TALAT YESİLOGLU
[email protected]
1991 Körfez Krizi'yle başlayan süreçten bugüne geldiğimizde neredeyse her 1,5 yılda bir yerel veya global faktörlerden kaynaklanan dalgalanmaların bir parçası oluyoruz.
Şu anda ekonomide yaşananlar, ağır çekim bir trafik kazasının yansıması gibi. Nasıl olmasın ki? Nisan 2013'ten bu yana ABD'de likiditenin kısılacağı ve faizlerin artacağı belliydi. Bu gelişmelere rağmen pek önlem alındığı söylenemez.
Örneğin en azından ihracat geliri olmayan şirketlerin dövizle borçlanma yolları kısıtlansaydı, özel sektörün döviz açık pozisyonu devasa duruma gelmezdi. Bunun yansıması olarak da sadece kur artışı kaynaklı 150 milyar lira civarında bir faturayı daha mütevazı bir rakama çekebilirdik.
Geçmiş geçmişte kaldı ve önümüze bakmamız gerekiyor. Bugün özel sektörün gündeminde 'yeniden yapılandırma' ve 'konkordato' var. İktidar, yeniden yapılandırma için yasal düzenleme yaptı.
İlk etapta 100 milyon TL'nin üzerinde borcu olan şirketler için yapılan düzenlemeye, borcu 15 milyon TL'ye kadar olan KOBİ'ler de eklendi. KGF kredileri de bu grubun bir parçası yapıldı. İyi de, KGF kredileri için yapılan "Tahsilat oranı yüzde 100'e yakın" demeçlerinin daha mürekkebi bile kurumadı!
Sağlıklı bir bankacılık sistemi, ekonomi için vazgeçilmez bir unsur. 2008'deki global krizde bankacılık sistemi hükümetinden mali yardım almayan dünyadaki üç ülkeden biriydik. Bunun nedeni de bankalarımızın 2001 krizinden çıkardığı deneyimlerle sıkı bir altyapıya ve şeffaf bir bilançoya sahip olmalarının yanı sıra öz kaynaklarının güçlü olmasıydı.
Bankalar, şimdi yeniden büyük bir sınav verecek. Ben kişisel olarak bankacılık sisteminin sahip olduğu deneyimle bu işin altından kalkılacağına inanıyorum. Yeter ki, popülist siyasi müdahaleler yapılmasın.
Fatoş'un hazırladığı kapak haberiyle şirketlere rehber olabilecek bir içerik hazırladık. Danışmanlardan sürece yönelik son derece kritik öneriler aldık. Şirket sahip, hissedar ve yöneticilerinin bu süreçte dikkatli olmaları ve şeffaf olmaları gerektiği ortada.
Yıldız Holding deneyimini anımsatan Avukat Aydoğan Semizer, bu modelin örnek olması gerektiğini savunuyor. Doğrusu herkesin elini taşın altına koymasıdır, sorun sadece bankaların sorunu değil. Son söz, ihtiyaçların sonsuz, kaynakların ise kıt olduğu unutulmamalı...
Akılcı bir hafta diliyorum.