Yıkılacak duvara yaslanılmaz!

17 Nisan 2016
tyesıl
Cuma sabahı kardeş dergi Capital ile birlikte oluşturduğumuz CEO Club’un konuğu, MIT Öğretim Üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu oldu. ‘Ulusların Düşüşü’ başlıklı kitabında savunduğu tezlerin bir özetini yapan Acemoğlu, bu tezlerle Türkiye ekonomisini kıyasladı. Ayrıntıları iç sayfalarda okuyacağınız için tekrar etmek istemiyorum.

tyesil@ekonomist.com.tr

Ekonomideki en önemli göstergelerin başında büyüme geliyor. Her siyasi iktidar, büyüme yoluyla toplumunu zenginleştirmenin yolunu bulmaya çalışır. Coğrafya, kültür, liderlik gibi etkenler, büyümeyi ne kadar etkileyebilir? Bir soru daha ekleyelim. Konjonktürel veya içten kaynaklanan iyi bir dalga yakalayarak büyüme hızlandırılabilir mi?

Siyasetçilerin ekonomiye fazla karışmasını istemiyoruz. İyi de bugün siyasi iktidara yakın olmadan büyük ihalelerin bir parçası olmanın ne kadar güç olduğu ortada. Başlıktaki söylemin bana ait olmadığını, Anadolu kökenli etkin bir iş insanından duyduğumu aktarmak isterim.

Kast ettiği siyasi iktidarlardı. Bu örneği verirken de 1980’den sonra askeri yönetim, ANAP, DYP-SHP, DYP-ANAP, Refah Partisi-DYP, DSP-MHP-ANAP koalisyonları döneminde parlayan ve sönen yıldız iş insanlarını saymıştı. Bu yüzden devletle iş yapmanın ince çizgilerini hiç unutmadıklarını söylemişti.

Evet, Türkiye’nin daha demokratik, şeffaf, hesap verebilir, rekabeti artırıcı bir düzene sahip olmasını istiyor ve savunuyoruz. Fırsat eşitliğini sağlamanın, genç kızları iyi eğitmenin, kadın girişimcilere sağlanacak desteklerin ekonominin daha hızlı büyümesini sağlayacağına, toplumun zenginleşmesinin yolunu açacağına inanıyoruz.

Bu ilkeler, kriterler, dünyanın dört bir tarafı için geçerli midir? Tabii ki hayır. Dünyada kendi sınırlarını kontrol eden 206 ülke olduğu biliniyor. Bu ülkelerde farklı diller, kültürler, gelenekler, tüketim alışkanlıkları olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda farklı yasalar, düzenlemeler olduğu da unutulmamalı.

Şirketlerimiz 78 milyonluk dinamik nüfusa rağmen, Afrika, Latin Amerika, Uzakdoğu başta olmak üzere sınırlarını genişletmenin yollarını arıyor. Her ülke için farklı stratejiler geliştirmenin gerekliliğini bilen iş insanlarımız var. Aynı zamanda büyümek, yeni pazarları eklemek için riskleri göze alan bir kitleden bahsediyorum. Özellikle de Afrika’da...

Bu yüzden de Sibel ve Aram, bir süreden beri Afrika üzerinde çalıştı, öne çıkan ülkelere yatırım yapan şirketleri araştırdı. Potansiyeli büyük ama iş almanın da o kadar zor olduğu büyük bir coğrafyadan bahsediyoruz. Siyasi iktidarların neredeyse her girişimi kontrol ettiği, verilen sözlerin sabah kalkıldığında unutulduğu bir ortam olduğu unutulmamalı. Fırsatlar kadar risklerin de bol olduğu bu coğrafyada iş kovalayan iş insanlarına bilgi açısından iyi bir katkı sağlamaya çalıştık. Şans dilemek yerine, bilgi sunalım istedik.

İyi bir hafta dileklerimle.