Yeşil dönüşüm zamanı

Ekonomist Dergisi olarak, bu sayımızda ihracatçılardan dev holdinglere, sivil toplum örgütlerinden ticaret ve sanayi odalarına kadar iş dünyasının ‘yeşil dönüşüm’ stratejilerine mercek tuttuk.

12 Kasım 2023

Otomotivden kimyaya, hazır giyimden demir-çelik sektörüne kadar başta AB'ye ihracatta ön sırada yer alan sektörler olmak üzere tüm iş dünyasının gündeminde 'yeşil dönüşüm' var. 

12-25 Kasım tarihli sayıdan

'Yeşil Mutabakat' sürecine uyum için yol haritasını oluşturan şirketler yatirım için kolları sıvadı. Ekonomist Dergisi olarak, bu sayımızda ihracatçılardan dev holdinglere, sivil toplum örgütlerinden ticaret ve sanayi odalarına kadar iş dünyasının 'yeşil dönüşüm' stratejilerine mercek tuttuk.

Dünya genelinde yaşanan iklim krizi, özellikle Covid 19 pandemisi sonrasında daha yaşanabilir bir gezegene sahip olabilmek için sürdürülebilir ve temiz enerji ile üretim yollarına olan talebi artırdı. 

Hem devletler hem de üreticiler ve tüketiciler artık ekonomide 'yeşil dönüşüm' konusunda çok daha hassas ve duyarlı hareket etmeye çalışıyor. Paris İklim Anlaşması'ndan Yeşil Mutabakat'a kadar küresel ölçekte adeta bir 'yeşil' seferberlik yaşanıyor.

Türkiye de bu devrim niteliğindeki büyük dönüşümün bir parçası olmak için kolları sıvamış durumda. Enerjiden gıdaya, demir-çelikten kimyaya kadar dev sektörler, yeni dönemin stratejileri oluşturmaya ve uygulamaya başladı. 

Öte yandan pandemi sonrasında Rusya-Ukrayna savaşı ile özellikle Avrupa ülkelerinde baş gösteren enerji tedariki krizi, 'yeşil dönüşüm'e olan ilgiyi bir miktar azalttı. Bugünlerde ise İsrail-Hamas savaşı nedeni ile petrol fiyatları ve enerji tedarik yolları yeniden tüm dünyanın gündeminde. 

Buna karşın dünya genelinde küresel ısınmanın getirdiği olumsuzluklar nedeniyle yaşanan sellerden kuraklıklara kadar pek çok felaket, dünya gezegenindeki tüm canlıların geleceğini tehdit etmeye devam ediyor.

KÜRESEL YATIRIM ARTIYOR

Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) Ekim 2023'te yayınladığı '2023 Dünya Enerji Görünümü Raporu' verilerine göre, küresel ortalama sıcaklık artışı endüstri öncesi seviyelere göre yaklaşık 1,2 °C olarak hesaplanıyor. Bu artış, küresel ölçekte sıcak hava dalgaları ve aşırı hava olaylarına neden oluyor.

Başta enerji sektörü olmak üzere tekstil, kimya gibi pek çok sektörün üretim biçiminin hava kirliliğinin başlıca sebepleri arasına olduğuna vurgu yapılan raporda, oluşan kirliliğin dünya nüfusunun yüzde 90'ından fazlasının kirli hava solumasına ve yılda 6 milyonun üzerinde erken ölüme neden olduğu kaydediliyor. 

Bu vahim tablo, temiz enerji teknolojilerinin yükselişi ve büyümesinin en önemli gerekçesi. Özellikle güneş PV ve elektrikli araçların hızla benimsenmesi, temiz enerjiye olan ilgiyi artırıyor. Bu teknolojilerin pazar payı dünya çapında hızla artıyor ve dünya genelinde milyarlarca dolarlık yatırım yapılıyor.

ULUSAL ENERJİ PLANI

Türkiye'nin Yeşil Dönüşüm stratejisinin yol haritasını çizen ve Mayıs 2022'de açıklanan Ulusal Enerji Planı, 2053 Net Sıfır Emisyon vizyonunungerçekleştirilebilirliğini sağlamak için 2035'e kadar karşılanması gereken hedefleri ortaya koydu. 

Planda Türkiye'de yenilenebilir enerji alanında Haziran 2023 itibarıyla yüzde 53 olan kurulu gücün payının, 2035 yılında yüzde 65'e çıkacağı tahmin ediliyor. Güneş enerjisinin yenilenebilir kurulu güç içinde yüzde 53 ile en büyük paya sahip olacağı öngörülüyor. 

Bununla birlikte, Ulusal Enerji Planı'ndaki dikkat çeken hedefler arasında termal enerjiye bağlılığın azaltılması ve 2030 sonrası içinde elektrik üretiminde yenilenebilir enerji payının sürdürülebilir bir şekilde artması hedefi ön plana çıkıyor. 

2035 yılında Türkiye'nin yıllık elektrik tüketiminin 500 TWs'i aşacağı ve sanayi ile hizmet sektörlerinin Türkiye yıllık elektrik tüketiminin yüzde 50'den fazlasını oluşturacağı tahmin ediliyor.

Türkiye'de yenilenebilir kaynaklara dayalı kurulu gücü 250 MW'tan fazla olan 20 şirket bulunuyor. Bu şirketler ağırlıklı olarak hidroelektrik santralleri işletirken, sadece rüzgar, güneş ve jeotermal enerji santrallerine yatırım yapan büyük piyasa oyuncusu sayısının azlığı dikkatçekiyor. 

Avrupa'da kurulu yenilenebilir enerji kapasitesi 2011'den bu yana yüzde 6,6 artarak 2022'de 765 GW'a ulaşırken, Türkiye, güncel verilerle Avrupa'nın en büyük beşinci yenilenebilir enerji kurulu gücüne sahip. 

Türkiye, Avrupa'da son altı yılda yenilenebilir enerji kurulu güç artışında üçüncü sırada yer alıyor. Hidroelektrik enerji kapasitesi sıralamasında ise Avrupa'da Norveç'in ardından ikinci sırada geliyor.

DÜNYADA 12. SIRADAYIZ

PwC Türkiye'nin 'Türkiye Elektrik Piyasasına Genel Bakış 2023' raporuna göre, son 10 yılda yenilenebilir enerjiye yönelik odaklanmanın Türkiye'yi diğer ülkelerden ayrıştırdığının altı çiziliyor. Araştırma, Türkiye'nin dünyanın en büyük 12. yenilenebilir enerji kapasitesine sahip ülke olduğuna dikkat çekiyor. 

Yenilenebilir enerji üretiminde pazar dinamiklerine ve Türkiye'nin önündeki fırsatlara mercek tutulan raporda, pandemi sonrası 2021 yılından itibaren ekonomik aktivitenin artması ve ertelenmiş tüketimin de etkisiyle elektrik talebinde önemli bir artış kaydedildiğine dikkat çekiliyor.

PwC Türkiye Şirket Ortağı Engin İyikul, Türkiye'de 2021 yılından itibaren açıklanan yeni yatırımlar ve düzenlemeler sayesinde enerji sektörü değer zincirinin yeni teknolojiler ve oyuncularla beraber genişlediğini söylüyor. 

İyikul, şunları anlatıyor: "Son iki yılda yerel yatırımcılar tarafından Türkiye'de; batarya fabrikası yatırımlarının temelleri atıldı, birden fazla güneş paneli hücresi üretim tesisi yatırımı tamamlandı ya da başladı, hibrit enerji santralleri devreye alındı ve depolamalı santral yatırımları açıklandı. 

Dikkat çeken bu yatırımlar, Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyelinden en üst seviyede faydalanma hedeflerine destek vererek Türkiye'nin enerji bağımlılığını önemli derecede azaltacaktır."

SEKTÖRLER NE YAPIYOR?

Avrupa pazarıyla yakın ilişkiler içinde olan Türkiye'nin ihracatçı sektörleri bu değişime uyum sağlamak için kolları sıvamış durumda. Otomotiv endüstrisi dönüşümün en hızlı hissedildiği sektörlerden biri. AB ülkelerinde ulaşımda şu anda 95 gram olan ancak 2030 yılına kadar 47, 2035 yılına kadar ise sıfıra düşürülecek olan kilometre başına karbon emisyonu standardı için benzinli ve dizel araçların aşamalı olarak kaldırılması hedefleniyor. 

Sektörün sıfır karbon hedefleriyle uyumlu olarak elektrikli, otonom, paylaşımlı araç teknolojileri giderek yaygınlaşıyor. Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) sürdürülebilir mobilite dönemi konusunda gerekli dönüşümü gerçekleştirmeye güçlü bir katkı sunmak amacıyla Türkiye Otomotiv Sektöründe Sürdürülebilirlik ^ Eylem Planını (OSEP) hazırladı. 

OİB, Otomotiv Sanayicileri Derneği (OSD) ve Taşıt Araçları Tedarikçileri Derneği'nin (TAYSAD) katkılarıyla otomotiv sektöründe faaliyet gösteren yaklaşık 8 bin ihracatçıya rehberlik edecek olan OSEP, endüstrisine yol gösterecek ve gelecek hedeflere katkı sunacak bir belge niteliği taşıyor. 

OSEP; farkındalık, mevcut durum tespiti, yeşil dönüşüm için finansa erişim ve iş birlikleri, çevresel etkilerin azaltılması ve döngüsel ekonomiye geçiş, çevreci araçlar için yeni teknolojilere geçiş ve sosyal sürdürülebilirlik hedeflerine odaklanıyor. Tüm başlıklarda hedeflerin tamamlanmasının beş yıl süreceğini öngörülüyor. 

OSEP kapsamında, eğitim ve webinar programları ile güncel gelişmelere yönelik farkındalık oluşturulması ve konu hakkında bilgilendirme çalışmaları artarak devam ediyor. OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, ayrıca yıl boyunca UR-GE projeleri ve tasarım yarışmaları ile otomotiv sanayini sürdürülebilir üretim ve ihracata teşvik etmeye yönelik faaliyetler yürüttüklerini söylüyor.

YEŞİL ÜRETİM İÇİN SANAYİ BÖLGELERİ

Türkiye, hazır giyim ve konfeksiyonda AB'nin üçüncü büyük tedarikçisi konumda, AB hazır giyim ithalatının yüzde 12'sini Türkiye'den yapıyor. Sektör bu konumunu güçlendirmek için yeşil üretime geçiş konusunda önemli adımlar atıyor. 

Bunlardan biri Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı çerçevesinde hazırlanan 'Yeşil Ekonomiye Geçiş Projesi'. AB; tekstil, kimya ve lojistik sektörlerinin de dahil olduğu projeye IPA (Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı) kapsamında 7 milyon Euro hibe desteği veriyor. 

Hazır Giyim İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu yeşil dönüşüm konusunda en önemli çalışmalarından birini Ocak 2023'te tamamladı. 'Hazır Giyim Sektörü Sürdürülebilirlik Stratejisi ve Eylem Planı' ile dönüşüm gündemini
altı bileşen altında toplayarak 40 eylem oluşturuldu. Katılımcılıktan doğan iş birlikleri sayesinde belirlenen eylemlerden 13'ünde uygulama sürecine geçildi.

Sektörde farkındalığın artırılması konusunda da çeşitli çalışmalar yapılıyor. Bu çerçevede kurumsal karbon ayak izi ölçümü ve hesaplanması, ürün yaşam döngüsü, iklim değişikliği, sera gazı emisyonu gibi eğitim programları düzenleniyor. 

Çevre dostu, akıllı fabrikalara dönüşümü desteklediklerini belirten Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve İstanbul Hazır giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe, "Özellikle yeşil üretime olanak veren sanayi bölgelerinin oluşturulması, maliyetlerin karşılanması açısından önemli. 

İlgili bakanlıklara bu konuda hazırladığımız raporu sunarak sürdürülebilir yatırımlar için ayrı bir teşvik paketi talep ettik. Aynı şekilde ihracat teşviklerinin de bu konularda sektörü desteklemesini istedik" diyor. Sektörün takip ettiği bir diğer konu ise Türkiye'nin kendi karbon emisyon ticaret sistemini oluşturması. 

Bu sistemin AB ile uyumlu bir şekilde kurulması halinde ürünler kapsam dahiline alınsa dahi AB'ye ihracatta karbon vergisi ödemek durumunda kalmayacaklarını belirten Gültepe, "Tüm bu çalışmalarla Yeşil Mutabakat hedeflerine uyum sağlamayı ve nihai olarak 2050'de tümüyle karbon sıfır bir sektör inşa etmeyi hedefliyoruz" diye konuşuyor.

DOĞAYA UYUMLU ÜRETİM

Tekstil sektörünün öncelikleri arasında ise; geri dönüşüm, daha az su kullanarak ve doğayla uyumlu üretim yapmak yer alıyor. Sürdürülebilir ürünler üretme konusunda Türkiye'nin oldukça iyi bir kabiliyeti oluştuğunu söyleyen İstanbul Tekstil İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, "Doğa ile uyumlu üretim konusunda dünyada öncülük eden ülkelerden biri haline geldiğimizi söyleyebiliriz. 

2024 ve sonrası için de fuarlar ile birlikte destekleyici çalışmalarımızla bunu tüm dünyaya duyurmak ve göstermek istiyoruz" diyor. Sektör, 2024 yılı mevcut faaliyetlerinin yanında Rehubs mekanizmasını devreye sokmayı hedefliyor. Yeşil dönüşüm çerçevesinde döngüsel ekonomi modelini kurgulamak sektörün en önemli hedef çalışmaları arasında yer alıyor. 

Gerçekleştirdiği projeler, eğitimler ve bilgilendirme rehberleri ile döngüsel ekonomiyi tekstilsektöründe tabana yayan İTHİB, eğitimleriyle 20 binin üzerinde kitleye ulaştı. Bu zamana kadar üç farklı eğitim programı düzenlediklerini belirten Öksüz, aralık - şubat döneminde ise HIGG Endeksi Eğitimi'nin başlayacağını söylüyor.

HURDA DÖNÜŞÜMÜ YAPILMALI

Demir ve Demir Dışı Metaller sektörünün hazırlıkları yaklaşık 1,5-2 yıldan beri devam ediyor. Yüksek enerji girdisi olan bir sektör olarak yenilenebilir enerjiye geçiş konusunda adımlar atan sektör, organize enerji üretim merkezleri kurulması konusunda çalışmalar yürütüyor. 

İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Tecdelioğlu, "Ticaret Bakanlığımıza ve Enerji Bakanlığımıza sektörlerimizin bir kooperatif şeklinde, birlikte, organize enerji üretim merkezleri kurması ve firmalarımızın bu coğrafyada beraber yatırım yaparak kendi ihtiyaçları olan enerjiyi üretip mahsuplaşmalarıyla ilgili taleplerimizi ilettik. 

Bunun ileride ciddi anlamda karbon ayak izi ve sınırdaki çalışmalarımızı destekleyici faaliyetlerdenbiri olacağına inanıyoruz" diye konuşuyor.

Şu anda dünyada geri dönüşüm, karbon net sıfır hedefiyle uyumlu, çevreye duyarlı üretim konusunda çeşitli çalışmalar yapıldığını belirten Tecdelioğlu, şunları söylüyor: "Bunların başında da elektrifikasyon konusu geliyor. 

Bizim sektörümüzde de mesela demir indirgemede daha çevreci bir yöntem olan DRI (Doğrudan İndirgenmiş Demir) yöntemi yaygınlaşıyor. Burada eskiden yüksek ocaklarda kömür-kok kullanılırken bu yöntemde elektrik ark ocaklarında yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrik enerjisi kullanılabiliyor."

Sektörün gündemindeki diğer bir konuda hurdanın geri dönüşümü. Yani bakırda da alüminyumda da paslanmazda da bu atıkların ihraç edilmeyip, Türkiye'de tekrardan değerlendirilmesi yönünde çalışmalar yapmak istediklerini belirten Tecdelioğlu, özellikle paslanmaz metali tekrardan geri dönüşüm yapıp mamul haline getirebilecek izabe tesislerine yatırım gerektiğini belirtiyor.

TEKNOLOJİ MERKEZİ AÇACAK

Kimya Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı raporunu bitiren sektör, yakın zamanda bu raporu kamuoyuyla paylaşacak. 

Bununla birlikte İKMİB ve Boya Sanayicileri Derneği (BOSAD) şirketler için tehlike oluşturan iklim değişikliğine karşı mücadelede boya sektörünün geleceğine ışık tutacak "Türk Boya Sektörü Sürdürülebilirlik Raporu'nu hazırladı. 

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, sektördeki önemli başlıklardan birinin de kimyasalların kaydı, değerlendirilmesi, izni ve kısıtlanması anlamına gelen KKDİK kayıt sürecinin olduğunu söylüyor. 

KKDİK kapsamında yılda 1 ton ve üzeri imal edilen veya ithal edilen bir kimyasal maddenin her potansiyel imalatçısı veya ithalatçısı imalat veya ithalata devam edebilmek için, 2023 yılı sonuna kadar Bakanlığın Kimyasal Kayıt Sistemi üzerinden söz konusu kimyasal maddenin kayıt işlemini tamamlaması gerekiyor. 

Bu kayıt sürecinin tonaj bandında kademeli geçiş yapılmasını talep ettiklerini belirten ve bunun bakanlıkla paylaştıklarını söyleyen Pelister, özellikle AB ülkelerine ihracat yapan ihracatçılarının Avrupa Birliği mevzuatına uyum kapsamında KKDİK kaydını tamamlaması büyük önem taşıdığını belirtiyor. 

Diğer yandan İKMİB yüksek teknolojili ve katma değerli yerli ürün geliştirme vizyonu ile hayata geçirdiği ve Türkiye'de bir ilk olacak Kimya Teknoloji Merkezi'ni 2024 yılında faaliyete geçirmeye hazırlanıyor.

MUNDUSPLUS HAYATA GEÇİRİLDİ

Makine sektörü, sürdürülebilirlik alanında çeşitli projeler geliştirmek için Mundusplus markasını hayata geçirdi. Mundusplus kapsamında çalışmalarının yol haritasını oluşturan Türkiye Makine Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı Raporu ile imalatçı firmaların ve bir bütün olarak sanayi toplumunun dönüşümünün ilk adımlarına ışık tutmayı hedefliyor. 

Özgün bir modelle hazırlanan Eylem Planı Raporu, toplumsal kalkınma ihtiyacını destekleyen araç setlerinin oluşturulması amacıyla, alt sektörler veya işletmeler ölçeğinde öz değerlendirme yapılabilmeyi sağlayacak bir bilgi paketi içeriyor. 

En yetkin mercilerin reyting metotlarını irdeleyerek, alt sektörler veya işletmeler ölçeğinde de öz değerlendirme yapılabilme imkânı veren raporda, kritik performans ölçütleri tanımlanıyor. Firmaların hangi uluslararası rapor ve metotlara uyum sağlarsa ileride işlerinin kolaylaşacağı da kapsamlı şekilde açıklanıyor. 

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, "Gelecek dönemde hedefimiz, Mundusplus çatı markası etrafında bilgi üretimine devam etmek, firmalar için mentorluk uygulamasıyla yön gösterici temaslarımızı artırmak ve sürdürülebilirlik perspektifimizi daha geniş bir vizyonla, tüm ihracatçıları ilgilendirecek şekilde genişletilebilmek" diyor.

DERİ SEKTÖRÜNDEN OSB PLANI

2022 yıl sonu itibarıyla 2 milyar doların üzerinde ihracat hacmi olan Türkiye deri ve deri mamulleri sektörü; çok yakın bir zamanda sürdürülebilir üretim ve sorumlu kaynak kullanımı hedefi doğrultusunda, 'Sürdürülebilirlik Yol Hari-tası'nı açıkladı. 

Ticaret Bakanlığı'nın yeşil mutabakat eylem planında deri sektörünün iki eylem ana maddesi var. Bunlardan ilki, su tüketiminin fazla olduğu tabakhane sektörü için temiz üretim mevzuatının oluşturulması. Diğeri ise tekstil ve deri ve deri mamulleri sektörlerinde temiz üretim uygulamalarına ilişkin eğitim programlarının düzenlenmesi. 

Bu iki başlıkla ilgili bakanlıkların çalışmaları devam ediyor. Sektör, özellikle nihai üründe sosyal uygunluk şartlarını sağlayan, AB Yeşil mutabakatı ile uyumlu, dijital dönüşümünü tamamlamış ve sürdürülebilir üretim sağlayacak bir OSB'yi hayata geçirmeyi hedefliyor. 

Sektör firmalarını bu OSB'de kümelendirmek istediklerini belirten İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Güven Karaca, "Böylece ölçek ekonomisine geçiş yapabilecek, AR-GE çalışmalarına olanak bularak rekabet gücümüzü daha da artırabileceğiz. 

Bu projenin hayata geçirilmesinin sektörümüz için önemli bir eşik olacağını düşünüyoruz. Bu yüzden doğru alan ve planlama için detaylı fizibilite çalışmaları yapıyoruz" diyor.

JEOPOİTİK RİSKLER SÜREÇLERİ ETKİLİYOR

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile kısa bir süre önce yapılan sektör kurulu toplantısında gündemine; sürdürülebilirlik, yeşil mutabakat zaptı ve Paris İklim Antlaşması gibi konuları alan hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü özellikle karbon ayak izi ile ilgili çalışmalara odaklanıyor. 

Bu projelerin hayata geçebilmesi için öncelikle birçok farklı maliyet unsurunun stabilite-sini koruması gerektiğine dikkat çeken İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Taycı, şu anda savaş faktörleri nedeniyle fiyatlar iniş-çıkış yaşarken ülkeler arası siyasi ve sosyal problemler varken süreçlerin uzadığına dikkat çekiyor. 

Tüm çalışmaların sonuca ulaşabilmesi için tüm bu unsurların da sağlanması gerektiğini belirten Taycı, yeşil dönüşümü tam olarak hayata geçirmek ve sektöre entegre etmek için çalışmaların sürdüğünü vurguluyor.

ELYAF BAZLI ÜRÜNLER

Ambalaj sektöründe kartların yeniden dağıtılacağı bir döneme giriliyor. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen, kolayca ve defalarca geri dönüştürülebilen, doğaya bırakıldığında haftalar içinde çözünerek doğayı kirletmeyen sürdürülebilir ürünlerin hâkim kılınacağı bu dönem; sektöre yeni fırsatlar sunarken, tehdit unsurlarını da beraberinde getiriyor. 

Şu an 1,3 milyar dolarlık ihracat ile dünyada önemli bir yere sahip olan kağıt-karton ambalaj sektörünün yeşil dalga sürecinde önünün hep açık olacağını açıklayan Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD) Yönetim Kurulu Başkanı Alican Duran, "Dünyada geri dönüşüm ve yeşil dalga ile alakalı çok ciddi adımlar atılıyor. 

Özellikle bitkisel elyaf bazlı ürünlere yönelik ciddi bir ilgi var. Yeşil Dalga şu an sektör olarak bize avantaj sağlıyor" diyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde 3 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşması beklenen sektörde özellikle bitkisel elyaf bazlı kâğıt ve karton ürünlerine yönelik ciddi bir ilgi var. 

Ancak Duran, ikincil ambalaj riskine karşı uyararak şunları söylüyor: "Sektör olarak içecek, kozmetik ürünleri ve diş macunu kutularında ikincil ambalaj konumundayız. Dünyada artık bu sektörlerdeki firmalar ikincil ambalaj kullanımından vazgeçmeye başladılar. 

Haliyle ülkemizde de bazı firmalar bu sürece yenilerek bu alandan çıkıyorlar. Sektörümüzün buna hazırlıklı olması ve önlemler alması lazım."

EKOLOJİK OSB KURULACAK

Yeşil dönüşümün hızlanmasıyla geri dönüşüm sektörü de ivme kazanmış durumda. 2021 yılında geri dönüştürülen plastiğin en az yüzde 10 artışla 6,8 milyon tona çıktığını, bunun karşılığında ülke ekonomisine 6,7 milyar dolarlık katkı sağlandığı tahmin ediliyor. 

İhracatın artmasına bağlı olarak yüzde 15 civarında büyümesi beklenen sektörün gündeminde Türkiye'nin ilk ekolojik geri dönüşüm organize sanayi bölgesini (OSB) kurmak var. 

2024 yılı ve sonrasında ise Paris İklim Anlaşması'nın tarihinin de yaklaşması sebebiyle geri dönüşüm, sürdürülebilirlik konularında yapılan çalışmaların daha çok gündeme geleceğini söyleyen Geri Dönüşümcüler ve Geri Kazanımcılar Derneği (GEKADER) Başkanı Fatih Eren, "Diğer taraftan artan enerji maliyetleri, karbon vergisi avantajı sebebiyle de ağırlıklı olarak ihracat yapan üretici firmalar yeşil enerjiye dönüş prosesinde daha iştahlı ve daha kararlı olacaklar" diyor. 

2024 yılı ve sonrasında yenilenebilir enerji modelinin artık sadece yazlık bölgelerde değil; teknolojinin de devreye girmesiyle birlikte artık sanayi tarafında da yoğun bir şekilde kullanılması bekleniyor. Eren, üretimden kaynaklı tarım arazilerinin enerji sahalarına dönüştüğüne dikkat çekiyor.

AYRIŞTIRMA SİSTEMİ KURULMALI

10 milyon tonu geçen toplam üretimi, 45 milyar dolara yaklaşan cirosu, 7 milyar doları geçen direkt ihracatı olan plastik sektörünün yeşil dönüşüm konusunda öncelik verdiği iki alan var. Birincisi üretimden ekonomik ömrünün sonuna kadar tüm ürünlerin geri dönüşüm perspektifi ile tasarlanması ve ekonomik ömrünü tamamlayan plastik ürünlerin geri dönüştürülmesi. 

Bu kapsamda, plastik sektörünün hızla yol aldığını söyleyen Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, "Bu alanda ülke olarak geri kaldığımız en belirgin alan ise atıkların kaynağında ayrıştırılması ve buna uygun olarak toplanması. 

Kaynağında ayrıştırma sisteminin kurulmasında ise gerek merkezi idareye gerek yerel yönetimlere önemli işler
düşüyor" diyor. Plastik sektörünün yeşil dönüşüm çalışmaları kapsamında odaklandığı ikinci alan ise kullandığı enerjinin kaynağının yenilenebilir kaynaklara dönüştürülmesi. 

Türkiye'de plastik sektörü bu enerji dönüşümünde esas ağırlığı GES yatırımlarına veriyor. Çok sayıda işletme çatı ve arazi GES'i yatırımları yaparak ürün başına karbon ayak izini asgari düzeye çekmeyi hedefliyor. Gülsün, İşletmelerin yenilenebilir enerji yatırımları önünde duran en önemli engel ise finansmana erişimde yaşanan sıkıntılar olduğunu belirtiyor. 

Plastik sektöründe yenilikçi geri dönüşüm yöntemlerinin geliştirilerek geri dönüşüm plastiklerin çok daha geniş bir ürün yelpazesinde kullanılmasının önünün açılması ise orta-uzun vadede en önemli hedefler arasında yer alıyor.

FİNANSMAN SORUNU VAR

Türkiye'de yeşil dönüşüm konusunun itici gücü olarak yenilenebilir enerji öne çıkıyor. Türkiye'de bu konuda önemli adımlar atılsa da hala yeterli değil. 

Özellikle demir-çelik gibi sektörlerde üretime uygun alan ve kapasitenin varlığı konusunda sorunlar olduğunu söyleyen GÜYAD Yenilenebilir Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, "Her ne kadar yerinde üret ve tüket desek de çimento, demir çelik sektörü gibi sektörler için ihtiyaç duyulan uygun çatı ya da yan arazinin kendi üretim alanlarında bulunması pek mümkün değil. 

Ancak üretimden uzak bölgelerde yenilenebilir enerji için yatırım yapabilirler. Bu da kapasite ve arazi ihtiyacı doğuruyor" diyor. 

Yeni kapasite açılmazsa sektörün büyümeyeceğini söyleyen Özkök, sözlerine şu şekilde devam ediyor: "Ne yaparsak yapalım sistemin gücü ve kapasitesi yenilenebilir enerji gücü ve kapasitesidir. Yan dallara sapıp, hibrit, depolama, ne dersek diyelim; bu terazinin ağır basan kefesini TEİAŞ'ın sistem altyapısı ve taşıma kabiliyeti ve gücü oluşturuyor."

Diğer kefede ise finansman olduğunu belirten Özkök, finansmana ulaşmanın Türkiye tarihindeki en zor döneminden geçildiğine dikkat çekiyor. 

Özel finansman koşulları, KGF gibi yenilenebilir enerji yatırımı yapmak isteyen sanayiciye kolaylıklar getirilmesi gerektiğine dikkat çeken Özkök, bu konunun hem sınırda karbon düzenlemeleri açısından ihracat konusunu fırsata çevirmek hem de cari açıkla mücadele etmek açısından önemine dikkat çekiyor.

YEŞİL DÖNÜŞÜMDE DÖRT ÖNEMLİ BAŞLIK
1- Sürdürülebilirlik stratejisi
Şirketlerin ESG risklerini yönetme yolculuğunda ilk adım, bir sürdürülebilirlik stratejisi geliştirmek olmalı. Şirketler, sürdürülebilirliğin kalıcı bir rekabet avantajı kaynağı olduğu ilkesini başlangıç noktası olarak alan bir strateji geliştirmeli. Anılan strateji CEO ve yönetim kurulu da dâhil olmak üzere en tepeden desteklenmeli, yöneltilmeli ve kurumun yönetişim yapısına entegre edilmeli.

2- Tam entegrasyon
Başarılı olmak ve rekabet avantajı yaratmak için şirketler aynı anda bir ESG merceğini işin her unsuruna entegre etmeli ve bu dönüşümün yarattığı değeri yakalamalı. Şirketler yeni iş kollarına girdiklerinde, bir başka şirketi satın aldıklarında veya iştirak kurduklarında sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu yeni işletmeler yaratmaya odaklanmalı. Sadece kendi bünyelerinde değil tedarikçilerinin ve hatta bayilerinin de sürdürülebilirliği değer yaratma modellerine derç etmelerini teşvik etmeli.

3- İK’ya yatırım
Şirketlerin ESG hedeflerini gerçekleştirmek için insan kaynağı başlığında gerekli yetkinlikleri oluşturmaları gerekli. Bu alanda kapsamlı bir yetenek yönetimi ve kapasite geliştirme programları oluşturmaları şirket kültüründeki değişimi de olumlu yönde hızlandırabilir.

4- Karbonsuzlaşma
ESG ve özellikle iklim değişikliği odaklı faktörler şirketin risk yönetim sistemlerine entegre edilmeli. Özellikle karbonsuzlaşma odağında bütün iş süreçleri değerlendirmeli, risk ve fırsatlar ortaya konulmalı. Şirketlerin ESG faaliyetleri ve özellikle sundukları raporlarda güvence denetimi hizmeti alması ‘yeşil göz boyama' ile mücadele açısından önemli.

TEMİZ ENERJİ YATIRIMLAR!

3 TRİLYON DOLARA ULAŞTI

IEA (Uluslararası Enerji Ajansı) tarafından ekim ayında yayınlanan ‘2023 Dünya Enerji Görünümü Raporu'na göre, 2020'den bu yana temiz enerjiye yapılan yatırımlar yüzde 40 arttı. Buna göre 2020 ile 2023 arasında temiz enerji yatırımları 2 trilyon dolardan fazla artarak 2,8 trilyon dolara ulaşacak. 

Rapora göre bunun 1,7 trilyon dolarının yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar, nükleer enerji, şebekeler, depolama, düşük emisyonlu yakıtlar, verimlilik iyileştirmeleri ve ısı pompaları dahil olmak üzere temiz teknolojilere yönelik olması bekleniyor. Bununla beraber 1,1 trilyon doların da kömür, gaz ve petrol yatırımı yapılacağı tahmin ediliyor. IEA raporunda 2020de satılan her 25 arabadan birinin elektrikli olduğu hatırlatılırken, 2023 yılında ise bu oranın her beş arabadan birine kadar yükseldiğine vurgu yapıldı. 

Dünya genelinde 2023 yılı sonuna kadar 500 gigavatın üzerinde ek yenilenebilir enerji üretim kapasitesi yaratılacağına değinilen raporda, fosil yakıt talebindeki değişikliklere ilişkin olarak ise, “Kömür, petrol ve doğal gazın küresel enerji arzındaki payı düşmeye başladı. Ancak, bu payın hala yeterli olmadığına dikkat çekiliyor ve küresel iklim hedeflerine ulaşmak için daha fazla çaba gerekiyor” denildi.
 

BURAK OĞUZ / KPMG TÜRKİYE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK HİZMETLERİ YARDIMCI ORTAĞI
“ŞİRKETLER SÜRDÜRÜLEBİLİR FİNANS FIRSATLARINI TAKİP EDECEK”
“2024’te şirketlerin gündeminde en çok sınırda karbon düzenleme mekanizması (SKDM), iklim kanunu ve emisyon ticaret sistemi, başta enerji olmak üzere kaynak verimliliği ve yenilenebilir enerji fırsatları, Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması Direktifi (CSRD) konuları olacak.Anılan başlıklara ek Kapsam 3 emisyonlarının hesaplanması ve azaltımı, ürün yaşam döngüleri ve tedarik zincirlerinin ESG performansının raporlanması da odaklanılacak diğer alanlar. 

Şirketler ESG'nin yanında sürdürülebilir finans fırsatlarını ve ekonomiyi yakından takip edecek. Ekonomik büyümenin, zayıflayan ihracat nedeniyle 2023 yılında yüzde 4 civarında gerçekleşebileceği ve iç talebin büyümenin ana itici gücü olmaya devam edeceği öngörülüyor. 2023'ün başında meydana gelen yıkıcı deprem Türkiye'nin güneyinde geniş çaplı hasara yol açmıştır. 2024'te bölgesel yeniden yapılanmanın sağlayacağı artışın, ekonomik faaliyetlerdeki aksamadan kaynaklanan olumsuz etkiyi büyük ölçüde telafi etmesi bekleniyor.”

ONUR ÜNLÜ / ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE YÖNETİMİ DERNEĞİ (EYODER) BAŞKANI
“ÖNCELİKLE ENERJİ VERİMLİLİĞİ ÇALIŞMALARI YAPILMALI”
“2022 yılında birincil enerji yoğunluğumuzu yüzde 2,7 azalttık. Son 15 yıla baktığımızda da bu yoğunluğu azaltma oranımız yıllık ortalama yüzde 1,5. Ancak dünya genelinde 2050 karbon nötr hedefine ulaşabilmek için çalışılan senaryolarda bu oranın yüzde 4 olması gerektiği hesaplanıyor. 

Dolayısıyla henüz istenilen seviyenin uzağındayız. Ülkemizde tüketilen toplam enerjinin yaklaşık üçte biri endüstriyel işletmelerde kullanılıyor ve yapılan analiz çalışmalarına göre sanayide tüketilen bu enerjinin, enerji verimliliği ve tasarruf çalışmalarıyla yüzde 32 azaltılabilme potansiyeli var. Bu da Türk sanayisinin bu alanda ciddi bir mesafe kat etmesi gerektiğini gösteriyor. 

Aslında özellikle iklim değişikliğinin etkileri ve enerji maliyetleriyle birlikte bu alandaki farkındalığın arttığını görüyoruz ancak yatırımlar ağırlıklı olarak yenilenebilir enerjiye yapılıyor. Tüketimi düşürmek için öncelikle enerji verimliliği çalışmaları yapılmalı, ardından bu sayede düşen enerji tüketimi, yenilenebilir enerji kaynaklarından tedarik edilmelidir.”

“Enerji sektöründe karbon yoğunluğunun azaltılmasına yönelik olarak son dönemde en somut gelişmeler arasında yenilenebilir enerjiden elektrik üretimindeki büyüme öne çıkıyor. Elektrikli araçlar hayatımıza daha yaygın olarak girmeye başladı, enerji depolama yeni bir alan olarak sektörün gündeminde. Enerji verimliliğinde, henüz yeterli seviyeye gelmemiş olsa da önemli ilerlemeler var. 

Net-sıfır hedefinin belirlenmesi, enerji dönüşümü konusunda önümüzdeki otuz yıl için temiz enerji alanında önemli büyüme fırsatları getirecek. İklim Kanunu, Emisyon Ticaret Sistemi, bununla bağlantılı karbon fiyatlama mekanizması gibi gelişmelerin, önümüzdeki yıl enerji sektörünün ve enerji tüketicisi sektörlerin gündeminde önemli başlıklardan birini oluşturacağını düşünüyorum. 

AB sınırda karbon mekanizması, özellikle enerjiyi yoğun kullanan ve enerji tüketiminde fosil yakıt oranı yüksek olan ihracatçı sektörlerimiz için oldukça kritik. Bu alanda çok boyutlu ve derinlikli çalışmalara mutlaka odaklanılması gereken bir döneme giriyoruz. Temiz enerji teknolojileri etrafında AR-GE, inovasyon, startup ekosistemi, yerli imalat yetkinlikleri kazanılmasına yönelik açılımları da unutmamamız gerekiyor.”