Savunmadan KOBİ'ye fırsat

02 Nisan 2017
Savunma sanayi sektörü, tüm ülkeler için stratejik bir öneme sahip. Kendi savunma sanayisine sahip olan ülkeler, yerel üreticilerine öncelik veriyor. Türkiye'de de yerlilik oranı yüzde 60'ları bulan sektör, şirketler ve KOBİ'ler için büyük fırsatlar barındırıyor.

ÖZLEM BAY YILMAZ
obay@ekonomist.com.tr

Bugün 5-5,5 milyar dolar büyüklüğe ulaşan sektörün ihracat temposu da her geçen yıl artıyor. Geçen yıl 1 milyar 677 milyon dolar olan savunma sanayi ihracatının bu yıl 2,5 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor. Savunma sanayinin 2023 ihracat hedefi ise 25 milyar doları buluyor.

Bundan 25 yıl öncesine kadar savunma sanayiine yönelik her şeyi ithal eden Türkiye, katma değeri artıncı önlemler alınarak tasarıma odaklanıl-ması ve yoğun AR-GE çalışmalarının desteklenmesiyle birlikte farklı bir noktaya geldi.

Bugün 5-5,5 milyar dolar büyüklüğe ulaşan savunma sanayi sektörü her geçen yıl biraz daha dünyaya açılıyor. 400’den fazla projeden oluşan 35 milyar dolarlık portföye sahip olan sektörün bu yıl 5-6 milyar dolarlık iş potansiyeli olduğu hesaplanıyor. Sadece Katar’dan 2 milyar dolarlık proje beklentisi var. Ayrıca BAE’ye 661 milyon dolarlık zırhlı araç satışı yapmak için de anlaşma sağlanmış durumda.

Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Sektörün son yıllardaki performans artışında AR-GE yatırımlarının payı büyük. Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD) verilerine göre, sektörün ürün ve teknoloji geliştirme harcamaları geçen yıl yüzde 2 artarak 904 milyon dolara yükseldi.

Ülke savunmasında dışa bağımlılık yüzde 21 civarında. Türkiye’nin savunma ithalatı için 2016 yılında yaptığı harcama ise 1,6 milyar dolar seviyesinde. Rakamların düşük seyretmesinde bu alandaki dışa bağımlılığın azalmasının ve güçlü yerel katkının etkisi büyük. 2003 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ihtiyaçlarının yerli kaynaklardan karşılanma oranı yüzde 25 iken bugün bu oran yüzde 60’lara kadar çıkmış bulunuyor.

2023 HEDEFİ 25 MİLYAR $
Türk savunma sanayi sektörünün özellikle son beş yıldır ihracatı ciddi oranda artmış durumda. Savunma ve Havacılık Sanayi İhracatçıları Birliği’nin (SSI) kurulduğu 2011 yılında 884 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren sektör, beş yıl içinde ihracatını yüzde 90 oranında artırarak geçen yıl 1 milyar 677 milyon dolara ulaştırdı. Bu yıl ihracatı 2,5 milyar dolar seviyesine çıkarmayı planlayan sektörün 2023 ihracat hedefi ise 25 milyar doları buluyor.

Türk savunma sanayi, geniş bir yelpazede kaliteli, rekabetçi ve teknik özellikleri açısından öncü ürün ve hizmetler üretiyor. Ürünlerin dağılımı ise havacılık sanayi için aksam ve parçalar, zırhlı araçlar, muhtelif silahlar, bunlara ait aksam ve parçalar ile mühimmatlar olarak sıralanıyor. Sektör, küresel ölçekte rekabet eden firmalardan oluşuyor.

YERLİ MARKALAR
Bu firmalar teknolojiyi takip ederek değil, teknolojiyi üreterek bu yarışa devam edebilir. Bu nedenle firmalar, yenilikçi düşünceye, AR-GE çalışmalarına çok yatırım yapıyor. Bu yoğun çalışmalar sonucunda ortaya çıkan birçok ürün söz konusu. Mesela milli tankımız ‘Altay’ yakında seri üretime geçecek. Eğitim uçağımız ‘Hürkuş’u da artık herkes biliyor. Milli gemimiz ‘Milgem’ 2011 yılından beri aktif hizmette. ‘ATAK’ helikopterimiz artık kendini kanıtladı. Öte yandan sektör kendi uydu entegrasyon merkezini hizmete açtı.

Türkiye’nin artık savunma sanayiine yönelik haberleşme, yazılım ve simülasyon alanlarında dünyaca bilinen ürünleri bulunduğunu vurgulayan sektör temsilcileri, şunları “Hafif ateşli silahlarımız, testlerde en başarılı sonuçlara imza atıyor. F35 ve A400M gibi uluslararası projelerde aktif sorumluluklarımız oluyor. Simülasyon ve siber güvenlik hizmetleri, radar, elektronik harp ve haberleşme çözümlerine kadar çok geniş bir alanda iddialı ürünlere sahibiz.”

ANKARA'YA YATIRIM YAPTI
Savunma sanayi milli bir iş. Kamu kuramlarıyla, üniversiteleriyle, AR-GE merkezleriyle, teknoparklarıyla, kümelenmeleriyle, özel sektörüyle milli bir mesele. Dünyadaki örneklere bakıldığında da en çok AR-GE yatırımı yapılan sektörler arasında yer alıyor.

Rekabetin hız kesmeden sürdüğü, her gün yeni bir teknolojik aşamanın gerçekleştirildiği bu alanda var olabilmek için özel sektörün kaydettiği aşama büyük önem taşıyor. Sektördeki büyümenin mimarlarından olan, çok önemli işlere imza adan pek çok özel sektör kuruluşu var.

İzmirli Katmerciler, bunlardan biri. 2010’dan bu yana sektörde varlık gösteren Katmerciler, bu alandaki ilk adımını TOMA ile at- d tı. Milli Savunma Bakanlığı’ndan ' ‘Tesis Güvenlik Belgesi’ alan şirket, öncelikli olarak zırhlı tekerlekli taktik araçlarla bu kulvarda yer almayı hedefliyor.

İzmir Çiğli Atatürk OSB’deki tesisinde üretim yapan şirket, geçen yıl Ankara’da da tesis kurmaya başladı. Ankara Başkent OSB’deki 5 bin 400 metrekarelik tesisin inşası tamamlandı. 21 bin 600 metrekarelik arazi üzerine iki yeni fabrika daha inşa edecek olan şirket, Ankara’daki tesislerinin savunma sanayiine yönelik üretim ve AR-GE Merkezi olarak faaliyet göstermesini planlıyor.

Yıllık 1.000-1.500 adet arası araç üretimi gerçekleştirdiklerini belirten Katmerciler İcra Kurulu Başkan Vekili Furkan Katmerci, bugüne kadar 50’yi aşkın ülkeye ihracat yaptıklarını söylüyor.

İhracat gelirlerinin toplam gelirler içindeki payının ortalama yüzde 60-70 oranında olduğunu dile getiren Katmerci, şöyle devam ediyor: "2016’da toplam 5,8 milyon liralık AR-GE harcaması gerçekleştirdik. Bu tutar ciromuzun yüzde 4’üne yakın. Son yıllarda iki adedi TÜBİTAK-TEYDEB projesi olmak üzere toplam sekiz adet AR-GE projesi gerçekleştirdik. Halen altı adet proje yürütülüyor. 15 adet proje ise planlamamız dahilinde.”

BİN 100 YENİ SÖZLEME
Sektörün önde gelen oyuncularından biri de FNSS Savunma Sistemleri. Şirket, bugün Türkiye ve altı müttefik ülkeye paletli ve tekerlekli zırhlı araçlar sağlıyor. Bu araçlarla ilgili lojistik destek ve eğitim hizmetleri de veriyor. FNSS’nin 3 bin 400’ü aşkın zırhlı muharebe aracı farklı ülkelerde kullanımda. Yurtiçinde 200’ü aşkın yerli alt yüklenicisi bulunan FNSS, Ankara Gölbaşı’ndaki tesisinde üretim yapıyor.

Şirketin ayrıca Sudi Arabistan, Malezya, Endonezya ve BAE’de de ofisleri ve işletmekte olduğu tesisleri var. Halihazırda yerli ve yabancı kullanıcılara teslim edilecek bin 100’ün üzerinde, 22 farklı tip ve konfigürasyonda, tekerlekli ve paletli zırhlı aracı kapsayan sözleşmeleri bulunuyor.

FNSS CEO'su Kadir Nail Kurt, ayda 35 adet zırhlı araç üretebilecek kapasiteye ulaştıklarını söylüyor. Kurt, yaptıkları işlerle ilgili olarak şunları anlatıyor: “BAE ile başlayan ihracatımız, Malezya, ABD, Filipinler, Bahreyn, Belçika, Suudi Arabistan, İtalya, Endonezya ve Umman Sultanlığı ile devam etti.

Ağırlıklı olarak Malezya ve Suudi Arabistan’da önemli ihracat projeleri imzaladık. Malezya ile imzaladığımız 8x8 tekerlekli zırhlı araçları kapsayan sözleşme, yaklaşık 600 milyon dolarlık değeriyle halen Türk savunma sanayisinin tek kalemde imzaladığı en büyük ihracat sözleşmesi. Bugün Ortadoğu’da imzaladığımız sözleşmelerin toplam değeri 1,6 milyar doları, toplam ihracat sözleşmelerinin tutarı ise 2,6 milyar doları geçti.”

EN ÇOK İHRACAT ABD'YE
TEI ise havacılıkta kullanılan güç sistemleri ve türevleri geliştiriyor ve üretiyor. Eskişehir’deki tesisinde bin 750 çalışanı ile faaliyet gösteren şirketin, Hacettepe Teknokent, Tek-nopark İstanbul ve Gebze Teknoloji Serbest Bölgesi’nde de ofisleri var. Satışının büyük çoğunluğunu aynı zamanda ortağı olan General Electric firmasına gerçekleştiren şirketin, bu nedenle en çok ihracat yaptığı ülke de ABD. Bunun haricinde Fransa, İspanya, İngiltere, Almanya, Suudi Arabistan gibi ülkelere de ihracatı bulunuyor.

TEI’nin toplam satışının yüzde 82’si havacılık motorları parça ve modül imalatından kaynaklanıyor. AR-GE alanında son dönemde milli havacılık motoru tasarımı ve üretimine odaklandıklarını belirten TEI Genel Müdürü Mahmut Akşit, şöyle devam ediyor: ‘“Yerli Operatif İHA’ların kısa ve orta vadedeki ihtiyaçlarını karşılamak üzere TEI’nin görevlendirilmesiyle başlayan Operatif İHA Motoru Geliştirme Projesi’nin prototip üretimi aşamasında ilk yer testi başarıyla gerçekleştirildi.

Türkiye’nin ilk milli İHA motoru olan PD170 motoru, 170 Hp güç üretmekte ve mevcut milli IHA platformlarına faydalı yük kapasitesi, tırmanma hızı, irtifa kabiliyeti ve havada kalma süresi gibi performans parametrelerini daha da ileriye götürme imkanı sunuyor. Farklı platformlar için farklı güç ve teknik özelliklerde 4 farklı pistonlu motor üzerinde çalışmalar devam ediyor.”

AIRBUS VE BOEING'İN TEDARİKÇİSİ
Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ), uluslararası işbirliklerinin de artırılmasıyla birlikte, havacılık ve uzay alanında belli bir iş hacmine ulaştı ve artık küresel firma sıralamalarında yer alıyor. TUSAŞ, sivil alanda da dünyanın en büyük uçak üreticileri olan Airbus ve Boeing firmalarına üretim yapıyor. Bu iki şirketin neredeyse bütün uçaklarına yapısal komponentler tasarlıyor ve üretiyor.

Cirosunun yüzde 20’sini AR-GE’ye ayıran şirketin ABD, Almanya, İngiltere, İtalya, Hollanda, Fransa, Güney Kore ve İspanya başta olmak üzere yaklaşık 40 ülkeye ihracatı var. 5 binin üzerinde çalışanı olan yapısal komponent tasarım ve üretiminde dünyanın en büyük uçak üreticilerinin yer aldığı ABD ve AB, şirketin hedef pazarları arasında bulunuyor. Ürettiği özgün sistemler için de Asya, Ortadoğu ve Afrika pazarlarını hedefliyor.

EN BÜYÜK ANLAŞMA
Türkiye’nin en büyük özel sermayeli savunma sanayi kuruluşu olan Otokar, aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de lider kara araçları tedarikçisi. Şirket, Türkiye’nin milli ana muharebe tankı ALTAY projesinde ana yüklenici. Şirketin 30 bine yakın aracı, beş kıtadaki 30'dan fazla dost ve müttefik ülkenin silahlı kuvvetleri ve güvenlik güçleri tarafından kullanılıyor. Otokar, tescilli NATO ve Birleşmiş Milletler tedarikçisi.

Otokar Genel Müdürü Serdar Görgüç, şirketin BAE’nin 8x8 zırhlı araç ihtiyacı doğrultusunda 2017 Şubat ayında imzalanan anlaşma ile yurtdışında da üretime hazırlandığını vurguluyor. Bu anlaşma ile Otokar’m, sadece ürün değil, teknoloji, know-how ihracatına da başladığını ifade eden Görgüç, “Hedef pazarlarımız, Ortadoğu, Körfez ülkeleri ve Afrika” diyor.

Şirket, dış pazarlardaki büyümesini artırmak ve kullanıcılarına daha yakın olmak amacıyla geçtiğimiz yıl BAE’de Otokar Land Systems şirketini kurmuştu. Geçtiğimiz haftalarda bu şirket, BAE’nin önde gelen yatırım şirketi Tawazun’a ait Heavy Vehicles Industry şirketi ile ‘Al Jasoor’ (Cesur) ortak girişim şirketini kurdu.

Bununla birlikte, BAE Silahlı Kuvvetleri’nin 8x8 amfibik zırhlı araç ihtiyacını karşılamaya yönelik 661 milyon dolar tutarında bir anlaşma imzalandı. Bu sözleşme aynı zamanda Türkiye savunma sanayiinin tek kalemde imzalanan en büyük anlaşması oldu. Bu anlaşmayla birlikte Otokar, kabiliyetlerine teknoloji transferi ihracatını ve yurtdışında üretimi de ekledi.

MİLGEMİ GELİŞTİRİYOR
Savunma Teknolojileri ve Mühendislik AŞ (STM), Türk Silahlı Kuvvetleri ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı'na (SSM), sistem mühendisliği, teknik destek, proje yönetimi, teknoloji transferi, lojistik destek hizmetleri görevlerini gerçekleştirmek amacıyla Savunma Sanayii İcra Komitesi (SSİK) kararı ile kuruldu.

STM, milli gemi (MİLGEM) projesinden siber güvenliğe kadar pek çok proje üzerinde çalışmalar yürütüyor. ATAK helikopteri, insansız hava aracı ANKA, C130 nakliye uçağı, Jandarma ve Özel Kuvvetler’de kullanılan Sikorsky helikopterlerde görev tanımlama, tehditleri tespit ve yanıtlama konusunda STM’nin geliştirdiği yazılımlar kullanılıyor. Milli Tank Al-tay’ın komuta kontrol sisteminde de STM’nin imzası var.

Geçtiğimiz yıl Pakistan’da 100 milyon dolarlık askeri deniz ikmal gemisi işi tamamlayan şirket, kısa bir süre önce de Pakistan’da 300 milyon dolarlık üç denizaltının modernizasyonu ihalesini aldı. Romanya’da da 200 milyon dolarlık modernizasyon ihalesini kazandı.

STM, Deniz Kuvvetleri için ise MİL-GEM’i geliştiriyor. Proje kapsamında sekiz gemi var. İnşa edilen Heybeliada ve Büyükada savaş gemileri hizmette. Bir gemi kızakta, diğerinin testleri sürüyor. Diğer dört gemi için de inşa ihalesine çıkıldı. STM, Ankara’da, siber istihbaratın yapıldığı, bilgisayar sistemlerine yönelik tehditlerin tespit edilip önlemlerin alındığı, zararlı yazılımların analizinin yapıldığı bir Siber Füzyon Merkezi’ne de sahip.

ABD'DE ŞİRKET SATIN ALDI
Havelsan, sadece Hava Kuvvetleri’ne bakım hizmeti veren bir küçük işletme durumundan, artık silahlı kuvvetlerimizin yanı sıra kamunun kritik altyapılarına yönelik ürün ve hizmet sağlayan bir teknoloji firması durumuna ulaştı.

Küresel bir yazılım üreticisi, sistem entegratörü ve siber tehditlere karşı özgün çözümler üreten milli teknoloji merkezi olan şirketin sermayesinin tamamına yakını Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’na (TSKGV) ait. Cirosunun yüzde 5’inden fazlasını AR-GE’ye ayıran ve 850’nin üzerinde AR-GE kadrosuna sahip olan şirketin geçen yılki AR-GE harcaması 121 milyon TL.

Havelsan, dünya çapında bir oyuncu olma hedefiyle 2016’da Silikon Vadisi’nde ‘Quantum3D’ şirketini satın aldı. Bunun ardından ABD’nin yerel firmalarından biri haline de gelen Havelsan, görüntü üreteçlerini de özgün olarak sağlayan bir firma oldu. Şirket, 2015’te 4.4 milyar TL olan iş hacmini geçen yıl 4.8 milyar TL’ye çıkardı. Bugüne kadar Azerbaycan’dan Katar’a, Kanada’dan Pakistan’a kadar 12 ülkeye ihracat yapan şirket, Ortadoğu, Türk Cumhuriyetleri ve Asya-Pasifik bölgelerini öncelikli pazarları olarak tanımlıyor.

6,2 MİLYAR DOLARLIK SİPARİŞ
42 yıllık geçmişe sahip olan Aselsan’ın hisselerinin yüzde 84,58’i Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na ait. Hisselerin yüzde 15,30’u ise Borsa İstanbul’da işlem görüyor. Ankara’da üç yerleşkesi bulunan şirketin yurtdışında da Azerbaycan, Kazakistan, Ürdün, BAE, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Sudi Arabistan’da iştirakleri var. AR-GE kabiliyetini yıllar içinde üst düzeye taşıyan şirket, 2015 yılında AR-GE’ye ayırdığı 912 milyon TL’lik bütçesini 2016’da 1,2 milyar TL’ye çıkardı.

Son dönemde ana faaliyet alanı olan savunma teknolojilerinin yanında enerji, ulaşım, sağlık ve gelecek nesil hücresel haberleşme gibi alanlarda da AR-GE faaliyetlerini milli hedefler çerçevesinde büyüterek sürdüren Aselsan, geçen yıl Türkiye’den 15, Avrupa’dan ise 10 üniversite ile işbirliği içinde çalışmalar yürüttü. 2016 yılı itibarıyla 9 milyar 499 milyon TL tutarında yeni sözleşme imzalandı. Şirketin gelecek yıllara ait sipariş tutarı ise 6,2 milyar doları buluyor.

SAVUNMANIN PAYI ARTACAK
Öte yandan yapı ürünleri alanında adını duyuran Kale Grubu savunma sanayi alanında da faaliyet gösteriyor. Geçen yıl 1,5 milyar dolarlık ciroya ulaşan grup, savunma sanayiine odaklanmak istiyor.

Türkiye’nin ilk milli piyade tüfeğinden ilk turbojet motoru ve ilk İnsansız Hava Aracı’na (İHA) kadar pek çok yenilikçi proje geliştiren şirket, yüzde 100 özel sermayeli bir Türk şirketi olarak havacılık ve savunma konusunda Boeing’den Airbus’a, Lockheed Martin’den Pratt & Whitney’e kadar önemli global üreticilerin de iş ortağı.

Savunma alanına 150 milyon dolarlık yatırım yapan şirket, son dönemde dünyanın en önemli savunma ve havacılık projesi olan F35 projesinde 400 parça ile katkı sağladı. Şu anda grubun gelirleri içinde yüzde 30’larda olan savunmanın payının yüzde 50’ye yükseltilmesi planlanıyor.

HABERLEŞME ÇÖZÜMLERİ
Netaş da 150’ye yakın AR-GE kadrosuyla Türk Silahlı Kuvvetleri ve kamunun ihtiyaçları doğrultusunda yüksek teknolojili haberleşme çözümleri sunuyor. Geliştirilen ürünler taktik alanın zorlu çevresel koşullarında çalışmaya dayanıklı tasarıma sahip.

Netaş tarafından geliştirilen Türkiye’nin ilk yerli ve 4,5G teknolojisine sahip ULAK makro baz istasyonu, tabanbant cihazı (BBU) ve uzak radyo ünitesinden (RRU) oluşuyor. Şirketin geliştirdiği dost-düşman tanıma sistemi olarak da bilinen IFF sistemleri, askeri alanda hava gözetleme ve seyrüsefer kontrolünde, hava savunma sistemlerinde, deniz ve sahil güvenlik kontrolünde ve hedef ile ilgili bilgilerin (irtifa, kuyruk numarası, görev vb) alınmasında önemli rol oynuyor.

Netaş ayrıca tüm deniz platformlarında çalışmak üzere gemi içi ve gemiler arası haberleşme çözümlerinde kullanılmak üzere anahtarlama kontrol birimleri ve kullanıcı terminalleri de geliştiriyor. Şirket, Cezayir Milli Savunma Bakanlığı ile imzalanan sözleşmeler dahil olmak üzere, Türkiye dışında da güçlü bir paya sahip.

Savunma sanayi alanında IP şebekeler üzerinden ses iletişimi ve mutli medya denilen çoğul ortamda dünya lideri olduklarını belirten Netaş CEO’su Müjdat Altay, “Buradaki liderliğimizi, ordumuzun altyapısı için gemilerde, havada, karada kullanıyoruz” diyor.

KOBİ'LERE YENİ FIRSATLAR
Savunma sanayiinde 1995 sonrasında başlayan milli kaynaklara yönelme politikası 2000’li yıllardan sonra büyük ivme kazandı. Sektörün büyük firmaları da yapılarını ve yeteneklerini bu politika doğrultusunda hizalama konusunda büyük gelişmeler gösterdiler.

SSM büyük projelerde ana yüklenicilik görevini tamamıyla yerli firmalara vermeye, sanayi tabanının gelişmesi amacıyla yerli sanayiye ve KOBİ’lere projelerden yüzde 30, hatta bazı projelerde yüzde 50 oranında pay verilmesini talep etmeye başladı.

Ana yükleniciler bir yandan teknoloji ve ürün geliştirme yeteneklerini özgün ürün geliştirme hedefi doğrultusunda geliştirirken, diğer yandan firma açısından kritik teknolojilere ve üretim yetkinliklerine odaklanma, diğer konularda alt yüklenicilere ve yan sanayiye iş verme süreçlerini iyileştirdiler. Bu gelişmeler KOBİ’ler için yurtiçinde büyük fırsatlar yarattı.

Müşterinin bir ana yüklenici ya da ana alt yüklenici olduğu durumlarda, o müşterinin değer zincirine yapılan katkı önemli bir tercih nedeni oluyor. Günümüzde bazı KOBİ’lerin bu tür yaklaşımları ve yetkinlikleri ile kendilerini birer “stratejik ortak” konumuna taşıdıklarını söyleyen Teknoloji ve Kurumsal İşbirliği Merkezi (TEKİM) Genel Müdürü Mehmet Zaim, “Bu sektöre girme ve bundan daha önemlisi kalıcı olabilme, basit ifadesiyle yönetim, süre ve altyapı katmanlarında iyi bir hazırlık gerektiriyor. Bir KOBİ, iş modelini ve iş planlarını ve bu gerçekler üzerine inşa ettiği ve müşteri ihtiyaçlarına odaklanan bir ilişki ağı kurabildiği zaman savunma sanayi ekosisteminde başarılı ve kalıcı bir tedarikçi konumuna gelebilir” diyor.

700 MİLYON TL'LİK CİRO
Öte yandan bu alanda faaliyet gösteren KOBİ’lerin kümelenme modeliyle toplandıkları dikkat çekiyor. OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi bunların başında geliyor. OSTİM OSB yönetimi tarafından 2008’de kurulan OSSA’nın üyesi olan KOBİ’le-rin cirolarının önemli bir bölümü savunma sanayiinden geliyor.

Aselsan, Havelsan, TAI, TEI, Roketsan, FNSS, Boeing, Sikorsky gibi ana sanayi firmalarının onaylı alt tedarikçisi olarak kümede yerlerini alan KOBİ’ler, her geçen yıl yurtiçi ve yurtdışında başarılara imza atıyor.

Ostim Savunma ve Havacılık Kümelenmesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mithat Ertuğ, kuruldukları dönemde bünyelerinde savunma sanayiine üretim yapan 77 firma olduğunu, bugün ise bu sayının 176’ya çıktığını ve bu alanda 7 bin 750 kişiye istihdam sağlandığını belirtiyor.

Ertuğ, “Üretimde talaşlı imalat başı çekiyor. Ancak genel olarak yüzey işlem, kompozit, kablaj, iklimlendirme sistemleri ve yazılım gibi birçok alanda faaliyet gösteren üyelerimiz de mevcut. Üye firmalarımızın toplam cirosu 700 milyon TL civarında. Firmaların sahip olduğu AR-GE personeli sayısı ise 415” diye anlatıyor.

SEKTÖR KOBİ'LERİ BÜYÜTÜYOR
Savunma sanayi alanında önemli işlere imza atan KOBİ’ler de var. Ankaralı Dora Makine bunlardan biri. Şirket, savunma sanayi firmalarının ve yurtdışı firmaların metal ya da metal dışı malzemelerden oluşan makine, teçhizat, aksam ve yedek parçalarının talaş kaldırma yöntemi veya diğer işlemlerle beraber istenilen standartlara uygun olarak etkin bir kalite güvence sistemi altında üretilmesini sağlıyor.

Şirket ortaklarından Bekir Sağlamyü-rek, 2016’da 250 bin Euro’luk ihracat gerçekleştirdiklerini söylüyor. Bu yıl da ihracatlarında artış planladıklarını dile getiren şirketin diğer ortağı İbrahim Yarsan ise 78 kişinin görev yaptığı şirketlerinin 2016’da 12,6 milyon TL ciroya ulaştığını ifade ediyor.

Büyük toplar, savaş araçları, füzeatarlar, torpil kovanları, ağır makineli tüfekler gibi savunma ve havacılık sanayinin detay parçalarının üretimini yapan Cetek Makine’nın alıcıları ise Roketsan, Aselsan, FNSS, TUSAŞ, THY ve EGO. 21 çalışanı bulunan şirketin geçen yıl 4,1 milyon TL ciroya ulaştığını belirten şirket kurucusu İl-hami Acet, “Savunma sanayi alanında KOBİ’ler için en büyük fırsatın ihracat olduğunu söyleyebiliriz” diyor.

Savunma sanayi firmalarına kablaj üretimi, mekanik/elektromekanikmontaj ve tasarım hizmetleri sunan TTAF şirketi ise dört yıl önce Ankara’da kuruldu. Otokar ve TUSAŞ, iş hacmi olarak bakıldığında şirketin iki ana müşterisi olarak öne çıkıyor. TTAF Savunma Genel Müdürü Ergün İşgör, kuruldukları yıl 3 milyon dolar olan cirolarını geçen yıl yaklaşık 12 milyon dolara çıkardıklarını ifade ediyor. İşgör, “Şu anda ihracatımız hemen hemen yok. Ama bizim hedefimiz cironun en az yüzde 30’unun ihracattan gelmesi” diye konuşuyor.