SİBEL ATİK satik@ekonomist.com.tr
28 Kasım -11 Aralık 2021 tarihli sayıdan.
Türkiye'de 30 yıllık bir geçmişe sahip olan Philip Morris Sabancı, üretimden 150 bin bakkala uzanan ekosistemine yeni girişimleri katarak yoluna devam ediyor.
Bugüne dek 1 milyar dolarlık yatırımı hayata geçiren şirketin İzmir Torbalı'daki tesisi, dünyanın en büyük Philip Morris International üretim tesisi haline geldi. Geçen yıl 30 milyar TL ciroya sahip olan şirket, ortaklık yapısında ise önemli bir değişimin arifesinde.
Kısa bir süre önce Philip Morris International, Sabancı Holding'in, Philsa ve Philip Morris SA'daki hisselerinin tamamının satın alınmasına ilişkin Rekabet Kurumu'na başvurdu. Şimdilerde onayı beklenen bu başvuru sonuçlanırsa PMI, Philip Morris Sabancı'nın yüzde 25'lik hissesini alarak şirketlerin tamamının sahibi olacak.
2 bin kişilik ekibe kaptanlık yapan ve Türkiye'nin En Güçlü 50 kadın CEO'su araştırmamızda bu yıl ikinci sırada yerini alan Philip Morris Sabancı Genel Müdürü Filiz Yavuz Diren, şirketin en çok önemsediği alanlardan birinin start up ekosistemine yatırım olduğunu söylüyor.
Şirketin 2022 hedeflerini anlatan Filiz Yavuz Diren, start up'larla daha fazla iş birliği yapmak istediklerini söylüyor. Diren, sorularımızı şu şekilde yanıtladı:
Zorlu bir yıl geride kalıyor. 2022 ajandanızdaki önceliklerden söz eder misiniz?
2022'de dijital dönüşümün yanı sıra kapsayıcı iş modelimizin sınırlarını genişletmek en öncelikli gündem maddemiz olacak. Philip Morris International grubunda Türkiye organizasyonu olarak bu değişime liderlik ediyoruz. Pandemiden bağımsız olarak çok uzun zamandır odaklandığımız dijital dönüşüm ve start up desteği yolculuğumuza devam edeceğiz.
Geleneksel bir FMCG (hızlı tüketim ürünleri) şirketinden teknoloji şirketine evriliyoruz ve bu yolculukta da başlıca odak alanlarımız, ticari operasyonlarda dijital dönüşümümüze hız kazandırmak, kapsayıcılık ve çeşitlilik projelerimizi yaygınlaştırmak, girişimcilik ekosistemizi büyütmek.
Şirket ortaklık yapısında değişime gidiyor. Orada süreç nasıl ilerliyor?
Philip Morris SA, yüzde 75 PMI yüzde 25 Sabancı Holding ortaklığında 30 yıldır çalışıyor. İki ortak kendi aralarında konuşup böyle bir sürece girmiş durumda.
Şu an Rekabet Kurumu'na dosya teslim edilmiş durumda, eğer gerçekkleşirse PMI Türkiye'deki şirketin yüzde 100'üne sahip olacak. Bir Türk vatandaşı olarak Türkiye'ye olan ilgi açısından gururlanıyorum. Çünkü dinamizmimiz, organizasyon yeteneklerimiz ve geleceğe olan umutlu bakış ne mutlu ki PMI gibi büyük bir global firmada da var.
Yeni yapıyla nasıl bir değişim süreci olacak?
Açıkçası büyük bir değişim olmayacaktır. Çok iyi anlaşan iki ortağın kurduğu bu şirket, yıllar içinde birçok yatırımı hayata geçirdi. Bugüne dek 1 milyar doların üzerinde bir yatırım yapıldı.
Üstelik ihracat da yapan bir şirketiz. Türkiye yönetimi olarak ise işimizi olumlu- olumsuz etkileyecek gibi bir unsur olmayacak. Biz bütün gücümüzle doğru işleri yapmaya, start up ekosistemine yatırım yapmaya ve dijitalleşmeye devam edeceğiz.
İhracatta nasıl bir performans söz konusu? Şirketinizin ihracat potansiyelinden bahseder misiniz?
Şirketimiz, COVID-19 salgını ile küresel bazda ve ülkemizde zorluklarla dolu geçen 2020 yılında da 20'den fazla ülkeye yaptığı 159 milyon dolarlık ve son üç yılda yaptığı toplam 542 milyon dolarlık ihracat ile ülke ekonomisine ve kalkınmasına önemli katkılarda bulundu. Tüm güçlü atılımlarla İzmir Torbalı'daki tesisimiz Philsa, dünyanın en büyük Philip Morris International (PMI) üretim tesisi haline geldi.
2022 için nasıl bir strateji izleyeceksiniz?
Uzun vadeli stratejimiz çerçevesinde hedeflerimizi büyük adımlarla gerçekleştireceğimiz bir yıl olacak. Geliştirdiğimiz ticari iş modelini globale sunacağımız bir iş modeli haline getirmek istiyoruz.
Bu doğrultuda eylülde başlayan yeni çalışma modelimizi, 2022'de tam anlamıyla oturtmayı istiyoruz. Bir de start up ekosistemi bizim ilgi alanımızda yer alıyor. Start up'larla nasıl daha fazla çalışabiliriz buna bakıyoruz.
Kurum içi girişimcilikte önemli adımlar atıyorsunuz. Bu konudaki çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
Bugüne kadar kullandığımız dijital altyapıları 40 kişilik ekibimiz ve 12 farklı start up ile oluşturduk.
Dijital dönüşüm yolculuğuna birlikte çıktığımız start up'ların iki tanesi bugün şirketimize uluslararası ölçekte hizmet veriyor, bunun yanı sıra daha fazla start up'ı da iş ortağımız haline getirme hedefimiz var.
Birlikte çalışabileceğimiz start up'ları hem üniversitelerin kuluçka merkezleri hem de farklı yerel iş birlikleri vesilesiyle PM Equity Partner'ın (PMEP) düzenlediği yarışmalar ve demo-day etkinlikleri ile takip ediyoruz. Başlangıçta 150 milyon dolarlık bir fonla kurulan bir girişim sermayesi PMEP bu anlamda bizim için önemli bir kanal.
Kaç girişime yatırım yapıldı?
PMEP, bugüne kadar 11 firmaya yatırım yaptı ve Türkiye'deki girişimcilik ekosistemini yakından takip ediyor. Diğer taraftan, start up havuzumuzu büyütmek için demoday'ler düzenliyoruz. Bugüne kadar 13 start up'ın katılım fırsatı bulduğu demo-day'ler sayesinde iki start up'la daha iş ortaklığı yapmaya başladık ve bu buluşmalarımıza devam ediyoruz.
“ÇALIŞANLARIN YÜZDE 90’I İSTEDİĞİ YERDE ÇALIŞACAK”
"Bu dönemde çalışanlarımızı dinledik ve hep birlikte Smart Work akıllı çalışma düzenini hayata geçirdik.
Dijital altyapılarımızın yetkinliği sayesinde saha pozisyonlarının da dahil olduğu bir uzaktan çalışma modeli oluşturduk. Bu kapsamda ofis çalışanlarımızın yüzde 90'ı istediği yerden, saha çalışanlarımızın ise yüzde 75'i hibrit olarak çalışabilecek."
17 BİN KADIN BAKKAL İÇİN GÜVENLİK AĞI KURDUK”
"PMl'ın hayata geçirdiği global ebeveyn izni politikası kapsamında ücretli ebeveyn izinlerimizi yeniden düzenledik. Bu kapsamda çalışan annelerimize 18 hafta, babalarımıza da sekiz hafta ücretli izin hakkı sağlayacağız.
Diğer taraftan, Türkiye'de faaliyet gösteren 17 bin kadın bakkalımızı dinlediğimizde güvenlik konusunun önemli bir sorun olduğunu tespit ettik ve kadın bakkallarımıza acil durumlarda kullanabilecekleri ‘Dükkanım SOS' uygulamasını hediye ettik.
Kadın bakkalların uzun çalışma saatleri göz önünde bulundurulduğunda kendilerini güvende hissetmeleri ve işlerini sürdürebilmeleri çok önemli. Amacımız her alanda eşitlikçi olmak, cinsiyetleşmiş meslekler tanımını ve bariyerleri ortadan kaldırmak.”