Covid-19 pandemisinin küresel ekonomide dünya savaşları kadar ağır bir iz bıraktığı 2020, Türkiye açısından da zorluklarla dolu bir yıl oldu. 2020'ye umutlu ve iyi başlayan ekonomi, 11 Mart'ta görülen ilk Covid-19 vakası ile birlikte hızlı bir bozulma sürecine girdi.
Ekonomist Arşivinden
Özellikle nisan ve mayıs aylarında pandemi önlemleri kapsamında uygulanan sokağa çıkma yasakları ile birlikte, yüzbinlerce işletme, fabrika faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldı. Dünya ticaretindeki sert fren nedeni ile hem ihracatta hem de ithalatta büyük kayıplar yaşandı.
Bunun sonucunda yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,5 olarak gerçekleşen büyüme, ikinci çeyrekte yerini yüzde 9,9'luk sert bir küçülmeye bıraktı. Haziran başı ile birlikte geçilen normalleşme dönemi, kredi imkanlarının da artırılması ile ekonomide toparlanma yarattı.
Ancak sonbahar ile birlikte pandemide ikinci dalganın başlaması yılsonuna ilişkin umutları zayıflattı. Yine de 2020'de dünya ekonomisinde yüzde 4-5 oranında küçülme beklenirken, Türkiye'nin 2020'yi pozitif tarafta kapatması bekleniyor. Son bir yılda hızla artan istihdam kaybı ve yükselen enflasyon ise 2021'e ilişkin beklentileri zora sokuyor. 2021 yılı, ekonomide 2020'den kalan sorunlara çare aramakla geçecek gibi görünüyor.
Türkiye ekonomisi son 20 yılda 25 çeyreği aşan kesintisiz büyüme süreçleri yaşadıktan sonra, son yıllarda büyüme trendinin sekteye uğradığı bir görünüm çiziyor. 2019-2020 döneminde yalnızca üç çeyrek kesintisiz büyüyebilen Türkiye, 2018'in son çeyreğinden 2019'un üçüncü çeyreğine kadar süren bir resesyondan geçti. 2019'un sonu ve 2020 başında çeyrek bazda toparlanma sürecine giren ekonomi, Mart 2020'de küresel çapta başlayan pandemi paniği ile birlikte yeniden küçülme potasına girdi.
2020'nin ikinci çeyreğinde ekonomi yüzde 9,9 küçüldü. Ekonomide ve iş hayatında yaşanan karmaşayı hafifletmek adına uygulamaya konan kısa çalışma ödeneği, işten çıkarma yasakları, borç öteleme, faizlerde indirim, bankaların daha fazla kredi vermeye yönlendirilmesi gibi uygulamalar ile yılın ikinci yarısından itibaren ekonomide toparlanma emareleri de görülmeye başlandı.
Bu süreçte küresel çapta uygulanan seyahat yasakları nedeni ile turizm gelirlerinin ciddi oranda azalması ise büyüme üzerinde baskı unsuru oldu. Kasım ayı başında birkaç gün arayla önce Merkez Bankası Başkanlığına eski Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın getirilmesi, ardından 2018'den bu yana ekonominin başında olan Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden ayrılması, ekonomi yönetiminde yeni bir sürece girildiğinin işareti oldu. Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine Lütfi Elvan'ın getirilmesi ile birlikte de yeni dönemin 'reform' odaklı bir dönem olacağı mesajı sıkça verildi.
Türkiye ekonomisi, yüzde 9,9'luk daralma sonrasında üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 büyümeyi başarırken, pandemi ile mücadele eden pek çok ülkeyi de geride bıraktı. Ancak tüketim kaynaklı bu büyüme, büyük oranda bankacılık ve finans sektöründe yaşanan hızlı gelişme ile mümkün oldu. Son çeyrekte de pozitif yönlü bir büyüme beklenirken, Türkiye ekonomisinin 2020 yılının tamamını yüzde 1'e yakınsayan bir büyüme ile kapatması öngörülüyor.
2021 yılında ise Yeni Ekonomi Programı'nda (YEP) hedeflenen yüzde 5,8'lik büyümeye ulaşılması zor gözüküyor. TCMB Beklenti Anketi'ne göre, 2021 büyümesinin yüzde 3 civarında kalacağı öngörülüyor. OECD ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar da Türkiye'nin 2021'de yüzde 3 ila 5 arasında büyüyeceği tahmininde bulunuyor.
Pandemi süreci, özellikle istihdam piyasasında ağır hasara yol açtı. Türkiye'nin kronik işsizlik sorununun üstüne eklenen pandemi nedeni ile oluşan iş kaybı, geniş tanımlı işsizliğin yüzde 30'lar seviyesine kadar çıkmasına neden oldu. İş arama sürelerinin bir yılı aşması sonrasında, son bir yılda yaklaşık 1,4 milyon kişi iş aramaktan umudunu kesti.
TÜİK tarafından açıklanan 2020'nin son işgücü istatistiklerine göre, işsizlik oranı eylül döneminde yüzde 12,7 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı 2020 yılı ağustos döneminde yüzde 13,2 düzeyindeydi. Söz konusu dönemde istihdam edilenlerin sayısı 27 milyon 707 bin kişi, istihdam oranı ise yüzde 44,1 oldu.
Mevsim etkilerinden arındırılmış veriler dikkate alındığında ise istihdam oranı, yüzde 43,3 olarak gerçekleşti. Kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasakları, resmi işsizlik verilerinde yukarı yönlü hareketi şimdilik engellese de 2020 sonunda işsizliğin yüzde 14'ler seviyesine çıkması bekleniyor. 2021'de pandemi önlemlerinin kalkması ile işsizliğin yüzde 17 seviyelerine çıkması olası.
Dünya genelinde enflasyon bir sorun olmaktan çıksa da Türkiye ekonomisi açısından yüksek enflasyon sıkıntısı devam ediyor. Özellikle gıda fiyatlarının oluşturduğu baskı ile 2020 yılı kasım ayında TÜFE yüzde 2,30 arttı. Kasım ayındaki artışla birlikte yıllık enflasyon yüzde 14,03 düzeyinde gerçekleşti. Yıllık enflasyona en büyük etki 4,71 puanla gıda ve alkolsüz içecekler, 2,93 puanla ulaştırma ve 1,58 puanla çeşitli mal ve hizmetler gruplarından geldi.
Bu dönemde çekirdek enflasyon yıllık artış oranı yüzde 13,26'ya yükseldi. Temel mallar grubu yıllık fiyat artışı yüzde 15,32, hizmet grubu yıllık fiyat artışı ise yüzde 11,42 olarak gerçekleşti. Sonuç olarak çekirdek enflasyonun 12 aylık ortalama değişim oranı 10,46'dan yüzde 10,81'e yükseldi.
Yılın son döneminde hızlı bir yükseliş eğilimine giren enflasyonun 2021'nin ilk yarısında da artmaya devam etmesi bekleniyor. 2021 ikinci yarıda ise enflasyonda yükseliş trendinin yavaşlaması ve yılı yüzde 10-13 bandında kapatabileceği öngörülüyor.
Ağustos 2018'de yaşanan kur krizi sonrasında agresif bir faiz artışı dönemine giren Merkez Bankası, politika faizini yüzde 24'e kadar yükseltmişti. 2019 ikinci yarı ile birlikte faiz indirimi süreci başlarken, 2020 başında politika faizi yüzde 9,75 seviyesine kadar indirildi. Eylül 2020'ye kadar yüzde 6,75 seviyesine kadar düşen faizde Eylül 2020 Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı ile birlikte yeniden yükseliş dönemi başladı.
Kasım ayı başında Murat Uysal'ın Cumhurbaşkanlığı kararı ile TCMB Başkanlığı görevinden alınması sonrasında ise Merkez Bankası politikaları açısından yeni bir dönem başladı. Göreve gelen Naci Ağbal başkanlığında gerçekleştirilen ilk PPK toplantısında yapılan 475 baz puanlık artış ile politika faizi 13,50 seviyesine geldi.
Ağbal'ın iletişim stratejisi ile fiyat istikrarı ve para politikasındaki 'sıkı duruş' açıklamaları, piyasalarda olumlu karşılanırken, 2021 yılı için öngörüler faizdeki kademeli artışın yüzde 18'ler seviyesine kadar süreceği, ardından yılsonuna doğru yüzde 13'ler seviyesine doğru geri çekilme yaşanacağı yönünde.
Türkiye'de ekonomik gidişat ve ekonomi politikalarına olan güveni temsil eden en net gösterge olarak tanımlanabilecek dolar kuru, pandemi sürecinin yarattığı belirsizlik ortamı ve Türkiye'nin kendine özgü yapısal sorunları nedeni ile artmaya devam etti. 2020 başında 5,95 seviyelerinde olan kur, kasım ayı başında 8,50 seviyelerini görerek tarihi rekor kırdı.
Türk Lirası'nda (TL) yaşanan bu değer kaybı, Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin başına yapılan yeni atamalar ve başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere ekonomi yönetiminin verdiği 'reform' vaatleri ile bir miktar azaldı.
Yılın son günlerinde dolar kuru 7,60 seviyelerine kadar geriledi. TCMB, 2020 yılı aralık ayı beklenti anketine göre cari yıl sonu döviz kuru (dolar/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 7,89 TL iken, bu anket döneminde 7,77 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 8,41 TL iken, bu anket döneminde 8,37 TL olarak gerçekleşti.
Türkiye'de büyümenin önemli motorlarından biri olan ihracat, pandemi nedeni ile aksayan dünya ticaretindeki olumsuz seyirden nasibini aldı. Türkiye'de ve dünyada pandemi etkisinin sert şekilde hissedildiği nisan ve mayıs aylarında ihracattaki düşüş yüzde 40'lara ulaştı. Haziran ayında gerek sınırların açılması gerekse Türkiye'nin 1 Haziran itibarıyla kademeli olarak normalleşme sürecine girmesi, ihracatta ikinci yarıyılda toparlanma sağladı.
2019'da 171,5 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracatın pandeminin vurduğu 2020 yılını, YEP hedeflerine uygun olarak 165 milyar dolar seviyelerinde kapatması bekleniyor. 2021 için koyulan 184 milyar dolarlık ihracat hedefinin yakalanması ise küresel anlamda pandeminin ticaretteki etkisinin hafiflemesine bağlı olacak.
Aşı çalışmalarının olumlu sonuç vermesi ve başta ABD, Çin, AB gibi dev ekonomilerde 2021'in ikinci çeyreğine kadar toparlanma görülmesi, Türkiye'nin ihracatını da olumlu etkileyecek. Özellikle Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 50'sinin gerçekleştirildiği AB pazarındaki talep yönlü iyileşme, ihracat performansı açısından belirleyici olacak.
Türkiye, ilk yarısını resesyonla geçirdiği 2019 yılında toplam 210 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmişti. Bu dönemde dış ticaret dengesi ise 29,5 milyar dolarlık açık vermişti. Pandemi yılı olan 2020'nin 11 aylık ithalat faturası ise 197 milyar dolar oldu. Özellikle ikinci çeyrekte ithalatta yaşanan düşüş de tıpkı ihracat gibi dramatik seviyelerde oldu.
Buna karşın ithalat, ikinci yarı yıl ile birlikte hızlı bir artış trendine girdi. Bunun sonucu olarak 11 aylık dış ticaret açığı 45 milyar dolara ulaşarak beklentileri aştı. 2020'nin 204 milyar dolarlık ithalatla kapatılacağı tahmin edilirken, 2021 için YEP hedefi yüzde 10'luk artış ile 223,3 milyar dolar ithalata ulaşılması. Bu dönemde her zaman olduğu gibi Türkiye'nin en büyük ithalat kalemi olan enerjide küresel piyasalardaki fiyat artış-azalışları etkili olacak. İşlenmemiş veya yarı işlenmiş altın ithalatı hariç tutulduğunda, son açıklanan kasım ayı ithalatının bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,4 oranında arttığı görülüyor.
Bununla birlikte, işlenmemiş veya yarı işlenmiş altın dış ticareti hariç olarak bakıldığında Kasım ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 86,3 gibi oldukça yüksek bir seviyeye çıktığını da not etmek gerekiyor. İhracatta olduğu gibi ithalatta da 2021'in seyrini küresel çapta çaşılamanın yaygınlaşması ile ülkelerin ticarette normale dönüşü sağlamasına bağlı olacak.
2019'u 1,6 milyar dolarlık cari fazla ile kapatan Türkiye ekonomisi, 2020'de pandeminin yarattığı koşulların de etkisi ile yüklü bir cari açık faturası ödedi. TCMB tarafından açıklanan son ödemeler dengesi verilerine göre, Ocak-Ekim 2020 döneminde cari açık 31 milyar 55 milyon dolar olurken, son 12 aylık cari açık ise 33 milyar 795 milyon dolar olarak gerçekleşti. İthalatın ihracattan daha hızlı toparlanması ve hizmetler dengesi kaynaklı net girişlerin sert düşmesi, cari açığın kabarmasında büyük rol oynadı.
Türkiye'nin yaklaşık 30 milyar dolarlık turizm gelirlerinden mahrum kaldığı 2020, cari açığın da büyüklüğünü belirledi. 2020'de yabancı sıcak para ülkeden çıkarken yüksek düzeyde cari açık verilmesi dolar/TL kurunu yükseltirken, TCMB rezervlerinin de azalmasına ve hatta net rezervlerde eksi seviyelerin görülmesine neden oldu. Cari dengenin GSYH'ye oranının 2020 sonunda eksi yüzde 3,5 olması beklenirken, 2021 için hedef bu oranı eksi yüzde 1,9'a kadar çekmek olarak belirlendi.
Covid-19 pandemisi dünya genelinde devletlerin bütçe açıklarını artıran bir etki yarattı. Bu dönemde ülkeler toplum sağlığı ve ekonomik işleyişin aksamaması adına büyük bütçe açıklarını göze alan politikalar izledi. Türkiye'nin bütçe açığı da 2020'nin 11 ayında yüzde 42 artışla 132 milyar TL olarak gerçekleşti.
Ekonomi yönetiminin pandemi döneminde sektörlere yönelik vergi indirimleri ve vergi tahsilatlarının ötelenmesini içeren uygulamaları, vergi gelirlerinde ciddi azalmaya neden oldu. Bunun sonucunda 2020'nin tamamı için hedeflenen bütçe açığı miktarı temmuz ayı itibarıyla aşılmış oldu.
Pandemi ile birlikte güncellenen OVP'de bu yıl için bütçe açığının GSYH'ya oranı tahmini yüzde 2,9'dan yüzde 4,9'a revize edildi. OVP'de 2021 için yüzde 4,3, 2022 için yüzde 3,9, 2023 için yüzde 3,5 açık öngörüldü. Aralık ayında gerçekleştirilen 2021 bütçesi görüşmelerinde ise 2021 için 245 milyar dolarlık bütçe açığı hedefi konuldu.
2020 başında önce Çin'de başlayan, ardından hızla dalga dalga dünyaya yayılan Covid-19 pandemisi gelişen Asya ekonomilerinden ABD'ye, Avrupa ülkelerinden Afrika'ya kadar tüm yerkürede etkisini hissettirdi. Başta hizmet, ulaştırma, lojistik, turizm sektörleri olmak üzere, dünya ticaretinde eşi görülmemiş bir durgunluk yaşanırken, pek çok uluslararası kurum küresel ekonominin 2020'de yüzde 5 civarında küçüleceğini öngörüyor. Yılın ikinci yarısında özellikle Çin ekonomisindeki toparlanma beklenenden daha hızlı gerçekleşti.
Buna karşın küresel ekonominin pandemi öncesi performansını yakalaması konusunda yaşanan aksaklıklar ise devam ediyor. Yine de gelişmiş ekonomilerde beklenenden daha iyi gelen ikinci çeyrek gayrisafi yurt içi hasıla verileri, gelişmekte olan ülkelerde ise üçüncü çeyrek ile birlikte görülen ekonomik hareketlilik yakın geleceğe dair beklentileri nispeten olumlu bir çizgide tutuyor.
Ancak son 30 yılda küresel yoksulluğa karşı verilen mücadelede elde edilen kazanımların pandemi ile birlikte büyük oranda kaybedileceğine dair endişeler artıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), 2021'de küresel büyümenin yüzde 4,4 olarak gerçekleşeceği tahmininde bulunurken, OECD ise 2021 için yüzde 4,2'lik büyüme tahmini yapıyor.
Ekonomist Arşivinden
Özellikle nisan ve mayıs aylarında pandemi önlemleri kapsamında uygulanan sokağa çıkma yasakları ile birlikte, yüzbinlerce işletme, fabrika faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldı. Dünya ticaretindeki sert fren nedeni ile hem ihracatta hem de ithalatta büyük kayıplar yaşandı.
Bunun sonucunda yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,5 olarak gerçekleşen büyüme, ikinci çeyrekte yerini yüzde 9,9'luk sert bir küçülmeye bıraktı. Haziran başı ile birlikte geçilen normalleşme dönemi, kredi imkanlarının da artırılması ile ekonomide toparlanma yarattı.
Ancak sonbahar ile birlikte pandemide ikinci dalganın başlaması yılsonuna ilişkin umutları zayıflattı. Yine de 2020'de dünya ekonomisinde yüzde 4-5 oranında küçülme beklenirken, Türkiye'nin 2020'yi pozitif tarafta kapatması bekleniyor. Son bir yılda hızla artan istihdam kaybı ve yükselen enflasyon ise 2021'e ilişkin beklentileri zora sokuyor. 2021 yılı, ekonomide 2020'den kalan sorunlara çare aramakla geçecek gibi görünüyor.
1-BÜYÜME
Türkiye ekonomisi son 20 yılda 25 çeyreği aşan kesintisiz büyüme süreçleri yaşadıktan sonra, son yıllarda büyüme trendinin sekteye uğradığı bir görünüm çiziyor. 2019-2020 döneminde yalnızca üç çeyrek kesintisiz büyüyebilen Türkiye, 2018'in son çeyreğinden 2019'un üçüncü çeyreğine kadar süren bir resesyondan geçti. 2019'un sonu ve 2020 başında çeyrek bazda toparlanma sürecine giren ekonomi, Mart 2020'de küresel çapta başlayan pandemi paniği ile birlikte yeniden küçülme potasına girdi.
Bu süreçte küresel çapta uygulanan seyahat yasakları nedeni ile turizm gelirlerinin ciddi oranda azalması ise büyüme üzerinde baskı unsuru oldu. Kasım ayı başında birkaç gün arayla önce Merkez Bankası Başkanlığına eski Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın getirilmesi, ardından 2018'den bu yana ekonominin başında olan Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden ayrılması, ekonomi yönetiminde yeni bir sürece girildiğinin işareti oldu. Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine Lütfi Elvan'ın getirilmesi ile birlikte de yeni dönemin 'reform' odaklı bir dönem olacağı mesajı sıkça verildi.
Türkiye ekonomisi, yüzde 9,9'luk daralma sonrasında üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 büyümeyi başarırken, pandemi ile mücadele eden pek çok ülkeyi de geride bıraktı. Ancak tüketim kaynaklı bu büyüme, büyük oranda bankacılık ve finans sektöründe yaşanan hızlı gelişme ile mümkün oldu. Son çeyrekte de pozitif yönlü bir büyüme beklenirken, Türkiye ekonomisinin 2020 yılının tamamını yüzde 1'e yakınsayan bir büyüme ile kapatması öngörülüyor.
2021 yılında ise Yeni Ekonomi Programı'nda (YEP) hedeflenen yüzde 5,8'lik büyümeye ulaşılması zor gözüküyor. TCMB Beklenti Anketi'ne göre, 2021 büyümesinin yüzde 3 civarında kalacağı öngörülüyor. OECD ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar da Türkiye'nin 2021'de yüzde 3 ila 5 arasında büyüyeceği tahmininde bulunuyor.
2-İŞSİZLİK
Pandemi süreci, özellikle istihdam piyasasında ağır hasara yol açtı. Türkiye'nin kronik işsizlik sorununun üstüne eklenen pandemi nedeni ile oluşan iş kaybı, geniş tanımlı işsizliğin yüzde 30'lar seviyesine kadar çıkmasına neden oldu. İş arama sürelerinin bir yılı aşması sonrasında, son bir yılda yaklaşık 1,4 milyon kişi iş aramaktan umudunu kesti.
TÜİK tarafından açıklanan 2020'nin son işgücü istatistiklerine göre, işsizlik oranı eylül döneminde yüzde 12,7 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı 2020 yılı ağustos döneminde yüzde 13,2 düzeyindeydi. Söz konusu dönemde istihdam edilenlerin sayısı 27 milyon 707 bin kişi, istihdam oranı ise yüzde 44,1 oldu.
Mevsim etkilerinden arındırılmış veriler dikkate alındığında ise istihdam oranı, yüzde 43,3 olarak gerçekleşti. Kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasakları, resmi işsizlik verilerinde yukarı yönlü hareketi şimdilik engellese de 2020 sonunda işsizliğin yüzde 14'ler seviyesine çıkması bekleniyor. 2021'de pandemi önlemlerinin kalkması ile işsizliğin yüzde 17 seviyelerine çıkması olası.
3-ENFLASYON
Dünya genelinde enflasyon bir sorun olmaktan çıksa da Türkiye ekonomisi açısından yüksek enflasyon sıkıntısı devam ediyor. Özellikle gıda fiyatlarının oluşturduğu baskı ile 2020 yılı kasım ayında TÜFE yüzde 2,30 arttı. Kasım ayındaki artışla birlikte yıllık enflasyon yüzde 14,03 düzeyinde gerçekleşti. Yıllık enflasyona en büyük etki 4,71 puanla gıda ve alkolsüz içecekler, 2,93 puanla ulaştırma ve 1,58 puanla çeşitli mal ve hizmetler gruplarından geldi.
Bu dönemde çekirdek enflasyon yıllık artış oranı yüzde 13,26'ya yükseldi. Temel mallar grubu yıllık fiyat artışı yüzde 15,32, hizmet grubu yıllık fiyat artışı ise yüzde 11,42 olarak gerçekleşti. Sonuç olarak çekirdek enflasyonun 12 aylık ortalama değişim oranı 10,46'dan yüzde 10,81'e yükseldi.
Yılın son döneminde hızlı bir yükseliş eğilimine giren enflasyonun 2021'nin ilk yarısında da artmaya devam etmesi bekleniyor. 2021 ikinci yarıda ise enflasyonda yükseliş trendinin yavaşlaması ve yılı yüzde 10-13 bandında kapatabileceği öngörülüyor.
4-FAİZ
Ağustos 2018'de yaşanan kur krizi sonrasında agresif bir faiz artışı dönemine giren Merkez Bankası, politika faizini yüzde 24'e kadar yükseltmişti. 2019 ikinci yarı ile birlikte faiz indirimi süreci başlarken, 2020 başında politika faizi yüzde 9,75 seviyesine kadar indirildi. Eylül 2020'ye kadar yüzde 6,75 seviyesine kadar düşen faizde Eylül 2020 Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı ile birlikte yeniden yükseliş dönemi başladı.
Kasım ayı başında Murat Uysal'ın Cumhurbaşkanlığı kararı ile TCMB Başkanlığı görevinden alınması sonrasında ise Merkez Bankası politikaları açısından yeni bir dönem başladı. Göreve gelen Naci Ağbal başkanlığında gerçekleştirilen ilk PPK toplantısında yapılan 475 baz puanlık artış ile politika faizi 13,50 seviyesine geldi.
Ağbal'ın iletişim stratejisi ile fiyat istikrarı ve para politikasındaki 'sıkı duruş' açıklamaları, piyasalarda olumlu karşılanırken, 2021 yılı için öngörüler faizdeki kademeli artışın yüzde 18'ler seviyesine kadar süreceği, ardından yılsonuna doğru yüzde 13'ler seviyesine doğru geri çekilme yaşanacağı yönünde.
5-DOLAR KURU
Türkiye'de ekonomik gidişat ve ekonomi politikalarına olan güveni temsil eden en net gösterge olarak tanımlanabilecek dolar kuru, pandemi sürecinin yarattığı belirsizlik ortamı ve Türkiye'nin kendine özgü yapısal sorunları nedeni ile artmaya devam etti. 2020 başında 5,95 seviyelerinde olan kur, kasım ayı başında 8,50 seviyelerini görerek tarihi rekor kırdı.
Türk Lirası'nda (TL) yaşanan bu değer kaybı, Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin başına yapılan yeni atamalar ve başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere ekonomi yönetiminin verdiği 'reform' vaatleri ile bir miktar azaldı.
Yılın son günlerinde dolar kuru 7,60 seviyelerine kadar geriledi. TCMB, 2020 yılı aralık ayı beklenti anketine göre cari yıl sonu döviz kuru (dolar/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 7,89 TL iken, bu anket döneminde 7,77 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 8,41 TL iken, bu anket döneminde 8,37 TL olarak gerçekleşti.
6- İHRACAT
Türkiye'de büyümenin önemli motorlarından biri olan ihracat, pandemi nedeni ile aksayan dünya ticaretindeki olumsuz seyirden nasibini aldı. Türkiye'de ve dünyada pandemi etkisinin sert şekilde hissedildiği nisan ve mayıs aylarında ihracattaki düşüş yüzde 40'lara ulaştı. Haziran ayında gerek sınırların açılması gerekse Türkiye'nin 1 Haziran itibarıyla kademeli olarak normalleşme sürecine girmesi, ihracatta ikinci yarıyılda toparlanma sağladı.
2019'da 171,5 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracatın pandeminin vurduğu 2020 yılını, YEP hedeflerine uygun olarak 165 milyar dolar seviyelerinde kapatması bekleniyor. 2021 için koyulan 184 milyar dolarlık ihracat hedefinin yakalanması ise küresel anlamda pandeminin ticaretteki etkisinin hafiflemesine bağlı olacak.
Aşı çalışmalarının olumlu sonuç vermesi ve başta ABD, Çin, AB gibi dev ekonomilerde 2021'in ikinci çeyreğine kadar toparlanma görülmesi, Türkiye'nin ihracatını da olumlu etkileyecek. Özellikle Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 50'sinin gerçekleştirildiği AB pazarındaki talep yönlü iyileşme, ihracat performansı açısından belirleyici olacak.
7- İTHALAT
Türkiye, ilk yarısını resesyonla geçirdiği 2019 yılında toplam 210 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmişti. Bu dönemde dış ticaret dengesi ise 29,5 milyar dolarlık açık vermişti. Pandemi yılı olan 2020'nin 11 aylık ithalat faturası ise 197 milyar dolar oldu. Özellikle ikinci çeyrekte ithalatta yaşanan düşüş de tıpkı ihracat gibi dramatik seviyelerde oldu.
Buna karşın ithalat, ikinci yarı yıl ile birlikte hızlı bir artış trendine girdi. Bunun sonucu olarak 11 aylık dış ticaret açığı 45 milyar dolara ulaşarak beklentileri aştı. 2020'nin 204 milyar dolarlık ithalatla kapatılacağı tahmin edilirken, 2021 için YEP hedefi yüzde 10'luk artış ile 223,3 milyar dolar ithalata ulaşılması. Bu dönemde her zaman olduğu gibi Türkiye'nin en büyük ithalat kalemi olan enerjide küresel piyasalardaki fiyat artış-azalışları etkili olacak. İşlenmemiş veya yarı işlenmiş altın ithalatı hariç tutulduğunda, son açıklanan kasım ayı ithalatının bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,4 oranında arttığı görülüyor.
Bununla birlikte, işlenmemiş veya yarı işlenmiş altın dış ticareti hariç olarak bakıldığında Kasım ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 86,3 gibi oldukça yüksek bir seviyeye çıktığını da not etmek gerekiyor. İhracatta olduğu gibi ithalatta da 2021'in seyrini küresel çapta çaşılamanın yaygınlaşması ile ülkelerin ticarette normale dönüşü sağlamasına bağlı olacak.
8-CARİ AÇIK
2019'u 1,6 milyar dolarlık cari fazla ile kapatan Türkiye ekonomisi, 2020'de pandeminin yarattığı koşulların de etkisi ile yüklü bir cari açık faturası ödedi. TCMB tarafından açıklanan son ödemeler dengesi verilerine göre, Ocak-Ekim 2020 döneminde cari açık 31 milyar 55 milyon dolar olurken, son 12 aylık cari açık ise 33 milyar 795 milyon dolar olarak gerçekleşti. İthalatın ihracattan daha hızlı toparlanması ve hizmetler dengesi kaynaklı net girişlerin sert düşmesi, cari açığın kabarmasında büyük rol oynadı.
Türkiye'nin yaklaşık 30 milyar dolarlık turizm gelirlerinden mahrum kaldığı 2020, cari açığın da büyüklüğünü belirledi. 2020'de yabancı sıcak para ülkeden çıkarken yüksek düzeyde cari açık verilmesi dolar/TL kurunu yükseltirken, TCMB rezervlerinin de azalmasına ve hatta net rezervlerde eksi seviyelerin görülmesine neden oldu. Cari dengenin GSYH'ye oranının 2020 sonunda eksi yüzde 3,5 olması beklenirken, 2021 için hedef bu oranı eksi yüzde 1,9'a kadar çekmek olarak belirlendi.
9-BÜTÇE AÇIĞI
Covid-19 pandemisi dünya genelinde devletlerin bütçe açıklarını artıran bir etki yarattı. Bu dönemde ülkeler toplum sağlığı ve ekonomik işleyişin aksamaması adına büyük bütçe açıklarını göze alan politikalar izledi. Türkiye'nin bütçe açığı da 2020'nin 11 ayında yüzde 42 artışla 132 milyar TL olarak gerçekleşti.
Ekonomi yönetiminin pandemi döneminde sektörlere yönelik vergi indirimleri ve vergi tahsilatlarının ötelenmesini içeren uygulamaları, vergi gelirlerinde ciddi azalmaya neden oldu. Bunun sonucunda 2020'nin tamamı için hedeflenen bütçe açığı miktarı temmuz ayı itibarıyla aşılmış oldu.
Pandemi ile birlikte güncellenen OVP'de bu yıl için bütçe açığının GSYH'ya oranı tahmini yüzde 2,9'dan yüzde 4,9'a revize edildi. OVP'de 2021 için yüzde 4,3, 2022 için yüzde 3,9, 2023 için yüzde 3,5 açık öngörüldü. Aralık ayında gerçekleştirilen 2021 bütçesi görüşmelerinde ise 2021 için 245 milyar dolarlık bütçe açığı hedefi konuldu.
10- DÜNYA EKONOMİSİ
2020 başında önce Çin'de başlayan, ardından hızla dalga dalga dünyaya yayılan Covid-19 pandemisi gelişen Asya ekonomilerinden ABD'ye, Avrupa ülkelerinden Afrika'ya kadar tüm yerkürede etkisini hissettirdi. Başta hizmet, ulaştırma, lojistik, turizm sektörleri olmak üzere, dünya ticaretinde eşi görülmemiş bir durgunluk yaşanırken, pek çok uluslararası kurum küresel ekonominin 2020'de yüzde 5 civarında küçüleceğini öngörüyor. Yılın ikinci yarısında özellikle Çin ekonomisindeki toparlanma beklenenden daha hızlı gerçekleşti.
Buna karşın küresel ekonominin pandemi öncesi performansını yakalaması konusunda yaşanan aksaklıklar ise devam ediyor. Yine de gelişmiş ekonomilerde beklenenden daha iyi gelen ikinci çeyrek gayrisafi yurt içi hasıla verileri, gelişmekte olan ülkelerde ise üçüncü çeyrek ile birlikte görülen ekonomik hareketlilik yakın geleceğe dair beklentileri nispeten olumlu bir çizgide tutuyor.
Ancak son 30 yılda küresel yoksulluğa karşı verilen mücadelede elde edilen kazanımların pandemi ile birlikte büyük oranda kaybedileceğine dair endişeler artıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), 2021'de küresel büyümenin yüzde 4,4 olarak gerçekleşeceği tahmininde bulunurken, OECD ise 2021 için yüzde 4,2'lik büyüme tahmini yapıyor.