MIT'deki akademik çalışmaları ve yazdığı kitaplarla öne çıkan Prof. Dr. Daron Acemoğlu, son 10 yılda Türkiye ekonomisindeki tıkanıklığın, verimlilik artışının beklenen düzeyde olmamasından kaynaklandığını savunuyor.
TALAT YESİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Dünya Bankası da Türkiye'deki firma verimliliği ve ekonomik büyümeye ilişkin bir rapor yayınladı.
'The Turkey Productivity Report' başlıklı çalışma, Türkiye'deki yatırımların verimliliğe etkisini analiz ediyor.
Özet sunuma bakıldığında, Türkiye'nin kaynaklarını düşük verimliliğe sahip sektörlere harcadığı görülüyor. Türkçesi; verimliliği yükseltecek, nitelikli, katma değeri yüksek sektörlere yeteri kadar yatırım yapılmıyor.
Sonuç sizler için sürpriz mi? Değil… Beton ağırlıklı yatırımların yüksek bir verimlilik sağlayacağını söylemek epey zor olsa gerek. Diğer bir gösterge, ihracatta ileri teknoloji grubu ürünlerin payı. Yaklaşık 20 yıldır ileri teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı yüzde 3'ler seviyesinde.
Oysa bu süreçte AR-GE'ye yapılan yatırımların ekonomi içindeki payı -yetersiz olsa da- iki katına çıktı. Yine ihracatla devam edelim. İhraç ettiğimiz ürünlerin ortalama kilogram değeri 1,4 dolara düştü. Oysa beş yıl önce 1,7 dolar seviyesine gelinmişti.
Kg fiyatında yüzde 10'luk bir artış ihracatçı şirketler için 18 milyar dolar ek gelir anlamına geliyor. Ayrıca, ihraç ettiğimiz ürünlerin kg değeri benzer kategorideki ülkelerle kıyaslandığında yüzde 50 altındayız.
Bu yüzden de sizlerle dertleşirken daha çok inovasyon, dijitalleşme, Sanayi 4.0, nitelikli insan kaynağı gibi kavramları sıklıkla dillendiriyorum.
Her sektör öyle midir? Tabii ki değil. Örneğin Türkiye'de yerli ve yabancı ilaç şirketlerinin soyunduğu yeni yatırımlara bakalım. Özlem'in kaleme aldığı kapak haberinde yer verdiğimiz biyolojik ilaçların pazardaki payı 10 yıl öncesinde tek haneliydi, şimdi ise yüzde 20'ler seviyesine geldi.
Siz de biliyorsunuz ki, dünyada AR-GE harcamaları için en büyük bütçeleri ilaç şirketleri ayırıyor. Halen yürütülen AR-GE çalışmalarının yüzde 60'ı biyolojik ilaçlarla ilgili. Sürekli büyüyen bir alandan bahsediyoruz. Dünyada yüzde 20'lerde, Türkiye'deki payı da yüzde 18'e yaklaşıyor.
Geçen yıl Türkiye'nin 31 milyar TL'lik toplam ilaç pazarındaki payı 5,4 milyar TL'ydi. Bu yıl muhtemelen 6,5 milyar TL'yi bulacak. Abdi İbrahim gibi çok sayıda şirket ciddi yatırım bütçelerini bu alana yönlendiriyor. Önümüzdeki dönemde bunun iki sonucunu göreceğimizi düşünüyorum.
Birincisi, katma değeri yüksek ilaç ihracatımız artacak. İkincisi, ithal ettiğimiz biyolojik ilaç bütçesi küçülecek. Dolayısıyla dış ticaret dengesine olumlu katkıda bulunulacak.
Tabii en önemlisi, bu çalışmaları, üretim sürecini nitelikli insan kaynağıyla yapabileceğiz. Son söz, bu kadar büyük yatırımlar için insan kaynağına biraz daha yatırım gerekiyor.
Verimliliği daha çok tartıştığımız bir hafta diliyorum.