Piyasalarda tüm dikkatler, bugün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Para Politikası Kurulu’nda (PPK) alacağı karara çevrildi. Piyasalardaki mevcut durum 50 baz puanlık bir faiz indiriminin fiyatlanmış durumda olduğunu gösterirken uzmanlar; 100 baz puanlık faiz indiriminin gelme olasılığını da yüksek görüyor. Bu noktada TCMB’nin alacağı karara temel oluşturacak faktörlerin ekonomi standartlarından çok ‘faiz yükünü azaltma’ perspektifinde olacağı görüşü de ağırlık kazanıyor. Nitekim 13 Ekim’de yayımlanan kararnameyle daha düşük faiz oranlarına çekinceli yaklaşan PPK üyelerinin görevden alınmasıyla kurul içinde daha güvercinleşen bir eğilim oluşturulması da bu beklentiye gerekçe olarak gösteriliyor.
Türkiye varlıkları, ekonomi politikalarına yönelik belirsizliklerle dünyadan negatif ayrışmaya devam ediyor. Bu noktada tüm dikkatler, TCMB’nin bugünkü toplantısına çevrilmiş durumda. Piyasaların seyrini belirleyecek en önemli unsur, yarın Para Politikası Kurulu’ndan (PPK) çıkacak karar olacak. Halihazırda piyasaların 50 baz puanlık bir faiz indirimini fiyatlamış durumda olduğu görülüyor. Bu noktada genel beklenti; 100 baz puanlık faiz indirimi gelirse, piyasanın bu kararı ‘faiz indirim döngüsünün devam edeceği’ beklentisiyle TL, 10 yıllık tahviller ve banka hisselerini satarak fiyatlayacağı yönünde.
Dolar kurunun yukarı yönlü bir trendde hareket ettiği ve son sekiz işlem gününün yedisinde yükselerek yeni zirve seviyelerini test ettiği bu ortamda; faiz indirimi oldukça riskli bulunuyor.
Özellikle TL’nin zayıf getiri pozisyonunun dolarizasyon ağırlığını artıracağı ve artan kurların da ithal maliyetleri kaynaklı baskıyı yükselteceğini öngörülüyor. Yüksek enflasyon, zayıf TL ve jeopolitik riskler; faiz indirimini normalde zora sokabilecek etmenler olarak sıralanıyor. Ayrıca uzmanlara göre; gösterge tahvil faizinde son bir aylık süreçte görülen yaklaşık 1 puanlık artış ve piyasa faizlerindeki artış momentumunun devamı, gevşeyen para politikasının amaçlandığı gibi borçlanma maliyetlerini düşürücü bir etki oluşturmaktan uzak olduğunu da gösteriyor. Tüm bu nedenlerle; kur tarafında yaşanan bu sert yükselişler önlenmek isteniyorsa TCMB’nin faiz indirimlerini durdurması gerektiğinin altı çiziliyor. Hatta TCMB’nin bundan sonraki süreçte yapması gereken tek şeyin faiz artırmak olacağı da belirtiliyor. Olası bir indirimi gelirse kur tarafındaki yukarı yönde hareketlerin güçlenmesi de olası görülüyor.
Biz de her toplantı öncesinde olduğu gibi uzmanlardan TCMB toplantısına ilişkin beklentilerini öğrendik.
"50 baz puan indirimle politika faizinin yüzde 17,50’ye düşürülmesini öngörüyoruz"
Enver Erkan/Tera Yatırım Başekonomisti
PPK GÜVERCİNLEŞEN BİR EĞİLİMDE: Yoğun geçen Merkez Bankası trafiğinin ardından, konsensüs beklentilerin 50 ila 100 baz puanlık faiz indirimine işaret ettiği ancak güncel ekonomik şartların riskler teşkil ettiği PPK toplantısını izliyoruz. Güncel enflasyonist baskıların ve Merkez Bankası’nın faiz indirmeye devam etmesinin yaratacağı ilave risklere dair analizler yapılırken, bunun yaratacağı ek fiyat baskısı muhtemelen şu anda faiz indirimlerine engel teşkil edecek görünmüyor. Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 13 Ekim’de yayımlanan kararname ile daha düşük oranlara çekinceli yaklaşan PPK üyelerinin görevden alınması ile kurul içinde daha güvercinleşen bir eğilim oluştuğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda, TCMB’den yarın 50 baz puanlık bir faiz indirimi gelmesini bekliyoruz.
ENFLASYON, ZAYIF TL VE İLAVE RİSKLER: Faiz indirimini normalde zora sokabilecek etmenler düşmeyen; enflasyon, ilave riskler ve zayıf TL ekseninde yoğunlaşıyor. Buna karşılık, hükümetin yüksek ekonomik büyüme sağlanması ve ticari kredi mekanizmasında gevşeme oluşması için faizlerin düşürülmesi yönündeki talebi devam ediyor. Bu kapsamda, eylül ayında sürpriz bir şekilde 100 baz puanlık faiz indiriminin yapılmasının akabinde gerek küresel enflasyon risklerinden, gerekse de başta zayıf TL olmak üzere yerel faktörlerden kaynaklı riskler arttı. Özellikle TL’nin zayıf getiri pozisyonunun dolarizasyon ağırlığını artıracağını ve artan kurların da ithal maliyetleri kaynaklı baskıyı yükselteceğini öngörüyoruz.
EKONOMİK ŞARTLARLA İLİŞKİLENDİRİLMEMİŞ İNDİRİM: TCMB içinde yapılan değişikliklerle, faiz indirimlerine çekinceli yaklaşan üyelerin değiştirilmesi ve güncel ekonomik şartlarla ilişkilendirilmemiş bir faiz indiriminin yapılmış olması; faiz indirimlerinin devam edeceğine dair düşüncemizin oluşmasına neden oluyor. Bu kapsamda, özellikle son bir aylık dönemde oluşan kur oynaklığı artışı ve bozulan enflasyon beklentileri ‘erken bir gevşeme döngüsü’ olgusuna dahil olunmuş olabileceğini gösteriyor. TL’nin, emsal para birimlerine göre aynı standartta görülen ancak gitgide zayıflayan reel getiri pozisyonu yatırım cazibesinin de mart ayına göre düşük olduğuna işaret ediyor. Bu süreç içinde, FED’in tapering açıklamasına Brezilya, Rusya ve Doğu Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok GOÜ merkez bankası parasal sıkılaştırmayla hazırlanırken; TCMB’nin tamponlarının daha gevşek olduğunu analiz ediyoruz. Parasal gevşeme için gerekli ekonomik durum şartı sağlanmış değil. Enflasyonun yükselmesi ve TL’nin yeni dip seviyelerde fiyatlanması yerel açıdan en kritik meydan okuyucu faktörler olarak görünüyor.
BORÇLANMA MALİYETLERİNİ DÜŞÜRÜCÜ ETKİ OLUŞMUYOR: Mart ayından sonra yüzde 20 civarında değer kaybetmiş olan TL, daha sıkı politikalar uygulamayı düşünen GOÜ piyasa emsallerine göre farklı standartta bir hareket geliştiriyor. Dolayısıyla; TL’ye değer kaybettiren faktörlerin sadece küresel fiyatlama eğilimlerinden ibaret olmadığını görüyoruz. Gösterge tahvil faizinde son 1 aylık süreçte görülen yaklaşık 1 puanlık artış ve piyasa faizlerindeki artış momentumunun devamı, gevşeyen para politikasının amaçlandığı gibi borçlanma maliyetlerini düşürücü bir etki oluşturmaktan uzak olduğunu gösteriyor. Standart anlayış dışında kalan ve Türkiye gibi ithal ağırlığı yüksek ekonomilerde çok işlemeyen ‘yüksek faiz oranlarının yüksek enflasyona neden olduğu’ görüşü faiz oranlarının yeterli yükseklikte olmayabileceği görüşümüze dayanak oluşturuyor. Finansman maliyeti de firmalar açısından zorlayıcı olabilmekle beraber, faizlerin düşük olduğu bir ortamda döviz kurları hızlı şekilde artarak firmaların finansman zararına büyük etkide bulunuyor. Artan maliyetler de satılan mal ve hizmet fiyatlarına yansıtılarak enflasyonist etki oluşturuyor.
YENİDEN SIKILAŞMA GEREKİYOR: Alınacak karara temel oluşturacak faktörlerin ekonomi standartlarından çok faiz yükünü azaltma perspektifinde olacağını düşünmemizden dolayı; normalde faiz indirimlerini riskli görmekle beraber TCMB’nin indirimlere devam etmesini bekliyoruz. Bu oranın, çekirdek enflasyonun şu anda yüzde 17 olmasından ve TL hareketindeki oynaklığın piyasa baskısından ötürü eylül ayına göre daha düşük montanlı olmasını ve 50 baz puan indirim ile politika faizinin yüzde 17,50’ye düşürülmesini öngörüyoruz. Ekim ayından sonra enflasyonda, geçen yıl aynı dönemindeki yüksek gerçekleşmelerin hesaplamadan çıkması nedeniyle oluşması beklenen baz etkisi kapsamında düşüş görülmesi akabinde TCMB faizleri daha da düşürmek isteyecek. Kasım ve Aralık PPK’larının da faiz indirimine konu olmasını bekliyoruz. Söz konusu politika patikasının yaratabileceği finansal piyasa baskısı ve oynaklığının ise yeniden sıkılaşma gerekliliğini artırması çekincesini de belirtiyoruz.
“TCMB’nin bundan sonraki süreçte yapması gereken tek şey faiz artırmak olmalı”
Rıdvan Baştürk/Stratejist
PİYASALARIN GÜVENİ BOZULDU: Yılbaşından bu yana baktığımızda TL’nin neredeyse tüm gelişmekte olan ülke (GOÜ) para birimlerine karşı değer kaybettiğini görüyoruz. Yani burada TL tarafında bir ayrışma olduğu açık ve net bir şekilde görülüyor. Bunun sebebi ise para politikasında atılan adımlar. Mevcut konjonktürde artık merkez bankaları piyasadan desteğini çekmeye ve ufak ufak faiz artırımı yapmaya başladılar. Çünkü küresel enflasyon ciddi bir endişe veriyor. Merkez bankaları da buna önlem alıyor. Yurtiçinde de enflasyonun yükseldiğini ve bir süre daha yükselmeye devam edeceğini görüyoruz. Fakat buna rağmen TCMB Eylül ayında 100 baz puan indirime gitti ve bu süreçten sonra gelen açıklamalar piyasaların güvenini bozdu.
FAİZ İNDİRİMİ GELİR Mİ? 21 Ekim toplantısında TCMB’nin ne yapacağını tahmin etmek zor. Kur tarafında yaşanan bu sert yükselişleri önlemek istiyorlarsa en azından faiz indirimlerini durdurmalılar. Hatta TCMB’nin bundan sonraki süreçte yapması gereken tek şey faiz artırmak olacaktır. Bunu yapmadıkları sürece TL baskı altında kalmaya devam edecek. Perşembe günü 50 baz puan, 100 baz puan fark etmeksizin bir indirim gelirse kur tarafındaki yukarı yönde hareketlerin kuvvetlenme ihtimalini yüksek görüyorum.
"TCMB’nin faiz indirimi yapması için halen 100 baz puanlık alanı var"
Emre Çayırlı/ALB Forex Araştırma Müdürü
CDS PRİMİNDE CİDDİ ARTIŞ: Eylül ayında yapılan TCMB toplantısında, politika faiz oranında 100 baz puan indirim yapılarak faiz oranının yüzde 8’e düşürülmesinin ardından Türkiye CDS priminde yükseliş yaşandı. Faiz kararının ardından Türkiye CDS primi, mart ayından sonra ilk kez 450 puanın üzerine yükseldi. Türkiye beş yıllık CDS oranlarında yaşanan artış, TCMB faiz indirimi sonrasında TL’de değer kaybı yaşanmasına neden oldu. Diğer yandan geçen hafta TCMB’de yapılan görev değişiklikleri sonrasında 2021 Ekim ayı toplantısına dair faiz indirim beklentilerinin de artmış olması TL’de değer kaybının sürmesine neden oldu. Dolar endeksinin 94,50’den 93,75’e gerilediği geçen hafta dolar/Lira kurunun 9 liranın üstüne yükselerek haftayı 9,25 seviyesinden kapattığını gördük.
ÇEKİRDEK ENFLASYON: Son dönemde küresel çapta enerji, gıda ve emtia fiyatlarında yaşanan artışa paralel olarak yükselen enflasyon oranları sonrasında, TCMB tarafından çekirdek enflasyonun izlenmeye başlanması 2021 Eylül ayı toplantısı öncesinde piyasada faiz indirimi beklentisi yaratmıştı. Eylül ayı toplantısında da ilk faiz indiriminin yapıldığını gördük. Bu kapsamda Eylül ayında yüzde 16,98 olarak açıklanan çekirdek enflasyon oranı sonrasında faiz indirimi yapılması için halen 100 baz puanlık bir alan olduğu görülüyor.
İNDİRİM GELMEZSE KURDAKİ YÜKSELİŞ YAVAŞLAYABİLİR: Ekim ayı PPK toplantısında faiz indirimlerine devam edilmesi halinde CDS primlerinde yükselişin devam ettiğini görebiliriz. Öte yandan FED’in parasal sıkılaşmaya gitmesi durumunda da dolar endeksinde kuvvetlenme yaşanabilir ve kur üzerinde yukarı yönlü hareket sürebilir. İç piyasada yönelik risk algısının azalması ve ekim ayı toplantısında politika faiz oranında değişime gidilmemesi halindeyse dolar kurunda yaşanan yükselişin yavaşladığını görebiliriz. Kasım ayı başında gerçekleşecek olan FED toplantısında beklenenin aksine tahvil alım programında değişikliğe gidilmezse, dolar endeksinde yaşanabilecek değer kaybı da dolar/TL kurunda değer kaybı yaratabilir.