Yerinde yaşlanma modeli kurgulanmalı

27 Ekim 2022 | 12:37

Dünya nüfusunun giderek yaşlanması yeni ihtiyaçlar doğuruyor. Ülke ekonomileri yaşlı nüfusun ihtiyaçlarına göre şekillenmeye başladı. 65+Yaşlı Hakları Derneği Başkanı Gülüstü Salur, “Yerinde yaşlanmayı sürdürülebilir kılacak ekonomik modeller kurgulanmalı" diyor.





LEVENT GÖKMEN DEMİRCİLER
lgokmen@ekonomist.com.tr





Sağlık alanındaki gelişmeler insan yaşamının uzamasına neden olurken dünya nüfusu giderek yaşlanıyor. 65 yaş ve üzerinde yaklaşık 8 milyon kişinin yaşadığı ülkemizde de yaşlı nüfus her geçen yıl artıyor. İstatistikler, 2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 22'sinin 65 yaş ve üzeri olacağını gösteriyor.





Bu olgu, 'Gümüş Ekonomi' olarak adlandırılan yaşlı ekonomisi kavramını artan bir hızla toplumun ve yönetimlerin gündemine dahil ediyor. Ülkemizde de Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı geçtiğimiz aylarda şura ve çalıştaylar düzenleyerek konuyu kapsamlı bir şekilde ele almıştı.





Biz de ülkemizde yaşlı haklarını korumak ve bu alanda çalışmalar yapmak üzere kurulan 65+Yaşlı Hakları Derneği Başkanı Gülüstü Salur ile yaşlı ekonomisini konuştuk.





Dünyada ve Türkiye'de yaşlılık ekonomisinden bahsedebilir misiniz?
Price Waterhouse'ın Golden Age İndeks Raporu verilerine göre, OECD ülkelerinde 55 yaş üstü nüfus 2050'ye kadar yüzde 50 büyüyüp 538 milyon kişi olacak.





Hepimiz uzun yaşamak istiyoruz ama bunun ekonomik bedelleri var. Sağlık, sosyal hizmet ve emeklilik sistemlerine büyük yük binecek ve bu nedenle emeklilik yaşının ertelenmesi, sağlıklı ve aktif yaşlanmanın teşvik edilmesi gerekecek.





Yaşlıların çalışma hayatının içinde kalmasının ekonomik değeri nedir?
Çalışma çağındaki 100 kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı Türkiye'de yüzde 13 ve giderek artıyor. Dünyada 55 yaş üstü çalışanların işgücünde kalmasının 3,5 trilyon dolarlık bir ekonomi yaratması bekleniyor.





Türkiye'de 55-64 yaş aralığında çalışan oranı yüzde 34 iken OECD ortalaması yüzde 60. Yeni Zelanda'da ise bu oran yüzde 78'i buluyor. Biz de oralara çıkarsak gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) katkı sağlıyor. İleri yaşta kadın çalışan sayısı çok düşük, bunu da artırmak gerekli. O da GSYH'ye katkı sağlayacaktır.





Türkiye'de 55-69 yaş arası çalışan oranı yüzde 78'e çıkarılırsa 100 milyar dolarlık bir GSYH artışı sağlanabilecek. Bu yaş grubunda özellikle kadın istihdam oranının daha düşük olduğuna ve yaşlı, yalnız, yoksul ve kadın olmanın ülkemiz için büyük bir sorun olduğuna dikkat çekilmeli. Her yaşta kadın istihdamı teşvik edilmeli.





“YAŞLILIK EKONOMİSİ ÜZERİNE ÇALIŞIYORUZ”
65+Yaşlı Hakları Derneği ne yapıyor?

“Dernek olarak yaşlılık algısı, yaşlı hakları, yaşlı hukuku, yaşlılık ekonomisi, teknoloji, mimari, iletişim ve elbette sağlık alanlarında araştırmalar yapıyoruz, eğitimler veriyoruz, modellemeler üzerinde çalışıyoruz. Ekonomi tarafından bakacak olursak, yaşlanmayı hastalıklar, bakıma muhtaç olma hali, düşkünlük ile özdeşleştirirsek, yaşlı ekonomisini sadece sağlık, bakım ekonomisi, yaşlıya hizmet ve ürün satma ekonomisi olarak kurgulamamak gerekir. Yaşlanmayı aktif, üretimin içinde, hayatın içinde kurgularsak zaten yaşlanırken insanlar hem sağlıklı hem de refah içinde olma imkanı bulacaklardır.”





Yaşlı nüfusun taleplerini karşılamak için sizce neler yapılmalı?
20-22 Şubat'ta Ankara'da birinci Yaşlılık Şurası yapıldı. Aktif yaşlanma, bakım ekonomisi, yaşlı bakım hizmetleri ve yaşam kalitesi, yaşlı dostu kentler ve yerel yönetimler, yaşlı hakları, yaşlılık ekonomisi komisyonlarınca raporlar hazırlandı.





Burada strateji geliştirme ve sistem kurma amaçlı birçok seçenek masaya yatırıldı. Tabi doğal olarak yaşlılara daha yüksek maaş bağlansın, erken emeklilik, sosyal haklarda iyileştirme olsun gibi öneriler de vardı. Beklenen ömür 80-90'ları bulacaksa kimse 50'li yaşlarda emekli olup çalıştığından da daha uzun süre, belki 40 yıl devletten hem emekli maaşı hem de sağlık ve sosyal haklar beklemesin.





Dünyanın en büyük ekonomileri bile bu yükün altına giremiyor. Üretime katkıda bulunmayı erken bırakıp genç çalışanların sırtına bu yükü yükleyemeyiz. Rakamlar gösteriyor ki, ya uzun yıllar çalışma hayatının içinde bulunulacak ya da yoksul bir emeklilik dönemine razı olunacak. İnsanların emeklilik yaşını zorunlu olarak geciktirmek yerine esnek çalışma yöntemleriyle kendi istekleriyle üretimin ve işgücünün içinde kalmaları gerekecek.





Türkiye nüfusunun yaşlanmasının yarattığı fırsatlar ve tehditler neler?
Nüfusun yaşlanmasının yarattığı en büyük fırsatlar kişisel düzeyde uzun ömürlü olmanın verdiği yaşama sevinci, tecrübenin sağladığı zenginlik ve bilgelik oluyor. Tehditler ise ömür 10 yıl uzuyorsa bunun üç yılı sağlıklı yedi yılı kronik hastalıklarla geçen yıllar olabiliyor. Dolayısıyla başta kronik hastalıkların yol açtığı, emeklilikle birlikte üretimden ve toplumsal hayattan uzaklaşmayla birlikte gelen yalnızlık ve yoksulluk. Türkiye'de yaşlıların yüzde 28'si yani dört yaşlıdan biri yoksul.





Yeni projeleriniz var mı?
Yaşlıları finansal suistimallere karşı koruma çalışmaları yapıyoruz. Bu amaçla Bankalararası Kart Merkezi (BKM) ile kamu spotu ve eğitim videoları hazırladık. Yakında televizyonda yayınlanacak. Teknoloji çok ilerledi, birçok şey dijital dünyada yaşanıyor. Yaşlıları buna dahil edemiyorsak başka birine bağımlı hale gelebiliyorlar.





Dijital kapsayıcılık, yaşlılık ve teknoloji eğitimleri yapıyoruz. Yaşlılara akıllı telefon kullanımı eğitimi veriyoruz. İTÜ'den Prof. Dr. İpek Ilkkaracan Ajas ve Doç. Dr. Derya Gültekin Karakaş ile birlikte yaşlı istihdamı, yaşlı bakımı konusunda yapılacak çalışmaların makro ekonomiye etkilerini araştıracağız. 1-2 yıl sürecek bir çalışma bu. Yaşlı bakım alanında ciddi bir kayıt dışı hareket var, onların da hesaplanması lazım.





Yaşlılar için geliştirilen modeller hakkında neler düşünüyorsunuz?
Yaşlılık ekonomisini canlı kılacak şey sadece hizmet sektörüne genç eleman yetiştirmek olmamalı. Yaşlı Bakımevi, 3. Yaş turizmi ve Yaşlı Kasabaları açmanın öncelik olmaması gerekir. Yaşlılar bu modellerde o kadar mutlu olmuyorlar.





En büyük mutluluk kaynağı aileleri ve diğer kuşaklarla etkileşim. Yaşlı yaşam alanları yaşlı depoları olmamalı, hayatın içinde yaşlanmak mümkün olmalı. Mutlaka yerinde yaşlanma modelini sürdürülebilir kılacak ekonomik modeller kurgulamalıyız. Yaşlılarla ilgili sosyal hizmetlerde, bakım işlerinde kooperatifleşme gibi modeller oluşmalı.





15 yıl bakılan yatalak hastalar var. Türkiye'de uzun süreli bakım sigortası yok, bu bir an evvel başlamalı. Yaşlı bakımında kaliteli hizmet verecek insan kaynağının artırılması, yaşam kalitesini artırıp istihdama olumlu yansıyacaktır. İnsanlar emekli olduktan sonra ikinci kariyer düşünebilmeli. Bunun için yeni seçenekler, çalışma hayatında teşvikler gerek. İleri yaşta öğrenmeli ve öğretmeye devam etmeliler.