Türkiye’de ihracat kredisi kuruluşları üzerinden toplamda 1,6 milyar dolarlık finansmanın harekete geçirilmesine yardımcı olarak yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması girişimlerini desteklediklerini söyleyen GE Verona Finansal Hizmetler Birimi Sermaye Piyasaları Küresel Lideri Uday Mathur, “Genişletilmiş ekipman tedariki ve hizmet paketleri ile Türkiye'nin güneş enerjisi kapasitesine 2,8 GW’lık katkıda bulunduk. Türkiye'nin enerji hedeflerine ulaşması için daha fazlasını sunmaya hazır ve kararlıyız” diyor.
General Electric’in 130 yıllık mirasını ve enerji alanındaki faaliyetlerinin kolektif gücünü bir araya getirerek kullanan bağımsız bir şirket olan GE Vernova, global olarak elektrifikasyona odaklanırken aynı zamanda onu karbonsuzlaştırmayı hedefliyor. 100'den fazla ülkede yaklaşık 75 bin çalışanı, 54 bin civarında rüzgar türbini ve 7 bin gaz türbini ile GE Vernova'nın teknoloji tabanı, dünya çapında enerji geçişinde anlamlı bir rol oynuyor. General Electric’in Türkiye’de 1948 yılında başlayan faaliyetlerinin mirası üzerinde büyüyen GE Vernova, tüm müşteri ve paydaşlarıyla güçlü işbirliği içinde teknolojiye ve yerel yeteneklere yatırım yaparak Türkiye’nin enerji geçişine katkı sağlıyor. GE Vernova bugün, Türkiye'de elektriğinin yüzde 25'ini üretmenin yanı sıra enerji sektörünün dönüşümünde de hayati bir rol oynuyor. Türkiye, için de çok yönlü zorluklar barındıran enerji geçişini sağlamaya yönelik açılı çözümler oluşturmak için güneş, rüzgar ve hidroelektrik santrallerden gaz türbinlerine, elektrifikasyon yazılımlarından finansal hizmetlere kadar GE Vernova’nın farklı faaliyet alanlarındaki kabiliyetlerinden faydalanıyor.
Türkiye'nin enerji hedeflerine ulaşması için daha fazlasını sunmaya hazır ve kararlı olduklarını söyleyen GE Verona Finansal Hizmetler Birimi Sermaye Piyasaları Küresel Lideri Uday Mathur, sorularımızı şöyle yanıtlıyor:
Enerji projelerine yatırım yapmanın önündeki en büyük engeller nelerdir ve bu engeller nasıl aşılabilir?
Ortaya konan politika ile uyumlu olmayan, belirsiz ve tutarsız nitelikteki düzenleyici çerçeveler, özellikle gelişmekte olan ülkelerde en büyük engeli teşkil ediyor. Güçlü düzenleyici çerçeveler, sermaye yatırımı ve beklenen getiri konusunda yatırımcılara kesinlik sunar; böylelikle enerji projelerinin sermaye maliyeti düşer ve bu projeler bankalar nezdinde daha kabul edilebilir hale gelir. Devletin ayrıcalıklı iklim finansmanı sağlamasının yanı sıra kalkınma finansmanı kuruluşları ile ihracat kredisi kuruluşlarının daha fazla katılımı, sermaye açığının kapatılmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, etkili düzenlemeler, planlama ve izin süreçlerini hızlandırılması projelerin toplam maliyetini azaltabilir. İkinci bir engel olarak, karbon yakalama gibi düşük karbonlu teknolojilere ilişkin öngörülen riskleri sayabiliriz. Yatırımcılar daha yüksek getiri ve durum tespiti için daha uzun süreler talep ederler, bu da sermaye maliyetini yükseltir. Belirli yenilebilir sektörlerdeki yüksek üretim maliyetleri de fiyatları yukarı çeker. Öngörülen bu riskleri ele almak için finans paydaşlarıyla yakın ilişkiler kurmaya, enerji geçişi ve teknolojileri konusunda onları eğitmeye devam ediyoruz. İhracat kredisi kuruluşları, risk değerlendirmesi ve taahütlerine yönelik yaklaşımlarımda daha agresif olabiliyorlar. Türkiye'de de yenilenebilir enerji kaynaklarına ve genel olarak enerji geçişine yönelik güçlü bir kararlılık olduğunu görüyoruz.
Enerji piyasalarındaki dalgalanmalar finansman kararlarını nasıl etkiliyor?
Tarife garantisi ve enerji alım anlaşmaları gibi fiyatlandırma stratejileri yatırımcıların gelir akışındaki riskleri bir miktar azaltsa da, enerji piyasalarındaki dalgalanmalar emtia fiyatlarını, tedarik zincirlerini ve üretim maliyetlerini doğrudan etkileyerek, yatırım modelleri üzerinde risk oluşturuyor. İşte bu noktada ihracat kredisi kuruluşları ve çok taraflı kuruluşların üstlenmesi gereken önemli bir rol var. Ek likidite sunarak, erken aşamada finansman ve risk tahsisine erişim sağlanmasında proje oluşumunu destekleyebilirler. Uluslararası düzeydeki bu tür kamu-özel sektör ortaklıkları, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde elektrifikasyon ve karbonsuzlaştırmayı teşvik etmek için kritik öneme sahip.
Yakın dönemde enerji projeleri için kullanılan finansman modelleri nelerdir?
Enerji üretim projelerinin çoğunda lisanssız elektrik üretim modeli ve kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) aracılığıyla doğrudan kamu yatırımından faydalanılıyor. Lisanssız elektrik üretimi için iyi geliştirilmiş bir düzenleyici çerçeve gerekiyor ki bu da risk dağılımının iyi tesis edilmediği ve yönetilmediği bazı gelişmekte olan ekonomilerde bulunmuyor. Örneğin; kredi notu B+ veya B olan ülkelerde, ihracat kredisi kuruluşları çözümü ve KİT modeli ile ortalama yüzde 5 ila 7 arasında toplam finansman maliyeti oluşurken, lisanssız elektrik üretimi modeliyle yüzde 16'dan fazla özsermaye maliyeti ortaya çıkıyor. Şebeke altyapısı, küçük ölçekli güneş enerjisi, batarya enerjisi ve rüzgar enerjisi projelerinin dahil olduğu diğer alanlarda kurumsal finansman birincil model olmaya devam ediyor. Karbon yakalama, hidrojen vb. düşük karbonlu yakıtlar , küçük modüler reaktörler ve batarya depolama gibi daha yeni teknolojilere baktığımızda ise yüksek ön teknoloji ve proje takvimi riskleri ile artan maliyetler nedeniyle daha fazla özsermaye hissesi gerekiyor. Bir başka yol da ihracat kredisi kuruluşları ile kalkınma finansmanı kuruluşlarının birlikte hareket ettiği anlaşmaların sayısını artırmak. Sayıları artmakla birlikte bu tür işbirlikleri henüz yeterli düzeyde değil ve ortak katılımdan gelen likiditeye ihtiyacımız sürüyor. Bu kuruluşlar, ortak durum tespiti yapıp üst düzey kıdem konularında anlaşmaya vararak rekabetçi fiyatlandırma ile iş takvimini aksatmadan verimli bir şekilde çalışabilir ve böyle örnekler mevcut.
Türkiye'deki enerji geçişi çalışmalarında GE Vernova'nın oynadığı rolü açar mısınız?
İhracat kredisi kuruluşları üzerinden toplamda 1,6 milyar dolarlık finansmanın harekete geçirilmesine yardımcı olan finansal hizmetler birimimiz, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının, özellikle de güneş enerjisinin toplam payının artırılması girişimlerini desteklemeye devam ediyor. Türkiye, 2017-2027 yıllarını kapsayan 10 yıllık dönemde 10 gigavatlık güneş enerjisi kapasitesini devreye alma taahhüdünün bir parçası olarak yenilenebilir enerji kaynaklarını sürekli genişletirken, GE Vernova genişletilmiş ekipman tedariki ve hizmet paketleri ile Türkiye'nin güneş enerjisi kapasitesine 2,8 gigavatlık katkıda bulundu. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Türkiye’nin güneş enerjisi kapasitesinde 2035 yılına kadar yaklaşık yüzde 500'lük bir artış öngörüyor. GE Vernova olarak biz de Türkiye'nin enerji hedeflerine ulaşması için daha fazlasını sunmaya hazır ve kararlıyız.
Yenilenebilir enerji projelerinin finansmanında en çok hangi kaynaklar kullanılıyor?
Enerji geçişi son derece zorlu bir süreç ve her yıl büyük miktarda finansman gerektiriyor. Güçlü bir enerji geçişini mümkün kılmak için yılda yaklaşık 5 trilyon dolara ihtiyaç var ve bu da küresel GSYH'nin yüzde 5'ine tekabül ediyor. Geçtiğimiz yıl bu talebe yönelik rekor düzeyde finansman kullanımına ulaşılsa da, bu miktar hala küresel GSYH'nin yüzde 1,7'sine denk düşüyor. Her ülkenin yatırım yapacak sermayeye sahip olmadığı ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinin küresel GSYH'nin yüzde 70'ini oluşturduğu dikkate alındığında, bu ülkelerin kendi GSYH'lerinin yaklaşık yüzde 7,5'i kadar yatırım yapması gerekiyor. Bu da çok büyük bir rakam olup, sağlık harcamalarının COVID-19 salgınının ilk yıllarında ulaştığı seviyeye denk geliyor. Karşı karşıya olduğumuz iklim riski seviyesi nedeniyle, enerji geçişi için COVID-19 salgını sırasında kaydedilen sağlık harcamalarıyla aynı aciliyete ve aynı yoğunluğa ama çok daha uzun yıllar boyunca ihtiyacımız var. Böylesi bir zorlukla karşı karşıyayız. Yenilenebilir enerji finansmanında en çok kullanılan yöntemlerden bahsetmek gerekirse, ticari kaynaklardan sağlanan finansman, genel olarak enerji yatırımlarının yaklaşık yüzde 73'ünü desteklerken, kamu finansmanı gelişmekte olan ekonomilerde yenilenebilir enerji projeleri ve altyapı çalışmaları için kilit bir unsur olmaya devam ediyor.
Gelişmekte olan ülkelerdeki enerji projeleri için finansman kaynakları neden sınırlı?
İster kamu ister özel kaynaklardan olsun, gelişmekte olan ülkelere uluslararası düzeyde çok daha az para akıyor. Ayrıca, bu ülkelerdeki enerji projeleri, siyasi riskler, düzenleyici ve döviz riskleri dahil olmak üzere çok daha fazla algılanan risk barındırıyor. Küresel düzeyde yenilenebilir enerji finansmanının üçte ikisi özel sektörden gelirken, bu riskler gelişmekte olan ülkelerin özel finansmana erişimini ciddi şekilde sınırlıyor. Kamu tarafında baktığımızda ise, Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü verileri, G20 ülkelerinin yenilenebilir enerji projelerine sağladığı kamu finansmanının yüzde 95'inin gelişmiş G20 ülkeleri ve Çin'deki projelere gittiğini, yükselen pazarlar ve gelişmekte olan ekonomilere çok az pay kaldığını gösteriyor. Bu verilerle uyumlu olarak, Türkiye'nin listenin başında olmasa bile yenilenebilir enerji üretimi ve entegrasyonu için giderek daha fazla kamu finansmanı sağladığını görmek sevindirici. Ancak, yenilenebilir enerji sübvansiyonları ile karşılaştırıldığında, Türkiye’deki fosil yakıt sübvansiyonları hala oldukça yüksek bir paya sahip.
Emisyon ticaret sistemlerinin enerji yatırımları üzerindeki etkisi nedir?
Piyasanın öncülük ettiği girişimler kayda değer bir katkı sağlamakla beraber kendi başlarına yeterli değil; politika oluşturma ve yatırım yoluyla daha fazla doğrudan devlet desteğine ihtiyaç var. Bununla birlikte, bu girişimler daha geniş ölçekteki karbonsuzlaştırma hedeflerine ulaşmada etkili oldu. AB Emisyon Ticaret Sistemi, Avrupa'daki enerji ve sanayi tesislerinden kaynaklanan emisyonların 2005-2023 yılları arasında yaklaşık yüzde 47 oranında azaltılmasına yardımcı oldu. Önümüzdeki yıllarda emisyon ticaret sistemine geçecek olan Türkiye'nin bu alandaki çabalarını da yakından takip ediyoruz. Ayrıca, bu sistemin AB'nin karbon piyasasına uyumlulaştırılmasına yönelik vizyonu çok değerli buluyoruz. Emisyon ticareti planları ve karbon politikaları, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve karbon yakalama gibi yeni düşük karbon teknolojilerinin teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması için kritik öneme sahip.
Yetersiz enerji altyapısı, projelerin finansmanını nasıl etkiliyor?
Şebeke bağlantılarının yokluğu ile mevcut iletim ve dağıtım sistemlerinin zayıflığı, yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasının önündeki temel zorluklardan biri durumunda. REN21'e göre, en az 3.000 gigavat değerindeki proje şebeke bağlantısı bekliyor ve bu sebeple uzun yıllara yayılan gecikmeler yaşanıyor. Bu durum hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomiler için bir zorluk teşkil ediyor. Enerji altyapısı, tarihsel olarak geleneksel yatırım ve işletme modellerine dayalı kamu finansmanı ve kurumsal finansmandan besleniyor. Yüksek gerilimli doğru akım iletim sistemlerinin geliştirilmesi ve bölgesel interkonnektörlere doğrudan bir geçişin yanı sıra kamu hizmet kuruluşlarunın şebeke modernizasyon planlarını uygulamalarına yardımcı olmak için daha yenilikçi finansman modellerine ihtiyaç var. Şebeke altyapı ekipmanı ve teknolojisine yönelik artan talep göz önüne alındığında, uzun vadeli çerçeve ortaklıklar, öngörülebilirlik ve standardizasyon sunan yeni bir ticari ortam yaratarak hızlandırılmış geliştirme ve süratli ölçeklendirmeye olanak tanıyabilir.
Bu arada Gebze'deki güç transformatörü fabrikamızdan da bahsetmek isterim. Yaklaşık 60 yıldır faaliyet gösteren fabrikamız, Türkiye ve tüm dünyadaki müşterilerimize şebeke çözümleri sunuyor. Transformatör üretimi yapılan ve bakım onarım hizmetleri sunulan fabrikamız, bölgedeki en büyük test laboratuvarının bulunduğu bir Ar-Ge merkezine de sahip.
Sizce geleneksel yakıtlar ve yenilenebilir enerji kaynakları arasında finansal tercihler nasıl değişiyor?
Son yıllarda ticari bankalar, ihracat kredisi kuruluşları ve kalkınma finansmanı kuruluşlarının geleneksel enerji projelerini finanse etme konusunda artan bir isteksizliği olduğunu görüyoruz. Ancak bunun sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Halihazırda elektriğe erişimi olmayan yüz milyonlarca insan var ve bu da sosyal ve ekonomik kalkınmanın önünde büyük bir engel oluşturuyor. Evet, iklim değişikliğiyle mücadele etmeliyiz, ancak doğalgaz örneğinde olduğu gibi güvenilir enerjiyle gelecek temel sosyal kalkınmayı arzulayan yüz milyonlarca insanı görmezden gelemeyiz. Bunun yanı sıra doğazgaz, yoğun kömür ve fosil yakıttan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının ikame edilmesinde ve enerji güvenilirliğinin sağlanması için yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesinin desteklenmesinde önemli bir rol oynayacak. Doğalgaz olmadan, net sıfır karbon hedeflerine zamanında ulaşmayı riske atmış oluruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarını ve gelecekteki düşük/sıfır karbon teknolojilerini desteklemek için de doğalgaza ihtiyacımız var. Doğalgaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarını birlikte kullanarak, geçiş dönemi boyunca daha düşük kümülatif emisyon üretip, net sıfıra giden yolda emisyon azaltımı sağlayabiliriz. Finans kuruluşlarını ve yatırımcıları, Paris Anlaşması doğrultusunda mevcut fırsatları değerlendirken doğalgaz için dengeli bir yaklaşım geliştirmeye davet ediyoruz. Her projenin kendi bağlamında ve ilgili ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirilmesi büyük önem arzediyor.
Enerji finansmanında uluslararası işbirliğinin önemi nedir ve hangi modeller başarılı olmuştur?
Uluslararası işbirlikleri, özellikle yerli sermayenin daha az olduğu gelişmekte olan ekonomilerdeki projeler için hayati öneme sahip. Bu işbirlikleri, risk tutarını azaltır ve bir projeyi yürütmek için gerekli sermaye ve uzmanlık havuzunu genişletir. GE Vernova’nın da Türkiye’de ekipman tedariki ve finansman desteği oluşturduğu birkaç örnek mevcut. 390 megavatlık elektrik üretim kapasitesiyle Niğde, Gaziantep ve Şanlıurfa dahil olmak üzere birden fazla şehre yayılan Türkiye'nin ikinci en büyük güneş enerjisi projesi, İngiliz Standard Chartered Bankası’nın Birleşik Krallık ve Polonya’nın ihracat kredisi kuruluşları UKEF ve KUKE garantörlüğünde bu yıl sağladığı 249 milyon avroluk krediyle destekleniyor. GE Vernova, bu proje kapsamında inverter istasyonları, enerji santrali kontrolörleri ve diğer kritik ekipmanların tedarik ve kurulumunu gerçekleştirecek. Proje tamamlandığında, Türkiye'de yılda 65 binden fazla hane güç vermek için gerekli enerjiye eşdeğer düzeyde yenilenebilir elektrik üretilebilecek. Kalyon Enerji'nin sahip olduğu ve Türkiye'nin en büyük güneş enerjisi projesi olan Kalyon 1,35 gigavat kurulu gücüyle Karapınar Projesi; Türkiye’deki çeşitli paydaşların, Türkiye’de faaliyet gösteren birden fazla kredi kuruluşunun, proje finansmanı için gerekli krediyi sağlayan Amerikan yatırım bankası JP Morgan’ın ve Birleşik Krallık’ın ihracat kredisi kuruluşu UKEF’in dahil olduğu büyük ölçekli bir proje finansmanını gerektiren bir başka uluslararası işbirliğinin önemli bir örneğini temsil ediyor. Bu kapsamda GE Vernova Finansal Hizmetler Birimi, 217 milyon sterlin büyüklüğündeki alıcı kredisi desteği için UKEF’in garantörlüğünü kolaylaştırdı. GE Vernova, ayrıca, FLEXINVERTER güneş enerjisi teknolojisini ABD dışında ilk kez kullanarak Türkiye’nin enerji geçişi hedeflerine verdiği desteklere bir yenisini ekledi.
KAMU FİNANSMANINA ÖNEMLİ ROL DÜŞÜYOR”
“Özellikle yeni teknolojiler söz konusu olduğunda, devletlerin ve kamu finansmanının rolünü göz ardı etmemeliyiz. Günümüzün gelişmiş ekonomilerindeki büyük enerji altyapıları hep devlet tarafından finanse edildi. Teknoloji riskleri ve yüksek ilk yatırım maliyetleri, özel sektörün bilhassa uzun mesafeli interkonnektörler, küçük modüler nükleer reaktörler ve karbon yakalama gibi teknolojiler için gerekli taahhütlerde bulunmasını zorlaştırdığında kamu finansmana önemli bir rol düşüyor. Bu teknolojiler olgunlaşmaya başladığında maliyetlerin düştüğünü ve özel sektörün devreye girdiğini daha önce gördük. Yenilenebilir enerjide de böyle oldu ve gelişmekte olan teknolojilerde benzer şekilde gerçekleşeceğini umuyorum.”
"DOĞALGAZ PROJELERİNİN FİNANSMANINDA GERİ ÇEKİLME SÖZ KONUSU"
“Ticari bankalar, ihracat kredisi kuruluşları ve kalkınma finansmanı kuruluşları tarafında doğalgaz projelerinin finansmanına yönelik bir geri çekilme söz konusu. Bununla birlikte, bu projeler uygulanmaya hala devam ediyor. GE Vernova olarak Vietnam ve Irak’ta dahil olduğumuz iki örnek mevcut. Ancak bu yavaşlama, güvenilir enerjiyle birlikte gelecek temel sosyal kalkınmayı arzulayan yüz milyonlarca insan olduğu gerçeğinin ıskalandığını gösteriyor. Enerji projelerine yönelik yatırım kararları her ülkenin gereksinimlerine ve koşullarına göre verilmeli. Gelişmekte olan bir ülkedeki bir projeyi gelişmiş bir ekonominin önceliklerine göre değerlendirmek adil değil ve kötü sonuçlara yol açabilir.”