Hatay, 6 Şubat deprem felaketlerinden en ağır hasarı alan kentlerden biri. Yapı stokunun çok büyük bir kısmını ve binlerce canı kaybeden kentte yaralar sarılmaya çalışılıyor.
Antakya’da arkeolojik kalıntıların üzerinde yer alan The Museum Hotel Antakya da 6 Şubat deprem felaketi sonrasında bir müddet kapalı kaldıktan sonra 26 Eylül 2024’te kapılarını yeniden açtı.

Otel, 2300 yıllık tarihi, 13 farklı medeniyete ait tarihi eserlerin korunmasıyla konukların yüzyıllar arasında yolculuk yapabilmesini sağlarken, insanlık tarihinin dününe, bugününe ve yarınına ışık tutuyor. Hatay başta olmak için ülkemizin tanıtım elçisi olması bakımından özel bir yere sahip olan otelin deprem felaketi sonrası sürecini ve hedeflerini Asfuroğlu Grubu Turizm Yatırımları CEO'su Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu ile konuştuk:
- Deprem felaketi sonrasından günümüze kadar yaşanan süreci kısaca özetler misiniz?
6 Şubat depremi tarihimizin en büyük felaketi ve hepimizin hayatını değiştiren bir süreç oldu. Hayatlarımızı deprem öncesi ve deprem sonrası olmak üzere ikiye ayırıyoruz. Maddi ve manevi olarak çok zor bir yıkım sürecinden geçtik. Ancak, bu zorluklara rağmen şehrimizi terk etmeyi ve bırakmayı hiç düşünmedik. Birçok engeli aşarak, bu zorlu süreçleri geride bırakmayı başardık.
Depremden sonra yeniden ayağa kalkmak, tam anlamıyla bir mücadeleydi. Tadilat sürecinde çalışacak firma bulmak çok zordu. Çünkü hem deprem korkusu hem de konaklama problemi nedeniyle kalifiye iş gücü bulmak oldukça büyük sorun oldu. Tabi tüm bunların yanında The Museum Hotel Antakya gibi özel bir yapının içinde tadilat yapmak hiç kolay bir iş değildi.

Tüm zorlu süreçlere rağmen, bu eşsiz binada yenileme çalışmalarımızı sürdürdük ve 26 Eylül 2024 tarihinde depremden sonraki açılışımızı tüm güvenlik önlemlerimizi alarak gerçekleştirerek misafirlerimizi ağırlamaya başladık. Otelimiz depremde çok yoğun dekorasyon hasarı almıştı; her yeri kaplayan camlar, mutfaklar ve tüm alt yapı sistemleri zarar görmüştü. Tüm yapı gözden geçirilerek gerekli noktalarda yenilemeler yaptık. Otelimizin tüm teknik kontrolleri Nodus Mühendislik – Bülent Deveci tarafından yapıldıktan sonra otelimizin kapılarını açtık. Bu açılışla The Museum Hotel Antakya’nın kentin yeniden hayata dönüşünü simgeleyen önemli bir sembol olmasını umuyoruz.
DÜNYADA GÖRÜLMESİ GEREKEN 52 YERDEN BİRİ
- Dünyanın en özel otellerinden birini işletiyorsunuz. Otelinizin öneminden kısaca bahseder misiniz?
The Museum Hotel Antakya The New York Times tarafından ‘’Dünyada Görülmesi Gereken 52 Yerden Biri’’ olarak seçildi. Deprem öncesi hem yurt içinden hem de yurt dışından bu tarihi yolculuğa ortak olarak otelimizi deneyimlemek isteyen çok sayıda misafiri ağırlamaya başlamıştık. Şimdi aynı şekilde misafirlerimizi ağırlamayı dört gözle bekliyoruz.

Otelimiz 200 oda ve 400 yatak kapasitesi ile hizmet veriyor. Müze ve şehir manzarasına ait standart odaları, hac dağı ve St. Pierre Kilisesi manzaraları süit odaları ve kral dairesi seçenekleri bulunuyor. Ayrıca ayrı bir girişi ve toplantı odası olan Nas Konut, otelden daha izole bir tatil geçirmek isteyen konuklar tarafından tercih ediliyor. Odalarda televizyon, mini bar, oturma köşesi ve mermer banyo bulunuyor; 24 saat oda servisi ve ücretsiz Wi-Fi imkânı sunuluyor. Farklı büyüklükte dört toplantı odası, düğün ve davetler için bir balo salonu, tam donanımlı Balans Spa ve Fitness merkezi yer alıyor.
- The Museum Hotel Antakya’nın deprem felaketi sonrasında şehrin ayağa kalmasında nasıl bir rolü olacak?
6 Şubat depremi sonrası Hatay başta olmak üzere depremin yaşandığı diğer şehirlerden de Türkiye’nin dört bir yanına büyük bir göç başladı. İnsanlar yaşayacakları evleri ve çalışacakları iş yerleri yıkıldığı için bulundukları yerleri terk etmek zorunda kaldılar. Fakat The Museum Hotel Antakya başta olmak üzere civarda yeniden açılan işletmeler tüm şehir için çok büyük bir umut oldu.
İş yerlerinin açılmasıyla birlikte şehri terk etmek zorunda kalanlar yavaş yavaş dönüş yapmaya başladı. Çalışmak için dönenlere ilave olarak deprem sonrası şehirde çalışmaya gelenler yaşamaya başladı. Fakat her ne sebeple olursa olsun Antakya’nın ziyaret edilmesi ve şehrin yeniden kalkınmasına bir nebze de olsa katkıda bulunulması bizim için çok kıymetli.
Antakya kendi başına medeniyetlerin beşiği olan çok sesli bir lokasyon. Hem ülkemizde hem de dünyada turizm potansiyeli oldukça yüksek bir şehir. Dolayısıyla The Museum Hotel Antakya’yı görmeye gelen misafirlerimiz aynı zamanda Antakya’yı da ziyaret ediyor. Bu nedenle The Museum Hotel Antakya’nın deprem sonrası şehrin ayağa kalmasında çok büyük bir kaldıraç etkisi yapacağına ve çevredeki turizm yatırımları üzerinde de dolaylı bir etkisi olduğuna inanıyorum. Otelimizde bugün itibariyle 200 kişi istihdam ediyoruz.

- Gelen turistler deprem korkusu yaşıyor mu? Sizce bu yıl Hatay ve deprem yaşanan diğer kentlerde bir turizm hareketi olacak mı?
İlk açıldığımız günden itibaren uluslararası ve ulusal platformlarda şehrimizi ve otelimizi tanıtmak için büyük bir çaba sarf ediyoruz ve bu çabayı sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki otelimiz ayağa kalkarsa, şehir de yeniden canlanacak. Misyonumuz, umut ve kararlılığın ışığında pes etmemek ve Antakya'nın yeniden doğuşuna katkıda bulunmak. Bu anlamda Hatay başta olmak üzere yaraları sarılan tüm deprem şehirlerinin tekrar ayağa kalkarak eski günlerine döneceğine olan inancımız tam.
- Bölgenizdeki yıkım sonrası ne yazık ki yaralar henüz yeterince sarılamadı. Otelinizin açılışı ile başlayan turizm hareketi ekonomik ve moral olarak bölgenize nasıl bir katkı sağlıyor?
Antakya kültürel dokusu ve uygarlıklar mozaiği olarak kendi başına çok ilgi gören bir şehir. Bu da hem ulusal hem de uluslararası platformda Antakya’yı turizm merkezi haline getiriyor. Deprem sonrası toparlanan kurumlar ve bazı bazı işletmeler hizmet vermeye başladı, bunun devamının gelmesini umut ediyoruz. Açılışımız sadece otel çalışanlarımız değil, aynı zamanda tedarikçilerimiz ve çevredeki esnaf için de büyük önem taşıyor. Çünkü otelde kalan misafirlerimiz ziyaretleri sırasında bölgedeki restoranlardan taksi şoförlerine kadar geniş bir iş gücüne katkıda bulunuyor. Kısacası şehirdeki diğer işletmeler için de bir kaldıraç görevi gören otelimiz, bölgeyi yeniden ayağa kaldırmak için büyük bir adım niteliğinde.

THE MUSEUM HOTEL ANTAKYA NASIL DOĞDU?
The Museum Hotel Antakya, 2009 yılında şu anda otelin bulunduğu yerde 5 yıldızlı bir şehir oteli yapılması fikri ile ortaya çıktı. Otelin yapılacağı arazi, Asfuroğlu ailesine aitti ve o zamana kadar demir çimento deposu olarak kullanılıyordu. Bölge üçüncü derece sit alanı olduğu için öncelikle Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı ve Hatay Arkeoloji Müzesi iş birliğinde alanda arkeolojik eser olup olmadığının araştırılması için 29 adet sondaj kuyusu açıldı. Beklenmedik bir biçimde her bir sondaj kuyusunda farklı arkeolojik eserlere rastlayınca arkeolojik kazı yapılmasına karar verildi.
17.132 metrekare’lik kazı sonunda arkeolojik eserlerin olmadığı yerler çelik bacaklarla yükseltilerek müze girişi ayrı, otel girişi ayrı olmak üzere otel inşaatına başlandı. 2010-2011 arasında yaklaşık 120 işçi, 35 arkeolog ve beş restoratör-mimarın sahada, tamamı el ile ve her birinin başında bir arkeolog bulunması şartı ile aralıksız yapılan çalışmalarla arkeolojik kazı çalışmaları yapıldı. Bu amaçla derinlikleri 22-29 m arasında değişen 66 adet kuyu açıldı. Yüzde 90'ı çelik konstrüksiyon olarak dizayn edilen projede yaklaşık 20 bin ton yapısal çelik ve 5 bin ton inşaat demiri kullanıldı.

EYFEL KULESİ’NİN 3 KATI ÇELİK KULLANILDI
10 yıl süren çalışmalar sonunda aralarında Eros heykelciği ile sikkeler, metal objeler, mimari parçalar ve pişmiş toprak eserlerinde olduğu 30 bine yakın arkeolojik eser ortaya çıkarılarak belgelendi. Paris'te bulunan Eyfel Kulesi'nde kullanılan çelik miktardan üç kat fazlasına sahip kompleks içerisinde The Museum Hotel Antakya’nın yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi yer alıyor. Otel ve müze girişleri birbirinden tamamen bağımsız konumlanıyor ve aynı arkeolojik alanı görmelerine rağmen aralarında herhangi bir geçiş yok.
ARKEOLOJİK ALANDA 13 FARKLI MEDENİYETE AİT ESERLER VAR….
The Museum Hotel Antakya’nın arkeolojik kazı çalışmaları sırasında Hellenistik dönemden başlayarak İslami Döneme uzanan beş kültür katmanı ve 13 farklı medeniyete ait eserlere rastlandı.

HELENİSTİK DÖNEM
Otel alanının ortasında Antik dönemde kabaca Güneydoğu – Kuzeybatı doğrultusunda aktığı görülen Parmenius Deresi’nin doğal yatağı bulunuyor. Dere yatağının kenarında yaklaşık olarak M.Ö 3. yüzyıla tarihlenen Hellenistik kentine ait duvar yapısının bir bölümü açığa çıkarıldı. Bu yapının dere taşkınlarına karşı bir bent vazifesi olduğu düşünülüyor. Bu alanın sonraki dönemlerde de kullanıldığı üzerine yapılan geç dönem duvar yapılarından anlaşılıyor. Kentin stratigrafisi (Tabakalanması) de bu alanda gözlemlenebiliyor.
BÜYÜK MOZAİK VE KAMUSAL ALAN
The Museum Hotel Antakya’da yerinde görülebilecek eserler arasında, M.S 4. yüzyıla tarihlenen dünyanın en büyük tek parça taban mozaiği yer alıyor. Birbirinden farklı geometrik motifli 9 panelden oluşan mozaik yaklaşık 1050 m² büyüklüğünde. Bu mozaikte bölgede yaşanan üç büyük depremin etkileri görülebiliyor. Mozaiğin bir bölümünde kıvrılmış bir halı gibi dalgalı bir form bulunuyor.
ROMA HAMAMI
Dere yatağının kuzey tarafında, dere yatağını sınırlandıran ve yapıyı koruyan koruma duvarına sahip bir hamam yapısı ortaya çıkarıldı. Dere yatağına açılan su tahliye kanalları ve dere yatağından ayıran koruyucu duvarı, soğukluk ve sıcaklık birimleri, hypokaust sistemi ile küçük boyutlu sıra tipindeki bu hamam yapısı M.S 5. yüzyılın ortalarına tarihleniyor.
PEGASUS MOZAİĞİ
Arkeolojik alanın belki de en önemli bölümü, mimari proje kapsamında, kolon kuyularının açılması sırasında tesadüfen bulunan mozaikli alan. İnşaat ilerlerken çelik bacakların yerleşeceği kuyulardan birinde bir mozaiğin daha köşesini rastlandı ve çalışmalara ara verildi. Bulunan nadide mozaik (Pegasus) şu ana kadar bölgede bulunan eserler içerisinde imzaya sahip olan (Euporos) tek mozaik. M.S 2. yüzyıla tarihlenen, 162 farklı renkte taşın kullanıldığı Pegasus mozaiğinin keşfinden sonra proje planı yeniden revize edildi ve binanın statiğini yeniden ayarlamak yaklaşık bir buçuk yıl sürdü. Pegasus mozaiğinin, bir evin yemek salonunun taban mozaiği olduğu tahmin ediliyor.