ARAM EKİN DURAN
eduran@ekonomist.com.tr
Son 7-8 yıldır devam eden yukarı yönlü boğa piyasası döneminin sonuna gelindiğine işaret eden Bürümcekçi, “Türkiye gibi ülkeler için zor bir döneme giriyoruz” diyor.
ABD’nin merkez bankası olan FED, 16 Mart’taki toplantı tutanaklarında şimdilik yeni bir faiz artırımına gitmeyeceğini ve yıl boyunca yalnızca iki faiz artırımı yapılacağını açıkladı. Bu durum hem ABD ekonomisi hem de küresel ekonomiye olan güvensizliğin bir göstergesi olarak yorumlanıyor. Biz de küresel ekonomideki son gelişmeleri ve olası senaryoları ekonomist Haluk Bürümcekçi ile konuştuk. Bürümcekçi’ye sorularımız ve aldığımız yanıtlar şöyle:
FED’in mart ayı toplantısı sonrasında faizi değiştirmemesi ve bu yıl iki faiz artışı öngörmesi ne anlama geliyor?
FED, istihdamdaki iyileşmeyi ve enflasyon hedefi konusundaki iyimserliğini deklare ederek aslında dengeli bir mesaj verdi. Piyasa bir sonraki faiz artışı için haziran ayına odaklanacaktır diye düşünüyorum. Geçen yıllarda FED’in ne zaman faiz artırımına başlayacağı sıkıntı yaratıyordu. Aralık ayındaki artırımdan sonra ise şimdi faiz patikası merak konusu. Tehlike şu ki, ABD’de bir yandan resesyon tehlikesi fiyatlanıyor, bir yandan da istihdam ve faizdeki artış konuşuluyor. Oysa bunların ikisi aynı anda olamaz.
Peki piyasada iki uç beklentinin aynı anda ortaya çıkmasının nedeni nedir?
Son 7-8 yıldır yükselişte olan bir boğa piyasası vardı. Ama mayıs ayında görülen zirvenin ardından son zamanlarda bir gerileme söz konusu. Piyasa oyuncuları da genelde 5-6 yıl süren boğa döneminin bitmiş olabileceği endişesini taşıyor. Bu korkunun temelinde de ABD ekonomisinde resesyon tehlikesi ortaya çıkıyor. Buna piyasaların ‘bipolar karakteri’ diyebiliriz.
Piyasalardaki ABD kaynaklı bu tedirginliğin ve FED kararlarının Türkiye’ye etkisi ne olacak?
Aslında biraz önce bahsettiğimiz her iki seçenek de Türkiye açısından olumsuz bir tabloya işaret ediyor. Yani ABD yeni bir resesyona giriyorsa tüm piyasalar bundan zarar göreceği için Türkiye de kötü etkilenecek. Öte yandan ABD ekonomisi iyiye doğru gider ve FED faiz artırımını hızlandırırsa bu kez de Türkiye açısından sıcak para bulmak çok zorlaşacak.
Dünya ekonomisi açısından önümüzdeki dönemin en kritik parametreleri neler olacak?
Çin’deki büyüme modelinin değişmesinin sancıları tüm Asya’yı ve gelişmekte olan piyasaları etkiliyor. Bu olumsuzluk kısa sürede hallolacak gibi durmuyor. ABD’deki reses-yon tehlikesi de bir başka sorun. Boğa piyasasının sonuna gelinmiş olması nedeniyle önümüzdeki birkaç yıl ABD ekonomisinin nereye gideceği endişe kaynağı olmaya devam edecek. Son olarak Ortadoğu’daki savaş ve belirsizliğin küresel ekonomiye etkisi var. Son günlerde ateşkes ve Rusya’nın sınırlı çekilme kararı ile bir yumuşama olsa da bölgede sınırların yeniden çizileceği kesinleşti gibi. Dolayısıyla buradaki kriz yapısı uzun süre devam edecek.
Türkiye’ye gelirsek, önümüzdeki ay görev süresi dolacak olan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdem Başçı 19 Nisan’da görevdeki beşinci yılını dolduracak. Daha önce de başkan yardımcısı olarak görev yaptığı için uzun zamandır tanıyoruz ve saygı duyuyoruz. Özellikle kendi döneminde Merkez Banka-sı’nın araştırma kapasitesinin güçlendirilmesi gibi önemli işlere imza attı. Ancak Merkez Bankası’nın asıl görevinin enflasyonla mücadele etmesi olduğunu düşünürsek, başarılı bir tablo görmüyoruz. Yüzde 5’lik hedefe rağmen enflasyon yüzde 8-9’lardan aşağı düşmüyor. Dolayısıyla herkes yıllık hesaplamalarını yaparken Merkez’in hedefini değil mevcut enflasyonu baz alıyor.~
Öte yandan Erdem Başçı, faiz artırımı konusunda da sürekli baskılara hedef oldu değil mi?
Evet, oraya geleceğim şimdi. Geçmişte de Merkez Bankası’nın faiz kararlarında yaklaşımı hep asimetrik olmuştur. Yani koşullar iyileştiğinde indirime gitmek konusunda daha çabuk davranmasına karşın, koşullar terse döndüğünde faizi yükseltme yönünde daha fazla direnç gösterdi. Bu durum Merkez Bankası’nın büyümeyi daha fazla gözettiği gibi bir görünüm yarattı. Her merkez bankası büyümeyi gözetir ama bizde biraz ipin ucu kaçtı gibi. 2015’in başından bugüne kadar birçok sıkıntılı duruma rağmen, Merkez Bankası para politikalarını sıkılaştırmak yerine mevcut durumu sürdürmeye çalıştı.
Türkiye’nin makroekonomik verilerine baktığınızda, şu an nasıl bir tablo görüyorsunuz?
Türkiye’nin en büyük sıkıntısı 2008’den beri yerinde sayıyor olması. Her şeye rağmen yüzde 4’lük bir büyüme olası gözüküyor. Cari açıktaki iyileşme ise temel eğilimlerden değil, enerji fiyatlarındaki düşüşten kaynaklanıyor. Dolayısıyla enerji fiyatları artmaya başladığı an, cari açıktaki bozulma hızlanarak devam edecek. Bu yüzden cari açıktaki daralmayı çok olumlu bir tablo olarak görmemek lazım. Zaten cari açığın finansmanı da rezervler ve net hata noksan ile karşılandı. Bu da bozulmanın bir göstergesi. Ne yazık ki yapısal bir değişiklik sağlanamadı. Siyasi krizler de ekonominin gidişatını olumsuz etkiliyor.
Danışmanlık yaptığınız şirketler ekonomiye ilişkin en çok neyi merak ediyor?
Dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin abonelerime bültenler hazırlıyorum ve bazı şirket ve kurumlara danışmanlık hizmeti veriyorum. Son yıllarda dış dünyaya ilgi çok arttı. Başta FED kararları olmak üzere, pa-ritenin gidişatı ve emtia fiyatları en çok merak uyandıran konular. Ayrıca Merkez Bankası’nın olası hamleleri de en fazla sorulan sorular arasında.