DOLAR
34,52
0,11%
DOLAR
EURO
36,18
-0,17%
EURO
GRAM ALTIN
2963,24
0,03%
GRAM ALTIN
BIST 100
9367,77
3,72%
BIST 100
USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

Ekonominin en büyük sorunu belirsizlik

27 Ekim 2022 | 19:57
Ekonominin en büyük sorunu belirsizlik
Prof. Dr. Ceyhun Elgin, Türkiye'de şu anda işsizlik, yüksek borç ve enflasyonla ilgili sorunlardan çok, ekonomideki belirsizliğin tehlike yarattığını söylüyor. Elgin, "Yabancı yatırımcının Türkiye'ye güvenmesi için hiçbir neden kalmadı" diyor.

4 Nisan 2021 tarihli sayıdan

ARAM EKİN DURAN
[email protected]

Türkiye ekonomisi yine zorlu bir süreç ile karşı karşıya. Başkanlık sistemine geçiş ve Rahip Brunson krizi ile Ağustos 2018'de başlayan kur krizi, o günden beri aralıklarla kendini tekrar ederek Türkiye ekonomisinde enflasyondan dış ticarete, dış borçlardan istihdam piyasasına kadar tüm alanları olumsuz etkiliyor.

Son olarak, kasım ayında göreve getirilen Naci Ağbal'ın sürpriz bir kararla Merkez Bankası başkanlığından alınması, Türk Lirası'nda (TL) yeni bir erime dalgası yarattı.

Bununla birlikte, ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası bağımsızlığına dair endişeler de artarken, Türkiye'nin beş yıllık CDS'leri yeniden 450 puanın üzerine çıktı.

Ekonomide gelinen "yüksek faiz-yüksek kur" tablosu, yakın gelecek açısından beklentileri olumsuza çevirmeye başlamış durumda.

Bu süreçte Türkiye ekonomisinde yaşananları ve 2021'e ilişkin değişen beklentileri Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceyhun Elgin ile konuştuk. Sorularımız ve aldığımız yanıtlar şöyle:

Sizce içinden geçtiğimiz dönemde Türkiye ekonomisindeki en büyük sorun, sıkıntı nedir?

Pek çok farklı sıkıntı var ama işsizlik, enflasyon, yüksek borçluluk gibi tüm sıkıntıların temelinde yatan en büyük sorun ekonomik gidişattaki belirsizlik. Ekonominin yapısal sorunları var, para politikası ile ilgili sorunlar var, maliye politikasının içeriği ile ilgili sorunlar var, demokratik kurumların aşınması ile ilgili sorunlar var.

Fakat hem siyasi belirsizlik hem de siyasetten yansıyan ekonomik belirsizlik, Türkiye ekonomisinin tüm diğer sorunlarından daha ciddi bir hal almış durumda. Aslında iktisat bilimine göre, Türkiye'nin şu an bulunduğu durumdan çıkabilmesi için adım adım yapılması gerekenler üç aşağı beş yukarı belli.

Bizdeki sıkıntı, yapılması gerekenlerin yapılmayacağı veya her doğru adımdan geri adım atılabileceği endişesi olması. Çünkü son Merkez Bankası olayında da gördük ki, doğru adımların siyasi erke rağmen atılması çok uzun ömürlü olmuyor.

Peki bu belirsizlik ortamı, ekonomide nasıl bir etki yaratıyor?

Her şeyden önce ekonomi kurumlarına olan güven azalıyor. Örneğin yeni Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, faiz indirimi olacağı endişeleri karşısında "Hemen faiz indireceğimiz önyargısı doğru değil" diye bir açıklama yapmak durumunda kaldı.

Ama görüyoruz ki, yatırımcılar bu açıklamanın inandırıcılığını sorgulamaya devam ediyor. Sadece büyük yatırımcılar değil, ev, araba almak isteyen küçük yatırımcılar da dolar kuru ne olacak, faizler daha ne kadar yüksek seyredecek gibi endişelerle yatırımdan uzak duruyor. Özellikle şu anda yabancı yatırımcının ne yazık ki Türkiye'ye güvenmesi için hiçbir neden kalmadı.

Diğer gelişmekte olan ülkeler dururken, bu dönemde Türkiye'ye ekstra bir kredi açılmasının hiçbir sebebi yok. İşte böylesi bir belirsizlik ve öngörülemezlik içeren ortam, ekonomiyi felç eden bir etki yaratıyor.

Şu anda en merak edilen konuların başında 15 Nisan'daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında yeni TCMB yönetiminin hangi kararları alacağı geliyor. Sizce bundan sonraki süreçte faiz silahını nasıl kullanmak gerekir?

Naci Ağbal'ı koltuğundan ettiği söylenen son faiz artışı, piyasanın 100 baz puanlık beklentisinin üzerinde gerçekleştiği için aslında önden yüklemeli bir faiz artırımı olmuştu. Dolayısıyla TCMB Başkanı değişmeseydi, nisan ayında faizde herhangi bir değişiklik beklemeyebilirdik. Fakat başkanın değişmesi sonrasında, enflasyon ve döviz kurunda yaşananlardan duyulan rahatsızlık oranında faiz değişikliği gündeme gelebilir.

Çok acı bir durum ama şu şartlara bakılınca faizin bir kez daha artırılması lazım. Ama yeni başkan bunu yapacak mı, bilemiyoruz. Türkiye'de PPK tutanakları açıklanmadığı için kararların oylama ile mi alındığı, yoksa nihai olarak başkanın ne dediğinin mi belirleyici olduğu da bilinmiyor. Bu nedenle Türkiye'de PPK'da şu eğilim güçlü, şu eğilim zayıf gibi bir şey de diyemiyoruz.

Türkiye'de son bir yılda hayata geçirilen pandemi desteklerinin yetersiz kaldığına dair eleştiriler oldu. Sizin bu konuda yaptığınız araştırmalardan Türkiye açısından nasıl bir sonuç ortaya çıktı?

Açıklanan resmi verilerden derlediğimiz bilgilere göre, Şubat 2020'den beri açıklanan toplam teşvik paket büyüklükleri 25 trilyon dolara ulaşmış durumda. Dünya genelinin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) toplamının 88 trilyon dolar olduğu düşünülürse, devletler küresel GSYH'nin yüzde 28'i kadar destek açıklamış ki, bu ekonomiye pandemi öncesinde hayal bile edilemeyecek kadar büyük bir müdahale demek.

Ancak bu konuda verisi bulunan 168 ülke içinde Türkiye'ye baktığımızda, mali paket büyüklüğünde en iyimser tanıma göre 85'inci, makrofinansal paket sıralamasında ise 45'inci sırada yer alıyoruz. Bu sonuçlara göre, mali paket büyüklüğünde aynı ligde olduğumuz Brezilya, Güney Afrika, Arjantin ve hatta İran'ın bile gerisindeyiz.

Bir yandan yüksek enflasyon diğer yanda boyutları ölçülemeyen bir işsizlik var. Son olarak Kısa Çalışma Ödeneği de iş dünyasının 'uzasın' taleplerine rağmen nisan başı itibarıyla sona erdi. Sizce Türkiye'nin pandemi sonrasında işsizlikle mücadele konusunda elle tutulur bir programı var mı?

Derli toplu, programlanmış bir politika yok. TOBB'a gidip 'her üyeniz 1-2 kişi daha istihdam etsin' demekle, ne yazık ki işsizlikle mücadele olmuyor. Önemli olan uzun yıllara yayılacak bir istihdam programı ile işverenlere istihdam yaratabilecekleri güvenli bir ortam sunabilmek. Bir de tabii Türkiye'de kayıt dışı istihdam sorunu var. Kayıt dışı çalışanlar, pandemiden en ağır etkilenen kesimleri oluşturuyor. Çünkü işsizlikle ilgili sınırlı yardımlardan bile faydalanamadılar.

“Vatandaşta TL’ye geçme hevesi yok”
Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha vatandaştan altın ve döviz birikimlerinin TL finansal araçlara çevrilmesini talep etti. Bu öneri sizce, karşılığını bulur mu?
‘Türk Lirası’na güvenin, dolarlarınızı altınlarınızı bozun’ dendiğinde, vatandaşın TL’ye geçişte hiç de hevesli olmadığını görüyoruz. Politika yapıcıları tarafından yapılan bu tür öneriler, geçmişte aslında bir miktar karşılık bulmuştu. Ama insanlar sonuçta rasyonel varlıklar ve dolarını bozdurup kazanamadığını görünce, aynı hatayı bir daha yapmıyor.
0


  • ALTIN GRAM - TL 2964,67 0,08%
  • ALTIN ONS 2669,71 -0,07%
  • BIST 100 9367,77 3,72%
  • DOLAR/JAPON YENI 154,555 0,032%
  • DOLAR/KANADA DOLARI 1,39726 0,03186%
  • DOLAR/RUS RUBLESI 101,3 0,997%
  • DOLAR/TURK LIRASI 34,54 0,156%
  • EURO/DOLAR 1,0475 -0,0439%
  • EURO/TURK LIRASI 36,1799 -0,1661%
  • STERLIN/DOLAR 1,2592 -0,03255%
EKONOMİST YENİ SAYI
Ekonomist Dergisini takip etmek için abone olun.
ABONE OL