İş günlerinde veya hafta sonları ailenizle birlikte gittiğiniz restoran olsun, kafe olsun veya çay bahçesi olsun, eğer dikkat ettiyseniz, garsonların bir bölümü Türki Cumhuriyetler’den, Balkanlardan veya Afganistan’dan gelme öğrenci veya gençlerden oluşuyor.
TALAT YEŞİLOĞLU
[email protected]
Büyük bir bölümü sigortasız çalışmayı kabul ediyor. Bana göre bunun Türkçesi, gittiğimiz mekanların ücret tarifesi düşük olmasa bile asgari ücret maliyetini bile karşılama konusunda epeyce sıkıntılı.
Bu yüzden çat pat da olsa Türkçe konuşan, düşük maliyetli çalışanlar tercih ediliyor. Siz istediğiniz kadar asgari ücretin normal yaşam koşullarını bile karşılamaktan uzak olduğunu söyleyin.
Klasik olacak ama asgari ücretle çalıştırdığımız birisinden ne kadar verim alabildiğimizi bence tekrar düşünmek, tartışmak ve çıkış yolu bulmak zorundayız.
Çalışma arkadaşlarımızı daha iyi eğitmek, hatta bin bir zorlukla şirkete kazandırılan yeteneklerden iyi verim almak için bugüne kadar gelinen noktalardan farklı davranmak zorundayız.
İyi bir yetenek, sizin çizdiğiniz kalıba, görev tanımına uymak zorunda mı? Uymadığı zaman onu kaybetmeyi göze alacak mısınız? Yoksa, en üst düzeyde verim alabilecek şekilde ona serbesti mi tanıyacak, iş modelinizi, sisteminizi esnetecek misiniz?
Bu soruların yanıtlarını vermek kolay olabilir ama realitede bu modele geçmek epeyce zor olsa gerek. Dünya nasıl dönüyorsa, iş süreçleri de sürekli değişiyor, dönüşüyor.
Maliyet baskısı, asırlık şirketleri bile kısa sürede ortadan kaldırabiliyor. Yeni koşulların hiç mi hiç şakası yok. Şirketler, dijital dünyanın bir parçası olmak, rakipleriyle rekabet edebilmek, hatta bir adım öne çıkabilmek için start up’larla işbirliği yapmak zorunda.
Bu durum, zincirin sadece bir halkası. Bir diğer halkası da melek yatırımcılar…
Sayıları yetersiz gibi görünebilir. Hazine Müsteşarlığı’ndan lisanslı melek yatırımcı sayısı sadece 510. Melek yatırım ağı sayısı da dokuz. Lisans alma gereği duymayanları da eklediğimizde bile bu sayı ancak 14’e çıkıyor.
Oysa, 83 milyonluk bir ülkede daha fazla potansiyel olduğu kesin. İyi de var olanların bile ne ölçüde etkin olduğu ayrı bir soru işareti. Start up ekosistemini en çok destekleyen yayın kuruluşu olarak, Gözde’nin her yıl hazırladığı kapak haberini, 2020 için yeniledik.
Geçen yıl aktarılan tutar ancak 53 milyon dolar. Üstelik bu rakamın 38 milyon doları bir şirkete, sevgili Nazım Salur’un kurucusu olduğu Getir’e aktı. Geri kalan 40 start up ise 15 milyon doları paylaştı.
Melek ağlarına ne demeli? Büyük bir kentte, orta düzeyde bir konutluk tutarı, start up’lara yıllık yatırım bütçesi olarak ayırmanın sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
Kişisel olarak inancım, dünyada 300 milyar dolara dayanan pastanın en az 3 milyar doları bize ait olmalıydı.
Yerim bitti, hesabı nasıl yaptığımı merak edenler, bana elektronik posta atsın, gerekçelerimi yazayım.
Start up’lara daha çok yatırım yaptığımız, desteklediğimiz bir hafta diliyorum.