TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Bir haftadan beri ikinci veya üçüncü kaynak tarafından doğrulatılması gereken haberlerden geçilmedi. Televizyonlarda ‘uzman’lar analizler yaptı, vatandaş olarak birbiriyle çelişen bilgi kırıntılarını birleştirerek birkaç binlik puzzle’ın ortaya çıkardığı resmi anlamaya çalıştık. İnsanlarımız sokakta demokrasi nöbeti tutuyor, riski tamamen bertaraf etmiş değiliz.
Ekonomist, kuruluşundan bu yana pozitif yayıncılık ilkelerine sahip oldu. Hep bardağın dolu tarafından baktık, öyle yapmaya da devam edeceğiz. Kişisel olarak ben de pozitif enerjiden yanayım. Bu nedenle yeni süreçle ilgili olarak pozitif görüşmelerimi paylaşmak istiyorum.
Birincisi, geçen hafta sonundan itibaren iş dünyasında çok büyük bir dayanışma örneği yaşandı. İş dünyasının neredeyse bütün örgütleri, büyük kuruluşları, demokratik düzene olan desteklerini açıkladı. Gazetelere ilanlar verildi. 12 Eylül 1980 darbesini alkışlayan, destekleyen iş dünyası gitti, demokratik düzene sonuna kadar sahip çıkan bir iş dünyası ortaya çıktı. Bu dönüşümün Türk demokrasisi için çok olumlu bir kazanım olduğu görüşündeyim.
İkincisi, son 10 yıllık süreçte çok sayıda şirket, bölgesel ve global çapta oyuncu olmak için epey bir yatırım yaptı, büyüme stratejileri oluşturdu. Ancak bu stratejilerin oluşmasında en büyük kaynağın Türkiye’deki performans olduğu unutulmamalı. Cuma günü Yıldız Holding’in başkanı Murat Ülker’in, yabancı ortaklarıyla İstanbul’da yaptığı toplantı sonrasındaki açıklamalarını önemsiyorum. Ekonomiye ilişkin kaygıların olduğu, kredi derecelendirme kuruluşlarından gelen açıklamalarla iyimserliğin gölgelendiği bir ortamda 4 bin 500 yeni istihdam açıklamasına dikkat çekmek istiyorum. Benzer açıklamaların başka kuruluşlardan da geleceği konusunda iyimserim.
Üçüncüsü, kamunun bütün kurum ve kuruluşlarında 50 bini aşkın kişi görevinden alındı. ‘Liyakat’ üzerine kurulu yeni yapılanmanın, kamuda, bürokraside ciddi bir kalite getirmesi kaçınılmazdır. Her başarının arkasında ‘insan’ faktörü olduğu unutulmamalı. İyi eğitimli olduğu halde işsiz olan ciddi bir genç nüfus var. Üstelik onlar ayrıcalık istemiyor, sadece soruları çalınmayan, adil bir sınav istiyorlar.
Dördüncüsü, yaşadığımız felaketin siyasi tarafta da olumluya evrilebileceği-ne inanıyorum. Evet, OHAL kararı moralimizi bozabilir. Ama 1981’de başarısız darbe girişimi yaşayan İspanya örneğinde olduğu gibi, yeni bir demokratikleşme hareketinin Türkiye’nin 53 yıllık AB sürecini yeni bir evreye taşıyabileceğine inanıyorum. İspanya bu dönüşümü beş yılda tamamladı ve 1986’da AB üyesi oldu. TBMM’deki parlamenterlerin ve partilerin ortak tutumu, ortak oturumda verilen mesajlar, hükümetin yaklaşımı beni umutlandırdı. Umudumu bu sayfada sîzlerle paylaştım...
İyi bir hafta dileklerimle...