Anadolu Ajansının (AA) Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü dolayısıyla hazırladığı "Türkiye'nin Asırlık Şirketleri" temalı dosya haberin altıncı bölümünde, Davut Selim'in ticari yolculuğuna yer verildi. İşte markanın yolculuğu:
1
YOLCULUK 1914'TE BAŞLADI
Yüzyıllık Markalar Derneği üyesi Davut Selim, 1914'te Mardin'de leblebi ve pekmezli tahin helva üzerine yaptığı faaliyetlerle ticarete adım attı. Leblebi ve tahin helvada şehrin lezzet sembolü haline gelen Davut Selim, ürünleri arasına cevizli pekmez helvasını da katarak yoluna emin adımlarla devam etti. 1930'da tarihi İnekler Çarşısı'ndaki dükkanından Şaarlar Çarşısı'ndaki biraz daha büyük olan iş yerine taşınan Davut Selim, 1934'te kabul edilen Soyadı Kanunu ile Ayla soyadını aldı.Davut Selim, 1951'de aynı çarşıda, şimdi merkez şube olarak anılan 4 dükkandan oluşan yerin mülkiyetini satın aldı, burada üretim ve satışı birbirinden ayırarak faaliyetini devam ettirdi.
2
109 YILDIR FAALİYETTE
Daha sonra iş yerini devrettiği oğullarıyla beraber ivme kazanan marka, 2010'da yöresel otantik bitkiler karıştırılarak hazırlanan kahve çeşitleri, badem şekeri ve çeşitli yerel ürünleri de müşterilerinin beğenisine sundu. Davut Selim markası 3. kuşaktan torunları ile Organize Sanayi Bölgesi'nde bir üretim yeri, eski Mardin'de 3, Yenişehir'de 2, Kızıltepe'de 1, İstanbul'da da bir satış yeri ve online satış ile 109 yıldır faaliyetini sürdürüyor.
3
'Cephede askerlik yaptı'
Davut Selim'in ismini de taşıyan torunu Davut Ayla, AA muhabirine, dedesinin Stefan adında ünlü bir Süryani ustanın yanında çırak olarak başladığını, askerlik çağına kadar çalıştığını, daha sonra da Kut'ül Amare Savaşı'nda bir cephede askerlik yaptığını anlattı.
4
'Annesinin altınlarıyla başladı'
Dedesinin askerlik dönüşünde ustasının Mardin'den göç etmesiyle iş arayışına girdiğini kaydeden Ayla, şöyle konuştu: "Dedemin babası komşusuna, 'Oğlum askerden gelmiş ona ne yapabiliriz?' demiş. O zaman komşusunun 3 dükkanı varmış ama dükkanlarının kepenkleri yokmuş. Bir dükkanı dedeme veriyorlar. O zaman dedem, annesinden ufak tefek altın birikiminden alıp kepenk yapıyor. Bir de kendisine bir tertibat kurup leblebi yapmaya başlıyor. Daha sonra helva da katıyor işin içine. Çok hızlı bir şekilde ünü yayılıyor. Ardından 1930'da daha hareketli bir çarşıda kendine yer açıyor. Burada da leblebinin şekerli hali gibi farklı ürünler geliştiriyor. Tabii babam ve amcam da onun elinin altında çalışıyor. 1951'de 4 dükkandan oluşan bir mülkiyet alıyor. Orada üst katta üretim, alt katta da satış yapıyorlar. 1979'da dedem vefat ediyor, aynı dükkanda 2 oğlu işe devam ediyor. Onlar da daha fazla ürün katıyorlar."
5
İŞİ 3. KUŞAK DEVRALDI
Babası ve amcasının vefat etmesiyle 2006'dan itibaren işi 3. kuşağın devraldığını aktaran Ayla, kendilerinin de atalarından öğrendikleri yöntemlerle zanaatı sürdürdüklerini kaydetti. İmalathaneyi çarşıdan Organize Sanayi Bölgesi'ne taşıdıklarını ve Mardin'de 6, İstanbul'da 1 şube ile hizmet verdiklerini kaydeden Ayla, "Dedemizin başlangıcı leblebi, helvaydı. İşin içine kahveyi kattık. Mevsimsel olarak değiştiği için aşağı yukarı 350-400 arası bir ürün seçeneğimiz var." diye konuştu.
6
"Çizgimizi bozmadık"
Ayla, "Bir ürün yapıyorsunuz hemen kopyalayıp aynısı yapılıyor ya da 2 sene önce başlayıp, tabelasına 80 yıl öncesine ait tarih yazılıyor. Bu tür zorluklar bizi dönemsel olarak zorluyor. Atalarımızın izinden gittik, öğütlediklerini kulağımıza küpe ederek çalıştık. Çizgimizi bozmadık, başarımız budur." ifadelerini kullandı.
7
'Yapım şekillerini atalarımızdan aldık'
Disiplinli bir çalışma şekliyle bu günlere geldiklerini vurgulayan Ayla, şöyle devam etti: "Teknolojiyi takip ettik ama işi tamamen teknolojiye itmedik. Leblebi, helva gibi ürünlerimizin yapım şekillerini atalarımızdan aldık ve bozmadan devam ettirdik. Dürüstlük, kaliteli ham madde almak çok önemli. Belki kısa zamanda çok para kazanamayabilirsiniz ama bence 100 yılı aşmak için 'atalarımızın öğrettiklerinden çıkmadan ilerleyeyim' mantığıyla başarı geliyor. Ticaret kısa vadeli bir yol değil. Marka olmak için uzun bir süreç gerekiyor. Kısa vadeli düşünenler için marka olma hayali kurmasını önermiyorum. Yüzyıllık marka olmak için çekirdekten başlamak lazım. Çıraklığı görmek, kalfalığı bilmek ve usta olmak lazım. Sonra bir başarı geleceğine inanıyorum."
8
Kışın helva çok tüketiliyor
Ayla, 32 çalışanı ve 7 şubesiyle her zaman taze ürünleri halkın hizmetine sunduklarını aktararak, özellikle kış aylarında helvanın çok tüketildiğini, yıllık 150 tonu geçen helva, günlük yaklaşık 500 kilogram badem şekeri üretimi olabildiğini söyledi.
9
İçimize sinmeden şube açmıyoruz
Aylık toplamda 30 tonluk üretim kapasitelerinin bulunduğunu anlatan Ayla,"Kendimiz yönettiğimiz için, içimize sinmeden bir şube açmıyoruz. İhtiyaç duydukça kendimizin yönetebileceği şubeler açmayı hedefliyoruz. Gelenekten kopmak istemeyen bir işletmeyiz. Basit bir işlemle yeni ürün çıkarmıyoruz. Bir ürünü yapana kadar çok uğraştık, aylar değil, belki yıllar uğraştık. Çok şükür yaptığımız bütün ürünler de seviliyor ve tüketiliyor." ifadelerini kullandı.
10
'Zenginler listesi hayalimiz yok'
Zenginler listesine girmek gibi bir hayallerinin bulunmadığını ifade eden Ayla, konuşmasını şöyle sürdürdü:
11
'Dedemin 2 öğüdü varmış'
"Davut Selim ailesi olarak hayalimiz bizden sonraki nesil, bu işi bozmadan geliştirerek ve üstüne katarak gitsin. Biz öyle eğitildik, öyle de eğitiyoruz. Henüz helvayı yoğuracak bir makinenin icat edilmemesine çok seviniyorum. Bir ürün hazırlanırken içine emek, duygu, maneviyat katılsın istiyorum. Ben dedemi göremedim. Dedemin öğütlerini babam ve amcam bize anlatırdı. Özellikle hak ödeme noktasında. Dedem, 'Sizinle çalışan bir işçinin, ustanın yevmiyesini iş elbiselerini üzerinden çıkarmadan ödeyin. Bir de hoşunuza gitmeyen bir ürünü satmayın. Yemediğiniz bir şeyi asla yedirmeyin.' dermiş. Aile şirketiyiz, bunları şiar edindik. Kafamızın içine yazdık."
12