunu söyleyen Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği (OME) Hidrokarbonlar ve Enerji Güvenliği Direktörü Sohbet Karbuz ile hem bu gelişmeyi hem de LNG jeopolitiğini konuştuk…
-Dünyada LNG jeopolitiği nasıl değişiyor?
LNG jeopolitiği çeşitli faktörlerden dolayı değişimler geçiriyor. Ancak LNG jeopolitiğini, doğalgaz ve LNG piyasalarında değişen dinamiklerle birlikle irdelemek gerekir. Bilindiği üzere ABD’nin LNG ihracatının yükselişi ve Ukrayna-Rusya Savaşı küresel LNG piyasası dinamiklerini değiştirdi. Savaşın başlamasının ardından Avrupa Birliği, Rus gazına olan bağımlılığını 2027 yılında sonlandırma hedefini beyan etti. Birliğin Rus gazına olan bağımlılığını azaltması, ABD ve diğer LNG ithalatına olan talebi artırdı. Bu durum, ABD'ye jeopolitik etkisinin artmasını sağladı. Nihayetinde, ABD, Avrupa'nın en büyük tedarikçilerinden biri haline geldi.
-LNG’nin ülkelerin gaz taleplerini karşılamaktaki öneminin arttığını söyleyebilir miyiz?
Evet. LNG, Avrupa ve Asya gaz talebinin karşılanmasında giderek daha önemli bir rol oynuyor. Gaz kaynaklarının çeşitlendirilmesinde LNG’nin giderek artan bir rol oynaması yeni karşılıklı bağımlılıklar da yaratıyor. Diğer yandan, küresel LNG pazarında birçok konuda dönüşüm geçirildiğini gözlemleniyor.
-Nasıl bir dönüşüm?
Kaya gazı devriminden kaynaklanan ABD LNG ihracatının yükselişi, Rusya ve Katar gibi geleneksel ihracatçılara olan bağımlılığı azaltarak büyük bir yeni tedarikçi ortaya çıkartmış durumda.
Buna paralel olarak, küresel LNG pazarının ticaret, fiyat ve sözleşme yapısındaki değişimlerle daha esnek, çeşitlendirilmiş ve rekabetçi hale geliyor. Değişen bu yapı, hükümetlerin ve devlet destekli kuruluşların rolünü azaltıyor.
-Burada biraz ayrıntıya girer misiniz?
Küresel LNG ticareti yıllardır rekor tazelerken, LNG ticaretinin toplam gaz ticareti içerisindeki oranı da artmaya devam ediyor. Spot LNG (spot kargolar ve bir yılın altındaki sözleşmeler) miktarı, ABD’nin LNG ihracatına başladığı 2016 yılında 65 milyar metreküp civarındayken 2023 yılında 190 milyar metreküp civarına çıktı. Yani üçe katlandı. Bu süre zarfında spot LNG’nin toplam LNG ticareti içerisindeki payı yüzde 40’a doğru çıkarken, toplam LNG ticaretinde gazın gazla rekabet ettiği fiyatlandırma oranının 2016 yılındaki değeri olan yüzde 25’ten 2023 yılında yüzde 50’ye çıktığı görülüyor. 2016'dan itibaren yaşanan bu değim büyük ölçüde ABD LNG ihracatındaki artışından kaynaklanıyor. Petrole endeksli fiyatlandırmaya kıyasla gazın gazla rekabet ettiği fiyatlandırmaya doğru kayışın devam edeceği bekleniyor. Bununla beraber, uzun vadeli sözleşmelerden ziyade kısa ve orta vadeli anlaşmalardaki artış LNG sözleşmelerinde artan esnekliğe katkı sağlıyor.
-Peki, önümüzdeki döneme ilişkin öngörüleriniz neler LNG ile ilgili?
Jeopolitik belirsizliğe rağmen, küresel gaz ticaretinin önümüzdeki yıllarda daha güçlü bir büyüme kaydetmesi ve dolayısıyla küresel LNG ticaretinin ve rekabetin artmasını bekleyebiliriz. Ancak, LNG piyasası artık salt arz ve talep faktörlerinin yanı sıra uluslararası ilişkiler ve enerji diplomasisinden de etkilenmeye başladı.
-Enerji diplomasisi açıcından ne gibi etkiler söz konusu?
Rusya’nın LNG sektörünü geliştirmesini önlemek için getirilen yaptırımlar, Avrupa Birliği’nde Rusya’dan yapılan LNG ithalatına getirilmesi beklenen ambargo, özellikle Katar ve ABD başta olmak üzere yapım ve planlama aşamasında olan yeni LNG kapasitesine müşteri arama rekabetine de yol açıyor. Bu, Rusya gibi büyük ihracatçıların jeopolitik kaldıraçlarını aşındırıp, gazı siyasi bir araç olarak kullanma yeteneklerini sınırlayabilir. Bununla birlikte, Çin gibi büyük çaptaki LNG alıcıları, özelde küresel LNG, genelde ise gaz ticaret akışlarını etkileyecektir. Dolayısıyla, Çin gibi ülkeler LNG tedarikçileri için önemli pazar haline geldikçe kendi jeopolitik etkilerini arttırmaya çalışacaklardır.
Görünen o ki, LNG'nin ve doğalgazın jeopolitiği, geleneksel üretici ve ihracatçı ağırlıklı dinamiklerden, ABD'nin yükselişi yanında Avrupa ve Çin gibi büyük ithalatçıların enerji güvenliğini artırma çabalarıyla şekillendiği daha karmaşık, çok kutuplu bir manzaraya doğru evrilen ve nihayetinde ticaret akış ve yatırımlarının yönünü belirleyen itici bir güce dönüşüyor.
- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar kamuya ait enerji şirketi BOTAŞ ile Amerikan fosil yakıt devi ExxonMobil arasında sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ticaretine ilişkin bir iş birliği anlaşması imzalandığını duyurdu. Bu konudaki değerlendirmeleriniz neler?
Öncelikle Türkiye’de petrol ve gaz sektöründeki gelişmeler dahil her şeyin neden parayla ölçüldüğüne bir anlam veremiyorum. Gaz ve petrol keşfi yapılır; Karadeniz’de bir trilyon değerinde gaz rezervi bulundu, Gabar'da 96 milyar dolarlık keşif diye manşet atılır. Şimdide 1,1 milyar dolar tutarında LNG anlaşması yolda gibi haberler. Para kulağa daha hoş geliyor galiba. Uluslararası camiada ise keşifler ve alış-satış görüşmeleri varil, metreküp, ton gibi fiziki birimlerle verilir. Parasal değerler pek bir anlam taşımaz. Çünkü fiyat sabit değildir. ExxonMobil ile olan görüşmede mevzu bahis konu yıllık 2,5 milyon ton LNG’nin 10 yılı kapsayacak bir süreyle tedarikiyle ilgilidir. Bu tedarik Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 7’sini karşılayacak demek de doğru değildir. Çünkü gelecekte tüketeceğimiz gaz miktarı da sabit değildir.
-Anlaşmayı Türkiye açısından bunu nasıl değerlendirmeliyiz?
Bu LNG anlaşması, Türkiye için çok önemli. Şöyle ki; Türkiye 2023’te 50,5 milyar metreküp (bcm) gaz ithal etti. Bunun dörtte birinden fazlası basta Cezayir, ABD ve Mısır olmak üzere birçok ülkeden LNG olarak gelirken, gerisi Rusya, İran ve Azerbaycan’dan boru hatlarıyla taşındı. Rusya’dan tedarik edilen gazın miktarı mutlak değer olarak üç yıldır düşmesine rağmen toplam ithalat içindeki payı halen oldukça yüksek, yüzde 42.
2016 yılında LNG ihracatına başlayan ABD bugün küresel LNG ihracatındaki yüzde 21'lik payla dünyanın en büyük LNG ihracatçısı haline geldi. ABD LNG ihracatının üçte ikisinden fazlası Avrupa’ya yapılıyor. En büyük müşterilerinden biri olmasına rağmen Türkiye ABD LNG’sini yıllardır aracılardan alıyor. Doğrudan bir kontratı bulunmuyor.
-Gaz arz güvenliği için atılan bu adım yeterli mi sizce?
Bilindiği üzere, önümüzdeki birkaç yılda bazı gaz ithalat kontratlarının süresi dolacak. Başta 2025 yılında bitecek olan yıllık 16 bcm miktarlı Mavi Akim (Rusya’dan) ve 2026 yılında bitecek olan yıllık 10 bcm tutarında Iran kontratı olmak üzere toplamda yaklaşık 32 bcm. Bunların hangilerinin yenilenip yenilenmeyeceklerini bilmiyoruz. Doğalgaz ihtiyacının neredeyse tamamını ithal eden Türkiye’nin arz güvenliğini sağlamak için farklı kaynaklardan gaz alımı seçeneklerini değerlendirilerek rekabetçi bir portföy oluşturması gerekir. ABD LNG’si dahil olmak üzere yeni yapılacak ve yenilenecek kontratların fiyat ve tedarik esnekliği ekseninde ve değişen piyasa dinamikleri çerçevesinde değerlendirileceğini umuyorum. Gaz arz güvenliğini temin altına alma yolunda atılan bu atımlar gerekli ama yeterli değil. Yerli üretim ve depolama kapasitesinin artırılması da gerekli ki bu konularda oldukça güzel gelişmelere tanık oluyoruz.