TALAT YEŞİLOĞLU
[email protected]
Bunların bir bölümünü kendi ellerimizle yarattık, bazıları da dünyadaki gelişmelerin Türkiye'ye yansımasıydı. Bazılarından acı dersler aldık, hükümet ve ekonomi bürokrasisi bazı sıkıntıların tekrarlanmaması için önlemler geliştirildi. Başarılı olduk mu?
Tam olduğumuz söylenemez. Nitekim, bugünlerde mali piyasalarda yaşanan sıkıntılar bunun göstergesi. Ayrıca geçmiş krizleri, dalgalanmaları birebir yaşamış deneyimli MB, BDDK ve Hazine kökenli bürokratlarından kalıp kalmadığı ayrı bir soru işareti.
2008'deki global krizi aşmak için piyasaları paraya boğan ABD Merkez Bankası (FED), 2013'te parayı sıkılaştırmaya başlayacağını ilan etmişti. Türkçesi, basit bir anlatımla "Faizler artacak, Gelişmekte Olan Ülkelere (GOÜ) akan kaynaklar azalacak, borçlanma maliyetleri artacak" idi.
Bir başka anlamı da bizim gibi ülkelere yaklaşan fırtınaya karşılık kapı, pencere, çatı bakımı için açık bir çağrıydı. Nasılsa zaman var diye bu çağrı kulak arkası edildi. Bazı önlemler alındığı ilan edildi ama realitede bu önlemler kağıt üzerinde kaldı. Haksızlık etmeyelim, kurlardaki hızlı yükseliş sonrasında dövizle borçlanma üzerine düzenlemeler getirildi.
Fakat bu önlemler özel sektörün Şubat 2018 itibariyle 223 milyar dolarlık açık pozisyon riskinin önümüzde durmasına engel olamadı. Hazine Müsteşar yardımcılığı görevinden emekli olan Hakan Özyıldız'ın hesabına göre, 10 yıl önce döviz yükümlülüklerinin yarısı kadar varlığı sahip olan şirketler için bu oran yüzde 35'in de altına geriledi.
Sıkıntı nerede ve nasıl çözülecek? Evet, ekonomi yönetiminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanması, ardından yapılan açıklama piyasa oyuncularını bir miktar sakinleştirdi. Açıklamadaki vurgulara, verilen güvencelere lütfen dikkat edin.
Neden mi? Aslında konuşmaktan, tartışmaktan çekindiğimiz noktalara vurgu yapılıyor. Serbest piyasa ekonomisinin getirdiği ortamdan uzaklaşılmayacağı mesajı net olarak verildi. İyi de bu arada mortgage kredi faiz oranlarının indirilmesi için bankalara tavsiye verilmesi, kamu bankalarının da buna uyması, sizce verilen mesajlarla ne kadar uyumlu?
Bir başka örnek de kamu maliyesindeki disipline ilişkin. Evet, bütçe açıklarının milli gelire oranı hala AB standartlarının altında. İyi de, bu orandaki hızlı bozulma dikkat çekmiyor mu? Seçim öncesinde ilan edilen vaatlerle, mali disipline bağlılık mesajı ne kadar örtüşüyor?
Diğer göstergeler için de benzer bir durum söz konusu. Mali piyasalar da oluşan duruma ayak uydurmaya çalışıyor. Talip, mali piyasalarda sıkça konuşulan gelişmelere kulak verdi ve sizler için kaleme aldı. Gerçeklerle yüzleşmeden çözüm bulmak mümkün mü?
Gerçeklerle yüzleştiğimiz bir hafta diliyorum...