Capital, Ekonomist ve Start Up dergileri tarafından 2012'den bu yana düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi kapsamında düzenlenen panelin konuşmacıları Bilkent Üniversitesi, İktisat Bölümü Merkez Bankacılığı ve Finansal Piyasalar Profesörü Prof. Dr. Ali Hakan Kara, HSBC
Global Baş Ekonomisti Janet Henry, Missouri Üniversitesi F. A. Hayek İktisat Tarihi Profesörü Prof. Max Gillman ve Ekonomist, Yunanistan Eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis oldu.
Janet Henry: ABD'de faiz oranları açısından 'rollercoaster' etkisi yaşanıyor
Panelde konuşan HSBC Global Baş Ekonomisti Janet Henry, değişen jeopolitik durumların kötümserliğe neden olduğunu ve bu nedenle tedbirli olunması gerektiğini söyledi. Henry, şu ifadeleri kullandı:
"Avrupa durağan bir dönemde. Geçen yılın 2. kısmında bazı şeyler zayıftı. Her şeye rağmen bazı ekonomilerde büyüme görüyoruz. ABD’de son iki yıldır ekonomide bir büyüme ve dayanaklılık var. ABD’de hala bir resesyon öngörmüyoruz. ABD büyümeye devam ediyor, enflasyon azalıyor. Bunlar da yatırım harcamalarını ABD’ye geri getiriyor. ABD’de enflasyonun düşüşüyle tüketici harcamaları arttı ve bu düşüş konut pazarına da yardımcı oldu. Ama bunun uzayan bir döngü olacağını düşüyoruz. 2025’te de global ekonominin durumu 2024’e benzer olacak gibi duruyor." dedi.
ABD'de faiz oranları açısından tam bir 'rollercoaster' etkisi yaşandığını ifade eden Henry, "Önümüzdeki aylarda da belirsizlik devam edecek gibi duruyor." diye konuştu.
Yanis Varoufakis: 'Euro bir hata oldu' diyemedik
Ekonomist, Yunanistan Eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis, Avrupa Birliği'nin (AB), bir Alman iş modeline dayandığını ve stabilize edici bir özellikte olmadığını kaydetti. AB'nin Yunanistan kadar kötü durumda olan bir devleti finanse ettiğini anlatan Varoufakis, Her biri ötekinden daha kötü olan bir dizi hata yaptık. Örneğin; 'Euro bir hata oldu' diyemedik. 2009-2010 krizinde Yunanistan'ın 290 milyar dolar olan borcu bugün 400 milyar dolara yükselmiş durumda." diye konuştu.
Prof. Dr. Hakan Kara: Para politikası rahat bırakmalı
Bilkent Üniversitesi, İktisat Bölümü Merkez Bankacılığı ve Finansal Piyasalar Profesörü Prof. Dr. Ali Hakan Kara da, "Tahmini zor, belirsizliklerin çok fazla olduğu bir küresel ekonomik konjonktür söz konusu. Kariyerimde ABD ekonomisinde hiç görmediğim şeyler oluyor. ABD'de bu yılın başında 6 faiz indirimi öngörülüyordu. Ancak ABD'de faizler uzun bir süre yüksek kalacak gibi duruyor. Yüksek borçluluk ortamında yüksek faizler, borçluluk durumunu olumsuz etkiliyor. Türkiye'nin hane halkı ve kamu borçluluğunun çok yüksek olmaması ise bu noktada bir avantaj." diye konuştu.
OVP'nin uygulanabilirliğinin çok kritik olduğunu kaydeden Kara, şöyle devam etti:
"Çünkü Türkiye, bu bölgede çok önemli bir potansiyele sahip. Mayıs 2023-Mart 2024 seçimleri arasındaki dönemde tüm yük para politikası üzerindeydi. TCMB, gecikmeli de olsa üzerine düşeni yapıyor. Bence artık para politikası rahat bırakmalı; maliye politikasına, kamu tarafındaki iyileştirmelere ve bütüncül politikalara odaklanılmalı.
Maliye politikası tarafında; verginin tabana yayılması, kayıt dışılığının önlenmesi ve en önemlisi kamu tasarruflarının hayata geçirilmesi ve kamu yönetiminin reformu şart. Yatırımcı güveninin istenen şekilde sağlanamamasında kamu tasarruflarının yeterli görülmemesi ve bu konuda oluşan güvensizlik çok önemli bir neden oluşturuyor.
'Kurumsal reformlar' başlığı altında ise TCMB Başkanının görev süresinin güvence altına alınması önemli bir konu. Bu güvencenin sağlanması, risk priminizi anında en az 50 baz puan düşürebilir. Yine enflasyonun ölçümlenmesi konusunda kamuoyunda oluşan güvensizliğin ortadan kaldırılması ve güven tazelenmesi gerekiyor."
Gillman: Türkiye'de faiz oranı enflasyonun üzerine çıkmalı
Missouri Üniversitesi F. A. Hayek iktisat Tarihi Profesörü Prof. Max Gillman da ise konuşmasında Covid-19 krizi sonrasında enflasyonun küresel olarak yayıldığını belirterek, “Bu kadar ülke Covid-19 ile mücadele ederken harcama krizine girdi. Türkiye’de deprem de yaşandı şubat ayında. Bu da bazı parasal ihtiyaçları beraberinde getirdi." dedi.
ABD’nin 2001'de yaşanan terör saldırısından sonra da dramatik bir şekilde para arzını artırdığını anımsatan Gillman, "Amacı da aslında küresel finans sektörünün çöküşünü engellemekti. Ama bunu 3 yıl boyunca artırmayı sürdürdüler. Faiz oranları da düşüşe geçti. Para arzını artırdığınız zaman faiz oranları düşer. Ama enflasyon oluştuğunda enflasyon oranıyla faiz oranlarının uygun hale gelmesi lazım. Faiz oranı enflasyon oranının altına düştü 3 yıl boyunca, 2002-2004 yıllarında. Sonra da hadi faiz oranlarını artıralım dediler. 3 yıl boyunca yüzde 1’den mortgage almışlardı. Sonra değişken faiz oranları olan mortgage’lar yüzde 4’e çıkınca etkilendi. Bütün bu faiz oranları bir anda artınca 2008 yılında bu kriz yaşandı." dedi.
Gillman, Türkiye'de faiz oranının enflasyonun üzerine çıkması gerektiğini belirterek, "En önemlisi de Türkiye'nin batının finans sistemine güvenmesi ve entegre olması lazım." diye konuştu.