Piyasalarda tüm dikkatler bugün yapılacak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına çevrilmiş durumda. Her ne kadar TCMB’nin 23 Eylül’deki PPK toplantısında politika faizini yüzde 19 seviyesinde sabit tutmayı tercih edeceği beklentisi ağırlık kazansa da faiz indirimleri için geri sayımın başladığı kaydediliyor. TCMB Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’nun para politikasında ‘çekirdek fiyatların’ rolünün daha da artacağı şeklindeki açıklaması; çekirdek enflasyonun düşüklüğünden reel faizin halen pozitif olduğunu düşünen TCMB’nin faiz indirimi için istekli olduğu ve ekim ayı toplantısında faiz indirimlerinin sınırlı şekilde başlayabileceği şeklinde yorumlanıyor.
Ancak riskler de oldukça yüksek seyrediyor. Özellikle küresel arz sıkıntılarına, mevsimsel koşullara ve enflasyon ana eğilimine ek olarak, kur etkisinin maliyet birikimini artırdığı belirtiliyor. Bu nedenle 23 Eylül’de beklentilerin aksine sınırlı da olsa bir faiz indirimi gelmesi özellikle kur açısından oldukça risk teşkil edebilir. Hatta bu risk, ekim ayı toplantısı için de geçerliliğini koruyor. Bu noktada 22 Eylül’de ABD Merkez Bankası FED’in küresel risk iştahını destekleyecek yönde güvercin mesajlar vermesi durumunda TCMB’nin 23 Eylül’de ölçülü bir indirime gitmeyi tercih etmesinin çok sürpriz olmayacağı da not ediliyor. Daha sıkı politika gerekliliğine rağmen faiz indirim isteğinin daha ön planda olmasının sonuçları yakından takip edilecek en önemli unsur olacak.
Ceren Oral Balaban/[email protected]
Öngörülebilirliğin düşük ancak volatilitenin yüksek seyrettiği bir haftanın ardından yeni hafta, barındırdığı önemli gündem maddeleriyle piyasaların daha net bir yön tayin etmesine yardımcı olabilir. Bu noktada, yurtdışında piyasaların uzun bir süredir odaklandığı FED toplantısı öne çıkıyor. Yurtiçinde ise tüm dikkatler, 23 Eylül’deki PPK’ya çevrilmiş durumda. Hâlihazırda enflasyon rakamının politika faizinin üzerine yükselmiş olması, 23 Eylül’deki toplantıyı daha da kritik kılıyor. Bunun yanı sıra TCMB Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’ndan yakın zamanda gelen çekirdek enflasyon vurgusu ve konuyla ilgili açıklamalar da kafaları karıştırdı.
Şahap Kavcıoğlu, yaptığı bir konuşmada küresel merkez bankacılığında para politikası duruşu belirlenirken, para politikasının etkisi dışında olan kısa vadeli arızi unsurlardan arındırılmış çekirdek enflasyon göstergelerinin esas alınacağını belirtmişti. Bu açıklama, planlamada bir değişimin olabilecek ve “Hangi enflasyon baz alınacak?” sorusunun cevabına temel oluşturan bir açıklama şeklinde yorumlandı. Buna göre de gösterge faiz oranını enflasyonun üzerinde tutmak için daha önce yapılan yönlendirmenin ardından para politikasında ‘çekirdek fiyatların’ rolünün daha da artacağı analizi yapıldı. Durum böyle olunca “TCMB yöntem değişikliğine mi gidiyor?” sorusu da daha çok sorulmaya başladı.
Temmuz ayında yüzde 18,95 olarak açıklanan yıllık enflasyon ağustos ayında artışa devam etti ve yüzde 19,25 seviyesine yükseldi. Gıda ve enerji gibi oynak kalemlerin dışarıda bırakıldığı çekirdek enflasyon ise (C göstergesi) temmuz ayında yıllık yüzde 17,22 iken ağustos ayında yüzde 16,76’ya düştü. Kavcıoğlu yönetiminin, bu aya kadar gösterge faiz oranını gerçekleşen ve beklenen enflasyonun üzerinde tutma sözü vermesi nedeniyle; ağustos enflasyonundan sonraki tepkisel hareketi merak edilen bir konu olarak öne çıkıyor. Bu noktada çekirdek enflasyonun ön plana çıkarılmasının ise manşet enflasyona karşı faiz artırımı gibi bir hamlenin beklenmeyeceği şeklinde yorumlanıyor. Çünkü uzmanlara göre; manşet enflasyondaki hareket geçici ve kontrol dışı faktörlere dayandırılıyor ve TCMB çekirdek enflasyonun düşüklüğünden reel faizin halen pozitif olduğunu düşünüyor.
Bu açıklamaların ardından perşembe günkü toplantıya dair genel beklenti, TCMB’nin ‘şimdilik’ beklemede kalmaya devam edeceği yönünde olsa da artık faiz indirimleri için zamanın çok yaklaştığı algısı da mevcut. Bu algının temelinde de hem Cumhurbaşkanı’nın 2021 Ağustos-Eylül döneminden sonra gevşeme olabileceği değerlendirmesinde bulunması hem de TCMB’nin ‘enflasyon üzerinde faiz’ uygulaması pratiği devam edemeyince odağı çekirdek enflasyon tarafına kaydırması yatıyor. Bu iki durum; potansiyel faiz indirimlerinin olasılığını artıran en temel unsurlar arasında yer alıyor.
TCMB’nin ekonomik gerçeklikler çerçevesinde daha sıkı politika gerekliliğine rağmen faiz indirimi isteğinin daha ön planda olduğu görülüyor. Bu kapsamda TCMB’nin bu toplantıda değil ancak ekim ayı toplantısıyla beraber sınırlı indirimlerle başlayabileceği üzerinde duruluyor. 2021 Ekim-Kasım-Aralık toplantılarında gerçekleşebilecek sınırlı indirimlerle yılsonunda politika faizinin yüzde 17,5 seviyesine doğru indirilebileceği tahmini yapılıyor. Ancak 23 Eylül’de beklentilerin aksine sınırlı da olsa bir faiz indirimi gelmesinin özellikle kur açısından oldukça risk teşkil edeceğinin de altı çiziyor. Hatta bu risk, ekim ayı toplantısı için de geçerliliğini koruyor. Çünkü uzmanlar; fiyat istikrarı risklerinin halen çok yüksek olduğunu da vurguluyor.
Biz de her toplantı öncesinde olduğu gibi ekonomistlerin 23 Eylül’deki kritik toplantıya ilişkin beklentilerini ve öngörülerini öğrendik. Uzman isimlerin tahminleri ve yorumları şöyle:
Enver Erkan/Tera Yatırım Başekonomisti:
"Para politikasının odak noktasında çekirdek enflasyonun ön plana alınması, potansiyel faiz indirimlerinin de ihtimalini artırıyor. Manşet enflasyon açısından bakıldığında ise, böyle bir gevşeme alanı bulunmuyor. Çekirdek fiyatlar grubunda ağustos ayında yıllık artış oranı yüzde 16,8 olsa da, enflasyondan korunma motivasyonuna konu olan ve alım gücünü asıl olarak ifade eden manşet enflasyonda yıllık artış yüzde 19,3 seviyesinde. Enflasyon konusunda riskler teşkil eden maliyet unsurları ve onları besleyebilecek döviz kuru, endüstriyel metal fiyatları, finansal piyasa etkinliği gibi faktörler aktifliğini koruyor. Mevsimsel şartlar kapsamında oluşacak enerji talebi ve tarımsal üretim gibi unsurlar da temel metrikler bağlamında risk teşkil ediyor. Bu bakımdan, enflasyon konusunda sonraki aylar bağlamında baz etkisi kaynaklı aşağı hareket olsa bile, ikincil etkiler fiyatlama mekanizması etkisini yukarıda tutmaya devam edebilir.
Manşet enflasyonu yüksek tutan etmenler yoğun şekilde gıdadan kaynaklanmakla beraber, kış aylarında arz etkili olarak yüksek gıda enflasyonu etkisi de hissedilebilir. Temel mal ve hizmetlerde açılmadan sonraki etkiler yüksek talepten ve kapanma dönemi kayıplarının yansıtılması itibarıyla dönemsel enflasyon etkilerini yukarı çekti. Makro ihtiyati önlemler ve diğer bazı düzenlemeler iç talep unsurunu sınırlamayı hedefliyor. Diğer taraftan, TCMB’nin genel para politikası eğiliminde beş ay boyunca faiz değişikliği yapmadıktan sonra, ‘enflasyon üzerinde faiz’ uygulaması pratiği devam edemeyince odağı çekirdek enflasyon tarafına kaydırması bizi ilk politika müdahalesinin faiz indirimi şeklinde olacağı senaryosuna doğru götürüyor.
TCMB; ekonomik gerçeklikler çerçevesinde enflasyon genel eğilimini dikkate alacak ve dedolarizasyona hız verecekse, daha sıkı politikaya ihtiyaç duyacak. Buna karşılık; daha sıkı politika gerekliliğine rağmen faiz indirimi isteğinin daha ön planda olduğunu görüyoruz. Büyümenin merkeze alındığı bir politika eğilimi ise (ki GSYH ikinci çeyrekte rekor bir artış gösterdi), yüksek enflasyonlu büyüyen ekonomide enflasyonu daha da hızlandırabilir ve ilerleyen dönem yeniden sıkılaşma gerektiren bir makroekonomik değişkenler bütünü oluşturabilir. TCMB’nin odaklanmayı manşetten çekirdek enflasyona kaydırması ve geçen hafta döviz zorunlu karşılıkları artırması kapsamında faiz artırımı yapmasını olasılık dâhilinde görmüyoruz. Buna karşılık; biz fiyat istikrarı risklerinin halen yüksek olduğunu düşünüyoruz. Özellikle kur oynaklığı, negatif getiri pozisyonu nedeniyle etkilenebilir. Küresel arz sıkıntılarına, mevsimsel koşullara ve enflasyon ana eğilimine ek olarak, kur etkisi maliyet birikimini artırıyor.
Hatırlanacağı gibi; Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan 2021 Ağustos-Eylül döneminden sonra gevşeme olabileceği değerlendirmesinde bulunmuştu. TCMB’nin de gevşeme noktasında, enflasyonu dikkate alan bir noktada durması gerektiği görüşündeyiz. Eylül toplantısında bu kapsamda değişiklik olmasını beklemiyoruz. 2021 Ekim-Kasım-Aralık toplantılarında gerçekleşebilecek sınırlı indirimlerle yılsonunda ise politika faizi yüzde 17,5 seviyesine doğru indirilebilir. Bu öngörüde de yılsonunda yüzde 16,3 seviyesinde gerçekleşmesini beklediğimiz enflasyonu baz alıyoruz. Söz konusu politika doğrultusu oluşturulurken de Fed’in yılsonundan önce varlık alımlarını azaltmaya yönelik kararlarının ve Çin’in emlak sektörüne ilişkin baskılarının yarattığı küresel finansal piyasa oynaklıklarının istikrar unsuru açısından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz."
Serkan Gönençler/Gedik Yatırım Ekonomisti:
“Son dönemde manşet enflasyondan ziyade çekirdek enflasyonu öne çıkaran TCMB’nin bu hamlesi (hızlı) faiz indirimlerine bir ön hazırlık olarak değerlendirilebilir. Bununla beraber, manşet enflasyonun yüzde 19’un üzerinde seyretmesi ve eylülde de yüzde 19’un üzerinde kalma potansiyeli, 23 Eylül’deki ve hatta ekim ayındaki PPK toplantısında bir faiz indirimini özellikle de kur açısından oldukça riskli kılıyor. TCMB’nin faiz indirim planını hayata geçirip geçiremeyeceği ve potansiyel faiz indirim sürecinin hızı büyük ölçüde küresel risk iştahının gelişimini de bağlı olacak.
Tüm bunları birlikte değerlendirdiğimizde, TCMB’nin 23 Eylül’deki PPK toplantısında politika faizini sabit tutması daha yüksek olasılık gibi duruyor. Bununla beraber, piyasa TCMB’nin açıklama metninde faiz indirim sürecine ilişkin vereceği mesajları yakından takip edecek. “
Erol Gürcan/Yatırım Finansman Ekonomisti:
"Enflasyondaki yukarı yönlü riskler ile gücünü koruyan iktisadi faaliyeti dikkate alarak politika faizinde yukarı yönlü bir ayarlama ihtiyacının arttığını düşünmekle birlikte, yakın dönemdeki mesaj ve adımları dikkate alarak TCMB’nin 23 Eylül’deki toplantısında politika faizini sabit tutmasını bekliyoruz. Manşet TÜFE’nin (yüzde 19,25) politika faizini (yüzde 19) aşması sonrasında TCMB’nin bir süredir; “Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar politika faizi, güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir” yönündeki iletişimi öne çıkarmıştı. Ancak bu iletişimden para politikası duruşu açısından manşetten ziyade çekirdek enflasyon ile enflasyon beklentilerini öncelikleyen bir söylem değişikliğine gittiği görüldü.
Bu söylem değişikliğine ek olarak, rezervleri destekleyici ve TL fonlamayı sıkılaştırıcı yönde zorunlu karşılık ayarlaması da bu toplantıda olası bir faiz indirimine yönelik hazırlık olarak yorumlandı. Ancak, yukarıda dikkat çektiğimiz gibi bu adımların politika faizinde artan yukarı yönlü ayarlama ihtiyacını dengeleyici nitelikte olduğunu ve politika faizinin bu toplantıda sabit tutulmasının kısa vadeli enflasyon görünümü ve TL varlıkların seyri açısından daha olumlu etkide bulunacağını öngörüyoruz. PPK toplantısından hemen önceki akşam Fed’den gelecek açıklamaların küresel risk iştahı üzerindeki yansımaları da TCMB’nin kararına etki edebilir. Bu kapsamda baz senaryomuz, eylül toplantısında politika faizinin sabit tutulup, yılın son çeyreğinde, enflasyonda baz etkileri kaynaklı da olsa görülmesi beklenen düşüş doğrultusunda, 50-100 baz puan civarında bir indirime gidilebileceği yönünde. Fed’in küresel risk iştahını destekleyecek yönde güvercin mesajlar vermesi durumunda TCMB’nin bu toplantıda ölçülü bir indirime gitmeyi tercih etmesinin çok sürpriz olmayacağını da not etmekte fayda var.”
Murat Akyol/ÜNLÜ & Co Finansal Danışmanlık Müdürü:
"Ağustos ayında enflasyon yıllık bazda yüzde 19,25 seviyesine ulaşarak politika faizinin üzerine yükselmişti. Bu durum TCMB’nin daha fazla sıkılaştırma yapması gerektiğine yönelik bir algı da yarattı. Ancak bankanın faiz artırımı seçeneğini kullanmayacağını düşündüğümüzden çekirdek enflasyondaki göreceli olumlu görünümü öne çıkartacağını ve gıda fiyatlarındaki artışın geçici olacağı söylemini kullanabileceğini tahmin ediyoruz. Faiz indirimleri açısından baktığımızda ise genel hatlarıyla enflasyonun görünümünün bu yıl faiz indirimi için çok fazla imkân vermeyeceğini düşünüyoruz. Bu nedenle eylül toplantısında da faizlerde değişiklik beklemiyoruz. Ancak geçen hafta TCMB’den gelen çekirdek enflasyon vurgusunu göz önünde bulundurduğumuzda 23 Eylül’deki toplantıda özellikle mesaj cümlelerinde değişiklik olup olmayacağını izleyeceğiz. Eğer söylemlerde değişiklik görmeye başlarsak bu durum bankanın ölçülü faiz indirimlerine başlayabileceğine yönelik bir algı yaratabilir."
Ancak riskler de oldukça yüksek seyrediyor. Özellikle küresel arz sıkıntılarına, mevsimsel koşullara ve enflasyon ana eğilimine ek olarak, kur etkisinin maliyet birikimini artırdığı belirtiliyor. Bu nedenle 23 Eylül’de beklentilerin aksine sınırlı da olsa bir faiz indirimi gelmesi özellikle kur açısından oldukça risk teşkil edebilir. Hatta bu risk, ekim ayı toplantısı için de geçerliliğini koruyor. Bu noktada 22 Eylül’de ABD Merkez Bankası FED’in küresel risk iştahını destekleyecek yönde güvercin mesajlar vermesi durumunda TCMB’nin 23 Eylül’de ölçülü bir indirime gitmeyi tercih etmesinin çok sürpriz olmayacağı da not ediliyor. Daha sıkı politika gerekliliğine rağmen faiz indirim isteğinin daha ön planda olmasının sonuçları yakından takip edilecek en önemli unsur olacak.
Öngörülebilirliğin düşük ancak volatilitenin yüksek seyrettiği bir haftanın ardından yeni hafta, barındırdığı önemli gündem maddeleriyle piyasaların daha net bir yön tayin etmesine yardımcı olabilir. Bu noktada, yurtdışında piyasaların uzun bir süredir odaklandığı FED toplantısı öne çıkıyor. Yurtiçinde ise tüm dikkatler, 23 Eylül’deki PPK’ya çevrilmiş durumda. Hâlihazırda enflasyon rakamının politika faizinin üzerine yükselmiş olması, 23 Eylül’deki toplantıyı daha da kritik kılıyor. Bunun yanı sıra TCMB Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’ndan yakın zamanda gelen çekirdek enflasyon vurgusu ve konuyla ilgili açıklamalar da kafaları karıştırdı.
TCMB, reel faizin halen pozitif olduğunu düşünüyor
Şahap Kavcıoğlu, yaptığı bir konuşmada küresel merkez bankacılığında para politikası duruşu belirlenirken, para politikasının etkisi dışında olan kısa vadeli arızi unsurlardan arındırılmış çekirdek enflasyon göstergelerinin esas alınacağını belirtmişti. Bu açıklama, planlamada bir değişimin olabilecek ve “Hangi enflasyon baz alınacak?” sorusunun cevabına temel oluşturan bir açıklama şeklinde yorumlandı. Buna göre de gösterge faiz oranını enflasyonun üzerinde tutmak için daha önce yapılan yönlendirmenin ardından para politikasında ‘çekirdek fiyatların’ rolünün daha da artacağı analizi yapıldı. Durum böyle olunca “TCMB yöntem değişikliğine mi gidiyor?” sorusu da daha çok sorulmaya başladı.
Temmuz ayında yüzde 18,95 olarak açıklanan yıllık enflasyon ağustos ayında artışa devam etti ve yüzde 19,25 seviyesine yükseldi. Gıda ve enerji gibi oynak kalemlerin dışarıda bırakıldığı çekirdek enflasyon ise (C göstergesi) temmuz ayında yıllık yüzde 17,22 iken ağustos ayında yüzde 16,76’ya düştü. Kavcıoğlu yönetiminin, bu aya kadar gösterge faiz oranını gerçekleşen ve beklenen enflasyonun üzerinde tutma sözü vermesi nedeniyle; ağustos enflasyonundan sonraki tepkisel hareketi merak edilen bir konu olarak öne çıkıyor. Bu noktada çekirdek enflasyonun ön plana çıkarılmasının ise manşet enflasyona karşı faiz artırımı gibi bir hamlenin beklenmeyeceği şeklinde yorumlanıyor. Çünkü uzmanlara göre; manşet enflasyondaki hareket geçici ve kontrol dışı faktörlere dayandırılıyor ve TCMB çekirdek enflasyonun düşüklüğünden reel faizin halen pozitif olduğunu düşünüyor.
İndirimler için geri sayım başladı mı?
Bu açıklamaların ardından perşembe günkü toplantıya dair genel beklenti, TCMB’nin ‘şimdilik’ beklemede kalmaya devam edeceği yönünde olsa da artık faiz indirimleri için zamanın çok yaklaştığı algısı da mevcut. Bu algının temelinde de hem Cumhurbaşkanı’nın 2021 Ağustos-Eylül döneminden sonra gevşeme olabileceği değerlendirmesinde bulunması hem de TCMB’nin ‘enflasyon üzerinde faiz’ uygulaması pratiği devam edemeyince odağı çekirdek enflasyon tarafına kaydırması yatıyor. Bu iki durum; potansiyel faiz indirimlerinin olasılığını artıran en temel unsurlar arasında yer alıyor.
TCMB’nin ekonomik gerçeklikler çerçevesinde daha sıkı politika gerekliliğine rağmen faiz indirimi isteğinin daha ön planda olduğu görülüyor. Bu kapsamda TCMB’nin bu toplantıda değil ancak ekim ayı toplantısıyla beraber sınırlı indirimlerle başlayabileceği üzerinde duruluyor. 2021 Ekim-Kasım-Aralık toplantılarında gerçekleşebilecek sınırlı indirimlerle yılsonunda politika faizinin yüzde 17,5 seviyesine doğru indirilebileceği tahmini yapılıyor. Ancak 23 Eylül’de beklentilerin aksine sınırlı da olsa bir faiz indirimi gelmesinin özellikle kur açısından oldukça risk teşkil edeceğinin de altı çiziyor. Hatta bu risk, ekim ayı toplantısı için de geçerliliğini koruyor. Çünkü uzmanlar; fiyat istikrarı risklerinin halen çok yüksek olduğunu da vurguluyor.
Biz de her toplantı öncesinde olduğu gibi ekonomistlerin 23 Eylül’deki kritik toplantıya ilişkin beklentilerini ve öngörülerini öğrendik. Uzman isimlerin tahminleri ve yorumları şöyle:
"TCMB gevşeme noktasında, enflasyonu dikkate alan noktada durmalı"
Enver Erkan/Tera Yatırım Başekonomisti:
"Para politikasının odak noktasında çekirdek enflasyonun ön plana alınması, potansiyel faiz indirimlerinin de ihtimalini artırıyor. Manşet enflasyon açısından bakıldığında ise, böyle bir gevşeme alanı bulunmuyor. Çekirdek fiyatlar grubunda ağustos ayında yıllık artış oranı yüzde 16,8 olsa da, enflasyondan korunma motivasyonuna konu olan ve alım gücünü asıl olarak ifade eden manşet enflasyonda yıllık artış yüzde 19,3 seviyesinde. Enflasyon konusunda riskler teşkil eden maliyet unsurları ve onları besleyebilecek döviz kuru, endüstriyel metal fiyatları, finansal piyasa etkinliği gibi faktörler aktifliğini koruyor. Mevsimsel şartlar kapsamında oluşacak enerji talebi ve tarımsal üretim gibi unsurlar da temel metrikler bağlamında risk teşkil ediyor. Bu bakımdan, enflasyon konusunda sonraki aylar bağlamında baz etkisi kaynaklı aşağı hareket olsa bile, ikincil etkiler fiyatlama mekanizması etkisini yukarıda tutmaya devam edebilir.
Manşet enflasyonu yüksek tutan etmenler yoğun şekilde gıdadan kaynaklanmakla beraber, kış aylarında arz etkili olarak yüksek gıda enflasyonu etkisi de hissedilebilir. Temel mal ve hizmetlerde açılmadan sonraki etkiler yüksek talepten ve kapanma dönemi kayıplarının yansıtılması itibarıyla dönemsel enflasyon etkilerini yukarı çekti. Makro ihtiyati önlemler ve diğer bazı düzenlemeler iç talep unsurunu sınırlamayı hedefliyor. Diğer taraftan, TCMB’nin genel para politikası eğiliminde beş ay boyunca faiz değişikliği yapmadıktan sonra, ‘enflasyon üzerinde faiz’ uygulaması pratiği devam edemeyince odağı çekirdek enflasyon tarafına kaydırması bizi ilk politika müdahalesinin faiz indirimi şeklinde olacağı senaryosuna doğru götürüyor.
TCMB; ekonomik gerçeklikler çerçevesinde enflasyon genel eğilimini dikkate alacak ve dedolarizasyona hız verecekse, daha sıkı politikaya ihtiyaç duyacak. Buna karşılık; daha sıkı politika gerekliliğine rağmen faiz indirimi isteğinin daha ön planda olduğunu görüyoruz. Büyümenin merkeze alındığı bir politika eğilimi ise (ki GSYH ikinci çeyrekte rekor bir artış gösterdi), yüksek enflasyonlu büyüyen ekonomide enflasyonu daha da hızlandırabilir ve ilerleyen dönem yeniden sıkılaşma gerektiren bir makroekonomik değişkenler bütünü oluşturabilir. TCMB’nin odaklanmayı manşetten çekirdek enflasyona kaydırması ve geçen hafta döviz zorunlu karşılıkları artırması kapsamında faiz artırımı yapmasını olasılık dâhilinde görmüyoruz. Buna karşılık; biz fiyat istikrarı risklerinin halen yüksek olduğunu düşünüyoruz. Özellikle kur oynaklığı, negatif getiri pozisyonu nedeniyle etkilenebilir. Küresel arz sıkıntılarına, mevsimsel koşullara ve enflasyon ana eğilimine ek olarak, kur etkisi maliyet birikimini artırıyor.
Hatırlanacağı gibi; Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan 2021 Ağustos-Eylül döneminden sonra gevşeme olabileceği değerlendirmesinde bulunmuştu. TCMB’nin de gevşeme noktasında, enflasyonu dikkate alan bir noktada durması gerektiği görüşündeyiz. Eylül toplantısında bu kapsamda değişiklik olmasını beklemiyoruz. 2021 Ekim-Kasım-Aralık toplantılarında gerçekleşebilecek sınırlı indirimlerle yılsonunda ise politika faizi yüzde 17,5 seviyesine doğru indirilebilir. Bu öngörüde de yılsonunda yüzde 16,3 seviyesinde gerçekleşmesini beklediğimiz enflasyonu baz alıyoruz. Söz konusu politika doğrultusu oluşturulurken de Fed’in yılsonundan önce varlık alımlarını azaltmaya yönelik kararlarının ve Çin’in emlak sektörüne ilişkin baskılarının yarattığı küresel finansal piyasa oynaklıklarının istikrar unsuru açısından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz."
"Olası bir faiz indirimi özellikle kur açısından oldukça riskli"
Serkan Gönençler/Gedik Yatırım Ekonomisti:
“Son dönemde manşet enflasyondan ziyade çekirdek enflasyonu öne çıkaran TCMB’nin bu hamlesi (hızlı) faiz indirimlerine bir ön hazırlık olarak değerlendirilebilir. Bununla beraber, manşet enflasyonun yüzde 19’un üzerinde seyretmesi ve eylülde de yüzde 19’un üzerinde kalma potansiyeli, 23 Eylül’deki ve hatta ekim ayındaki PPK toplantısında bir faiz indirimini özellikle de kur açısından oldukça riskli kılıyor. TCMB’nin faiz indirim planını hayata geçirip geçiremeyeceği ve potansiyel faiz indirim sürecinin hızı büyük ölçüde küresel risk iştahının gelişimini de bağlı olacak.
Tüm bunları birlikte değerlendirdiğimizde, TCMB’nin 23 Eylül’deki PPK toplantısında politika faizini sabit tutması daha yüksek olasılık gibi duruyor. Bununla beraber, piyasa TCMB’nin açıklama metninde faiz indirim sürecine ilişkin vereceği mesajları yakından takip edecek. “
"Fed’den güvercin mesajlar gelirse TCMB’nin ölçülü bir indirime gitmesi sürpriz olmaz"
Erol Gürcan/Yatırım Finansman Ekonomisti:
"Enflasyondaki yukarı yönlü riskler ile gücünü koruyan iktisadi faaliyeti dikkate alarak politika faizinde yukarı yönlü bir ayarlama ihtiyacının arttığını düşünmekle birlikte, yakın dönemdeki mesaj ve adımları dikkate alarak TCMB’nin 23 Eylül’deki toplantısında politika faizini sabit tutmasını bekliyoruz. Manşet TÜFE’nin (yüzde 19,25) politika faizini (yüzde 19) aşması sonrasında TCMB’nin bir süredir; “Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar politika faizi, güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir” yönündeki iletişimi öne çıkarmıştı. Ancak bu iletişimden para politikası duruşu açısından manşetten ziyade çekirdek enflasyon ile enflasyon beklentilerini öncelikleyen bir söylem değişikliğine gittiği görüldü.
Bu söylem değişikliğine ek olarak, rezervleri destekleyici ve TL fonlamayı sıkılaştırıcı yönde zorunlu karşılık ayarlaması da bu toplantıda olası bir faiz indirimine yönelik hazırlık olarak yorumlandı. Ancak, yukarıda dikkat çektiğimiz gibi bu adımların politika faizinde artan yukarı yönlü ayarlama ihtiyacını dengeleyici nitelikte olduğunu ve politika faizinin bu toplantıda sabit tutulmasının kısa vadeli enflasyon görünümü ve TL varlıkların seyri açısından daha olumlu etkide bulunacağını öngörüyoruz. PPK toplantısından hemen önceki akşam Fed’den gelecek açıklamaların küresel risk iştahı üzerindeki yansımaları da TCMB’nin kararına etki edebilir. Bu kapsamda baz senaryomuz, eylül toplantısında politika faizinin sabit tutulup, yılın son çeyreğinde, enflasyonda baz etkileri kaynaklı da olsa görülmesi beklenen düşüş doğrultusunda, 50-100 baz puan civarında bir indirime gidilebileceği yönünde. Fed’in küresel risk iştahını destekleyecek yönde güvercin mesajlar vermesi durumunda TCMB’nin bu toplantıda ölçülü bir indirime gitmeyi tercih etmesinin çok sürpriz olmayacağını da not etmekte fayda var.”
"Enflasyonun görünümü bu yıl faiz indirimi için fazla olanak vermiyor"
Murat Akyol/ÜNLÜ & Co Finansal Danışmanlık Müdürü:
"Ağustos ayında enflasyon yıllık bazda yüzde 19,25 seviyesine ulaşarak politika faizinin üzerine yükselmişti. Bu durum TCMB’nin daha fazla sıkılaştırma yapması gerektiğine yönelik bir algı da yarattı. Ancak bankanın faiz artırımı seçeneğini kullanmayacağını düşündüğümüzden çekirdek enflasyondaki göreceli olumlu görünümü öne çıkartacağını ve gıda fiyatlarındaki artışın geçici olacağı söylemini kullanabileceğini tahmin ediyoruz. Faiz indirimleri açısından baktığımızda ise genel hatlarıyla enflasyonun görünümünün bu yıl faiz indirimi için çok fazla imkân vermeyeceğini düşünüyoruz. Bu nedenle eylül toplantısında da faizlerde değişiklik beklemiyoruz. Ancak geçen hafta TCMB’den gelen çekirdek enflasyon vurgusunu göz önünde bulundurduğumuzda 23 Eylül’deki toplantıda özellikle mesaj cümlelerinde değişiklik olup olmayacağını izleyeceğiz. Eğer söylemlerde değişiklik görmeye başlarsak bu durum bankanın ölçülü faiz indirimlerine başlayabileceğine yönelik bir algı yaratabilir."