Yetenek yönetimi ve istihdam stratejisi

18 Aralık 2017
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2017 yılı itibariyle “Yaş ortalaması 31,9” diyor. Yaşımız büyüyor ama Eurostat’a göre hala Avrupa’nın en genç toplumuyuz. Sürekli genç kalmayacağımızı unutmamamız gerekiyor.

TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr

Dolayısıyla artan ortalama yaşımıza uygun şekilde yeteneklerimizin donanımını artırmak, orta ve lise düzeyindeki gençlerimizin de yeni dönemin gerçekleri doğrultusunda kişisel gelişimlerini sağlamak zorundayız. Dikkat ederseniz “Eğitmek zorundayız” demiyorum, kişisel gelişimin üzerinde duruyorum.

Neden? Öncelikle dijitalleşme önümüzdeki dönemde iş yapış şekillerinde yıkıcı bir etkiye sahip olmaya devam edecek. Doğal olarak da yeni meslekler ortaya çıkacak. Bağımsız araştırma kuruluşu Institute for the Future’ın (Gelecek Enstitüsü) araştırmasına göre, 2030’da geçerli olacak mesleklerin yüzde 85’i henüz keşfedilmedi! Türkçesi şu: Bugün ortaokul ve lisede okuyan çocuklarımızın çalışacağı mesleklerin adı henüz yok!

Bir diğer açıklaması da, 10 yıl sonra işgücü piyasası tanınmaz bir hale gelecek. İyi de bu doğrultuda hazırlık yapıyor muyuz? Devlet okullarındaki eğitim seviyesi ortada. Değişime karşı değilim, aksine daha iyiye gidiş, iyileştirme için değişimin kaçınılmaz olduğu görüşündeyim. İyi de son 20 yıllık süreçte gençlerin eğitiminde iyiye doğru gittiğimizi söyleyecek birileri neden yok?

Kamunun imam hatip ağırlıklı düzeniyle yeni dönemde ne yapabileceğiz? Sayıları gittikçe artan özel okullar ne durumda? Bir bölümü eğitim kalitesini artırma derdinde, bir bölümü de ortaya çıkan fırsatı ticari kazanca dönüştürme peşinde. Bir taraftan lise çağındaki gençlere, dünyanın ve Türkiye’nin bazı teknokentlerinde
görebileceğimiz kuluçka merkezi kıvamında ortamlar yaratmaya çalışan, başkanlığını Mehmet Nane’nin yaptığı SEV Vakfı gibi kurumlar var.

Gelecekte rekabet edebilecek gençlerin yetişmesi için temel bilimlerin ağırlıklı olduğu liseler kuran eğitim gönüllüsü Enver Yücel gibi bir ismi de burada anmadan geçemeyeceğim. Eğitimden istihdama geçiyorum. Hafta içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istihdam için başlattığı kampanyayı önemsiyor ve destekliyorum.

Devlet desteğinin, işgücü yükünde dünyada ön sıralarda yer alan Türkiye’de üretim maliyetlerinin düşürülmesinde ciddi bir katkı yapacağı muhakkak. İki haneli büyümenin bile yeteri kadar istihdam yaratamadığı bir ülkede, kampanya ile yeni istihdam alanları açmanın etkisi sınırlı olacaktır. İşgücüne katılacak yeni neslin sürdürülebilir iş olanaklarına kavuşması için büyüme modelimizin start up’lara dayanması gerektiğine inandığımı geçen hafta sizlerle burada paylaştım.

Fatoş ve Özlem’in kapak haberinde okuyacağınız gibi, 2018’de 50 şirket 80 binin üzerinde insana iş sağlayacak. Bu şirketleri alkışlıyorum. Son olarak, yeni iş alanları kadar, var olan yeteneklerimizi korumanın ne kadar önemli olduğunu tekrar anımsatmak ve burada kayda geçirmek istiyorum.

Zurih’teki görevinden sonra Türkiye’ye gelme fırsatını Amgen Genel Müdürlüğü görevini kabul ederek kullanan Gülden Berkman, “Gelip gidiyordum ama İstanbul’u çok özlemişim” diyor. Berkman gibi yeteneklere, beyinlere ihtiyacımız var. Yurtdışına gidişlere karşı değilim ama alt pozisyonlarla değil, daha üst pozisyonlarla…

Yetenekleremizi el üstünde tuttuğumuz bir hafta diliyorum…