DOLAR
34,59
0,30%
DOLAR
EURO
36,06
-0,48%
EURO
GRAM ALTIN
3019,09
1,91%
GRAM ALTIN
BIST 100
9549,89
1,94%
BIST 100
USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

Gayrimenkulde 'yeşil' dönüşüm

27 Ekim 2022 | 23:08
Gayrimenkulde 'yeşil' dönüşüm
Levent Gökmen Demirciler [email protected]

Karbon salımının yüzde 30'luk kısmını binaların oluşturmasıyla gayrimenkul sektörü öne çıkıyor. Denge Değerleme'nin Ekonomist'e özel çalışma ile Paris İklim Anlaşması'nın Türkiye gayrimenkul sektörüne nasıl yansıyacağına mercek tuttuk.

14-27 Kasım 2021 tarihli sayıdan

Türkiye küresel iklim değişikliğinin yarattığı sorunların ortadan kaldırılmasını amaçlayan Paris İklim Anlaşması'na önceki hafta onay vermişti. Anlaşma 10 Kasım itibarıyla Türkiye'de de yürürlüğe girdi. Dünya genelinde toplam karbon salımının yaklaşık yüzde 30'luk kısmını binaların oluşturmasıyla bu konuda gayrimenkul sektörü öne çıkıyor.

Denge Değerleme'nin Ekonomist Dergisi'ne özel hazırladığı çalışma ile Paris İklim Anlaşması'nın imzalanmasının Türk gayrimenkul sektörüne yansımasının nasıl olacağını inceledik. Denge Değerleme Yönetim Kurulu Başkanı Baki Budakoğlu, Paris İklim Anlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle, iklim değişikliğinin önlenmesi için atılacak adımlarda gayrimenkul alanındaki dönüşüm başı çeken konular arasında yer aldığını vurguladı.

Kamu tarafından gelişmekte olan bir ülke olarak ve ulusal katkı beyanları çerçevesinde anlaşmanın onaylandığı dile getirilirken, 'anlaşmanın ve mekanizmalarının ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi kaydıyla uygulanacağı' ifade edildi.

Özellikle son 10 yıllık dönemde, dünya genelinde gayrimenkul sektörünün iklim değişikliği içerisindeki payının azaltılmasına yönelik adımlar atıldığını belirten Baki Budakoğlu, atılan başlıca adımları Ekonomist'e anlattı.

ENERJİ VERİMLİ BİNALAR


Budakoğlu'nun verdiği bilgilere göre, yeni dönemde yapıların maksimum seviyede enerji verimliliğine sahip olması ve enerji üretimine katkıda bulunması hedefleniyor.

Binaların kendi ihtiyacını karşılayabilmesi, hatta tükettiğinden fazla üreterek arta kalan kısmının satıldığı uygulamalar göze çarpıyor.

Diğer bir adım olarak ise binaların çevre dostu inşaat malzemeleri ile inşa edilmesine yönelik çalışmalar öne çıkıyor.  Geri dönüşümle elde edilmiş inşaat malzemelerinin kullanımının da git gide yaygınlaştığı olumsuz etkileri nedeniyle neredeyse hiçbir ülkede kullanılmıyor.

Özellikle gelişmiş ülkelerde asbest barındıran yapıların yıkımı esnasında çevreye yayılmaması için azami özen gösteriliyor ve binalar tek tek yıkılıyor.

Yeşil bina uygulamaları ve binalardaki biyolojik çeşitliliğin artırılması gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Finans sistemi içerisinde faiz oranları üzerinde uygulanan teşviklerde çevre dostu binaların ödül-lendirildiği, bu şartları sağlamayan binaların ise dezavantajlı hale geldiği bir dönem ortaya çıkmış durumda.

Gayrimenkuller ile alakalı her aşamada bu bilinç gitgide artmakta olup, planlama, gayrimenkul geliştirme, mimari tasarım, projelendirme, inşaat ve gayrimenkul yönetimi gibi konularda sürdürülebilirlik kavramı önemli yer tutuyor.

YEŞİL DÖNÜŞÜM


Gelişmiş ülkelerin birçoğunda 2030'lu yıllardan itibaren yapı stokunun yeşil dönüşümünün tamamlanması hedeflenirken, şirketler de sürdürülebilirlik politikaları çerçevesinde bu sertifikalar ve sertifika sonucu ortaya çıkan klasifikasyonları önemli bir noktaya koymaya başladı.

Bu durumun sonucu olarak da sürdürülebilirlik kavramı gayrimenkullere gösterilen talebin yanı sıra gerek değerinde gerekse kira bedellerinde belirleyiciliği olan önemli bir parametre haline geldi.

Önümüzdeki dönemde gayrimenkullerin değerinde sürdürülebilirliğin rolünün gitgide arttığı, finansal sistemin sürdürülebilir olan ve olmayan gayrimenkulleri daha belirgin şekilde ayırt ettiği bir süreç yaşanacak.

Yatırımcının karar alırken LEED ve benzeri sertifikalara daha çok odaklandığı, özellikle de kurumların ESG politikaları çerçevesinde kurumsal gayrimenkul yönetiminde tercihini sürdürülebilir niteliklere sahip gayrimenkullerden yana kullandığı yeni bir döneme girilmiş oldu.

Mevcut yapılardan sürdürebilirlik kriterleriyle uyumlu olmayanlar yıkılarak yerlerine çevre dostu binalar yapılması da gündemde. Mevcut yapı eğer ekonomik açıdan elverişli ise, yıkmak yerine yeşil dönüşüme tabi tutulacak.

Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) verilerine göre, Türkiye'de toplam 518 adet sertifikalı proje bulunuyor ve bunların 425'i LEED, 70'i BREEAM, ikisi B.E.S.T sertifikalarına sahip. Yeşil bina uygulamaları ülkemizde ağırlıklı olarak İstanbul ve çeperlerinde yükseliyor.

Türkiye genelinde yeşil bina sertifikasına sahip projeler incelendiğinde ise son yıllarda sırasıyla Kocaeli, Ankara ve İzmir'deki uygulamalar artmış durumda. Kocaeli'nin yeşil bina uygulamaları açısından potansiyeli yüksek bir bölge olarak öne çıktığına dikkat çekiliyor.

Yeşil bina uygulamaları, standart bina uygulamalarına göre yüzde 7-15 oranında daha yüksek maliyete sahipler. Ancak fayda-ma-liyet ya da yaşam döngüsü-maliyet hesabı yapıldığında bu ön maliyet farkının kısa sürede geri döndüğüne de dikkat çekiliyor.

Yeşil binaların kullanım maliyetleri standart binalara göre daha düşük öyle ki suyu yaklaşık yüzde 40, enerjiyi ise yüzde 25-50 arası oranda daha az tüketiyorlar.

ÇEVREYİ KORUMA HEDEFİ


19. yüzyıldan itibaren, sanayi devriminin etkisiyle, çevre üzerindeki tahribatlar hız kazandı. 1970'li yıllardan itibaren bu konu gitgide daha fazla tartışılmaya başlarken, bu durum, çevre üzerinde oluşan tahribatın durdurulması, devamında ise mümkün olduğunca telafi edilmesi yönünde adımlar atılması arayışını doğurdu.

Amerika'da sivil toplum kuruluşlarının çabaları sonucunda 22 Nisan 1970 günü ilk Dünya Günü (Earth Day) kutlamaları olarak tarihe geçti.

1990 yılına gelindiğinde ise 1880 öncesine kıyasla dünyanın ortalama sıcaklığının 2 derece yükseldiği gerçeği ortaya çıktı. 1997 yılında kabul edilen Kyoto Protokolü bu noktada en önemli adımlardan biri oldu.

Bu protokol, 2005'te yürürlüğe girmiş olup, tarafı olan ülkelere sera gazı salınımlarını düşürme yükümlülüğü getirdi. 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması ise protokolün devamı niteliğine sahip.

NELER AMAÇLANIYOR?


7 Ekim 2021'de Resmi Gazete'de, yayımlanan kanun ile Türkiye de Paris İklim Anlaşması'nın taraflarından biri haline geldi.

Kanunun ikinci maddesi, kanunun ana amaçlarını şu şekilde tanımlıyor: "İklim değişikliği risk ve etkilerini önemli ölçüde azaltacağı bilinciyle, küresel ortalama sıcaklıktaki artışı sanayileşme öncesindeki seviyeye göre 2 °C'nin oldukça altında tutmak ve sıcaklık artışını sanayileşme öncesi dönemdeki seviyelerin 1,5 °C derece üzeri ile sınırlandırmak için çaba göstermek, gıda üretimini tehdit etmeyecek şekilde, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama kabiliyetini arttırmak, iklim değişikliğine direnci geliştirmek ve düşük emisyonlu kalkınmayı teşvik etmek, finans akışlarını, düşük sera gazı emisyonları ve iklim değişikliğine dirençli kalkınmaya yönelik eğilimle tutarlı hale getirmek."

Öte yandan, ilgili kanun metninde Paris İklim Anlaşması'nın, 'gelişmekte olan bir ülke' olarak ve 'ulusal katkı beyanları' çerçevesinde onaylandığı dile getirilirken, 'anlaşmanın ve mekanizmalarının ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi kaydıyla uygulanacağı' ifade edildi.

ADIM ADIM DEĞİŞİM



  • Yapılar maksimum seviyede enerji verimliliğine sahip olarak inşa edilecek ve enerji üretimine katkıda bulunacak.

  • Geri dönüşümle elde edilmiş inşaat malzemelerinin kullanımı artırılacak.

  • Finans sistemi içerisinde faiz oranları üzerinde uygulanan teşviklerde çevre dostu binalar ödüllendirilecek.

  • Gelişmiş ülkelerin birçoğunda 2030’lu yıllardan itibaren yapı stokunun yeşil dönüşümünün tamamlanması hedefleniyor.


 
0


  • ALTIN GRAM - TL 3019,09 1,91%
  • ALTIN ONS 2714,46 1,6%
  • BIST 100 9549,89 1,94%
  • DOLAR/JAPON YENI 154,837 0,215%
  • DOLAR/KANADA DOLARI 1,39777 0,06873%
  • DOLAR/RUS RUBLESI 104,35 3,4169%
  • DOLAR/TURK LIRASI 34,5889 0,2978%
  • EURO/DOLAR 1,0418 -0,5869%
  • EURO/TURK LIRASI 36,0649 -0,4834%
  • STERLIN/DOLAR 1,25309 -0,51762%
EKONOMİST YENİ SAYI
Ekonomist Dergisini takip etmek için abone olun.
ABONE OL