Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, yatırım çekmek üzere Asya ve Uzakdoğu ülkelerine yoğunlaşacaklarını söylüyor. Japonya, Çin ve Güney Kore'de önemli adımlar attıklarını belirten Dağlıoğlu, "Asya'ya Türkiye'yi yeniden anlatmamız gerekiyor" diyor.
TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil62@gmail.com
20 Eylül-3 Ekim 2020 tarihli sayıdan
Türkiye, 2019 yılında 1 trilyon dolar olarak gerçekleşen küresel yatırımlardan yüzde 1 civarında pay aldı. Son yıllarda düşüş ivmesi içinde olan Türkiye'ye doğrudan yabancı yatırımların tekrar canlandırılması için gerek özel sektörün çatı kuruluşları gerekse kamu organları önemli çalışmalar yürütüyor.
Bu hummalı çalışmalar içinde olan kurumların başında ise Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi geliyor. Türkiye'nin pandemi sonrası kartların yeniden karıldığı küresel ticarette nasıl konumlanacağını, yeni dönemin gözde sektörlerini ve pazarlarını Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu ile konuştuk.
Sorularımız ve aldığımız yanıtlar şöyle...
Covid pandemisi sonrasında, Türkiye dünyadan yatırım çekme anlamında hangi coğrafyalara yoğunlaşacak?
Dünyanın Batı tarafındaki şirketler uzun süredir-Türkiye'de. Nestle, Unilever, Siemens gibi onlarca önemli marka, zamanında buraya gelmişler ve çok güçlü ekipleri var. Uzakdoğu ise Türkiye'yi tanımıyor. Biz 14 yıldır anlatmaya çalışıyoruz, ancak belli bir seviyeye gelebildik. Mesela bir şirketin yeni bir başkan yardımcısı Türkiye'ye geldiği zaman, 10 yıldır anlattığım şeyleri tekrar anlatmam gerekiyor.
Uzakdoğu'ya verdiğimiz önem biraz buradan kaynaklanıyor. Biz Amerika'da da çok aktifiz her yıl orada çok ciddi roodshow'lar yapıyoruz. Her yıl Amerikan Türk Konseyi (ATC) ile beraber programlar gerçekleştiriyoruz. Aynı şekilde Avrupa ülkelerinde de pek çok etkinlik, tanıtım, organizasyon düzenliyoruz.
Ama Uzakdoğu'daki fark şu: Türkiye'yi daha iyi anlatabiliyoruz. Onlar kendi kültürleri gereği de kamu ile iş birliğine ayrı bir önem atfediyorlar. Diğer boyutu ise dünya ekonomisi de yavaş yavaş Doğu'ya doğru kayıyor. Asya'ya Türkiye'yi yeniden anlatmamız gerekiyor.
Türkiye'yi dünyaya tanıtırken, geleneksel yöntemlerin dışına da çıkıyor musunuz?
Ben dijitale inanıyorum açıkçası. Geleneksel TV ve gazete tanıtımları ile birlikte artık cep telefonlarına, tabletlere, bilgisayarlara girmemiz gerekiyor. Bunun için içerik üretiyoruz. Asya tarafındaki iletişim kanalları dünyanın bu tarafından farklı.
Örneğin Çin'in tamamen kendi sistemi var; yaptığınız dijital çalışmayı orada yerelleştirmeniz gerekiyor. Onların 'Wechat' diye bir uygulamaları var. Bizim orada kendi hesabımız var. Güney Kore'de 'Naver blog' var, bütün dünyayı oradan takip ediyorlar. Bizim orada mikro blog şeklinde içerik ürettiğimiz bir platform var. Japonya'da yine mikro bir web sitemiz var.
Bu insanlar artık Türkiye ile ilgili bir gündemleri olduğunda bizim ofisimize başvurmaları gerektiğinin farkında. Asya bizim için önemli, Asya'dan daha çok yatırım çekeceğiz. Biz zamanla bu bölgede kurumsal kapasiteyi şöyle geliştirdik: Japonya'da zamanında tek temsilci oluyordu, şimdi üç tane danışmanımız var. Kore'de iki arkadaşımız var, Çin'de de yakın zamanda kapsamlı bir ofis kuracağız.
Şu anda görüşmeleri devam eden ne gibi yatırım planları var?
Altyapı ile ilgili birkaç tane haber duyacağız. Otomotiv sektöründe, mühendislik alanı ile ilgili yatırım olacak. En azından karar duyulacak diye ümit ediyoruz. Bu şekilde takip ettiğimiz projeler var. Birkaç finansal yatırımcı işinden bahsetmiştik, onları da gerçekleştirirsek ülkeye gerçekten güzel bir sermaye girişi olur.
Yılın en azından ikinci yarısında daha olumlu bir gündemimiz var diyelim. 2021'de yabancı yatırım öngörüsü maalesef Covid'den bağımsız olmuyor. Ama şunu hissediyoruz: Yatırımcılardan Türkiye'nin bu süreci diğer ülkelere göre daha iyi yönettiğine yönelik geri dönüşler alıyoruz. Biz bu toparlanma döneminde hızla öne geçip, yatırımda da daha fazlasını alabiliriz diye ümit ediyoruz.
Yakın gelecekte öne çıkacak, öncelikli sektörleriniz neler olacak?
Bizim yatırım ofisinde gündem ve öncelik kimya sektöründe. Bu alanda uluslararası yatırımcının sıfırdan yatırımla veya buradaki bir şirketi satın alarak onu büyütmesi ve modernize etmesi çok önemli. Türkiye'de ithalatın çok önemli bir kısmını petrokimya ürünleri oluşturuyor. Kimya ve petro-kimya alanında kaslarımızın güçlenmesi gerektiği çok ortada. Bir diğer alan dijitalizasyon ve start up'lar.
Bu iki kavram Türkiye'nin vazgeçilmez ve öncelikli gündemi olmak zorunda. İstanbul'un bir girişimcilik merkezi olarak tüm dünyada hak ettiği yere gelmesi gerekiyor. Start up deyince yabancıların maalesef aklına gelen bazı öncelikli şehirler var.
Bizim Londra'nın, Paris'in, Berlin'in, Tel Aviv'in yanına İstanbul'u da katmamız gerekiyor. Bizim hedefimiz bu, bunun için çalışıyoruz. Bir diğer alan yaşam bilimleri alanı. Yani ilaç, medikal cihaz ve hastane hizmetleri tarafı. Yaşam bilimlerinde önemli bir kapasite artışı olmasını bekliyoruz. Ayrıca gıda güvenliği öne çıkacak. Bu sektörde de yatırım kazanmaya çalışıyoruz.
Sizce 2020'yi nasıl bitiririz? 2021 için kendinize nasıl hedefler koydunuz?
Bu sürecin sağlık boyutu çözülmeden yatırımlarda çok hızlanma gözükmüyor. Sonra için de tekrar hangi seviyeye çıkacağı ile ilgili çok öngörü yok ama şöyle bir gerçeklik var: Dünyadaki bütün ekonomi yönetimleri bu sürecin atlatılması için ciddi bir sermaye oluşturuyor. Bu sermaye birikiminin yatırımlara dönüşmesi çok muhtemel. Sonbaharla beraberler bazı işlemlerin hızlanacağı, bazılarının kapanacağı ile ilgili ilerlemelerden gördüğümüz bir öngörümüz var. Bu bağlamda, geçen yılki seviyeyi koruruz, diye bir ümidim var.
“EN CİDDİ RAKİBİMİZ DOĞU AVRUPA”
“Covid’den sonra risk yönetimi kapsamında farklı tedarik merkezleri gelişecek. Türkiye de bundan daha fazla pay alacak diye bir beklentimiz var. Artık her projede farklı ülkeler ile rekabet ediyoruz. Otomotiv sektöründen konuşunca, artık Fas da sizin için bir rakip olabilir.
Ya da bakıyoruz, Çin’de bizi Mısır ile kıyaslıyorlar. Ama genel olarak, bizim rekabetimiz Doğu Avrupa’yla. Çünkü Türkiye’deki yatırım sadece Türkiye pazarı için değil. Gelen bütün uluslararası yatırımcılar daha büyük ölçekle düşünüyor. Türkiye’ye bir ihracat vizyonu ile geliyorlar ve en büyük pazar da Avrupa olmaya devam ediyor.”
“KÜRESEL YATIRIMLAR YÜZDE 40 DÜŞECEK”
“2020 için UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), her yıl yayınladığı Dünya Yatırım Raporu’nda Doğrudan Yabancı Yatırımlar’da (FDI) yüzde 40 düşüş bekliyor. Bu bizi aslında dünyada 2005 seviyelerine tekrar götürüyor. Şu an dünyadaki trend değişikliğini okumaya çalışıyoruz.
Strateji ekibimiz sürekli buna kafa yoruyor ve özellikle Japonya, Kore ve Singapur’daki danışmanlarımızda sürekli şirketlerin gündemine girip tekrar kendimizi hatırlatıyoruz ki, yatırım kazanabilelim. Türkiye ile ilgili ‘yatırım yapılabilir ülke’ imajının tekrar güçlendirilmesi lazım.”