Türkiye iş dünyası devrim niteliğinde bir değişimin kapısında duruyor. Otomotivden kimyaya, hazır giyimden demir-çelik sektörüne kadar AB'ye ihracatta ön sırada yer alan sektörlerde, AB'nin Sınırda Karbon Düzenlemesine (SKD) yönelik hazırlıklar tüm hızıyla başladı.
31 Ekim - 13 Kasım 2021 tarihli sayıdan
"Yeşil Mutabakat" sürecine uyum için dev holdinglerden KOBİ'lere kadar tüm şirketler yeni yatırım ve iş planları yapıyor. Ekonomist Dergisi olarak, bu süreçte başta ihracatçılar olmak üzere KOBİ'sinden dev holdingine, sivil toplum örgütünden ticaret ve sanayi odalarına kadar iş dünyasındaki "yeşil dönüşüm seferberliği"ne mercek tuttuk.
Dünya ticareti, yeni bir döneme hızlı bir giriş yapıyor. Başını Avrupa Birliği'nin (AB) çektiği gelişmiş ülkeler, enerjide petrol ve türevi ürünlerin kullanımını kademeli olarak sona erdirmek ve karbon salımını sıfır düzeyine indirmek için sanayide devrimsel bir "yeşil dönüşüm"e başladılar.
10 dev sektörün ‘Yeşil’ yol haritasını görmek için görsele tıklayın.
Türkiye de hem AB'nin "Yeşil Mutabakat" mevzuatı hem de altı yıl aradan sonra TBMM'den geçirdiği Paris İklim Anlaşması'nın şartları gereği, bu kapsamlı değişimden nasibini alıyor.
Otomotivden kimyaya, hazır giyimden demir-çelik sektörüne kadar AB'ye ihracatta ön sırada yer alan sektörlerde, AB'nin Sınırda Karbon Düzenleme-si'ne (SKD) yönelik hazırlıklar tüm hızıyla başladı.
Çimento, demir, çelik, gübre ve alüminyum gibi emisyon yoğun sektörler uygulamadan en çok etkilenecek sektörler arasında ilk sırada yer alsa da iş hayatının her alanında hissedilecek yeni bir sürece girilmiş durumda.
AB'nin Yeşil Mutabakat'ı açıklamasının ardından, Türkiye'de de "Yeşil Mutabakat Eylem Planı 2021" (YMEP) hazırlandı ve 16 Temmuz'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
"Yeşil Dönüşüm Eylem Planı" çerçevesinde, sınırda karbon düzenlemeleri, yeşil ve döngüsel bir ekonomi, yeşil finansman, temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı, sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir akıllı ulaşım, iklim değişikliği ile mücadele, diplomasi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri başlıkları altında eylemler hayata geçirilecek.
Bununla birlikte 1 Kasım 2021 tarihinde İskoçya'nın Glasgow kentinde gerçekleştirilecek İklim Konferansı da yeni dönemin şifrelerini anlamak için büyük önem taşıyor.
1-12 Kasım tarihlerinde yapılacak 26'ıncı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda (COP26) Türkiye, Bakanlık bürokratları, özel sektör temsilcileri, akademisyenler, sivil toplum örgütü temsilcileriyle yer alacak. Açılacak Türk pavyonunda sergiler, bilgilendirici toplantılar, paneller düzenlenecek.
Ekonomist Dergisi olarak, bu süreçte başta ihracatçılar olmak üzere KOBİ'sinden dev holdingine, sivil toplum örgütünden ticaret ve sanayi odalarına kadar iş dünyasındaki "yeşil dönüşüm seferberliği"ne mercek tuttuk.
OTOMOTİVDE ÜÇ YILLIK PLAN
Türkiye ihracatının 15 yıldır üst üste lider sektörü olan otomotiv sektörü, yeşil dönüşüm konusunda diğer sektörlere de öncülük etme misyonu ile hareket ediyor. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçılar Birliği (OİB), son olarak ihracatının yaklaşık yüzde 80'ini Avrupa Birliği'ne yapan üyelerini Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın getireceği yeni düzenlemelere karşı bilinçlendirmek amacıyla yeni bir projeyi hayata geçirdi.
OİB'in Ticaret Bakanlığı desteğiyle hayata geçirdiği ve ihracatçılara üç yıl boyunca rehberlik edeceği "Otomotiv Sektöründe Yeşil Dönüşüm" UR-GE projesi ile Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde uygulanacak olan sınırda karbon düzenlemesinin olumsuz etkilerinin önlenmesi amaçlanıyor.
Proje kapsamında; projeye katılan şirketlerin karbon emisyonu konusunda ihtiyaç analizinin yapılması, korbon ayak izi, atık yönetimi ve geri dönüşüm konularında eğitim verilmesi ve temiz enerji kullanımı gibi bazı önemli başlıklarda faaliyetler gerçekleştirilmesi hedefleniyor.
OİB Başkanı Baran Çelik, "Otomotivde 30 milyar dolar olan ihracatımızın yaklaşık yüzde 80'ini AB ülkelerine gerçekleştirdiğimiz göz önüne alınırsa, ihracatta ek vergilerle karşılaşma ihtimaline karşı erken önlemler almanın dünyadaki güçlü konumumuzu sürdürmek için ne ölçüde önemli olduğu ortaya çıkıyor" diye konuşuyor.
YENİLENEBİLİR ENERJİ AVANTAJI
Türkiye'nin AB'ye ihracatında en büyük kalemlerden birini oluşturan makine sektörü de hem yeşil hem de dijital dönüşüm atağına hız vermiş durumda. Karantina ve kısmi çalışmalarla geçen 2020 sonunda, istihdam ve üretim hemen bütün makine imalatçısı ülkelerde düşerken, Türkiye bu alanda üretim ve istihdamı artırmayı başardı.
Sektör, eylül sonu itibarıyla yüzde 39 üretim artışı sağlayarak önemli bir başarıya imza attı. Ortaya çıkan sonuçların sektörün rekabetçilikte yükseldiği seviyeyi gösterdiğini kaydeden Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara dönüşün etkilerini bu süreçte daha iyi gördüklerini söylüyor.
İklim krizini kontrol altına almak üzere yapılacak yeni yatırımların maliyetine işaret eden Karavelioğlu, "Bu dönüşüme ayak uydurma çabasının tüm toplumlara getirdiği telaşın farkında olmalı, bu sürecin başrolünde ise makinelerin olacağını iyi bilmeliyiz" diye konuşuyor.
Makine İhracatçıları Birliği olarak 2018 yılında "Karbon Ayakizi" kampanyasına başladıklarını hatırlatan Karavelioğlu, şunları söylüyor: "Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarını yüzde 50'nin üzerine çıkarmış olmasını da önemli bir avantaj olarak görüyoruz; AB'nin karbon nötr kıta hedeflerine uyum konusunda hiçbir çekince taşımamakla birlikte, rakiplerimize kendi ülkelerinde sağlanacak desteklerin ülkemizde de bize sağlanmasının şart olduğuna inanıyoruz."
ÇELİKTE FİYAT FARKI SORUNU
Yeşil dönüşüm konusunda öne çıkan sektörlerden bir diğeri olan çelik sektörü, bu alandaki dönüşümü ilk başlatan sektörlerden biri konumunda. Türk çelik sektöründeki şirketlerin çoğu mevcut teknolojileri ile AB çevre politikasının üzerinde bir performans göstererek üretimlerini sürdürüyor.
Enerjinin yoğun kullanıldığı Türk çelik sanayisinde, birim enerji tüketimini azaltmak için uzun yıllardır uğraş veriliyor. Öyle ki; 0.231 Ton Eşdeğer Petrol (TEP) olan ortalama spesifik enerji tüketimi, AB ortalaması olan 0.291 TEP değerinin altında yer alıyor.
Öte yandan Sınırda Karbon Düzenlemesi'nin uygulamaya konulması ile AB'ye ihracat yapan çelik şirketlerinin maliyetlerinde önemli artışlar yaşanacağına dikkat çeken Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan, "Bu durum da sektörümüzün rekabet gücünü ciddi anlamda düşürecek.
Türk çelik sektörünün temsilcileri olarak Avrupa Birliği ile gerekli görüşmelerin yapılarak, ülkemizin Sınırda Karbon Düzenlemesi'ne tabii tutulmamasını talep ediyoruz" diyor.
Aslan, ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlanan "İklim Değişikliği ile Mücadele Raporu"nda yer alan Emisyon Ticaret Sistemi kurulduktan sonra da AB ile Türkiye arasındaki karbon fiyat farkının sektöre yansıtılmamasını talep ettiklerini vurguluyor.
KİMYADA YENİ MEVZUAT YOLDA
Türkiye'nin önemli ihracat kalemlerinden biri olan kimya sektöründe, Yeşil Mutabakat sürecinden ilk etapta doğrudan etkilenecek olan alan gübre ihracatı olacak. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, "Mutabakat çerçevesinde AB Kimyasallar Mevzuatı'nda yapılmakta
olan değişiklikleri dikkatle takip ediyoruz.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın üzerinde çalıştığı AB'nin Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol mevzuatının uygulanmasına yönelik ulusal eylem planı hazırlama çalışmalarına katılım gösteriyoruz" diyor.
Düşük karbonlu, yeşil ekonomiye geçiş sürecinde, özellikle KOBİ'lerin finansmana ulaşımında da yeşil finansman destekleri sağlanması gerektiğinin altını çizen Pelister, "En kısa zamanda şirketlerimizin yeşil dönüşüm için ihtiyaçlarını belirlemesi ve bu alanda devletimizin desteğini alarak dönüşümünü gerçekleştirmesi büyük önem taşıyor" diye konuşuyor.
"KAMU-ÖZEL İŞ BİRLİĞİ ŞART"
Yeşil dönüşüm konusunda öne çıkan sektörlerden bir diğeri de tekstil ve hazır giyim sektörü. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, temmuz ayında TİM öncülüğünde açıkladıkları 'Tekstil Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı' ile kalıcı bir yeşil dönüşüm sağlamak üzere harekete geçtiklerini anlatıyor.
Avrupa Yeşil Mutabakatı normlarına üst düzey uyum sağlamayı hedeflediklerini kaydeden Öksüz, "Sürdürülebilirlik olgusunu, bir risk değil dönüşüm süreci olarak görmeli ve fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Bu hedefler ancak kamu -özel sektör iş birliği ortak vizyonu ile başarıyaulaşabilir" diyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı ile organik pamuk üretiminin daha fazla teşvik edilmesi için pamuk prim fark desteğinin artırılması ve üretim alanlarının artırılması çalışmaları gerçekleştirdiklerini ifade eden Öksüz, şöyle konuşuyor: "Ayrıca Ticaret Bakanlığımız ile sektörümüzün sürdürülebilirlik politikaları üzerinde ayrı bir destek mekanizması oluşturması için girişimlerde bulunuyoruz.
Hammadde niteliğine sahip geri dönüştürülmüş tekstil ürünlerinin ithalatındaki zorluk, sektörümüzün yaklaşımıyla uyuşmuyor. Sektörümüzün sıfır atık yaklaşımı ve sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde geri dönüştürülmek üzere kullanılmış giyim ürünleri ithalatının, iç piyasa dinamiklerini bozmayacak şekilde Ticaret Bakanlığımızın denetimi ve kontrolüyle kolaylaştırılması gerekiyor."
DİJİTAL ALTYAPI GELİŞMELİ
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe ise hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe pandemi ile birlikte iş yapış biçiminde başlayan değişimin sürdürülebilir ve çevre dostu üretime geçildikçe daha da genişleyeceğini söylüyor.
Yeni dönemde üretim süreçlerinin tüm aşamalarında şeffaflık ve verimliliğin kontrol edilebilmesi için güçlü bir dijital altyapıya ihtiyaç olacağını dile getiren Gültepe, "Şirketler enerji ihtiyaçlarını güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan sağlayacak. Güvenli moda öne çıkacak. Hazır giyimde üretiminde dönüştürülebilen ve yeniden kullanıma imkân veren malzemeler tercih edilecek" diyor.
Toplam üretim içinde 'kullan at' anlayışı ile üretilen düşük maliyetli ürünlerin payı azalırken daha uzun ömürlü ürünlerin oranının artacağını kaydeden Gültepe, "Bu süreçler tamamlandıkça sektörümüzün katma değerli ihracatı artacak. Kamu ve özel sektör el ele vererek değişim dönüşüm sürecimizi hızlandırabilirsek hazır giyim ihracatımızı çok hızla iki katına çıkarabiliriz" diye konuşuyor.
Sektör olarak AB'nin mali yardım aracı IPA III kapsamındaki proje için başvuru yaptıklarını belirten Gültepe, ayrıca kurumsal karbon ayak izi ölçümü ve hesaplanması, ürün yaşam döngüsü, iklim değişikliği, sera gazı emisyonu gibi konularda şirketlere eğitim verdiklerini anlatıyor.
İHKİB Başkanı, "Diğer taraftan sektörün akıllı fabrikalara dönüşüm süreçlerini destekliyoruz. Sürecin hızlanması için yeni teşvik mekanizmalarının oluşturulması amacıyla kamu otoritesi nezdinde girişimlerimiz sürdürüyoruz" diye konuşuyor. AB Sıfır Atık Yönetmeliği çerçevesinde kirli atık suların testlerinin EKO-TEKS'te yapılabilmesi için akreditasyon çalışmaları ise devam ediyor.
Deri sanayii de yeni döneme ilişkin yol haritasını netleştirmeye başladı. İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Başkanı Mustafa Şenocak, ilk aşamada eğitimlerle şirketlerin farkındalık düzeyini artırmayı hedeflediklerini söylüyor.
Şenocak, "Yeşil ekonomiye geçişle birlikte deri ve deri mamulleri sektörümüz için sosyal uygunluk kriterlerine uygun üretim yapılabilecek kümelenme alanlarının oluşturulması en önemli gündem maddelerimiz arasında yer alıyor" diyor.
"KAYNAK SORUNU ÇÖZÜLMELİ"
Demir ve demir dışı sektöründe en çok ihracat yapan alt kalemlerden biri olan alüminyum, ilk etapta "Sınırda Karbon Düzenlemesi" kapsamına alınacak sektörler arasında yer alıyor. İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Başkanı Tahsin Öztiryaki, "Bu sürece hızlı uyum sağlanabilmesi için Emisyon Test ve Belgelendirme altyapımızın AB tarafından tanınacak şekilde geliştirilmesi önem arz ediyor" değerlendirmesinde bulunuyor.
Diğer taraftan şirketleri kendi karbon emisyonlarını azaltma noktasında bilgilendirilmenin ötesinde yönlendirilmeye ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Öztiryaki, özellikle kaynak sorununa dikkat çekiyor. İDDMİB Başkanı şöyle konuşuyor: "Avrupa Birliği'nin, kendisi ile Gümrük Birliği içinde olan Türkiye'yi, hem Yeşil Mutabakat'ın finansmanı hem de Sınırda Karbon Düzenlemesi konularında üçüncü ülkelerden ayrı tutması gerektiğini düşünüyoruz.
AB'deki sanayicilere Yeşil Dönüşüm için yedi yıllık süreçte 1,1 trilyon Euro'nun üzerinde bir kaynak ayrılmakta iken ülkemize sunulan kaynakların çok daha sınırlı kalması haksız bir rekabet yaratacaktır. AB'nin Türkiye'ye karbon salımını azaltma noktasında var olanın dışında ayrı bir kaynak sağlaması gerekmektedir."
"ÇEVRECİ ÜRÜN"E ODAKLANDI
Mobilya sektörü de son dönemde giderek daha fazla tercih edilen geri dönüştürülebilir ve sürdürülebilir ürün ihracatına ağırlık vermeye başladı. AB Yeşil Mutabakatı'nı değerlendiren Akdeniz Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği (AKAMİB) Başkanı Onur Kılıçer, "Başta mobilya olmak üzere sektörümüz trendleri yakından takip ediyor. Son yıllarda geri dönüştürülebilir, sürdürülebilir ürünlere talep zaten artmaktaydı. Yatırımlarımız yeni olması sayesinde bu sürece hızlıca uyum sağlayabilecek teknolojiye sahibiz" diyor.
İhracatı geliştirme fonunun sürdürülebilir ihracat artışı için önemli olduğuna Kılıçer, "İhracatçının öncelikli ihtiyacı olan finansmana erişimde; özellikle son zamanlar da yaşanan birtakım problemler, birçok yatırımın ertelenmesine neden oluyordu. İhracatı Geliştirme Fonu sayesinde ihracatçılarımızın daha kolay şekilde finansmana erişebilecek" şeklinde konuşuyor.
GERİ DÖNÜŞÜM OSB'Sİ GELİYOR
Yeşil ekonominin en önemli ayaklarından biri de geri dönüşüm. Pandemiyle tek kullanımlık plastikler gibi bazı ambalajların kullanımı yüzde 200-300 arttı. Üstelik pandeminin başında petrol fiyatlarındaki çöküş, plastiğin aşırı ucuza üretilmesine neden oldu ve geri dönüştürülmüş malzemenin maliyet cazibesi kalmadı.
Dünyadaki birçok geri dönüşüm işletmesinin kapılarını kapatmak durumunda kaldığını söyleyen Geri Dönüşümcüler ve Geri Kazanımcılar Derneği (GEKADER) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Eren, atıkların önemli bir kısmının gömülmeye ya da yakılmaya gönderildiğini belirtiyor.
Pandeminin şoku atlatıldıktan sonra geri dönüşümün önemi tekrar ortaya çıkmaya başladı. Üstelik bu kez politikalar için genel kabul hızlandı ve daha az karbon salımına odaklı yeni ekonomiye geçiş için ikna süreçleri kolaylaştı. Öyle ki küresel sürdürülebilir ambalaj pazarının 2025 yılına kadar her yıl ortalama yüzde 6 büyümesi bekleniyor.
"AVRUPA'DAKİ PAYIMIZI ARTIRABİLİRİZ"
Dünya ekosisteminin kaldırabileceği emisyon miktarı belliyken, sonsuz bir büyümenin mümkün olmadığını dile getiren Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri (GAİB) Başkanı Ahmet Fikret Kileci de "Sürdürülebilir olmayan mevcut sistemi yıkmak, yerine iklim kriziyle mücadeleyi önceleyerek, iklimle uyumlu bir ekonomi modeli, üretim-tüketim modeli geliştirmek gerekiyor" diyor.
Türkiye bu geçişe hızla adapte olur ve kararlılıkla yoluna devam ederse ihracatımızda ciddi artışlar gözlenebileceğini dile getiren Kileci, "Uzak Doğu'ya bağımlılığın sıkıntısını çeken Avrupa pazarı mikro üretim alanları oluşturmayı tartışıyor.
Türkiye hem çevreye dost üretim sistemleriyle hem de ürün altyapısı ve lojistik hizmetiyle Avrupa'nın bu arayışına cevap verebilir. Böylece Avrupa'daki pazar payımızda ciddi artışlar yaşanır" diye konuşuyor.
‘YEŞİL MUTABAKAT’ NEDİR?
Avrupa Birliği, 24 Haziran 2021 tarihinde yaptığı oylamada, ilk iklim yasasını onayladı. Yeşil Mutabakat adı verilen bu plana göre, 2030 yılına kadar Avrupa ülkeleri karbon emisyonlarını yüzde 55, 2050 yılına kadar ise sıfır emisyon salımına düşürmeyi hedefe koydu.
Üç yıllık ödemesiz bir dönem öngören anlaşmaya göre sektörler, ihracata konu ürün ve hizmetlerin karbon salımını belirlenmiş standartlara göre düzenlemezse, ton başına 30 ile 50 Euro arasında ek vergi ile karşılaşacak.
Türkiye'nin yüzde 50'den fazla pay ile en büyük ihracat pazarı olan AB'deki uygulama, Türkiye'nin ihracatını da önemli oranda etkileyecek. Hesaplamalara göre, Türkiye ihracat dünyası Yeşil Mutabakat'a uyumu sağlayacak yatırımları devreye almazsa, ihracatta yıllık 2,5-4 milyar dolar arasında bir vergi yükü ortaya çıkacak.
ŞİRKETLER ADIM ADIM NELER YAPMALI?
- Sektörün karbon salımının ölçülmesi ve düzenli olarak raporlanması için sistem oluşturulmalı.
- AB mevzuatına uyumlu yerli ETS sistemi kurulmalı.
- Karbon vergisinin getireceği ek maliyetler ortaya konulmalı.
- Yeni yatırımlarda Yeşil Mutabakat hedefleri ve karbon salım oranları göz önüne bulundurulmalı.
- Modern teknolojiler kullanarak karbon salımı, enerji tüketimi ve atıklar azaltılmalı.
- Üretim süreçlerinde sürdürülebilir ve geri dönüştürülebilir malzemeler kullanılmalı.
- Üretim ve dağıtım süreçlerinde temiz, yenilenebilir enerji tercih edilmeli.
- Sınırda karbon düzenlemesi konusunda kamu otoritesi ve sektörler arasında sıkı iş birliği yapılmalı.
- Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan Türkiye Yeşil Mutabakat Eylem Planı dahilindeki çalışmalar takip edilmeli.
GÜRSEL BARAN ANKARA TİCARET ODASI (ATO) BAŞKANI “KAPSAMLI BİR YENİLENME SÜRECİ BAŞLADI”
"Avrupa, Türkiye için önemli bir ticari partner durumunda. Şirketlerimizin öngörülen uyumu zamanında sağlaması ihracat pazarımızın devamlılığı açısından önemli. Yeşil mutabakat, kapsamlı bir yenilenme süreci anlamına geliyor. Bu süreçte, şirketlerden karbon ayak izi ölçümü istenecek ve karbon ayak izlerini düşürdüklerini hatta nötr hale getirdiklerini belgelemeleri talep edilecek.
Çevre Etiket Sistemi yaygınlaştırılacak. Ürünlerin hammaddeden tüketiciye ulaşana kadar olan sürecinde çevresel etkilerini etiketle göstermeleri istenecek. Şirketlerimizin fabrikada kullandığı elektriğin kullandığı enerjiden tutun da üretim sürecindeki emisyon oranına, kullandığı araca, çıkardığı atık miktarına kadar her türlü aşamayı belgelemesi gerekecek.
Tüm bunlar, karbon emisyonu çok olan firmalar için önemli bir maliyet anlamına geliyor. Türkiye bu süreci, şirketleri finansman açısından destekleyerek ve üretim kabiliyetini yenilemesine imkân sağlayarak geçirirse yeni süreçten çok kârlı çıkabileceğine inanıyorum."
TOLUNAY YILDIZ YEO YÖNETİM KURULU BAŞKANI “DÖNÜŞÜME 120 MİLYAR DOLAR HARCANACAK”
"Avrupa Yeşil Mutabakat çerçevesinde, 2030 yılına kadar yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve dijital dönüşüm için 1 trilyon dolar düzeyinde bir kaynak ayıracak. Türkiye'nin de gelecek 10 yıl için enerji alanında gelişimi ve dönüşümü için en az 120 milyar dolar harcaması bekleniyor.
Türkiye Paris İklim Anlaşması'nı 2016 yılında onaylarken, 'gelişmiş ülke yerine gelişmekte olan ülke' statüsünde değerlendirilme talebi bulunuyordu.
Bu durum, özellikle kömür yatırımları açısından kritik önemdeydi ancak aradan geçen süreç içerisinde Türkiye'de yenilenebilir enerji alanında çok ciddi adımlar atıldı ve bugün bu konuda Türkiye gerek bölgesel ve gerekse küresel bir oyuncu olma yolunda ilerliyor.
Paris İklim Anlaşması'nın kanun haline gelmesiyle birlikte; Türkiye'nin 2053 yılındaki net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda, 2030 yılına kadar emisyonları azaltmaya dönük katkı beyanını güncellemesi de gerekebilir."
GERİ DÖNÜŞÜM OSB'Sİ GELİYOR?
GEKADER Başkanı Fatih Eren, geri dönüştürülebilir, biyolojik olarak parçalanabilir ya da kompostlanabilir ambalajın totali için 280 milyar dolarlık bir pazardan söz edildiğini söylüyor. Eren, Türkiye'nin ilk ekolojik geri dönüşüm OSB'sini kurmaya hazırlandıkları bilgisini de veriyor.
OSB'nin içinde biyokütle enerji santrali, atık buhardan sera ısıtma sistemi gibi yatırımlar olacak. Sakarya veya Balıkesir'de yer arayışlarının sürdüğünü söyleyen Fatih Eren, "OSB 3 bin 500 dönüm üzerine kurulacak. Kademeli olarak 100-200 şirket olacak. OSB'de 2 milyar dolarlık bir cironun oluşmasını hedefliyoruz" diyor.