Yeni hükümetin önünde büyük sorunlar var

02 Temmuz 2018
Geçen hafta 24 Haziran'da hem cumhurbaşkanı hem de milletvekili genel seçimini yaptık. Cumhurbaşkanı seçimini ilk turda yine Recep Tayyip Erdoğan kazandı.

DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr

Milletvekili seçiminde ise iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bu kez Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) çoğunluğu sağlayamadı.

Ancak AKP ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) oluşturduğu Cumhur İttifakı mecliste çoğunluğu aldı. Geçen yıl nisan ayında yapılan referandumla kabul edilen anayasa değişikliği gereği, şimdi yeni hükümet Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kurulacak.

Yeni hükümetin önünde büyük sorunlar var. Biz burada bu sorunlardan sadece ekonomiyle ilgili olanlara dikkat çekeceğiz. Ancak ekonomik sorunların çözümü de ekonomi dışındaki bazı sorunların çözümüyle bağlantılı görünüyor. Bu nedenle yazının sonunda bu konuda da iki çift laf edeceğiz.

SERT Mİ YUMUŞAK MI?
2016 yılında resesyonun kıyısına kadar gelen Türkiye ekonomisi, 2017 yılında o kıyıdan hızla uzaklaştı ve yüzde 7,4 gibi hızlı bir büyüme oranı yakalamayı başardı.

2017'deki hızlı büyüme bu yılın ilk çeyreğine de sarktı ve bu dönemde de yüzde 7,4'lük büyüme yaşandı. Ancak ekonomideki bu hızlı büyüme aşırı doz devlet destekleriyle iç talebe gaz verilmesi yoluyla gerçekleşti. Bu da ekonomideki dengeleri sarstı.

Bu sarsıntının izlerini yandaki tabloda özetlediğimiz temel ekonomik göstergelerde görmek mümkün. Bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranının 2016 yılında yüzde 1,1 iken bu yılın mayıs ayında ise yüzde 1,7 dolayına yükselmesi, işte bu aşırı doz devlet desteklerinden kaynaklanıyor.

Cari açığın GSYH'ye oranının 2016'da yüzde 3,8 iken bu yılın nisan ayında yüzde 6,4 dolayına çıkmasının nedenini, aşırı doz devlet destekleriyle iç talebin patlaması oluşturuyor.

Dengeleri sarsan hızlı ekonomik büyüme işsizlikte düşüş getirdi ama döviz kurlarında ve dolayısıyla enflasyonda yükselişe de yol açtı. Bunun sonucu da Merkez Bankası'nın istemeye istemeye faizleri yükseltmesi oldu.

Hem kurlardaki yükselişin döviz borcu olan şirketlerin bilançolarında yarattığı tahribat hem de faizlerde yaşanan yükseliş nedeniyle ise şimdi ekonomide ciddi bir yavaşlama bekleniyor.

İkinci çeyrekten gelen ilk veriler bu beklentiyi destekliyor. Yılın ikinci yarısına ilişkin olarak ise çok daha kötümser tahminler yapılıyor.

İşte yeni hükümetin önündeki en önemli sorunu ekonomideki bu yavaşlamayı yönetmek oluşturuyor. Bu yavaşlamanın sert mi yoksa yumuşak mı olacağını büyük ölçüde yeni hükümetin politikaları belirleyecek.

Ekonomide sert bir iniş 2000-2001 ve 2008-2009'da yaşadığımız türden bir resesyon demek. Yeni hükümetin ekonomideki inişi yumuşatarak bu tür bir resesyondan kaçınması gerekiyor. Ancak dokuz ay sonra Mart 2019'da yerel seçimler varken yeni hükümetin bu yönde bir adım atıp atmayacağı belirsizliğini koruyor.

YAPISAL SORUNLAR
Türkiye'nin bu kısa vadeli ekonomik sorunları dışında ekonominin aşırı dışa bağımlılığı gibi bazı yapısal sorunları da var. Hem kısa vadeli hem de yapısal ekonomik sorunların çözümü ise ekonomi dışı bazı sorunların da çözülmesinde yatıyor.

Bize kalırsa bunlar arasında en önemlilerini ise demokrasinin yeniden güçlendirilmesi, hukuk sisteminin düzeltilmesi ve dış politikada ilişkilerin yumuşatılması oluşturuyor. Bu sorunların çözümsüz kalması halinde ekonomik sorunlara da kesin çözüm bulunması zor görünüyor.