Zenginlerin milli gelirden aldığı pay artıyor

15 Kasım 2022


Dünya ve Türkiye ekonomisinde kırılganlıkların arttığı bir yıl yaşıyoruz. Dünyada pandeminin etkilerinin yansımaları izlenirken, Rusya-Ukrayna savaşı ve sonrasında ortaya çıkan enerji krizi gelişmiş ülkelerde resesyon endişelerini artırıyor.

Dünya enflasyonist baskı karşısında merkez bankaları aracılığıyla politika faizlerini artırarak buna tepki veriyor. Türkiye tarafında ise geçen yıl aralık ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilan ettiği 'yeni ekonomi modeli'nde cari açığın dengelenmesiyle enflasyonun düşeceği öngörülüyor.

Ancak Gösterge sayfasında da okuyacağınız üzere son 17 aydır enflasyon aralıksız yükselişine devam etti. Son verilere göre TÜFE yıllıkta yüzde 85,5'e ve ÜFE ise yüzde 157,7'ye çıkmış durumda.

Peki ya cari açık? Dış ticaret açığımız yıllık bazda 100 milyar doları da aştı. Bu yıl sadece Euro/dolar paritesi kaybımız 11.6 milyar dolar. Düşürülen faizlerin etkisiyle dolar/TL kuru 9 TL'nin altındayken 18.6 TL'lere geldi.

Peki bu süreçten zenginlikler nasıl etkilendi? Maalesef bugüne kadar yaşananlara bakıldığında sermaye ile iş gücünün yani çalışanın milli gelirden aldığı pay arasındaki makas daha da açıldı.

Çünkü gayrimenkul fiyatları, hisse senedi piyasası dövizin çok daha üzerinde değerlendi. Şirketler, uluslararası piyasalara açılarak bölgesel hatta global oyuncu olma adına adımlar atıyor.

Sadece ihracat gelirlerini artırmıyorlar. Yurtdışında şirketler kuruyorlar veya satın alma yoluyla büyüyorlar. İçeride Hazine garantili döviz bazlı ödemesi olan kamu ihaleleriyle işlerini, varlıklarını büyütüyorlar.

Düzenleyici otoritenin yani ekonomi yönetiminin acilen çalışan kesimin de enflasyon karşısında aldığı derin darbeyi azaltma adına çalışma yapması gerektiği bir gerçek.

Ancak bir başka gerçek daha var:

Şirketlerimizin sağlıklı bir şekilde yoluna devam edebilmesi için nakit akışında yaşanan sorunların giderilmesi.

Yaptığımız iş gereği farklı sektörlerden birçok iş insanı ile temas ediyoruz. Büyük ölçekli veya KOBİ düzeyinde. TCMB politika faizini düşürüyor ama bu kredi faizlerinin düştüğü anlamına gelmiyor. Yine krediye ulaşım anlamında da ciddi sorunlar yaşanıyor.

Şirketler için nakit akışı, damardaki kan anlamına geliyor. Finans kesiminden nakit akışının azalması, şirketleri bu anlamda derinden etkiliyor. Türk iş insanı için dünyada yaşanan zorluklara rağmen çok önemli fırsatlar var.

Bu fırsatları nakit akışı sorunuyla kaçırmamak gerekiyor. Konuştuğumuz iş insanları, ekonomi yönetiminin bu konuda çok hızlı bir şekilde çözüm sunmasını bekliyor.

Sağlıkla kalın…