Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), 21 Ekim'de gerçekleştirdiği toplantıda politika faizini yüzde 18'den yüzde 16'ya çekti.
Böylelikle eylül ayında yapılan bir puanlık indirimle birlikte, son iki ayda faizler üç puan düşürülmüş oldu. Piyasanın beklentisi ise faizin ekim ayında 50 baz puan indirilmesi yönündeydi.
Beklentilerin çok üstünde gelen faiz indirimi, döviz kurlarını zıplattı. Üstüne bir de "10 büyükelçinin istenmeyen kişi ilan edilmesi" tartışması gelince Türk Lirası (TL), Euro ve dolar karşısında tarihinin en düşük seviyesine geriledi.
Ne yazık ki TL'de yaşanan değer kaybı, geniş halk kesimleri için hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısının artması anlamına geliyor.
Zira döviz kurundaki artış, başta enerji olmak üzere ithalat kalemlerinde yeni zamların kapısını aralayacak; hanehalkı gelirleri ise erimeye devam edecek.
Enflasyon ile politika faizi arasında neredeyse dört puanlık bir fark oluşmuş durumda. Bu noktada, TL'deki değer kaybının önümüzdeki aylarda da devam edeceğini öngörmek sürpriz olmayacak.
İNDİRİM DEVAM EDECEK Mİ?
Merkez Bankası'nın faiz indirimi kararı sonrasında, uluslararası kurumlar Türkiye'ye ilişkin beklentilerinde değişikliğe gitti. JP Morgan 2021 yıl enflasyon beklentisini yüzde 16,7'den yüzde 19,9'a çıkarırken, Barclays ise 2021 yıl sonu dolar/TL tahminini 9,70 olarak revize etti.
Unicredit ise yılsonu dolar/TL tahminini 9,3'ten 10,5'e yükseltti. Banka, 2021 sonunda politika faizinin yüzde 14'e inmesini beklediğini açıkladı.
Faiz kararına ilişkin Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamada ise faiz indirimlerinin "sınırlı" da olsa yılsonuna kadar devam edebileceği mesajı verildi. Peki TCMB'nin ya da artık gerek içeride gerekse dışarıda kabul edildiği üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu faiz politikası, hedefine ulaşacak mı?
Yani faiz düştükçe kredi hacmi genişleyecek, yatırımlar ve ihracat artacak, cari fazlaya geçilecek ve sağlıklı bir ekonomik büyüme ile enflasyon düşecek...
Ne yazık ki şu aşamada bu riskli para politikasının mutlu sonla sonuçlanacağını söyleye-miyoruz. Gerek küresel konjonktür, yani artan küresel enflasyon baskısı, gerekse FED'in varlık alım hızını yavaşlatma planı Türkiye açısından elverişli bir sürece işaret etmiyor.
Bununla birlikte, ülke ekonomisinde oluşan karamsar hava, tüketici güveninde yaşanan derin gerileme, artan fiyatlarla giderek düşen alım gücü ekonomide yeniden bir bahar havasına dönüşün sadece faiz indirmekle mümkün olmayacağını gösteriyor.
PROF. DR. CEYHUN ELGİN BOĞAZİÇİ ÜNİ. EKONOMİ BÖLÜMÜ “TCMB KARARLARINDA ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK YOK”
“Öncelikli olarak görülen şey kredi büyümesi. Yani ekonominin canlandırılması, kredi hacminin büyümesi, kredi ile reel sektörün, konut sektörünün dönmesi –sonuçta o sektörlerde bir daralma, bir durgunluk göze çarpıyor- , belki de seçimlerin de yaklaştığı beklentisiyle ekonomiyi canlandırma amacı güttüğünü görüyoruz. Oysa Merkez Bankası mevzuatında böyle bir hedef, böyle bir görev yok.
Türk Lirası’nın majör para birimlerine karşı, Euro’dur dolardır, değer kaybını sürdüreceğini düşünüyorum açıkçası kısa vadede. Çünkü Merkez Bankası’nın kararlarında, yani para politikasını yöneten ve döviz kurunun belirleyicisi olan Merkez Bankası kararlarında bir rasyonellik, bir stratejik hedef, bir öngörülebilirlik gözükmüyor.”