Türkiye, ihracatta son iki yıldır kan kaybediyor. Küresel talepteki daralma ve girdi maliyetleriyle kur arasındaki makasın çok açılması Türkiye’yi pek çok pazarda rekabet edemez hale getirdi. Bu süreci en az hasarla atlatmaya çalışan ihracatçılar, diğer taraftan ikiz dönüşüm olarak tanımladıkları ‘dijitalleşme ve sürdürülebilirlik’ konusunda yol almaya çalışıyor.
10 - 23 Kasım 2024 tarihli sayıdan
Bu konuda atılacak doğru adımlar Türkiye’nin rekabetteki en önemli kozlarından biri olabilir. Avrupa’nın ihracat açısından alternatifi olmayan büyük bir pazar olduğunu söyleyen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, “Orta ve uzun vadede de Avrupa bizim için ana pazar olmaya devam edecek. Dolayısıyla dijital ve yeşil dönüşüm sürecini, bir başka ifade ile ikiz dönüşümü hızla tamamlayarak Avrupa pazarında avantaj elde etmek istiyoruz” diyor. Bu doğrultuda pek çok projeye imza attıklarını söyleyen Mustafa Gültepe ile hem ihracatın genel durumunu hem de yeşil dönüşüm yol haritasını konuştuk.
Türkiye ihracatı açısından 2024 yılını değerlendirip, 2025 yılı beklentilerinizi paylaşır mısınız?
Öncelikle bir konunun altını çizmek istiyorum. Biz Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma vizyonu ve hedefi ile çalışıyoruz. Dolayısıyla yıllık ihracatta yüzde 10’un altındaki büyümenin bizi hedefin uzağında tutacağını biliyoruz. Bu perspektiften baktığımızda 2024’te arzu ettiğimiz performansı sergileyebildiğimizi söyleyemeyiz. 2024’ün 10 aylık bölümünde ihracatımız 216,4 milyar dolara, 12 aylık ihracatımız ise 262,3 milyar dolara ulaştı. 10 aylık ihracatta yüzde 3,2, 12 aylık ihracatta yüzde 3,1 artıdayız. Yılı 262-264 milyar dolar civarında bir ihracatla tamamlayacağımızı öngörüyoruz. Kuzeyimizde ve güneyimizde savaşlar, bölgesel çatışmalar, belirsizlikler devam ederken 2025 için bugünden bir öngörüde bulunmak gerçekçi olmayabilir. Ancak biz en kötümser senaryoda bile Orta Vadeli Program’da (OVP) öngörülen 279,6 milyar dolarlık hedefe odaklanarak 2025’e başlayacağız.
Yüksek maliyet, düşük kur kıskacında kalan ihracatçılar bu süreci nasıl yönetiyor? Yeni stratejiler var mı gündeminizde?
Az önce de bahsettiğim gibi ihracatta işler arzu ettiğimiz gibi gitmiyor. İhracatımızın son iki yıldır yatay seyir izlemesinde küresel talepteki daralmanın da etkisi olmakla birlikte temel sorun iç konjonktürden kaynaklanıyor. Sizin de bahsettiğiniz gibi girdi maliyetleriyle kur arasındaki makas çok açıldı. Bugün Avrupa’daki birçok ülkeden bile pahalı duruma geldik. Israrla her yerde dile getiriyorum. Artık pahalı değil, çok çok pahalıyız. Dolayısıyla birçok sektörde rekabetçiliğimiz kaybettik. 32 yıllık iş hayatımda rekabetçiliğimizin bu ölçüde zayıfladığı bir dönem hatırlamıyorum. Oysa bizim rekabet gücümüzü korumamamız, oyundan düşmememiz lazım. Enflasyonla mücadele yürütülürken üretimi ve ihracatı da göz ardı etmememiz gerekiyor. Talebin daraltılmaya çalışıldığı bir dönemde tüketim ürünleri ithalatı artarken, ham madde ve ara mal ithalatımız düşüyor. Bu tabloyu, önümüzdeki aylarda üretimin ve ihracatın daralacağının bir sinyali olarak okuyabiliriz. Ülkemizde yatırımın cazibesi kalmadığı için girişimcilerimiz Kuzey Afrika ya da Doğu Avrupa gibi ülkelere gitmek durumunda kalıyor. Üretimi ve ihracatı ikinci plana atarak enflasyonla mücadele anlayışı aynı şekilde devam ederse 2025’in bu yıldan daha zor geçmesinden endişe ediyoruz. İhracat ailemizin talep, beklenti ve önerilerini Sayın Cumhurbaşkanımıza arz ettim. Ayrıca Cumhurbaşkanı yardımcımızla, ilgili bakanlarımızla da konuşup istişare ediyoruz.
İhracatta yeşil dönüşüm konusunda attığınız adımlardan bahsedebilir misiniz?
Avrupa ihracatımız açısından alternatifi olmayan büyük bir pazar. Toplam ihracatımızın yaklaşık yüzde 42’sini Avrupa Birliği (AB) ülkelerine yapıyoruz. Diğer Avrupa ülkeleri ile birlikte oran yüzde 55’in üzerine çıkıyor. Bildiğiniz gibi AB Yeşil Mutabakat ile 2050’de karbon sıfır bir kıta hedefliyor. Dolayısıyla bizim AB pazarında rekabet gücümüzü korumamız hatta artırmamız için Yeşil Mutabakat’a uyum sürecinde hızlı davranmamız, özellikle Asya’daki rakiplerimize göre avantaj elde etmemiz gerekiyor. Bu bilinçten hareketle TİM olarak sürdürülebilir üretim ve yeşil dönüşüm konusunda çeşitli projeler geliştirip uyguluyor, ilgili bakanlıklarla ve kamu kurumlarıyla iş birlikleri yapıyor, ihtisas komisyonlarında yer alıyoruz. Ayrıca firmaların farkındalığını artırmak için çeşitli çalışmalar yapıyoruz.
Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Fazla detaya girmeden burada sadece birkaç çalışmamızdan bahsetmek istiyorum. Haziran 2021’de “Dünyayı tüketmeden dünya için üretmek” mottosuyla sürdürülebilirlik eylem planımızı tamamlayıp, kamuoyuyla paylaştık. İhracatçı sektörlerimizin tamamı Haziran 2024 itibarıyla eylem planlarını tamamladılar ve raporlama süreci başladı. TİM Sanayide Sürdürülebilirlik Bilim Komitemizi kurduk. Dönüşüm sürecinde Ticaret Bakanlığımız ile sektörlerimiz arasında köprü olduk. Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzaladık. Alo TİM Yeşil Hattımızı oluşturduk. Yeşil dönüşüm sürecinde ihracatçıların finansman olanaklarından azami ölçüde faydalanmalarını sağlamak amacıyla harekete geçtik. İlgili tüm kurumlarla ‘Yeşil Dönüşümünün Finansmanı’ toplantıları gerçekleştirdik. Bölgesel Sürdürülebilir İhracat Seferberliği Eğitim Programlarımız çerçevesinde yedi bölgemizde eğitim programı düzenledik. Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) projelerimizle dönüşüme AB’den de hibe desteği sağlıyoruz.
Yeşil Dönüşüm Destek Programı’nın içeriği ve amacı nedir?
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Yeşil Dönüşüm Destek Programı Uygulama Usul ve Esasları Tebliği 26 Temmuz’da yayımlandı. Programla, döngüsel ekonomi yaklaşımıyla uyumlu, doğal kaynakları koruyan, iklim ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayan, düşük karbonlu üretimi amaçlayan yatırımlar destek kapsamına alınıyor. Desteklenecek projelerde, yol haritası raporunun uygun bulunması, program amaçlarına hizmet etme, ölçülebilir proje hedefleri içerme, yeşil dönüşüm uygulamalarına yer verme ve çağrıda yer alan şartları karşılama koşulu aranacak.
İhracatçıların yeni pazar stratejilerini anlatabilir misiniz? Hangi pazarlar var gündeminizde?
İhracatçılarımızın dünyada adım atmadığı yer neredeyse bulunmuyor. 220’nin üzerinde ülke ve özerk bölgeye ihracat yapıyoruz. Ancak biraz önce de altını çizdiğim gibi bizim ana pazarımız Avrupa. Orta ve uzun vadede de Avrupa bizim için ana pazar olmaya devam edecek. Dolayısıyla dijital ve yeşil dönüşüm sürecini, bir başka ifade ile ikiz dönüşümü hızla tamamlayarak Avrupa pazarında avantaj elde etmek istiyoruz. Diğer taraftan Ticaret Bakanlığı’nın “uzak ülkeler stratejisi” ve “İslam ülkeleri ile ihracatı geliştirme stratejisi” kapsamında çalışmalar yürütüyoruz. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile siyasi ilişkilerin düzelmesi ve ikili ticaret anlaşmaları ile birlikte Körfez Bölgesi’ne ihracatımızda ciddi bir ivmelenme oldu. Pazar çeşitliliğimizi ve ortalama ihracat mesafemizi artırmak üzere son iki yıldır yoğun bir ticaret ve alım heyeti programı düzenliyoruz. İhracatçı birliklerimizle ocak-ekim döneminde toplam 15 alım heyeti, 114 ticaret heyeti, 339 fuar katılımı gerçekleştirdik. Yıl sonuna kadar 18 ticaret heyeti, 49 fuar katılımı ve bir alım heyeti daha düzenleyeceğiz.
“Şirketler karbon ayak izini ücretsiz hesaplayabilir”
“Yapay zeka destekli GreenTİM platformumuzla firmalarımıza kurumsal karbon ayak izini ücretsiz hesaplama imkânı sunduk. 150 bin ihracatçımızın tamamı karbon ayak izini GreenTİM Platformunda hesapladığında yaklaşık 500 milyon dolarlık bir tasarruf sağlayabileceğiz. TÜBİTAK’ın Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentorluk Programı’nın çözüm ortağıyız. Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın uygulamasının takibi için oluşturulan ihtisas çalışma gruplarına katkı veriyoruz.”