LEVENT GÖKMEN DEMİRCİLER
lgokmen@ekonomist.com.tr
stanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü, 1997 yılında İstanbul Teknik Üniver-sitesi'ne bağlı araştırma ve lisansüstü öğretim enstitüsü olarak kuruldu. Enstitü, İTÜ Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalı'nda araştırmalar yapan dünyaca ünlü bir grup bilim adamı tarafından yerküre ile ilgili araştırmaları tek çatıda yürütmek amacıyla açıldı.
İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, deprem konusunda bilim dünyasını ve toplumu bilgilendirmeye yönelik uluslararası düzeydeki başarılı çalışmalarıyla bu yıl 'Deprem Araştırmaları' alanında 2020 yılı Aydın Doğan Ödülü'nü aldı. Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Attila Çiner ile deprem gerçeğini konuştuk.
Enstitünüzün yaptığı çalışmalar nelerdir?
Enstitümüzde Katı Yer, İklim ve Deniz ile Evrim ve Ekoloji olmak üzere üç anabilim dalı bulunuyor. Çeşitli ülkelerden 23 öğretim üyesi ve yedi araştırma görevlisi görev yapıyor.
Enstitümüz bilimsel araştırmalarıyla ulusal camiada olduğu kadar uluslararası camiada da ünlü. Her yıl TÜBİTAK başta olmak üzere çok sayıda ulusal ve uluslararası kuruluşun desteği ile farklı konularda araştırmalar yürütüyor. Zamanla çalışma alanı, Antarktika'dan Kuzey Kutbu'na ve denizlerine kadar uzandı.
Olası bir İstanbul depreminin ekonomiye etkisi ne olur?
Bu depremin büyüklüğü merkez üssüne bağlı. Tahmin edilen en büyük deprem 7,6 olabilir. Marmara'daki son iki deprem belki bunu 7,2'ye çekti. Hangisi olursa ve o bölgede büyük kırılma meydana gelirse İstanbul ve Türkiye için gerçek bir facia olur.
1999 depremlerinden bir yıl sonra dünyanın en önemli deprem jeologlarından biri olan Prof. Kerry Sieh (Caltech), Celal Şengör ve Mustafa Erdik aralarında konuşurken o zamanki envantere göre yaklaşık 50 bin kişilik can kaybıyla 50 milyar dolarlık bir maliyetten bahsettiler.
Hatta Şengör, bence o rakamları ikiyle çarpın demişti. Çünkü depremden sonra olacak yangınlar, yağma gibi olaylar ve İstanbul'un eşsiz kültür varlıklarının göreceği zararın telafisi, maliyeti ve can kaybını artıracaktır. Türkiye bunun altından ne kadar kalkabilir onu yöneticilerimize sormalısınız.
Depremde farkındalık yaratacak çalışmalarınız neler?
Ülkemizin en önemli deprem kaynaklarından biri olan Kuzey Anadolu Fayı, enstitümüzün temellerini oluşturan hocamız rahmetli İhsan Ketin tarafından keşfedildi. O dönemde enstitü bünyesinde yer alan rahmetli Prof. Dr. Aykut Barka ile kurucu öğretim üyelerimiz Prof. Dr. Celal Şengör, Prof. Dr. Aral Okay, Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Okan Tüysüz, yurtdışı bilimsel ortaklıkları da kullanarak depremleri ve etkilerini çalışmaya başladılar.
1999 Gölcük depreminden sonra o dönemin İTÜ Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer başkanlığındaki heyet başbakanlığa gidip, gelecekte iki deprem daha beklendiğini ifade edip gereken uyarıları yaptı. Nitekim kasım ayında Düzce depremi meydana geldi ve önemli can ve mal kayıplarına neden oldu.
1999 depremine kadar niteliği bilinmeyen Marmara Denizi, enstitü üyelerinin uluslararası işbirlikleriyle bugün en iyi bilinen denizlerden biridir. Karada yapılan çalışmalarla da Kuzey Anadolu Fayı'nın deprem potansiyeli ve geçmiş dönem depremleri detaylı olarak ortaya konuldu.
Yurtdışında çalışmalarınız oluyor mu?
Türkiye'nin aktif fayları üzerine yapılan ulusal ve uluslararası yayınların önemli bir kısmında enstitümüz hocalarının ve öğrencilerinin imzası var. Öğretim üyelerimiz depremle ilgili farkındalık yaratmak için medyada bilgilendirmeler yapıyor.
Ülkemizde bilinç düzeyinin artırılması amacıyla Fransa'daki College de France, İngiltere'deki Royal Institution veya Alman üniversitelerinin uyguladığı Studium Generale gibi kurumlar oluşturup sürekli olarak halka popüler bilim konferansları verilmeli. Bunun için ülkemizdeki eğitim altyapısı güçlenmeli ve devlet bu tür faaliyetlere samimiyetle sahip çıkmalı.
Gençler deprem konusunda bilinçli mi? Bilinçlendirmek için neler yapıyorsunuz?
Gençlik bu konuya pek meraklı değil. Öğretim üyelerimizin bu konuda girişimleri var. Örneğin, Prof. Dr. Sinan Özeren'in çocuklar için yazdığı deprem kitabı İş Bankası Kültür Yayınları'ndan yayınlandı. Ay sonunda Prof. Dr. Celal Şengör'ün jeolojinin tarihçesini anlatan kitabı İTÜ Vakfı Yayınevi'nden çıkacak.
Liselerde öğrencileri bu konuya yönlendirecek öğretmen ve yöneticiler lazım. İki ay önce Celal Şengör temel jeoloji ve depremler konusunda Feyziye Mektepleri Vakfı'nın isteği üzerine coğrafya öğretmenlerine Zoom üzerinden üç ders verdi. Enstitümüzün emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Sakıç ve kendisi bir atmosfer bilimcisi olan rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Karaca da birer ders verdi.
Milli Eğitim Bakanlığı da bizden benzer bir destek isterse seve seve yardımcı oluruz. Avrasya Enstitüsü dünyamızın tümünü yani katı arz, denizler ve atmosferi kapsayan bir eğitim ve araştırma programına sahip. Çalışmadığımız kıta yok ve buna Antarktika da dahil.
Pandemi süreci deprem gerçeğini unutturdu mu?
Deprem zaten unutulmuştu, pandemiye ne gerek var? Halkımız ne zaman 5 veya üzeri büyüklükte bir deprem olursa depremi hatırlıyor ama en çok birkaç gün sonra unutuyor. Medyanın deprem uzmanı diye halkın karşısına çıkardığı bazı isimlere çok şaşırıyoruz!
Bunun nedeni, halktaki bilim bilinci altyapısının eksikliği. Bu bizi enstitü olarak üzüyor ve endişelendiriyor. Bu konuda İTÜ çok iyi bir adım atarak halka duyurulacak bilimin koordineli bir şekilde yapılmasını karara bağladı. Bu çok önemli.
Son dönemde gerçekleşen depremler daha şiddetli depremlerin habercisi mi?
Hem hayır hem evet... Hayır, çünkü bu depremlerin çoğu ufak depremler; pek çoğu da Ege'de... Doğu Anadolu Fayı üzerinde olanlar, epeydir suskun durumdaki bu fayda tehlike olduğunu gösteriyor. Orada endişelerimiz var ama Doğu Anadolu Fayı tembel bir faydır, yavaş gider.
Evet, çünkü Marmara'nın ortasında olan iki deprem bizi ciddi endişeye sevk etti. İki deprem, fayın kilitlenmiş olan, kırılmasını beklediğimiz, geçmişte çok az deprem üretmiş bir yerinde oldu. Olanları eskiye göre daha endişeli olarak izliyoruz.
“HALK, İTÜ'DE, KANDİLLİDE NELER YAPILDIĞINI BİLMELİ”
"Aydın Doğan Vakfı, son derece yerinde bir kararla memleketimizin karşı karşıya olduğu korkunç bir tehlikeye parmak bastı ve bu konuda en etraflı çalışmaları yapan kurumlardan birini ödüllendirdi. Bu ödül, tüm hocalarımızın gayretli çalışmaları ve Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü'nü ön plana çıkarmalarıyla elde edildi.
Ödül bizi çok memnun edip şevklendirdi. Halkın İTÜ'de, Kandilli'de neler yapıldığını öğrenmesi lazım. Bu yapılanlar yöneticilerimize ne kadar etki ediyor, bilinmesi lazım. Bu konuda acil bir şeffaflaşmaya ve konunun görünürlüğünün artırılmasına çok büyük bir ihtiyaç var. Bahis konusu İstanbul'dur. Milletimize ve insanlığa karşı sorumluyuz.”
24 YILDIR VERİLİYOR
Aydın Doğan Ödülü, Aydın Doğan Vakfı tarafından, Vakfın Kurucusu ve Onursal Başkanı Aydın Doğan adına 24 yıldır veriliyor. Ödül, Türk insanının kültürünü ve yaşam kalitesini yükseltmek için, ülkemizde kültür, sanat, edebiyat, bilim alanında dünya çapında örnek çalışmalar yapan kurumları/ kişileri ödüllendirmeyi amaçlıyor.