“Şirketler için ‘Yeşil Dönüşüm Fonu’ kurulmalı”

Bu devrimsel süreçte Türkiye iş dünyasının atması gereken adımları ve beklentilerini İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ile konuştuk.

12 Kasım 2023

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, "'Yeşil Dönüşüm Fonu' kurularak firmaların yeşil üretim koşullarına uyum için tüm süreçlerinde yapacakları yatirımlar ve AR-GE harcamaları desteklenmeli" diyor.

12-25 Kasım tarihli sayıdan

İklim krizinin dünya genelinde ve buna bağlı olarak iş dünyası üzerinde etkileri sanayi sektörünün geleceğini şekillendiren ana faktörlerden biri haline geldi. Özellikle Türkiye'nin en önemli dış ticaret pazarı olan Avrupa Birliği'ndeki gelişmeler, iklim değişikliği ile mücadelede atılacak adımların aciliyetini daha da artırıyor. 

Bu kapsamda devasa endüstriyel, ekonomik ve jeopolitik dönüşümler yaşanıyor; iş modelleri değişiyor, sektörler dönüşüyor. Bu devrimsel süreçte Türkiye iş dünyasının atması gereken adımları ve beklentilerini İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ile konuştuk.

Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın çerçevesini çizdiği 'yeşil ekonomi'ye geçiş, Türkiye'nin üretim ve ihracatını nasıl etkileyecek?

Çağımızın üretim anlayışı, bütün proseslerde; ürün, ham madde ve teknoloji seçiminde sürdürülebilirlik kriterlerinin ön plana çıktığı yeni düzene işaret ediyor. Bu doğrultuda özellikle teknoloji odaklı üretimin önemi artarken küresel anlamda rekabetçi olabilmek için sanayinin daha yeşil, daha döngüsel ve daha dijital olması da bir gereklilik halini alıyor. 

Bununla birlikte önümüzdeki dönemde bireysel ve kurumsal hayatın en önemli bileşeni olmaya devam edecek olan sürdürülebilirlik, ülkemiz sanayisi için yeni bir fırsat penceresi sunuyor. Bu nedenle uzun vadedeki planlamalar ve çalışmaların sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmaya yönelik olması kritiktir. 

Son olarak sürdürülebilirlik stratejisini içselleştirerek yönetim anlayışının bir parçası haline getiren kuruluşların rekabette öne çıkacaklarını söyleyebiliriz. Bunun için çevresel etkilerin yanı sıra sosyal ve yönetişimsel etkileri bütüncül bir bakış açısı ile yönetebilmek gerekiyor.

Pandemi ile birlikte küresel çapta hızlanan yeşil dönüşüm çalışmalarına olan ilgi, Türkiye özel sektöründe yeterli seviyede mi?

Ülkemizin 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefinin belirlenmesini, İklim Kanunu başta olmak üzere devletin en üst kademelerinin inisiyatifinde yürütülen çalışmaları uluslararası rekabete dayalı sanayi sektörünün karbonsuzlaşması yolunda önemli adımlar olarak görüyoruz.

 Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde açıklanan 2024-2026 dönemine ilişkin Orta Vadeli Program'ın (OVP) öncelikli yapısal reform alanları arasında "Yeşil ve Dijital Dönüşüm"ün de yer almasını ülkemizin vizyonunu ortaya koyması açısından çok değerli buluyoruz. 

Ayrıca programın yerli üretimi teşvik etmesini ve teknolojik dönüşüme odaklanmasını sanayiciler olarak önemsiyoruz. İSO olarak biz de üretimdeki yeni dönemin getirdiklerinin farkındalığıyla sürdürülebilirlik konusunu odağımızda tutmaya ve bu alanda yetkin kurum ve kuruluşlar ile iş birlikleri kurarak üyelerimize destek sağlamaya devam ediyoruz.

Yeşil Mutabakat'a uyum konusunda Türkiye'de sanayicilerimizi en çok zorlayan konular nelerdir?

Avrupa Birliği, Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile yeşil dönüşümü bütüncül bir bakış açısı ile ele alarak sanayiden ulaştırmaya, enerjiden tarıma kadar birçok boyutta stratejik düzenlemeler gerçekleştiriyor. 

Bu kapsamda gündeme gelen Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın (SKDM) AB ile ticaret ilişkisi olan ülkelerdeki üreticiler üzerinde doğrudan etkileri olacağı öngörülüyor. Bu nedenle de SKDM, sanayicilerimiz için Yeşil Mutabakat'a uyumda en kritik konu olarak öne çıkıyor. 

1 Ekim 2023 itibarıyla demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerindeki belirlenen ürünler ile başlayan olan SKDM geçiş dönemi 2025 sonuna kadar devam edecek, mali yükümlülükler ise 2026 itibarıyla başlayacak. Bu nedenle geçiş dönemine hazırlık için gerekli adımların atılması ve geçiş dönemindeki her gelişmenin yakından izlenmesi sanayimizin rekabet gücünü koruması adına büyük bir önem taşıyor.

Bu kapsamda siz hangi çalışmaları yapıyorsunuz?

İSO olarak bizler de SKDM kapsamındaki yükümlülükler ve atılması gereken adımlar konusunda sanayicilerimizi desteklemek için ilgili bakanlıklarımızla koordinasyon halinde çalışmalar yürütüyoruz. Bununla birlikte Avrupa Yeşil Mutabakatı, enerji yoğun sektörler kadar kaynak yoğun sektörler için de çeşitli kriterler belirliyor. 

Bu kapsamda özellikle sürdürülebilir ve döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde pek çok yeni standart uygulamaya geçiyor, tedarik zinciri ve hatta değer zincirindeki çevresel ve sosyal etkileri dikkate alan bir anlayış her geçen gün yaygınlaşıyor. Yeşil dönüşüm çerçevesinde yaşanan bu gelişmeler uluslararası ticaret aracılığıyla ülkeleri kaçınılmaz biçimde etkiliyor. Bu nedenle de bu süreçte yaşanan gelişmelerin ülkemizde tüm paydaşlar tarafından değerlendirilmesinin önemi de her geçen gün artıyor.

Son 1,5 yılda bölgesel çatışma ve savaşların etkisi ile bir miktar yavaşlamış görünüyor. Sizce önümüzdeki yıllarda yeşil dönüşüm amacına ulaşacak mı?

Elbette, son 1,5 yılda bölgesel çatışma ve savaşlar pandemi sonrası toparlanmaya çalışan dünya ekonomisi açısından zorlayıcı etkiler yarattı. Yaşanan siyasi ve ekonomik belirsizlikler enerji fiyatlarının rekor seviyelere çıkmasına, tedarik zincirlerinde aksamalara, gıda güvenliğine ilişkin tehditlere sebep oldu. 

Ancak bu süreç enerji bağımsızlığı ve tedarikçi çeşitliliğinin öneminin daha çok gündeme gelmesi ile sonuçlandı. Özellikle Avrupa Birli-ği'nde (AB) enerji krizi bağlamında hızlı ve kalıcı aksiyon alınırken enerji tasarrufu, temiz enerji üretimi ve enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi hedefiyle Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde pek çok adım atıldı. 

Bu noktada, Avrupa Birliği'nin açıkladığı REPower EU planı gibi inisiyatiflerin, fosil yakıtlarda olan dışa bağımlılığını azaltarak yeşil dönüşümü hızlandırmayı amaçladığını görüyoruz. Bu kapsamda Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency, IEA) tarafından yayımlanan "Dünya Enerji Görünümü 2023" raporu da enerji sektörünün kırılgan bir dönemden geçtiğini belirtirken, temiz enerjiye yönelik umut verici gelişmeleri öne çıkarıyor.

Bu raporun ayrıntılarından bahseder misiniz?

Rapor, temiz enerjiye yapılan yatırımların 2020'den bu yana yüzde 40 arttığına ve temiz enerji teknolojilerinin ekonomik açıdan güçlü olduğuna yer verirken, elektrikli araçlar ve güneş enerji sistemleri gibi temiz enerji alanlarının hızla büyümeye devam ettiğini belirtiyor. Rapora göre 2023 yılında yenilenebilir enerji üretim kapasitesine 500 gigawattın üzerinde ilave kapasite gelmesi bekleniyor ve güneş enerjisinin yaygınlaştırılması için günde 1 milyar dolardan fazla harcama yapılıyor. 

Son dönemdeki tüm bu gelişmeler yeşil dönüşümün; iklim kriziyle mücadele, enerjide dışa bağımlılıklarının azaltılması ve uluslararası ticarette rekabet gücünün korunması gibi birçok farklı konuda bir tercihten çok gereklilik halini aldığını gösteriyor. Önümüzdeki dönemde hükümetler ve özel sektörde faaliyet gösteren firmaların da bu doğrultuda hareket etmeleriyle yeşil dönüşüm sürecinin hızlanmasını bekliyoruz.

"KOBİ'LERİN ÇOĞU GEREKLİ ALTYAPIYA SAHİP DEĞİL"
"Hiç kuşkusuz dönüşüm önemli bir yatırım maliyetini de beraberinde getiriyor. 2022 sonu itibarıyla toplam yeşil tahvil ihracının 2 trilyon doları geçmiş olması bunun önemli göstergelerinden biri. Bununla birlikte KOBİ'lerin çoğunluğunun sürdürülebilir finansman fırsatlarını değerlendirmek için gerekli altyapıya ve farkındalığa sahip olmadığını görüyoruz. 

Türkiye'deki işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan KOBİ'lerin ekonomi ve çevre üzerindeki etkilerinin kritik olduğunu söyleyebiliriz. Yeşil büyüme, büyük ölçüde KOBİ'lerin yeşil ve sürdürülebilir uygulamaları faaliyetlerine entegre etme kapasitesine bağlıdır. Bu nedenle özellikle KOBİ'lerin finansmana erişiminin kolaylaştırılması, 'Yeşil Dönüşüm Fonu' kurularak firmaların yeşil üretim koşullarına uyum için tüm süreçlerinde yapacakları yatırımlar ve AR-GE harcamalarının desteklenmesi önemli."