Geçen hafta global arenanın üst ligine yükselme peşindeki Türk şirketlerinin yurtdışında yaptıkları satın almaları kapak haberi olarak işledik.
TALAT YEŞİLOĞLU
[email protected]
Haberimizde, geçen yıl yurtdışında 50 satın alma için 2,5 milyar dolar ödeyen 50 şirketi listeledik. Hedef, global ligde mücadele etmek ve yurtdışı kaynaklı gelirlerin toplam içerisindeki payını yükseltmek.
22-23 Mart tarihlerinde düzenlediğimiz Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde (UEZ2019) konuşmacı olan Türk şirket patron ve yöneticilerinin önemli bir bölümü, yurtdışı gelirlerinin toplam bilançodaki payını yükseltmek için stratejilerini paylaştı.
Bu eğilimin güçlenerek devam etmesini beklemek sürpriz olmaz. Bunun en somut örneğini Afrika açılımında gözlemliyoruz. Afrika coğrafi olarak uzak değil ama Türk iş dünyası tarafından 2000’li yılların başında keşfedildiğini söyleyebiliriz. Evet, Türk müteahhitleri yurtdışındaki etkinliklerine yaklaşık 50 yıl önce Libya’da başladı ve dünyaya yayıldı.
Lakin, uzun bir süre ticari ilişkilerimiz Kuzey Afrika ile sınırlı kaldı. Özellikle Sahra altı Afrika bölgesine yönelimin ağırlıklı olarak son 10-12 yılın ürünü olduğunu söyleyebiliriz. 2007 yılının ‘Afrika Yılı’ ilan edilmesinin ardından Türk şirketlerinin Afrika’ya ilgisi artış gösterdi.
Burada dönemin Dış Ticaret Müsteşarı Kürşat Tüzmen’in çabalarını kaydetmemiz ve hakkını teslim etmemiz gerekiyor. 17-18 yıl önce Afrika Kıtası’ndaki bütün yatırımların tutarı 100 milyon dolar iken, Tosyalı Cezayir’de toplam 6 milyar dolarlık yatırıma soyunmuş durumda. Üstelik, Tosyalı Cezayir’le yetinmeme kararında.
Afrika’nın en büyük yatırımcılarından Hayat Kimya, ürünleriyle bazı ülkelerde piyasa lideri, bazılarında ise ikinci sırada. Şirketin üç ülkedeki yatırım büyüklüğü 350 milyon doları buluyor. Aksa Enerji benzer bir şekilde, yüzlerce milyon dolarlık yatırımla, çok sayıda ülkede elektrik üretimine soyundu.
Sonuçta, 1970’li yılların başında Libya’da inşaat taahhüt hizmetleriyle girdiğimiz ticaretin boyutunu, hemen hemen her sektörde faaliyet gösterilen bir alana taşıdık. Yeterli mi? Tabii ki değil. Zaten bu yüzden de Aram arkadaşımız, Afrika’daki yatırım olanaklarını içeren kapak haberini hazırladı. Tabii ki bu ülkelerde iş yapmanın risklerinin ne olabileceğine de yer verdik.
En büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği’nde ekonomik büyümenin yeniden düşüş eğilimine girmesi, dünyadaki ticaret savaşlarına ilişkin beklentilerin iyimser olmaması, büyüme için yeni ülkeleri, bölgeleri, kıtaları ön plana çıkarıyor.
Son 15 yıldır iyi tanıdığımız ve etkinliğimizin arttığı Afrika, kaybedilen pazarların telafisinde önemli bir rol oynayabilir. Bu yüzden İstanbul başta olmak üzere, İzmir, Denizli, Ankara, Bursa’daki üniversitelerdeki Afrika kökenli öğrencilerin birer ticari elçi olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum.
İçimizdeki Afrikalıları fark ettiğimiz bir hafta diliyorum…