Küresel ekonomide iyileşmenin 2023 ve sonrasına kalacağına işaret eden Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Orhan Turan; sanayicisinden, vatandaşına 2022'nin Türkiye'deki tüm kesimler için daha zorlu bir yıl olacağını söylüyor.
26 Aralık 2021 – 08 Ocak 2022 tarihli sayıdan.
SİBEL ATİK
[email protected]
Türkiye'nin enerji hariç dış ticaretinin yüzde 83'ünü, kayıtlı istihdamın ise yaklaşık yüzde 55'ini sağlayan ve 50 bini aşkın şirketi tek çatı altında toplayan en kapsamlı iş örgütlerinden biri olan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonunun (TÜRKONFED), son yıllarda yaptığı tespitlerle ekonomi yönetimine önemli mesajlar veriyor.
Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan kaptanlığında, ekonominin en zayıf halkalarına ışık tutan ve orta gelir tuzağı, eğitim konularında raporlar yayımlayan TÜRKONFED, küresel ekonomide pandemi sonrası iyileşme için 2023 ve sonrasına işaret ediyor.
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, 2022'nin Türkiye içinde parlak olmayacağı görüşünde. İçeride yaşanan yapısal sıkıntılar ve küresel düzeyde yaşanan yeni sorunlarla üreticiler, sanayiciler ve alım gücü iyice azalan vatandaşlar için 2022'nin daha zorlu bir yıl olacağını öngören Orhan Turan, sorularımızı yanıtladı:
Eksen kaymasının ve Amerika ile Çin arasındaki ticaret savaşlarından pandemi ve beraberinde tedarik krizine uzanan bir süreçteyiz. Ekonomide küresel iyileşme sizce ne zaman mümkün olacak?
Emtiadan ham madde ve enerji maliyetlerindeki artışa, lojistikten tedarik zincirindeki kırılmaya uzanan pek çok sorunu beraberinde getiren pandemi süreci, küresel ekonomide bugüne kadar görmediğimiz gelişmelerin yaşanmasına neden oluyor. Dünya genelindeki enflasyonist baskı, belirsizliğin artmasına neden olurken, para politikası hedefinde sapmalar yaratmaya da devam ediyor.
FED'in şahin bir politika duruşu sergileyeceğinin işaretleri ve kasım ayıverilerine göre tedarik zincirindeki bozulmanın devam etmesi global ekonomilerdeki sorunların süreceğini gösteriyor. Ülkemizin de içinde bulunduğu Arjantin, Brezilya, Mısır ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerde de riskli durum haliyle giderek artıyor.
Tüm bunların neticesinde 2022 yılının daha zorlu geçeceği ve iyileşmenin 2023 ve daha sonrasına kalacağı görülüyor.
Peki Türkiye ekonomisinin bugün Çin modeliyle büyüme arayışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaret ettiği Çin modeli ve beraberindeki ucuz iş gücü anlayışının Türkiye'ye uyarlanmasının toplumsal ve ekonomik olarak nasıl sonuçlar doğurmasını bekliyorsunuz?
Ülkemizin dünya ekonomisinden aldığı pay 40 yıl öncesine geri döndü. Son 30 yıldır büyüme yolculuğumuz ciddi gelgitler yaşadı.
Reel kur, tarihi düşük seviyelerde seyrediyor. Tüm bunları göz önünde bulundurarak dünyanın en ucuz ülkesi olmaktan çıkmamız, toplam faktör verimliliğine odaklanarak katma değeri yüksek bir ekonomiye geçmemizle aşılabilir. Yani ülkemizin üç önemli tuzaktan "Orta Gelir, Orta Demokrasi ve Orta Eğitim" tuzaklarından kurtulması artık bir gerekliliktir.
Bizim Çin modeline değil üretim ekonomisi temelli, hukukun üstünlüğünü tesis etmiş, demokratik reformları gerçekleştirmiş bir modele ihtiyacımız var. Her şeyden önce de güveni yeniden inşa edip, ülke risk primimizi düşürmemiz gerekiyor.
Türkiye 2021 yılını ekonomik performans konusunda hangi rakamlarla kapatacak? Öngörünüzü paylaşır mısınız?
2021 yılını yüksek büyüme, yüksek enflasyon, yüksek döviz kuru ve yüksek faiz ile kapatacağımız anlaşılıyor. İkinci ve üçüncü çeyrekteki kuvvetli büyüme verilerinin ardından son çeyrekte de öncü göstergeler güçlü seyrediyor. Bu yılı yaklaşık yüzde 9,5 gibi bir büyüme oranıyla kapatacağımızı öngörüyorum.
Son dönemde izlenen para politikasının sanayi ve katma değerli üretim gücü üzerindeki etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Küresel enflasyonist baskıların sürdüğü bir ortamda, gelişmekte olan ülkeler yüksek enflasyon riskine karşılık faiz oranlarını yükselterek aksiyon alırken, Türkiye'de bunun tersi bir para politikası izleniyor. Bunun yanı sıra reel sektörde tedarik zinciri kaynaklı sorunların derinleşmesi, ham madde, emtia ve enerji fiyatlarındaki olağanüstü artış ile bunlara paralel oluşan yüksek enflasyon patikası temel riskler olarak öne çıkıyor.
Buna ek olarak FED'in beklenenden daha kuvvetli bir parasal sıkılaşmaya gitmesinin de özellikle kur tarafında kırılganlığı artırarak, enflasyon görünümünü daha da bozma ihtimali bulunuyor. İçeride yaşadığımız yapısal sıkıntılara eklenen küresel düzeyde yeni sorunları da göz önünde bulundurursak üreticilerimiz, sanayicimiz ve alım gücü iyice azalan vatandaşlarımız için 2022'nin daha zorlu bir yıl olacağını düşünüyorum.
Mevcut büyümenin lokomotifi gibi görünen ihracattaki artışın da sürdürülebilir olması için hem katma değer artışı hem de ithalatta ara malı kullanımındaki bağımlılığın azaltılmasını sağlamalıyız.
İhracatımızda özellikle yüksek teknoloji ve orta-yüksek teknoloji ürünlerinin payının artırılması gerekiyor. Hem lojistik avantajımızı kullanabilmemiz hem de ihracatta sürdürülebilirliği sağlamamız için kalite ve verimlilik konularına odaklanmalıyız.
Türkiye ekonomisinde 2022'de enflasyon ve büyüme rakamları ne olur?
Para politikasında normalleşmeye gidilerek güvenin tesis edildiği iyimser bir senaryoda büyüme oranının yüzde 3 civarında gerçekleşmesi olası görünüyor. Uzun dönemde yüzde 5 ve üstünde sürdürülebilir bir büyüme yakalamamız ve bu büyümeyi toplumsal refah artışına da yansıtmamız önemli.
Ülkemizin kronikleşen sorunlarından biri olan işsizlikle mücadele için de büyümede sürdürülebilir bir düzeyi yakalamamız gerekiyor. Enflasyon beklentilerinin ve fiyatlama davranışlarının bozulduğu bir ortamda kurdaki dalgalanmaların fiyatlara geçişkenliği de artış kaydediyor.
Mevcut kur artışı düşünüldüğünde enflasyonun 2022 yılının ilk yarısında yüzde 30 seviyesini aşması muhtemel görünüyor.
İhracata dayalı büyüme modelinde sürdürülebilir bir başarı için sizce ne yapılmalı?
Güney Kore ile 1980'lerde GSMH bakımından aynı seviyelerdeyken bugün aramızdaki uçurum açıldı. Yüksek teknoloji kullanımı ile gerçekleştirdiğimiz ihracatımızda istenen yolu kat edemedik. Mevcut büyümenin lokomotifi gibi görünen ihracattaki artışın da sürdürülebilir olması için hem katma değer artışı hem de ithalatta ara malı kullanımındaki bağımlılığın azaltılmasını sağlamalıyız.
İhracatımızda özellikle yüksek teknoloji ve orta-yüksek teknoloji ürünlerinin payının artırılması gerekiyor. Bu süreçte ülkemiz ekonomisinin ana dinamosunu oluşturan KOBİ'lerin ikiz dönüşüm olarak adlandırılan dijitalleşme ve yeşil dönüşüm süreçlerini de desteklediğimiz takdirde, yarışa gelişmiş ülkeler ile aynı kulvardan başlayabiliriz.
"BÖLGESEL ASGARİ ÜCRET MASAYA KONABİLİR"
"Asgari ücrette; çalışan, işveren ve devlet sacayağında hepimize önemli sorumluluklar düşüyor. Tüm bireylerin onurlu yaşam hakkının korunması için asgari ücrette enflasyonun üzerinde bir artış yapılması gerektiğini uzun süredir savunuyoruz ve her platformda açık bir şekilde anlatıyoruz.
Yüzde 50'lik bir artışla Asgari Geçim İndirimi de dahil olmak üzere 4 bin 250 TL olarak açıklanan asgari ücret, aslında gerçek enflasyon ile halkın enflasyonunun birbirini tutmadığını da göstermiştir. Diğer taraftan 2022 yılı içinde enflasyonun ne olacağını, hayat şartlarının nasıl değişeceğini kestirmemiz mümkün değildir.
Bu nedenle asgari ücrette yıl içinde de ayarlama yapılması gerekebilecektir. Ayrıca yaşam şartlarının bölgelere göre farklılık gösterdiği göz önünde bulundurularak, bölgesel asgari ücret uygulaması da masaya yatırılabilir."
26 Aralık 2021 – 08 Ocak 2022 tarihli sayıdan.
SİBEL ATİK
[email protected]
Türkiye'nin enerji hariç dış ticaretinin yüzde 83'ünü, kayıtlı istihdamın ise yaklaşık yüzde 55'ini sağlayan ve 50 bini aşkın şirketi tek çatı altında toplayan en kapsamlı iş örgütlerinden biri olan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonunun (TÜRKONFED), son yıllarda yaptığı tespitlerle ekonomi yönetimine önemli mesajlar veriyor.
Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan kaptanlığında, ekonominin en zayıf halkalarına ışık tutan ve orta gelir tuzağı, eğitim konularında raporlar yayımlayan TÜRKONFED, küresel ekonomide pandemi sonrası iyileşme için 2023 ve sonrasına işaret ediyor.
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, 2022'nin Türkiye içinde parlak olmayacağı görüşünde. İçeride yaşanan yapısal sıkıntılar ve küresel düzeyde yaşanan yeni sorunlarla üreticiler, sanayiciler ve alım gücü iyice azalan vatandaşlar için 2022'nin daha zorlu bir yıl olacağını öngören Orhan Turan, sorularımızı yanıtladı:
Eksen kaymasının ve Amerika ile Çin arasındaki ticaret savaşlarından pandemi ve beraberinde tedarik krizine uzanan bir süreçteyiz. Ekonomide küresel iyileşme sizce ne zaman mümkün olacak?
Emtiadan ham madde ve enerji maliyetlerindeki artışa, lojistikten tedarik zincirindeki kırılmaya uzanan pek çok sorunu beraberinde getiren pandemi süreci, küresel ekonomide bugüne kadar görmediğimiz gelişmelerin yaşanmasına neden oluyor. Dünya genelindeki enflasyonist baskı, belirsizliğin artmasına neden olurken, para politikası hedefinde sapmalar yaratmaya da devam ediyor.
FED'in şahin bir politika duruşu sergileyeceğinin işaretleri ve kasım ayıverilerine göre tedarik zincirindeki bozulmanın devam etmesi global ekonomilerdeki sorunların süreceğini gösteriyor. Ülkemizin de içinde bulunduğu Arjantin, Brezilya, Mısır ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerde de riskli durum haliyle giderek artıyor.
Tüm bunların neticesinde 2022 yılının daha zorlu geçeceği ve iyileşmenin 2023 ve daha sonrasına kalacağı görülüyor.
Peki Türkiye ekonomisinin bugün Çin modeliyle büyüme arayışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaret ettiği Çin modeli ve beraberindeki ucuz iş gücü anlayışının Türkiye'ye uyarlanmasının toplumsal ve ekonomik olarak nasıl sonuçlar doğurmasını bekliyorsunuz?
Ülkemizin dünya ekonomisinden aldığı pay 40 yıl öncesine geri döndü. Son 30 yıldır büyüme yolculuğumuz ciddi gelgitler yaşadı.
Reel kur, tarihi düşük seviyelerde seyrediyor. Tüm bunları göz önünde bulundurarak dünyanın en ucuz ülkesi olmaktan çıkmamız, toplam faktör verimliliğine odaklanarak katma değeri yüksek bir ekonomiye geçmemizle aşılabilir. Yani ülkemizin üç önemli tuzaktan "Orta Gelir, Orta Demokrasi ve Orta Eğitim" tuzaklarından kurtulması artık bir gerekliliktir.
Bizim Çin modeline değil üretim ekonomisi temelli, hukukun üstünlüğünü tesis etmiş, demokratik reformları gerçekleştirmiş bir modele ihtiyacımız var. Her şeyden önce de güveni yeniden inşa edip, ülke risk primimizi düşürmemiz gerekiyor.
Türkiye 2021 yılını ekonomik performans konusunda hangi rakamlarla kapatacak? Öngörünüzü paylaşır mısınız?
2021 yılını yüksek büyüme, yüksek enflasyon, yüksek döviz kuru ve yüksek faiz ile kapatacağımız anlaşılıyor. İkinci ve üçüncü çeyrekteki kuvvetli büyüme verilerinin ardından son çeyrekte de öncü göstergeler güçlü seyrediyor. Bu yılı yaklaşık yüzde 9,5 gibi bir büyüme oranıyla kapatacağımızı öngörüyorum.
Son dönemde izlenen para politikasının sanayi ve katma değerli üretim gücü üzerindeki etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Küresel enflasyonist baskıların sürdüğü bir ortamda, gelişmekte olan ülkeler yüksek enflasyon riskine karşılık faiz oranlarını yükselterek aksiyon alırken, Türkiye'de bunun tersi bir para politikası izleniyor. Bunun yanı sıra reel sektörde tedarik zinciri kaynaklı sorunların derinleşmesi, ham madde, emtia ve enerji fiyatlarındaki olağanüstü artış ile bunlara paralel oluşan yüksek enflasyon patikası temel riskler olarak öne çıkıyor.
Buna ek olarak FED'in beklenenden daha kuvvetli bir parasal sıkılaşmaya gitmesinin de özellikle kur tarafında kırılganlığı artırarak, enflasyon görünümünü daha da bozma ihtimali bulunuyor. İçeride yaşadığımız yapısal sıkıntılara eklenen küresel düzeyde yeni sorunları da göz önünde bulundurursak üreticilerimiz, sanayicimiz ve alım gücü iyice azalan vatandaşlarımız için 2022'nin daha zorlu bir yıl olacağını düşünüyorum.
Mevcut büyümenin lokomotifi gibi görünen ihracattaki artışın da sürdürülebilir olması için hem katma değer artışı hem de ithalatta ara malı kullanımındaki bağımlılığın azaltılmasını sağlamalıyız.
İhracatımızda özellikle yüksek teknoloji ve orta-yüksek teknoloji ürünlerinin payının artırılması gerekiyor. Hem lojistik avantajımızı kullanabilmemiz hem de ihracatta sürdürülebilirliği sağlamamız için kalite ve verimlilik konularına odaklanmalıyız.
Türkiye ekonomisinde 2022'de enflasyon ve büyüme rakamları ne olur?
Para politikasında normalleşmeye gidilerek güvenin tesis edildiği iyimser bir senaryoda büyüme oranının yüzde 3 civarında gerçekleşmesi olası görünüyor. Uzun dönemde yüzde 5 ve üstünde sürdürülebilir bir büyüme yakalamamız ve bu büyümeyi toplumsal refah artışına da yansıtmamız önemli.
Ülkemizin kronikleşen sorunlarından biri olan işsizlikle mücadele için de büyümede sürdürülebilir bir düzeyi yakalamamız gerekiyor. Enflasyon beklentilerinin ve fiyatlama davranışlarının bozulduğu bir ortamda kurdaki dalgalanmaların fiyatlara geçişkenliği de artış kaydediyor.
Mevcut kur artışı düşünüldüğünde enflasyonun 2022 yılının ilk yarısında yüzde 30 seviyesini aşması muhtemel görünüyor.
İhracata dayalı büyüme modelinde sürdürülebilir bir başarı için sizce ne yapılmalı?
Güney Kore ile 1980'lerde GSMH bakımından aynı seviyelerdeyken bugün aramızdaki uçurum açıldı. Yüksek teknoloji kullanımı ile gerçekleştirdiğimiz ihracatımızda istenen yolu kat edemedik. Mevcut büyümenin lokomotifi gibi görünen ihracattaki artışın da sürdürülebilir olması için hem katma değer artışı hem de ithalatta ara malı kullanımındaki bağımlılığın azaltılmasını sağlamalıyız.
İhracatımızda özellikle yüksek teknoloji ve orta-yüksek teknoloji ürünlerinin payının artırılması gerekiyor. Bu süreçte ülkemiz ekonomisinin ana dinamosunu oluşturan KOBİ'lerin ikiz dönüşüm olarak adlandırılan dijitalleşme ve yeşil dönüşüm süreçlerini de desteklediğimiz takdirde, yarışa gelişmiş ülkeler ile aynı kulvardan başlayabiliriz.
"BÖLGESEL ASGARİ ÜCRET MASAYA KONABİLİR"
"Asgari ücrette; çalışan, işveren ve devlet sacayağında hepimize önemli sorumluluklar düşüyor. Tüm bireylerin onurlu yaşam hakkının korunması için asgari ücrette enflasyonun üzerinde bir artış yapılması gerektiğini uzun süredir savunuyoruz ve her platformda açık bir şekilde anlatıyoruz.
Yüzde 50'lik bir artışla Asgari Geçim İndirimi de dahil olmak üzere 4 bin 250 TL olarak açıklanan asgari ücret, aslında gerçek enflasyon ile halkın enflasyonunun birbirini tutmadığını da göstermiştir. Diğer taraftan 2022 yılı içinde enflasyonun ne olacağını, hayat şartlarının nasıl değişeceğini kestirmemiz mümkün değildir.
Bu nedenle asgari ücrette yıl içinde de ayarlama yapılması gerekebilecektir. Ayrıca yaşam şartlarının bölgelere göre farklılık gösterdiği göz önünde bulundurularak, bölgesel asgari ücret uygulaması da masaya yatırılabilir."