İSPARK, 350 milyon TL cirolu bir belediye şirketi. Ağustos ayında genel müdürlüğe atanan Murat Çakır, “Yeni dönemde denetim mekanizmalarımızı geliştireceğiz" diyor. Telekomünikasyon, otomotiv ve finansta işbirliklerine açık olduklarını da söylüyor.
ARAM EKİN DURAN
eduran@ekonomist.com.tr
Dünyadaki dev metropollerin de çözülmesi en zor problemi, giderek artan trafik ve park sorunu. Türkiye'de bu sorunun en yoğun yaşandığı kent olarak ise İstanbul öne çıkıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki olarak 2005 yılından beri faaliyet gösteren İSPARK, bu sorunu hafifletmek amacıyla kurulmuş bir şirket.
İSPARK, dünyanın en kalabalık kentlerinden biri olan İstanbul'daki trafik ve park sorununu hafifletmek konusunda önemli bir işlev görüyor.
Bugün itibariyle 450 noktada 100 bin araçlık park kapasitesine sahip olan şirketin 2018 sonu cirosu ise yaklaşık 350 milyon TL.
Ağustos 2019'da İSPARK Genel Müdürü olarak atanan Murat Çakır ile şirketin yeni dönem planlarını konuştuk. Çakır'a sorularımız ve aldığımız yanıtlar şöyle:
İSPARK'ın büyüklüğünden bahseder misiniz?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin otopark hizmetini yapan iştirakiyiz. 450 noktada 100 bin araç park kapasitesine sahibiz. Sahada 2 bine yakın personelimiz çalışıyor, toplam personel sayımız ise 2 bin 200.
İki noktamız arasında yaklaşık 175 kilometrelik bir uzaklık var ve bizim arkadaşlarımız yılın 365 günü yağmur, soğuk, sıcak demeden görevlerinin başında çalışıyor.
Her ne kadar sadece otopark hizmeti veren bir şirket gibi görünsek de İSPARK markası adı altında şu anda bin 500'e yakın bisikletimiz de 150'ye yakın istasyonda hizmet veriyor. Ayrıca Ali-beyköy'deki cep otogarını işletiyoruz.
Göreve geldiğinizden bu yana ne tür icraatlarınız oldu?
Geldikten sonra yaptığımız icraatlardan en önemlisi Esenler Otogarı'nın İBB'ye devri sırasında aldığımız rol oldu. Orada gerekli hizmetlerin devamlılığının sağlanması amacıyla park alanlarında üzerimize düşen görevi yaptık.
Bununla birlikte, kendimize ödeme sistemleri ve teknoloji alanında bazı hedefler belirledik. İlk etapta çok dar ve kısıtlı bir alanda kullanılan kredi kartı ve İstanbulkart'ı tüm alanlarımızda kullanılabilir hale getirdik.
Yeni dönemde ne tür planlarınız var?
Şu anda güncel bir aplikasyonumuz var. İSPARK aplikasyonunda otoparklarımızdaki yerlerin boş ya da dolu olduğunu göstermek üzerine çalışıyoruz. Hatta bu aplikasyonun ödeme aracı olarak da kullanılabilmesi için bir çalışmamız mevcut.
Hepsini bir program dahilinde hayata geçireceğiz. Tabii bunları yaparken yeni otopark alanları da araştırıyoruz. Kullandığımız ve kullanmadığımız mevcut alanların stoğunu çıkardıktan sonra bunların değerlendirmesiyle ilgili olarak çalışmalar yapacağız.
"İKİ YENİ TEKNEPARK KURACAĞIZ"
İSPARK'ın çok bilinmeyen bir faaliyet alanı da tekneparklar ve helikopter pistleri. Şu anda elinizde kaç tane teknepark ve helikopter pisti var? Yenikapı, Sütlüce, Kısıklı ve Kadıköy'de olmak üzere dört tane helikopter pistimiz var.
Ama izin süreçleri uzun olduğu için henüz ticari olarak işletmiyoruz. Ambulans ve polis helikopterleri ile devlet erkanı iniyor. Tarabya ve İstinye koylarındaki iki tekneparkta 460 tekne kapasitemiz var. Maltepe civarında yeni bir teknepark kurmak için yer bakıyoruz. Bebek civarında da araştırmalarımız var.
Özellikle yeni otopark alanları olarak nereleri düşünüyorsunuz?
Örneğin Halkalı tren hattının bittiği noktada bir arayışımız var. Orasını da "park et devam et" sistemi olarak düşünüyoruz. Çünkü insanlar Marmaray'ın en uç noktasında araçlarını bırakarak devam etmek istiyor.
Biz de şehir içinde yeni park arayışlarımızı sürdüreceğiz ama bunun yanında "park et devam et" uygulamalarını da sürdüreceğiz. Bu tür uygulamaların şehir içi trafiğine olumlu yansıyacağını düşünüyoruz.
"Park et devam et" sistemini ne kadar geliştirirsek, metro, metrobüs veya banliyö tren hatları üzerindeki trafik o kadar rahatlayacaktır.
Siz finans ve denetim kökenli bir isimsiniz. Bu alandaki tecrübelerinizi İSPARK'a nasıl yansıtacaksınız?
Dediğiniz gibi ben mali işler kökenli biriyim ve kariyerim güçlü şirketlerde geçti. Hem denetim tarafında hem profesyonel yönetim tarafında İSPARK'a bu açıyla bakıyorum.
Mesela hedeflerimizden biri olan teknolojik altyapımızı iyileştirmemiz lazım. Bu sadece ödeme sistemleri için değil, içeride ölçümlemelerimiz, maliyet kontrollerimiz, iç kontrollerimiz, denetim mekanizmalarımız, saha denetim mekanizmalarımız gibi alanların tamamı açısından çok önemli.
Bu bize verimlilik getirecek, verimlilik geldiğinde maliyet düşük olacak, bu da finansallarımıza pozitif olarak yansıyacak. Bu aslında birbirini besleyen bir döngü.
İSPARK yakın geçmişte Sayıştay raporundaki faaliyet zararıyla gündeme gelmişti. Sizin verimlilik açısından ilk adımınız ne olacak?
İlk olarak, maliyet merkezlerimizde ne gibi kontrollerimiz var, ne gibi harcamalar yapıyoruz, bunları mercek altına alacağız. Bu benim daha önce yöneticilik yaptığım şirketlerde de ilk düsturumdu.
Önce ölçümleyeceğiz, sonra ölçümlediğimiz şeyi daha iyi yapacağız. Tabi ki bunu, "şunu kısalım, bunu kısalım" şeklinden değil de, yaratılan kaynakları hizmetlerimize nasıl yönlendirebiliriz diyerek yapacağız. Şu anda tüm operasyonlarımızı gözden geçiriyoruz. Potansiyelimizi
güçlendirmek istiyoruz.
FİNANS VE DENETİM KÖKENLİ
Murat Çakır, iş hayatına 1996 yılında EY Türkiye'nin denetim bölümünde başladı. Yıllar içerisinde Finans Yatırım Menkul Değerler, Fina Enerji Holding ve Bayraktar Grubu'nda üst düzey görevlerde bulundu. Çakır, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası ve Türkiye İç Denetim Enstitüsü Derneği üyesi.
Yeni dönemde özel sektörle farklı işbirliklerine dönük projeleriniz de var mı?
Evet, elbette bu konuda projelerimiz var. Yeni dönemde telekomünikasyon şirketleri, bankalar, otomotiv sektörü ve büyük filoları olan tüm şirketler beraber çalışmak açısından bizim radarımıza girecek.
Onlarla beraber yaptığımız işbirlikleri bize sahada kolaylıklar getirecek. Hem ücret tahsilatı konusunda hem de ödenmeyen borçların oluşmaması konusunda bir rahatlık sağlayacak. Aynı zamanda şirketlere de farklı kolaylık ve güvenceler getirecek.