TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan, zorlukları aşmanın tek yolunun üretim olduğunu, vergiyi değil üretimi artirmak gerektiğini söylüyor. Turan, "Şeffaf ve liyakati esas alan bir sistemin inşası, üretim odaklı ekonomiye geçmenin anahtarıdır" diyor.
SİBEL ATİK
satik@ekonomist.com.tr
Türkiye genelinde faaliyet gösteren 30 federasyon, 254 dernek ve 40 bin şirketi tek çatı altında toplayan ve bu haliyle en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olan TÜRKONFED'in Başkanı Orhan Turan, ekonomide tek çıkış yolunun üretimden geçtiğini söylüyor.
Bu noktada vergiyi değil üretimi artırmak gerektiğini aktaran Turan, şeffaf, hesap verebilir ve liyakati esas alan bir sistemin inşasının üretim odaklı ekonomiye geçmenin ve yerli üretimi artırmanın anahtarı olduğunu kaydediyor.
Ekonominin güven unsuru üzerine inşa edildiğini, yatırım ortamını iyileştirip, büyümenin sürdürülebilirliğine odaklanan yeni bir ekonomik modele geçilmesi gerektiğini belirten Orhan Turan ile 2020'de ekonomik gidişata ilişkin beklentilerini konuştuk.
2020 için ekonomik gidişata dair öngörünüz nedir? Sizin gündeminizde ağırlıklı olarak ne gibi çalışmalar olacak?
2020 yılının, ev ödevlerimizi eksiksiz yaparsak, 2019 yılına göre nispeten daha olumlu bir yıl olmasını bekliyorum. Ekonomimizin pozitif bir ivme yakalaması kırılganlıklarımızın kaybolduğu anlamına gelmiyor elbette. İyimser bir tahminle yüzde 3-4 bandında bir büyüme öngörüyoruz.
Dolar tarafında gelişmekte olan ülkelerin izlediği genişlemeci para politikaları, Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan ülkeler için pozitif bir döneme işaret ediyor. İçeride ve dışarıda belirsizlik yaratacak olağanüstü bir gelişme yaşanmadığı takdirde kurun sakinliğini korumasını bekliyoruz.
İş dünyası açısından 2020'de ana gündem ne olmalı?
Ajandamızın baş sırasında rekabetçilik gücümüz ve ekonomimizin direncinin artırılması olmalıdır. Reel sektörü canlandırmak ve yatırım iştahını artırmak amacıyla gerçekleştirilen faiz indirimleri kredilerin bir miktar toparlanmasını sağladı ve tahsilatlarda pozitif bir hava yarattı.
Ancak bu etkinin sürdürülebilir olması için 2020'de reel sektörün kredi iştahının üretim, istihdam ve ihracata yansımasını sağlayacak yapısal ve ekonomik reformların da gerçekleştirilmesi gerekiyor. Özel sektörün yatırım iştahının artması şart. İşsizlik Türkiye'de en önemli sorunlardan biri. Sadece inşaatta 500 bin kişi işini kaybetti.
Türkiye istihdam artırıcı politikalar üretmeli. Ben önümüzdeki süreçte Türkiye'nin sanayi ve tarım odaklı politikalar üretmesi gerektiğine inanıyorum ama son yedi çeyrektir yatırımda hiç artış yok, hep eksi gidiyor.
Üretim odaklı bir ekonomiye geçmek ve üretimi artırmak için nasıl bir yol izlenmeli?
Bu noktada izleyeceğimiz yol vergiyi değil üretimi artırmak olmalı. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele ederken, vergiyi adil bir şekilde tabana yaymalıyız.
Ekonominin güven unsuru üzerine inşa edildiğini unutmadan, yatırım ortamını iyileştirip, istihdam alanlarını geliştirip, büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliğine odaklanan, sanayi odaklı, kalkınma odaklı yeni bir ekonomik modele geçmeliyiz.
Şu anda üretim ve yatırımın önündeki en büyük sorun finansman mı?
Sadece Anadolu değil ülke ekonomisinde en önemli sorun olarak gördüğümüz nakit akışı, ödeme ve tahsilat ile risk yönetimi konusunda zor bir dönem geçirdik.
İşletmeler, yeni yatırımdan çok mevcut kapasiteyi korumaya, finansmana erişimde sıkıntı yaşanmasından dolayı öz sermaye ile ayakta kalmaya çalıştı. Üretmek tek çıkış yolumuz.
O nedenle vergiyi değil üretimi artırmamız gerekiyor. Tüm sektörlerde kapasite kullanım oranı düşük olduğu için rekabetçi olamıyoruz. Sanayide katma değer üretimi düşük olduğu için de yatırım yapılamıyor.
Peki sizce sorunun kaynağı tamamen ekonomi temelli mi?
Ne yaparsak yapalım, eğitim ve hukuk alanında gerçekleştireceğimiz reformların etkisi kadar olmayacaktır. Eğitim ve hukuk reformu, yapısal değil tam da ekonomik reformların merkezidir.
Ekonomimizin sağlıklı ve güçlü bir biçimde nefes alması için yapısal ve ekonomik reformlarla bağışıklık sistemini güçlendirmeliyiz. Şeffaf, hesap verebilir ve liyakati esas alan bir sistemin inşası, üretim odaklı ekonomiye geçmenin ve yerli sanayide üretimi artırmanın anahtarıdır.
Demokrasimizi geliştirirsek, ekonomimiz de gelişecektir. Böylece yabancı yatırımcıların ülkemizi yeniden güvenli liman olarak görmesi de sağlanır.
2020'de yabancı sermaye akışında yükseliş bekliyor musunuz?
Sadece Türkiye'de değil küresel düzeyde 2019 yılında doğrudan yabancı sermaye akımlarında yavaşlama oldu. Yabancı yatırımlar dünya genelinde 2009'dan bugüne en düşük düzeyinde seyrediyor.
Ülkemiz, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ivmesini 2003-2009 dönemindeki gibi artırmak ve bu noktada da verimliliğe odaklanmak zorunda. Ekonomi güven ve istikrar temelli işliyor. Yabancı yatırımcılar sadece ekonomik verilere değil aynı zamanda hukuk başta olmak üzere sosyal ve toplumsal parametrelere bakarak karar alıyor.
Yabancı yatırımlarda yavaşlama söz konusu ancak bunu tersine çevirecek, yatırım ortamını iyileştirecek adımlar atmak mümkün.
Bunun için de belirsizlikleri azaltmak, yatırımcıların satın alacağı güven ve istikrar temelli yeni bir hikaye ortaya koymak ve her şeyden önemlisi ekonomik ve yapısal reformları hayata geçirmek gerekiyor.