TALAT YEŞİLOĞLU
[email protected]
Çünkü her ülkenin farklı karakteristik özelliklere sahip bölgeleri var. İçinizi karartmak istemem ama ülkelerde, bölgelerde, farklı etnik yapılardaki kitlelerin kuşakları da farklı tüketim kalıplarına sahipler. Dolayısıyla işimiz zor ve karmaşık... Pes mi edeceğiz? Tabii ki hayır... Aksine, bu yapıları çözme ve hitap etme konusunda iyi bir yeteneğimiz olduğu görüşündeyim.
Yukarıdaki tanımlamaya en uygun, en güzel örneklerden birisi Hindistan... Dünyanın en büyük yedinci coğrafi alanında 28 farklı eyaletten oluşuyor. Aynı zamanda, dünyanın en büyük dokuzuncu ekonomisi. Çin’den sonra da dünyanın en kalabalık ülkesi. Geçen yıl büyüme rekorunu Çin’in elinden aldı. Yerli girişimcilerini, şirketlerini korumak için ciddi düzenlemelere sahip. Ama yabancı yatırımcılara kapılarını açmak için de ciddi bir çaba gösteriyor.
Türk şirketleri de bunun farkında. Henüz sayıları yetersiz olabilir ama çevremizde bu tıkanıklık varken yeni açılım peşindeki Türk şirketlerinin bu ülkeye daha fazla ilgi göstereceğini düşünüyorum. Nitekim bazıları girişimlerini hızlandırıyor. Sibel ve Aram’ın hazırladığı kapak haberinde okuyacağınız gibi, bu ülkeye yatırım yapan şirketlerin yanı sıra, yatırıma soyunan şirketlerin de ciddi bir hazırlığı var.
Dış ticarette 5-6 milyar dolar açık verdiğimiz bu ülkedeki potansiyelin, çok ciddi bir boyutta olduğu görüşündeyim. Ama “Her Çinli’ye bir ayakkabı satarsak...” ile başlayan pazarlama taktiklerinin Hindistan için de geçerli olmayacağı görüşündeyim. Farklı bölge, etnik yapı, kültür ve inanışlarla yoğrulan yapıya doğru hitap edecek bir iş deneyimine sahip olduğumuza inanıyorum. Ciddi, çok büyük bir potansiyel var. Tabii okumalarımızı doğru yapabilirsek. Biz de bu okumaya katkı sağlamak için kapak haberimizi hazırladık.
Geçen hafta bu köşede Başbakan Binali Yıldırım’ın dost sayısını artırma politikasının doğruluğuna atıf yapmıştım. Perşembe gecesi Fransa’nın Nice kentinde yapılan katliam sonrasında özellikle sosyal medyada gösterilen bazı tepkiler, ‘insani değerler’in ne kadar ayaklar altında çiğnendiğini gösteriyor.
Belli ki belirli bir kitle, henüz ‘barışma’, ‘düşmanlık azaltma’, ‘dost sayısını artırma’ kavramlarını içine sindirebilmiş değil. Bence, insani değerlerimizin ne olduğu konusunda biraz daha kendimizi silkelememiz gerekiyor. İnsanı değerler evrenseldir, hesaplaşma alanı değildir...
Bu vesileyle Irak, Suriye, Fransa’daki terör eylemlerinde yaşamlarını yitirenleri, Akdeniz’de derme çatma teknelerle yeni bir gelecek ararken hayatlarını kaybedenleri saygıyla anıyorum...
İyi bir hafta dileklerimle...