Ekonomideki gidişata ilişkin en önemli gösterge reel gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYİH) büyüme oranıdır. Ancak büyüme oranının dayandığı milli gelir verileri üçer aylık dönemlerle hesaplanıyor ve de 2,5-3 aylık gecikmeyle yayınlanıyor.
DR.ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr
Bu nedenle ekonomideki gidişatı güncel olarak izlemek pek mümkün olmuyor. Mesela ekonomide işlerin yaz aylarından beri giderek kötüleştiğini hissediyoruz ama bu dönemde büyümenin ne olduğunu bilmiyoruz.
Bunu ancak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 12 Aralık’ta üçüncü çeyrek döneme ilişkin milli gelir verilerini açıklayınca anlayacağız. Bu tarihe ise daha üç hafta var.
Neyse ki ekonomideki büyümenin ne yönde seyrettiğine ilişkin fikir veren bazı öncü göstergeler bulunuyor. Bu öncü göstergelerde üçüncü çeyrek döneme ilişkin veriler çoktan belli oldu.
Bu veriler ise söz konusu dönemde ekonomide büyüme değil küçülme yaşanmış olabileceğini düşündürüyor. 12 Aralık’ta üçüncü çeyrek dönemin milli gelir verileri açıklandığında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1 dolayında küçülme gö rebiliriz.
ÖNCULER NE DİYOR?
Bu tahminimizin arkasındaki nedenleri şöyle açıklayabiliriz:
• Sanayi üretimi üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,2 düştü. Bu göstergenin önemi ekonomik büyümeyle önemli bir paralellik göstermesinden kaynaklanıyor. Genelde sanayi üretimindeki değişim yükselince büyüme de yükseliyor, sanayi üretimindeki değişim düşünce büyüme de düşüyor. Nitekim sanayi üretimindeki değişimin yüzde 5,6’dan yüzde 2,9’a indiği ikinci çeyrekte ekonomideki büyüme de yüzde 4,7’den yüzde 3,1’e inmişti. Sanayi üretiminde işlerin daha da kötüleştiği ve düşüşün yaşandığı üçüncü çeyrekte ekonominin genelinde de aynı durumun yaşanmış olması makul görünüyor.
• Perakende satışlar üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre reel olarak yüzde 0,8 azaldı. Perakende satışlardaki değişim tüketici talebinin önemli bir göstergesini oluşturuyor. Üçüncü çeyrekte perakende satışların reel olarak gerilemesi, bu dönemde iç talepten büyümeye gelen katkının iyice
azalmış olabileceğini düşündürüyor.
• Altın hariç reel ithalat üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre sadece yüzde 1,7 artış gösterdi. Oysa bu oran ilk çeyrekte yüzde 6,1 ve ikinci çeyrekte ise yüzde 7,4 olmuştu. Altın hariç reel ithalattaki artışın iyice zayıflaması da üçüncü çeyrekte iç talebin büyümeye çok fazla katkı veremediğine işaret ediyor.
• Altın hariç reel ihracat üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,2 düştü. Bu durum üçüncü çeyrekte dış talepten de büyümeye katkı
gelmediği sinyalini veriyor.
• Bizim bu öncü göstergelere dayanarak kurduğumuz modeller, üçüncü çeyrekte ekonomide geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,5 ile yüzde 1,5 arasında küçülme yaşanmış olabileceğini gösteriyor. Biz de bu aralığın orta noktasını alarak üçüncü çeyrekte ekonominin yüzde 1 dolayında küçüldüğü tahminini yapıyoruz. Tahminimiz doğru çıkarsa Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte 2008-2009 resesyonundan bu yana ilk kez küçülme yaşamış olacak.
NEDEN BÖYLE OLDU?
Geçen yılın sonlarında bir miktar hareketlenen ekonomi bu yıla zaten yavaşlayarak girmişti. Geçen yılın son çeyreğinde yüzde 5,7 olan büyüme oranı bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,7’ye ve ikinci çeyreğinde ise yüzde 3,1’e inmişti.
Bunun en önemli nedeni de siyasette yaşanan gelişmelerdi. Geçen yıl 1 Kasım’da tekrarlanan genel seçimden yeniden tek parti iktidarının çıkması tüketiciye siyasi istikrarın tekrar sağlanacağı konusunda umut vererek harcamalarını yükseltmişti. Ancak bu umutlar boşa çıkınca bu yılın başlarından itibaren iç talep yeniden zayıflamaya başlamıştı.
Üçüncü çeyrekte ekonomide işlerin daha da bozulması ise büyük ölçüde bu gelişmelerin üzerine bir de 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ve sonrasındaki Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının binmesinden kaynaklanıyor.
Bu gelişmeler sadece iç talebi zayıflatmakla kalmadı, turizmde işleri iyice kötüleştirerek dış talebin büyümeye katkısını da azalttı. Dünya ticaretinde yaşanan durgunluk da bunun üzerine tuz biber ekti.
Bu arada iki uzun bayram tatilinin denk geldiği üçüncü çeyrekte geçen yıldan 3,5 gün daha az işgünü olması da büyümeyi olumsuz etkileyen faktörler arasında yer alıyor.