Turizmde termal atak

12 Mart 2017
Türkiye kaplıcaları ile dünyada önemli bir yere sahip ama bu potansiyeli yeterince değerlendiremiyor. Ancak son yıllarda bu konuda bir atak yaşandığı da göze çarpıyor.

LEVENT GÖKMEN
lgokmen@ekonomist.com.tr

Özel sektörün yatırımlarıyla gelişen bu alanda halen 48 yeni kaplıca oteli, termal tatil köyü ve termal devre mülk tesisi planlama ve inşaat aşamasında. Bu tesislerin 2020 yılına kadar devreye alınması planlanıyor.

Termal turizmde yatırım atağı yapmak üzere Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı da işbirliğine giderek yeni bir teşvik paketi hazırladı. Türkiye'nin bu alandaki turizm potansiyelinin artırılması için termal kentler oluşturulacak.

Uluslararası standartlarda ve Avrupa ülkeleriyle rekabet gücüne sahip olması planlanan termal kentlerde kurulacak olan ortak kür merkezlerinin devreye alınmasıyla termal turist sayısının artırılması hedefleniyor.

Türkiye jeotermal kaynaklanılın zenginliği ve potansiyeli bakımından dünyanın ilk yedi ülkesinden biri. Avrupa'da kaynak potansiyeli açısından birinci, kaplıca uygulamaları konusunda ise üçüncü sırayı alıyor. Ancak bu potansiyelini bir türlü paraya dönüştüremiyor.

Global Welness Instutite’ün Global Wellnes 3 Economy Monitor Şubat 2017 araştırmasına göre, kaplıcaların kullanımını içeren SPA ve welness sektörü, dünya çapında yılda 563 milyar dolarlık bir pazar büyüklüğüne sahip.

Görsellere tıklayın.


 

 

 

 

 

Bu yıl 679 milyar dolara ulaşması beklenen pazarda Çin 2 bin 200 tesisiyle yıllık 15,7 milyar dolar, Japonya 17 bin 328 tesisiyle yıllık 12,5 milyar dolar, Almanya bin 265 tesisiyle yılda 6,8 milyar dolar gelir elde ediyor. Türkiye ise Avrupa’daki kaynakların önemli bir kısmına sahip olmasına rağmen 267 te-sisiyle termal turizmden yılda sadece 691 milyon dolarlık gelir rakamına ulaşabiliyor.

Ancak bu durum yakında değişebilir. Çünkü son yıllarda özel sektörden bu alana ciddi yatırımlar geliyor. Yaptığımız araştırmaya göre, halen planlama ve inşaat aşamasında olan 48 yeni kaplıca oteli, termal tatil köyü ve termal devre mülk tesisi bulunuyor. Bunlar 2020’ye kadar devreye girecek. Hükümetin getirdiği yeni teşviklerle bu alana yatırımların daha da artması da bekleniyor.

YATIRIMLAR ARTIYOR
Türkiye’nin zengin kaynak yapısına karşın termal turizmde gelişememesinin en önemli nedeni, dünya standartlarında kür merkezlerinin olmaması olarak gösteriliyor. Çünkü nitelikli turist olarak adlandırılan bir kesime hitap eden bu alanda, tesis kalitesi ve sunulan hizmetler pazarlamada etkili unsurları oluşturuyor.

Türkiye’nin hemen her yerinde termal su kaynaklara bulunurken Afyon, Bursa, Güre gibi termal merkezlerle hizmet veriliyor. Bu alanda başarılı olan ülkelerin ise kür merkezleriyle öne çıktıkları görülüyor. Kür merkezi bakımından yeterince tesisi bulunmayan Türkiye’nin de son dönemde çıkarılan teşviklerle kür merkezlerini artırmaya yönelik girişimleri mevcut.

Nitelikli turizm olarak adlandırılan bu alana yapılan yatırımların sayısı giderek artıyor. Öyle ki İstanbul’dan Ür-güp’e, Bolu’dan Hatay’a kadar Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde 48 yeni termal otel yatırımı geliyor.

Bu yıldan başlayıp 2020’ye kadar açılması planlan bu otellerle birlikte 30 bin 693 yeni yatak devreye alınırken 6 binin üzerinde kişiye istihdam yaratılması planlanıyor. Bu tesislerde inşaattan tekstile, gıdadan temizliğe, bilişimden leasinge kadar 55 farklı sektöre de milyarlarca TL’lik iş hacmi yaratılacak.



POTANSİYEL YÜKSEK
Türkiye Kaplıca Talasso ve Kür Merkezleri Derneği (TÜRKAP) Başkanı Köksal Köse, 2023 hedeflerinde termalde 500 bin yatak kapasitesi hedefi olmasına rağmen şu anda 50 bin yatak kapasitesi bulunduğuna dikkat çekiyor. Köse, “Türkiye turizmin önemli bir dalı olan bu alanı destekleyecek çalışmalar yapıyor.

Yılda 60 bin yabancı, 2 milyon yerli kaplıca turisti var. Şu anda yapımı süren ve planlanacak yeni yatırımlarla 500 bin yatak, 25 milyon yerli-yabancı kaplıca turisti hedefine ulaşılabilir. Böylece bu alandan yılda 50 milyar dolar kazanılabilir” diyor.

Gelişmiş ülkelerde yaşam şekli ve kalitesine verilen önem artıyor. Çünkü günümüzde hasta olmadan insan sağlığının korunması öne çıkıyor. Sağlıklı bir yaşam için de doğal kaynakların kullanılması giderek daha fazla tercih ediliyor. Türkiye iklimi, tarihi, doğal güzellikleri, zengin kültürü ve geleneksel kaplıca ve Türk Hamamı ile termal turizmde çok ciddi bir potansiyel barındırıyor.

2000’li yıllarda nüfusunun yüzde 17’si 65 yaşın üzerinde olan Avrupa’da bu oran 2025’te yüzde 20’ye yükselecek. Özellikle alım gücü çok yüksek olan ve üçüncü kuşak olarak tabir edilen 50 yaş ve üstü insanlar, sağlıkta önleyici tedavi ve zinde kalma arzusu ile termal turizmde talep oluşturuyor.

Terör olayları öncesinde İsveç, Norveç ve Danimarka’dan sonra Almanya ve Hollanda’daki bazı özel sigorta şirketlerinin de termal tedavileri için Türkiye’ye göndereceği hastalarının masraflarını karşılama kararı almaları ülkemizin termal turizmdeki önemini artırmıştı.

ÜÇ KÜR MERKEZİ VAR
Dünyada kür merkezleri öne çıkarken termal turizmde 50 bin yatak kapasitesine ulaşan Türkiye’de dünya standartlarında hizmet veren sadece üç kür merkezi bulunuyor. Bunlar; İstanbul Medikal Termal, Balçova Termal, Denizli Karahayıt’taki Pam Thermal Hotel.

Kür merkezlerinin artırılmasıyla özellikle İskandinav pazarından ve Ortadoğu pazarından nitelikli turistler çekmek mümkün olabilecek. Çünkü Avrupa ülkeleri dünya standartlardaki tesislere sosyal güvenlik kuramlarıyla yapılan anlaşmalarla vatandaşlarını bakım amaçlı gönderebiliyor.

İstanbul Medikal Termal Genel Müdürü Harun Gençtürk, bir kaplıca turistinin 21 gün kalıp minimum 2 bin dolar bıraktığına dikkat çekiyor. Gençtürk, “50-75 yaş arası bir profilden oluşan kaplıca turistleri bu özellikleriyle iyi gelir bırakan turist statüsünde yer alıyor. Hepsi belli bir yaşın ve gelir seviyesinin üzerinde oldukları için alışveriş yapmayı da seviyorlar” diyor.

Kür merkezine gelen turistler için ilk üç günden sonraki her 2-3 günde bir dış mekanda aktivite yaratılması öneriliyor. Otel içinde de gün içinde sı-kılmamaları için resimden müziğe ve seramiğe kadar aktivite ve hobi odalarının bulunması gerekiyor. Bu nedenle termal bölgelerin oluşturulup termal park içinde bu aktivitelerin yapılması büyük önem taşıyor.



BELEDİYELER DESTEKLİYOR
İstanbul, Tuzla’nın yanı sıra son yıllarda Esenyurt’taki termal tesisleriyle de öne çıkıyor. Esenyurt Belediyesi’nin katkılarıyla keşfedilen hipotermal suyu vatandaşa termal tesis ve kaplıca hizmeti olarak sunuluyor.

Esenyurt'ta hayata geçirilen Kıraç Termal Tesisleri ve Saadetdere Termal Tesisleri’nde termal havuz, hamam, duş, engelli havuzları, fizyoterapi hizmetleri mevcut.

Termal turizm konusunda bir diğer yatırımın öncüsü de Bursa Büyükşehir Belediyesi. Bursa, Avrupa Tarihi Termal Şehirler Birliği tarafından 2013 yılında Fransa'da gerçekleştirilen meclis toplantısında, Türkiye'nin ilk Avrupa Tarihi Termal Kenti olarak kabul edilmişti.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, geçtiğimiz yıl Bursa’da Sıcak Su Kentsel Dönüşüm Proje Alanı'na termal kür merkezi yapacaklarını açıkladı.

Kür merkezinin proje çalışmaları devam ederken Bursa’ya önemli bir kür merkezi kazandırılması planlanıyor. Ayrıca Bursa’da yine Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin himayesinde İpekiş Fabrikası’nın bulunduğu alana yapılacak olan Termal Kür Merkezi’nin projesi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylandı. Yaklaşık 540 yatak kapasiteli olması planlanan tesiste kür merkezi-fizik tedavi ve rehabilitasyon üniteleri de bulunacak.

TEŞVİKTE BEŞİNCİ BÖLGE'DE
Termal turizm, kış ve bahar aylarında yapılması nedeniyle ülke turizmin 12 aya yayılmasına katkı sağlıyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de insanların hastalanmadan sağlıklarını korumak adına termal kürlere katılmaları gerektiğini belirten TÜRKAP Başkanı Köksal Köse, Avrupa ülkelerinin devlet düzeyinde bu tesislerin kullanımını teşvik ederek vatandaşlarının sağlığını koruduğunu ve ilaç giderlerini azalttığını vurguluyor.

Türkiye’de termal turizmin geliştirilmesini sağlamak üzere teşvik uygulamaları yapılıyor. Köksal Köse, geçen yıl başlayan uygulamayla Türkiye çapındaki tüm termal tesislerin teşvikte Beşinci Bölge uygulaması kapsamına alındığına dikkat çekiyor.

Köse, “Bu uygulamayla termal tesisler ve termal bölgeler kalkınmada öncelikli yöre oldular. Bu teşvik SSK indirimi, vergi muafiyeti gibi konuları içeriyor. Yeni yatırım, ek tesis yatırımı ve restorasyon yatırımlarında teşvik belgesi ile yararlanabiliyor. Önceki uygulamada herkes kendi bölgesinin teşvik statüsüne dahildi. Örneğin İstanbul ve Yalova teşvik alamıyordu” diyor.

TERMAL KENTLER KURULACAK
Termal turizm Almanya ve Çin gibi ülkelerin en büyük gelir kaynakları arasında yer alırken, Türkiye’de de termal turizmin geliştirilmesi için adımlar atılıyor. Bu amaçla Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlı-ğı’nın işbirliğinde çalışmalar yapılacak.

Avrupa ülkeleri ile rekabet edebilmek için, Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından termal kentler oluşturulacak ve ortak kür merkezleri hizmete girecek. Uluslararası standartlarda termal tesislere sahip termal kent niteliğindeki destinasyonlar oluşturulacak.

Bu kapsamda Aydın, Denizli, İzmir, Manisa kentlerini içeren Güney Ege; Balıkesir, Çanakkale, Yalova’yı içeren Güney Marmara; Afyonkarahi-sar, Ankara, Eskişehir, Kütahya, Uşak’ı içeren Frigya; Aksaray, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Yozgat’ı içeren Orta Anadolu olmak üzere dört bölgede termal turizm master planları hazırlandı. Türkiye'deki tesislerde, yurtdışındaki örneklerde olduğu gibi birçok aktivitenin bir arada bulunması için altyapı çalışmalarına başlandı.

Tesislerde, kür merkezleri, kür parkları, su parkları, binicilik parkları, yüksek yatak kapasitesine sahip oteller, hastane, klinik oteller, konser salonları, ibadet yerleri yer alacak.

SİVAS NEDEN KAPSAM DIŞINDA?
Öncelikle belirlenecek pilot bölgelerde imar planı çalışmaları tamamlanacak ve yatak kapasitelerine göre termal su dağıtım hattı projeleri yapılacak. Sağlık Bakanlığı’nın doktor ve fizik tedavi uzmanı gibi sağlık personelini atayabileceği, Sağlık Bakanlığı veya Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ortak kür merkezleri oluşturulacak.

Ancak oluşturulması planlanan termal kentler kapsamında, tanıtım yapılmadan dünyada Türkiye’nin tek markası olmayı başaran Sivas Kangal Balıklı Kaplıcaları’nın yer almadığı görülüyor. Sektör temsilcileri, Sivas Kangal Balıklı Kaplıcaları’nın yetirince destek ve teşvik verilmediğinden gelişemediğine vurgu yapıyor.

Balıklar dünyada meşhur olmasına rağmen teşvik kapsamında yer almamasına anlam verilemiyor. Oysa kaplıcalar konusunda dünyada yapılan kongrelerde Kangal’daki kaplıcaların balıkları Dr. Fish olarak damgasını vurmayı başarabiliyor. Türkiye’den giden balıklarla Tayland’da ve İngiltere’de balıklı kaplıca açılmış durumda iken Sivas’ın neden kapsam dışında tutulduğu merak ediliyor.

ÇALIŞTAYIN GÜNDEMİNDEYDİ
Türkiye Kaplıcalar Derneği’nin geçtiğimiz yıl 12-16 Aralık’ta yapılan Turizm Çalıştayı’nda termal kentleri gündeme geldi. Termal kentlerin Organize Sanayi Bölgesi (OSB) statüsüne getirilip buralarda organizasyon komitesi oluşturulup tek elden yönetilmesi önerildi. Böylece OSB’lerde olduğu gibi sektörün kendi kararlarını kendisinin vermesi, tüm kaplıcalarda ortak bir kaplıca kür kliniği oluşturulması isteniyor.

Tüm oteller kür merkezinden istifade edip SGK uygulamalarından ve yurtdışındaki turistlerin hükümet desteklerinden faydalanarak buraya turist getirilebilmeleri sağlanabilecek. Bölgelerde sektöre eleman yetiştirecek derslikler ve sertifika programlarının oluşturulmasıyla Türkiye’deki işsizliğin ve göçün engellenebileceğine de dikkat çekiliyor

.