İzmir'in tarım nüfusu kırsal kalkınmayla artıyor

27 Ekim 2022 | 11:57
İzmir, tarımsal kalkınma modeliyle öne çıkıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "Böylece tarımsal nüfusta artış eğilimi yakaladık" diyor. Kocaoğlu, diğer projeler için de gelir yaratılması sayesinde finansmanda sorun yaşanmadığını vurguluyor.

TALAT YEŞİLOGLU
tyesil@ekonomist.com.tr

Aziz Kocaoğlu, ekim ayı başında İzmir'de yeniden belediye başkanı adayı olmayacağını açıkladı. Yani üç dönemdir sürdürdüğü başkanlık görevini Mart 2019 yerel seçiminin ardından devredecek.

Kocaoğlu, Türk siyasetinde önemli bir figür olmasının yanında İzmir'de gerçekleştirdiği projelerle de önemli bir isim. Özellikle de geliştirdiği kırsal kalkınma modeli başka belediyeler tarafından örnek alınmış durumda.

Başta Tire Süt Kooperatifi olmak üzere, önemli markalar, işletmelerin büyümesinde önemli bir rol oynadı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile kırsal kalkınma modelini ve finansman konusunu konuştuk.

Türkiye'de tarım sektörü küçülme eğiliminde ama İzmir'de siz tam tersini yapıyorsunuz. Bu nasıl oldu?
Tarım uzun yıllardır ihmal edilmiş bir sektör. Sanayi = kalkınma modeliyle tarıma önem verilmemesi, ülkenin en büyük handikaplarından biridir. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olunca da tarımı İzmir'de kalkındırmak istedik. Biz önce el yordamıyla çalışmalar yapmaya başladık. Kooperatiflere destek verdik. Katılımcı bir anlayışla sahaya inerek, vatandaşlara sorarak, o bölgenin eski mesleklerini, doğasını, varlıklarını ayrı ayrı değerlendirerek, ne yapılırsa buraların ekonomik olarak kalkınacağını tespit ettik. Belirlediğimiz yol haritasıyla öncelikli olandan başlayarak destek vermeye başladık.Projenin özü bu.

Bundan sonra nasıl ilerlediniz? Hangi noktalara geldiniz?
Tüm paydaşlar acemilik dönemi yaşadık, proje dört yılda oturdu. Ancak edindiğimiz deneyimle Gediz Bakırçay bir yıl, Küçükmen-deres bir yıl sürdü. O yol haritalarını aldık, uygulamaya başladık. Bugüne kadar bizim dağıttığımız 13-14 bin koyun ve keçi var. Kadınlara 30 koyun verdik. Hem ev işini hem koyun işini birlikte yürütebiliyor. Böylece asgari ücret kadar gelir elde edebiliyor. Mesela arıcılık eğitimi aracımız var. İsteyene gidip eğitim ve arıcılık malzemelerini veriyoruz. Kıyafetinden arısına, kovanına varıncaya kadar. Her yıl muhtarlar vasıtasıyla bütün vatandaşlar ne dikmek istiyorlarsa onların tespitini yapıp fidan veriyoruz. Hem kooperatifi hem de fidan dikip oradan üretim yapacak insanları destekliyoruz. 'Süt kuzusu' diye 0-5 yaş grubu çocukların beslenmesi için 135 bin çocuğun her ay evine 8 litre süt dağıtıyoruz. Urla'da çilek yoktu, şimdi Urla'da çilek üretiliyor.

Bunun yatırım, bütçe ve geri dönüş anlamında rakamlara yansıması nasıl oldu?
Biz sadece mal alarak yapmadık. Önce eğitim veriyoruz. Sonra kendisinin sahip çıkmasını ve o konuda büyümesini bekliyoruz. Tarım ciddi anlamda büyüdü. Tire'de sütler yola dökülüyordu. Sütaş Tire'ye gelip fabrika kurdu ve 600 kişi çalışıyor. Tire Süt Kooperatifi, Türkiye'nin en saygın kooperatiflerinden biri. Kooperatifin sermayesi 1 ise bugün 15 oldu. Yine Bademli Fidancılık Kooperatifi, Bayındır Çiçekçilik Kooperatifi, Bademler Urla Çiçekçilik Kooperatifi, İğdeli Peynir Kooperatifi önemli başarılara imza attı. Mesela bal paketleme tesisi kurduk.

Sizin bu çalışmaların dönüşü nasıl oldu?
Bize verilen rakamlara göre İzmir Türkiye tarımının 2,5 katı üzerinde büyüyor. Tarımdan geçinen nüfus Türkiye'de azalırken İzmir'de küçük de olsa artış var. Yani kente değil, kırsala yönelim var. Üretimi arttırıyorsunuz, bunun pazarlanması var. Paketleme tesislerinin kurulması, yaygınlaştırılması, soğuk hava depolarının kurulması, gerektiğinde ürünlerin saklanması gerekiyor. Örneğin Selçuk'ta soğuk hava deposu kurduk.

Sizin buradan hareketle önümüzdeki döneme ilişkin hedefiniz nedir?
Üretim artacak. Nitelikli ürün, her pazara girebilecek kalitede olacak. Pazarlama yolları sağlamlaştırılacak ve çiftçinin cebine fazla para girecek. Bu sadece tarımda olan bir iş değil. Sanayide, turizmde de aynı şeyi yapıyoruz. Şehri kalkındırmaya yönelik olarak her sektörde uygulamalar geliştiriyoruz. OSB'lerin altyapılarına ciddi yatırım yapıyoruz. Onların önünü açmaya çalışıyoruz. Hizmet sektöründe bugün bir Fuar İzmir diye bir yer kurduk. Şu anda 40'ın üzerinde fuar yapıyoruz. Buranın hizmet ve turizm sektörüne katkısı yılda 3 milyar TL'nin üzerinde. Bundan önce Kültür Parkı'nda bir fuar alanım vardı ama kapasitesi küçüktü, yıllık iş hacmi 750 milyon TL. Burada dört yılda rakamı 3 milyar TL'ye çıkardık. Fuarı kongre merkezi yapmak istiyoruz.

Merkezi hükümetten ne ölçüde destek aldınız? Projelerin finansmanı nasıl oluyor?
Bunların hepsini yapmak için para lazım. Ben bugüne kadar merkezi hükümetten yasal paranın dışında bir kuruş destek almadım. Ben işadamıyım. Borcuma sadığım. Belediye de borcuna sadık olacak. Temel prensip budur. Siz finans dengesini kuramazsanız itibarlı bir denge kuramazsınız. İnsanlar bize güvendiği için bu yerlerdeyiz.

İzmir-İstanbul otobanının bitmesiyle birlikte inşaat tarafında daha fazla bir hareketlilik bekliyor musunuz?
Olur tabii. Biz de hazırız. Sanayisiyle, turizmiyle her şeyiyle İzmir'i büyütmeye çalışıyoruz. Biz İzmir'i bozmamak, dengesini bozmamak için uğraşıyoruz. İş yapsın, konut yapsın ama bizim standardımızla yapacak. Bu kentin sahibi biziz. Planlama patronu İzmir Büyükşehir Belediyesi'dir. Geleceğinden de biz sorumluyuz.

"KUR ARTIŞINA KARŞI GELİR YARATAN MODELLER GELİŞTİRDİK"
“Son dönemde yaşanan kur artışının ekstra maliyetinin oluşmaması mümkün değil. Mutlaka bu yükü taşıyacağız. Türkiye'nin bu harcama ve üretim dengesizliğiyle bu krizin geleceği belliydi. Krizin geleceğini bile bile biz yatırım yaptık.

Dövizin düşük olduğu dönemde kentin bütün altyapı problemlerini hemen hemen hallettik. Geri dönüşü olan projelerde kredi aldık. Diğer projelerde kredi almadık. Hiçbir zaman sıkıntıya düşmedik. 11 km olan raylı sistemi 180 km'ye çıkardık. Aldığımız borcu gelir yaratan alanlara harcadık. Finans yapımızın bozulmamasının nedeni o.