TALAT YEŞİLOĞLU
[email protected]
Yeni hükümetin programını dört yıl boyunca kesintisiz, seçim baskısı olmadan yürütme olanağı vardı. Böylece ekonomik reformların hayata geçebileceği beklentisi doğmuştu. Fakat 7 Haziran'daki seçimden tek başına iktidar çıkmadı ve sonrasında da bir türlü koalisyon hükümeti kurulamadı. Bu nedenle de Türkiye yeniden bir seçim ortamına girdi.
1 Kasım 2015'te iç gerilimin epey tırmanmış olduğu bir ortamda tekrar seçim yapıldı. Bu kez sandıktan tek başına iktidar çıktı. Biraz gecikme yaşanmıştı ama olsun yine 2019'a kadar seçim ortamının dışında kalacaktık.
Önce 15 Temmuz 2016'da hain bir darbe girişimiyle karşılaştık. Kitleler, halk demokratik düzeni savundu ve darbe girişimi bertaraf edildi. Milli birlik, beraberlik duygusu öne çıktı ve darbe girişiminin yarattığı travma kısa sürede atlatıldı.
OHAL'in ilanı ilk etapta gerekliydi ve normal karşılandı. Lakin her yeni süre uzatımı, iş dünyasındaki moraliteye maalesef pozitif destek sağlamadı. Derken, MHP Lideri Devlet Bahçeli başkanlık yolunu açan teklifi 2017 başında getirdi ve geçen yıl 16 Nisan'da Türkiye yeni bir siyasi rejimi oyladı.
Uyum yasaları, OHAL, başkanlık tartışmaları derken, bu kez yine bir seçim ortamına girdik. 24 Haziran Pazar günü bir kez daha sandık başına gideceğiz.
Erken seçimin gerekçesinin siyasi mi yoksa ekonomik mi olduğu tartışma konusu. Bence her ikisinin de etkisi var. Talip ve Ceren'in hazırladığı kapak haberinde okuyacağınız gibi, siyasi faktörlerin yanı sıra ekonomideki gidişat da erken seçimin zemin taşlarının döşenmesine epey katkı yaptı. Örneğin ekonomik büyüme hızlı ama ne kişisel gelirlerde ne de haneye giren gelirlerde reel artış yok.
Sonuçta büyümeden pay alınamadığı gibi, harcanabilir gelir enflasyon kadar bile artmıyor. Buna itirazınız varsa işin kolayı var. Profesyonel yönetici, patron veya girişimci iseniz son yıllarda yaptığınız ücret artışlarıyla enflasyonu kıyaslamanız yeterli olacak.
Makro göstergelerin de parlak olmadığı ve hızla bozulduğu ortada. Kur artışı hem makroekonomiyi hem de özellikle açık pozisyon taşıyan şirketlerin bilançolarını bozmaya devam ediyor. Kendini koruyan şirketler de, artan maliyet baskısına karşılık rekabet gücünü koruma derdinde.
Ayşegül'ün lojistik sektörüne ilişkin haberini de ayrıca okumanızı rica ediyorum. Maliyetlerdeki yüzde 25-30'luk artışa rağmen, lojistik şirketleri hizmet bedellerini ne kadar yükseltebiliyor? Müşteri kaybetme kaygısı şirketleri verimliliğe yöneltiyor. Tabii, petrol fiyatlarındaki yükseliş devam etmezse...
Seçime giderken, önümüzdeki dönemde ne bekleniyor? Geçmiş seçim dönemlerinde yaşanan hareketleri araştırdık. Tabii bunların aynen tekrar edeceğini söylemiyoruz ama kararlarınızda, alacağınız pozisyonlarda bunların ciddi bir bilgi katkısı sağlayacağına inanıyorum. Önümüzdeki 62 günlük süreçte nasıl bir takvimin olduğuna da dikkat edilmesi gerekiyor. O takvimi de sizler için hazırladık.
Siyasi yenilenmenin pozitif etkisine girilmesini olumlu karşılıyorum ama yeni bir soluklanmaya, pozitif enerji oluşturacak programa ve öyküye ihtiyacımız olduğunu tekrar anımsatmak istiyorum.
Pozitif enerjisi yüksek bir hafta diliyorum.