TALAT YEŞİLOĞLU
[email protected]
Dövizdeki sert dalgalanmanın en büyük sorumlusu olarak gösterilen Merkez Bankası'nda, 1994, 1997, 1998, 2001 krizlerini birebir yaşayan kaldı mı? Yoksa, emekli olsunlar diye ek olanaklar mı tanındı? Hem de kısa bir süre önce!
1994'te yaşadığımız krizi, dönemin Başbakanı ve Hazine Müsteşarlığı'nı 'tedviren' yürüten bürokrat yarattı, diyebiliriz. Dönemin Merkez Bankası Başkanı, halen dünyanın en iyi iş okullarından biri olan Wharton'da akademisyenlik yapan Prof. Bülent Gültekin, Ocak 1994'te yüzde 13,5 civarında bir devalüasyon yapmış ve istifa etmişti. 2
9 Mart 1994'te yapılan yerel seçimler öncesinde alınması gereken önlemleri almamanın faturası, 5 Nisan Kararları'yla ödendi! Ayrıntılarına girmeyeceğim, yerim de yok zaten. Arzu eden internete girer ve bu kararların ayrıntılarına bakar.
1997 krizi, Uzakdoğu'dan kaynaklandı, tsunaminin etkisi Pasifik, Hint Okyanusu derken bize de yansıdı. 1998'de kuzey komşumuz Rusya, "Borçlarımı ödeyemiyorum" dedi. 1999'da depremle yıkıldık! Mali depremin öncüsü Kasım 2000'de Demirbank'tı. Esas yıkıcı etki Şubat 2001'de geldi.
Sonuçta iç veya dış etkenler devreye girdi ve Türkiye ekonomisi fırtınalardan etkilendi, ekonominin aktörleri, sokaktaki insanlar ciddi bir bedel ödedi. Fırtınaları kendi elleriyle yaratan, geldiği halde önlem almayan hükümetleri oluşturan siyasi partiler, aktörler de öyle_
Fırtınanın kusursuz olacağı belliydi, tarihi de belliydi. Etkilerini yaşamaya başladık. Piyasalar sert dalgalandı, hamle üstünlüğünü piyasa oyuncuları aldı, 'kurumsal hafıza'sı zayıflayan Merkez Bankası seyretti. Bedeli de ağır oldu. Geçmişte bu köşede yer verdiğimiz gibi, sorumluluktan kaçınanlar, sonuçlarından kaçınamadı! Dövizdeki yükselişin bedelini de Türk iş dünyası, 80 milyon insan ödüyor.
Bu kadar sert yükseliş duruldu mu? Kimsenin önünde kristal küre yok! Tahminler, öngörüler, beklentiler, moralite, döviz borçlarını ödeme ihtiyacı, yükseliş beklentisiyle yeniden dövize sarılanların olduğu bir ortamda her şey mümkün. Talip ve Ceren, ne gündüzü ne de geceleri kalan piyasa oyuncularıyla konuştu ve kapak haberimizi kaleme aldı.
Bugünlerde en çok gereksinim duyduğumuz şey, doğru iletişimdir. Seçim dönemindeyiz, farkındayım. Ama ekonomik aktörlerle, yatırımcı, sokaktaki insanlarla iyi iletişim kurulmaz, doğru mesajlar verilmezse, moralitemiz daha da bozulabilir.
Ben her şeye rağmen, iflah olmaz bir iyimserim. Türkiye'nin eski dinamik yapısına dönebilecek yetenek, potansiyel ve fırsatlar taşıdığına inanıyorum. Doğru iletişim, kadro ve kararlarla bu mümkün... Yeter ki deneyelim...
İletişimin iyi kurulduğu bir hafta diliyorum.