Günlük yaşamda olsun, politika veya ekonomi dünyasında olsun, bu iki kavramın çatışmasına sürekli olarak tanıklık ediyoruz.
TALAT YESİLOĞLU
[email protected]
Türkiye'de bunun en son örneği de Merkez Bankası'nın para politikası faizini düşürmesi oldu. Siyasi iktidarla kader birliği yapan iş dünyasının bazı örgütlerinin temsilcileri, MB'nin kararından hemen sonra görüşlerini içeren basın bültenlerini ekonomi servislerine elektronik posta ile ulaştırdı.
Özetle, faiz indiriminin devamı isteniyordu. Çünkü, yeni yatırımların önünü açmak gerekiyordu. Bunu doğru bir istek veya temenni olarak değerlendirebiliriz. İyi de Türkiye'nin gerçekleriyle ne kadar örtüşüyor?
Ekonomide moralitenin bu kadar düşük olduğu bir ortamda, kim yatırım yapmak ister? Esas soru, mevcut kapasitesini doldurmakta zorlanan, ürettiği malı satma endişesi taşıyan, satsa bile tahsilatını ne ölçüde yapabileceğinden emin olamayan iş insanı yatırım kararı verir mi?
Örneğin, Batı Avrupa'da faizler eksi. Ama ekonomi arzu edilen büyüme temposunu neden bir türlü yakalayamıyor?
Evet, beklentilerin üzerinde faiz indirimine rağmen, döviz kurlarında sıçrama olmadı. 'Şimdilik' mi olmadı yoksa fay kırığı gibi enerji mi biriktiriyor? Sorunun bir tek yanıtı yok.
Doğrulardan ziyade, piyasa gerçeklerini aktarmak istiyorum. Bir kere, ihracat rakamları patinaj bölgesine epey yakın. Türkiye'nin ihracatının yüzde 1,5'ini tek başına yapan Bosh Türkiye'nin CEO'su Steven Young, hafta içinde gazetecilerle sohbetinde, "İhracat pazarları daralmaya başladı.
Eskisi kadar rahat olmayacağız" diyor. Giriş haberimizde okuyacağınız gibi, ihracatçılar doğal olarak kaderlerine razı değil ve sürekli yeni müşteriler için farklı rotaları zorluyor.
İkincisi, Merkez Bankası'nın verilerine bakarsak, yurtiçi yerleşik yatırımcılar haftada ortalama 500 milyon dolarlık döviz alışı yapıyor. 19 Temmuz ile biten haftada yatırımcıların toplam döviz mevduatı 109 milyar doları ulaştı.
Geçmişte de değinmiştim. Reel olarak gerileyen gelirimizle hem harcama yapmamız, hem birikim yapmamız hem de borç ödememiz isteniyor. Bunun nasıl olabileceğine ilişkin bizi ikna eden yok.
Geçmişte yeteri kadar tartışılmadan, olgunlaştırılmadan, emri vakiyle karşımıza gelen düzenlemelerin ne tür sonuçlar yarattığını tartışmak isteyen de yok. Olumlu veya eleştirel değerlendirmeler yapmak isteyen CEO, üst düzey yönetici de kalmadı maalesef.
Doğrular ve realitenin çarpıştığı bir ortamda, piyasaların yönü nereye gidecek? Haber müdürümüz Talip, finans/borsa ekibiyle birlikte perşembe ve cuma günleri adını veren/vermeyen çok sayıda finansçı ve portföy yöneticisiyle konuştu.
Konuşmaların iyi bir özetini de kapak haberi olarak kaleme aldık. Biz bilgi katkısı sağladık, kendinize ait doğru yönü bulmak da size ait…
Pozitif enerjinin yükseldiği bir hafta diliyorum.